• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Rekabet Ortamı ve Rekabet Kurulu Kararları İsmet CANTÜRK Rekabet Kurulu Üyesi

    • Sayfa : 15/15
      <1...131415

    5. REKABET KURULU KARARLARI VE ADLİ YARGI 

    Rekabetin sınırlanmasının özel hukuk alanındaki sonuçlan ile ilgili düzenlemeler yasanın 56.-59. maddelerinde yer almaktadır. Kuşkusuz bu konudaki uyuşmazlıkların çözüm yeri Adli Yargıdır. 



    Yasanın 56. maddesiyle, bu yasanın 4'üncü maddesine aykırı olan her türlü anlaşma ile teşebbüs birlikleri kararlarının geçersiz olduğu öngörülmüştür. 



    57. madde ile de; her kim bu kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasalarındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. 



    Yukarıda sunduğumuz nedenlerle rekabetin kısıtlanması ve ihlaline ilişkin anlaşma, karar ve birleşmelerin geçersizliğine ve uygulanacak yaptırımlara Rekabet Kurulu karar vermektedir. 



    Yasanın 56 ve 59. maddelerinden doğan uyuşmazlıklar, aynı zamanda bir ihlalin, sınırlama yada egemen gücün saptanmasını da beraberinde taşımaktadır. 



    Adli yargıda, rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar gördüğünü ileri sürenlerin açtıkları tazminat davalarında, mahkeme öncelikle rekabetin ihlal edilip edilmediğini saptayacaktır. 



    Oysa aynı konuda Rekabet Kurulu soruşturma açmış, soruşturmayı sonuçlandırmış ve bu konuda Danıştay'ın içtihadı da belirlenmiş olabilir. 



    Zarar gördüğünü ileri sürenlerin açtığı davada mahkeme öncelikle bir rekabet ihlalinin varlığını belirlemek durumundadır. Bilirkişi yoluyla belirlenecek bir ihlalin varlığı ya da yokluğuna göre hüküm kurulacak ve bu konuda ayrı bir içtihat oluşacaktır. Kuşkusuz bu bir içtihat zenginliğine değil içtihat anarşisine ve çelişkisine yol açacaktır. Iki ayn yargı yerinde birbirleriyle çelişen iki ayrı içtihadın doğumu söz konusu olabilecektir. 



    Hemen belirtelim ki, ülkemizde henüz yetişmiş, birikimi olan rekabet uzmanı da yoktur. Bu konuda tek uzman Kurum Rekabet Kurumu'dur. Bu Kurumda rekabet uzmanlarının yürüttüğü soruşturma sonunda ve savunma zenginliği içinde verilen kararların her yönü ile mahkemelere yararlı bir malzeme olduğunda kuşku yoktur. 



    Yasada, rekabet ihlalinin Rekabet Kurumu tarafından saptanması konusunda verilecek kararların kesinleşmesinden sonra ilgililerin tazminat haklarının saklı olduğu yolunda bir hüküm de bulunmadığına göre; adli yargıda açılacak tazminat davalarında, mahkemenin bekletme kararına başvurması kendi takdirinde bir durumdur. 



    Ancak, Rekabet Kurulu kararlarının beklenmesi, mahkemenin daha sağlıklı karar vermesini kolaylaştıracaktır. 



    Yargıtay'ımızın bu görüşÃ¼ benimsemiş olduğunu çok olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Konuyla ilgili Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin kararını aynen aşağıya alıyoruz: 



    YARGITAY 19.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI 



    Esas 



    99/3350 



    Karar 



    99/6364 



    YARGITAY İLAMI 



    MAHKEMESİ: Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 



    TARİHİ 17.9.1998 



    NOSU 99-732 



    D VACI Bor sanayi Dış Tic. Ltd. ŞtL vek. Av. Metin Günday 



    DA VALI Etibank Gen. Müdürlügü vek. Av. Şerife TaşÂ 



    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Metin Günday ve Av. Turgut İnan ile davalı vek. Av. Şerife Taş'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.gereği konuşulup düşÃ¼nüldü: 



    KARAR 



    Davacı vekili.davalı kurumun 4054 Sayılı Yasaya aykırı davranarak, sattığı üründe kendilerine rakiplerinden farklı fiyat uygulandığını, bu nedenle zarara uğradıklarını iddia ederek 182.221.229.000.- TL'nm tahsilini talep ve dava etmiştir. 



    Davalı savunmasında, davacıya 1.1.1995 tarihinden beri sözleşmelere bağlı olarak mal satıldığını, satış fiyatının serbestçe belirlendiğini, kendilerine bağlı işletmelere gönderilen mal nedeniyle kesilen faturaların bilanço sistemi nedeniyle düzenlendiğini, bunun bir satış olarak nitelendirilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini istemiştir. 



    Mahkemece belirlenen bilirkişi raporuna göre, davalı işletmenin kendi bünyesindeki Bandırma müessesesine uyguladığı satış fiyatının 4054 Sayılı Yasa kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu nedenle anılan yasanın 6. maddesine aykırı davranılmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 



    Dava, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57. maddesinde ifadesinde ifadesini bulan hakim durumun kötüye kullanılması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir. 



    Davada yer alan talebin açıklanan niteliği gözetildiğinde, tazminata karar verilebilmesi için öncelikle 4054 sayılı Yasanın yetkili kıldığı "Rekabet Kurulu" tarafından hakim durumun kötüye kullanılmış olduğunun saptanması gerekir. 



    Mahkemece bu yön gözetilerek, davacı tarafın anılan yasa kapsamında Rekabet Kurumuna başvuruda bulunup bulunmadığının araştırılması, böyle bir müracaat yoksa, yapılacak başvurunun, ön mesele olarak sonucunun beklenmesi gerekirken bu husus düşÃ¼nülmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir. 



    Esas No: 99/3350 



    Karar No: 99/6364 



    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA; 



    vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 30.000.000.- TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine 1.11.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    içindekiler

      Sayfa : 15/15
      <1...131415