• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Rekabet Ortamı ve Rekabet Kurulu Kararları İsmet CANTÜRK Rekabet Kurulu Üyesi

    • Sayfa : 5/15
      <1...34567...15>

    1.2. Dünyadaki ve Ãœlkemizdeki Gelişmeler 

    Piyasa ekonomisinin işlerliği, temelde rekabet sürecine bağlı olduğuna ve ekonomik yapının olmazsa olmaz koşulunu rekabet olgusu oluşturduğuna göre, bu kavramı temel hak ve özgürlüklerden de soyutlayamayız. Bu nedenle, sadece ekonomik yapının değil, siyasal yapının da temel güvencesidir. 



    Dünya'da ilk rekabet uygulamaları ve rekabeti koruyucu düzenlemeler, Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilmiştir. 1890 yılında Sherman Act adıyla yürürlüğe konulan yasa ile, rekabeti koruyucu düzenlemelere yer verilmiş, rekabeti sınırlayıcı anlaşma ve tekellere karşı yasaklayıcı kurallar getirilmiş ve uygulamaya sokulmuştur. Bu yasaya o denli önem verilmiş ve özen gösterilmiştir ki, Senatör Scherman, yasanın görüşÃ¼lmesinde, bunun Amerika'nın gerçek özgürlük bildirgesi olduğunu, ekonomik yapının ve demokrasinin güvencesi niteliği taşıdığını söylemiştir. Aynı şekilde, Amerikan Yüksek Mahkemesi'ne göre, genel olarak rekabet kanunları ve özel olarak da Sherman Act, serbest teşebbüsün Magna Carta'sıdır. Bu kanunlar ekonomik özgürlüğün ve Amerikan serbest teşebbüs sisteminin korunmasında, temel kişisel özgürlükler bakımından Bill of Rights ne ise odur ve ne kadar küçük olursa olsun her girişimciye garanti edilen özgürlük, rekabet etme özgürlüğüdür. 



    Rekabet ortamının yaratıldığı tüm ülkelerde, rekabetin korunmasına ilişkin düzenlemeler, ekonomik yapının anayasası olarak kabul edilmektedir. Yukarıda da değindiğimiz gibi, rekabetin korunmasına ilişkin ilk düzenleme ve uygulama bundan 108 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilmiştir. 



    Japonya'nın 1947, Almanya'nın 1958, İsviçre'nin 1962 yılında, rekabetin korunmasına ilişkin düzenlemeleri yürürlüğe koyduğunu ve rekabet ortamı yarattığını görmekteyiz. Türk Rekabet Hukukunun ve 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un kaynaklarından birisi olarak kabul ettiğimiz Avrupa Birliği (AB) Rekabet Hukuku'nun temel dayanağını, Kurucu Roma Antlaşması'nın 81-89 (eski 85-93) nolu maddeleri oluşturmaktadır. Antlaşma'nın 81. maddesi, rekabeti bozan, bozabilecek boyuttaki anlaşma, karar ve uyumlu eylemlere; 82. maddesi egemen gücün kötüye kullanılmasına; 83-85. maddeler, Antlaşma'nın rekabet hukuku kapsamındaki maddi hükümlerinin uygulanabilmesi için AB Konseyi ye AB Komisyonu tarafından yapılması gereken düzenlemelere; 86. maddesi ekonomik amaçlı tekellere; 87-89. maddeler, devlet yardımlarına ilişkin hüküm ve yaptırımları belirlemektedir. 



    Birleşme ve devralmalara ilişkin düzenleme ise sonraki yıllarda yapılmış; 1990 yılında İşletmelerarası Yoğunlaşmaların Denetimi ile ilgili 4064/89 sayılı Konsey Tüzüğü yürürlüğe konulmuştur. AB rekabet kuralları, ekonomik yapının tüm sektörlerinde, özel-kamu ayrımı yapılmaksızın her teşebbüs için geçerlidir. Kuşkusuz bu uygulama alanı içinde, bireysel ve grup muafiyetleri ile menfi tespite ilişkin özel düzenlemelere de yer verilmiştir. 



    AB rekabet kuralları ve Komisyon ile, üye devletlerin ulusal rekabet uygulamaları ve rekabet kuralları arasındaki yetki paylaşımının sınırlarını üye devletler arası ticaretin etkilenmesi ilkesi belirlemektedir. Buna göre; Ulusal AB mevzuatının tam olarak uygulanmasına engel olmaması gerekir. Başka bir anlatımla, şayet bu uygulamalardan üye devletler ticareti etkileniyor, AB mevzuat etkilenmiyorsa, üye devletlerin rekabet düzenlemeleri geçerli olacaktır. 



    Rekabet ortamının yaratılması ve kurallarının uygulamaya sokulması konusunda ülkemiz oldukça gerilerde kalmıştır. Rekabet ortamının yaratılması konusundaki ilk söylemler 1970'li yıllarda başlamış, 1980'li yıllarda daha ciddi ve tutarlı çalışmalar içine girilmiş ve nihayet 7 Aralık 1994 tarihinde çağdaş bir yasal düzenlemeye kavuşmuştur. 



    Rekabet uygulamalarının yaygınlaştığı ve rekabet ortamının yaratıldığı tüm ülkelerde, kuralsızlığın simgesi olan bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler kuralı ilkel bir yaklaşım olarak gerilerde kalmış, ekonomik yapı çağdaş ilkelere kavuşmuş, sosyal bir içerik kazanmıştır. Oysa ülkemizde, bir rekabet ortamının ve kültürünün oluşması yolunda hiçbir çaba gösterilmemiş, ekonomik yapı teşebbüslerin ve girişimcinin insafına bırakılmış adeta altta kalanın canı çıksın anlayışı bir ilke konumuna sokulmuştur. 



    Rekabet ortamının ve rekabet kültürünün yaratılması konusunda da bugüne değin bir alt yapı ve birikim oluşturamadık. Bundan böyle, bu ortamın oluşumunu, kültürünü, disiplinini ve rekabet politikasını Rekabet Kurumu gerçekleştirecektir. 



    Rekabet Kurumu, 7 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen ve 13 Aralık 1994 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun ile kurulmuştur. Ancak, Kurumun yaşama geçirilebilmesi, yasanın yürürlüğünden iki buçuk yılı aşkın bir süre sonra gerçekleşebilmiştir. 



    Rekabet Kurulu'nun oluşumu, 27 Şubat 1997 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tamamlanmıştır. Kurul, 5 Mart 1997 tarihinde Yargıtay Başkanlık Divanı huzurunda yemin ederek, aynı gün göreve başlamıştır. Kurul, yasanın işlerliğini ivedileştirecek ve kolaylaştıracak geçici maddelerin süresini tamamlamasına, mekan ve personel yokluğuna karşın, yoğun bir mesai sonucu, her türlü çağdaş donanıma sahip bir çalışma mekanına kavuşmuş, uzman yardımcılığı ve personel sınavlarını tamamlayarak kısa sürede idari ve mesleki çalışmalarına başlamıştır. 



    Hemen belirtelim ki, ülkemizde rekabet ortamının ve kültürünün oluşumunu sağlayacak olan 4054 sayılı Rekabetin Koruması Hakkındaki Kanun ve bu yasa ile oluşturalan Rekabet Kurumu, ulusal bir gereksinim ve zorunluluktan kaynaklanmıştır. Bazı kesimlerin ileri sürdüğü gibi, sadece Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği'nin istemleri doğrultusunda yaşama geçirilmiş bir yasa değildir. Kuşkusuz, Gümrük Birliği'ne ilişkin 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı da aşağıda değineceğimiz gibi bu yasanın dayanakları arasındadır. 



    Rekabetin Korunması Hakkındaki yasa, başlıca üç temel kaynağa dayanmıştır: 



    a- Anayasal Gereklilik 



    T.C. Anayasanın Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlemesine ilişkin 177. maddesinin 1. fıkrası hükmü ile Devletin, para, kredi, sermaye ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemlerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alacağı; 



    Piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği öngörülmüştür. 



    Açıkça görüldüğü üzere, bu buyurucu hüküm doğrultusunda, rekabet ortamının ve bu ortamı sağlayacak yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi zorunluluğu vardır. 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un temel dayanağı bu hükümdür. Bu Anayasa hükmü uyarınca, yasanın bundan 15 yıl önce yaşama geçirilmesi gerekirdi. O nedenle sadece bu Anayasa buyruğu gereği, başkaca bir neden aranmaksızın bu yasanın ve Rekabet Kurumu4nun oluşması zorunluluğu vardı. 



    Anayasanın bu hükmü ile, ....kartelleşme ve tekelleşmenin önlenmesi.... öngörüldüğüne göre, yasaklayıcı bir sistemin benimsendiğini ileri sürmek de olasıdır. Ancak, yürürlüğe konulan yasa ile tekelleri yasaklayıcı bir sistem benimsenmemiştir. 



    Tekellerin egemen güç oluşturmaları ve bu gücü kötüye kullanmaları yasaklanmıştır. 



    Rekabet Kurumu'nun varlığına olanak sağlayan yasa, bir Anayasa buyruğu olarak yaşama geçirildiğine göre, Kurumu da bir Anayasal kuruluş olarak nitelememiz olasıdır. 



    b- Ekonomik Zorunluluk 



    Rekabet uygulamaları ile yaratılan alana, her türlü ekonomik etkinlikte bulunan varlıklar girmektedir. Ekonomik yapının, kuralları, disiplini ve yaptırımları olan bir işlerliğe kavuşması, sağlıklı bir ortamın sağlanmasına bağlıdır. Bu da, çağdaş ve özerkliği söz konusu olan bir yasa ile gerçekleştirilebilir. 



    Ekonomik yapının anayasası niteliğindeki yasal düzenlemeler sayesinde, tutarlılığı, verimliliği söz konusu bir ortam yaratılabilir. Günümüzde, piyasa ekonomilerinin uygulandığı sistemlerde Rekabet Hukuku düzenlemeleri temel güvence olarak kabul edilmektedir. 



    c- Avrupa Birliği Rekabet Mevzuatı 



    Bilindiği gibi, AB Rekabet Hukuku'nun temel kaynağını Roma Antlaşması oluşturmaktadır. Yukarıda da değinildiği üzere, bu Antlaşma, Türk Rekabet Hukuku'nun kaynaklarından birisidir. 



    Diğer yandan, 6 Mart 1995 tarih ve 95/1 sayılı Ortaklık Konseyi kararında da, AB Rekabet Kuralları ile uyumlu bir rekabet hukukunun varlığı öngörülmüştür. 



    Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Ortaklık Antlaşması doğrultusunda oluşturulan bu Ortaklık Konseyi Kararıyla bir Gümrük Birliği kurulmuştur. 



    Bu karar 1.6.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği kararına göre AB ile Türkiye arasında oluşturulacak Gümrük Birliği'nin etkili araçlarından birisi de tarafların rekabet politikası ve rekabet hukuklarınım birbirine uyumlaştırılmasıdır. Yine bu karara göre, Türkiye'nin bir Rekabet Kurulu oluşturması da zorunludur. Ayrıca, Avurpu Birliği Komisyonu ile Rekabet Kurulu arasında işbirliği yapılması öngörülmüştür. Gümrük Birliği Kararı'nın 39. maddesi uyarınca: Türkiye Gümrük Birliği ile hedeflenen ekonomik bütünleşmeye ulaşmak amacıyla, rekabet kuralları ile ilgili mevzuatının Avrupa Topluluğu mevzuatıyla uyumlu hale gelmesini ve etkin biçimde uygulanmasını sağlayacaktır.



    içindekiler


      Sayfa : 5/15
      <1...34567...15>