• Devlet Yardımları Hukuku / Yayınlarımız

  • GÜMRÜK BİRLİĞİNİN KÜÇÜK VE ORTA BOY İŞLETMELERE ETKİLERİNİN AVRUPA BİRLİĞİ'NE UYUMLU TEŞVİKLERVE MESLEKİ EĞİTİM PROGRAMLARI İLE GİDERİLMESİ

    • Sayfa : 6/7
      <1...4567>

    3.2. Türkiye ve AB dışındaki Üçüncü ülkelere yönelik oluşacak yeni ortam:




    Malların serbest dolaşıma girdiği ekonomik alanlarda gümrük tarifelerinin üçüncü ülkelere uygulandığı oranların eşit olması gerekmektedir. Bu kuralın işletilemediği durumlarda haksız rekabet ortamının doğacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. DüşÃ¼k gümrük vergisi uygulayan ülkeden yüksek gümrük vergisi tahsil eden ülkeye doğru aralarındaki serbest dolaşım ilkesinden yararlanılarak mal akımının başlayacağı kuşkusuzdur. Öte yandan GATT Antlaşmasının XXIV. Maddesinin 8. paragrafı gereği gümrük birliğine giden ülkelerin üçüncü ülkelere Ortak Gümrük Tarifesi uygulama zorunluluğu vardır. 


    Bu durumda Türkiye, Birliğin Üçüncü ülkelere karşı uyguladığı ORTAK GÃœMRÃœK TARİFE'sini 1.1.1995 tarihinden itibaren uygulayacaktır.


    Böylelikle Türkiye sanayileşmesi, kamu sağlığı vb ihtiyaçlarından ötürü üçüncü ülkelerden gümrük vergisinden muaf ithalat yapma imkanını bırakarak, bu ülkelere de OGT uygulayacaktır. 


    Ayrca OGT'ye uyum ile birlikte, Türkiye'nin Birlik gümrük mevzuatını aynen uygulaması gerekecektir. Bu oluşumda da Avrupa Birliği'nin Armonize Gümrük Nomanklatürü TARIC tedricen kabul edilecektir.


    AB'nin OGT' ne uyuma bağlı olarak, Birliğin ORTAK DIŞ TİCARET POLİTİKASI ' na uyum sağlanacaktır.


    Böylelikle Türkiye; Birliğin, Üçüncü Ãœlkeler ile yaptığı tüm ticari anlaşmaların tarafı konumuna girecektir. Sonuç olarak Birliğin Ortak Dış Ticaret Politikası kapsamında akdetmiş olduğu ve tarife tavizlerini içeren anlaşmaların aynen Türkiye tarafından da üstlenilmesi gerekmektedir. 

    Türkiye, Toplululuk tarafından Akdeniz ülkeleriyle yapılmış olan ve sanayi mallarında gümrük muafiyetini öngören Akdeniz Anlaşmaları, Lomé Anlaşması, EFTA ülkeleriyle yapılmış olan Serbest Mübadele Anlaşmasına aynen uyacaktır. 


    Ayrıca Avrupa Birliği'nin Genelleştirilmiş Preferanslar Sistemi çerçevesinde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere verdiği tek taraflı tavizler de gümrük birliği çerçevesinde Türkiye tarafından aynen uygulaması gereken bir yükümlülüktür. 


    Bu anlaşmalara uyulmaması durumunda Türk Ekonomisi hızlı bir biçimde trafik sapmasıyla karşı karşıya kalacaktır. 


    Öte yandan Avrupa Birliği OGT' sinde yılda 1000-1200 mamüle geçici bir süre için muaf ithal imkanı tanıyan düzenlemeler yapmak kaydı ile sanayisine ucuz girdi sağlayarak rekabet üstünlüğü elde etmek şeklinde bir sistemi yıllardır uygulamaktadır. 


    Ayrıca bazı durumlarda ülkelerin ithalat performansları gözönüne alınarak bazı ürünlere kontenjan uygulaması mevcuttur. 


    Gerek OGT'nin belli bir süre için askıya alınması, gerekse kota uygulamalarına Türkiye'nin aynen uyması ve bunların uygulanışı arasında Komisyon'un otoritesini kabul etmesi gerekmektedir. 


    Birliğin Ortak Dış Ticaret Politikası'nın Türkiye tarafından kabulü sadece bu hususlarla kısıtlı kalmamaktadır: Türkiye kendi adına Gümrük Birliği ile çelişen nitelikte anlaşmalar yapma yoluna gidemeyecektir. Örneğin ECO, İSEDAK, KEİB anlaşmaları büyük ihtimalle ya ortadan kalkacak ya da Avrupa Birliği ülkelerine de genelleştirilecektir. 


    Üçüncü Ãœlkelerle ilgili Ortak Dış Ticaret Politikası'nın bir uzantısı da Birliğin kendi iç piyasasını (artık söz konusu piyasaya Türkiye de dahil olmuş olarak düşÃ¼nülmesi gerekmektedir ) korumaya yönelik uygulamalardır.


    Bu uygulamalara Türkiye uyacaktır. Sonuç olarak ticarete konu olan malların, gümrük birliğine dahil ülkeler arasında aynı kurallar altında pazarlanması, serbest dolaşımın gerçekleştirilmesinde ilk önemli faktör olmaktadır. Bu gerçekten hareket eden Birlik, gümrük birliği çerçevesinde kendi iç pazarında her üye ülkenin eşit şartlarda rekabet gücüne sahip olmasını teminen ORTAK REKABET POLİTİKASI oluşturulmuştur. İthalat kısıtlamalarından arındırılmış ürünlerin Birlik piyasalarında diğer Birlik üyesi ülkeler ürünleriyle eşit şartlarda pazarlanmasını öngören rekabet kuralları da, Gümrük Birliği'nin gerçekleşmesiyle beraber Türkiye tarafından istenilmesi mecburi olan ortak bir politikadır. 


    Ancak bu politikaya uyulmasının Türkiye'ye getirdiği önemli bir avantaj ise Avrupa Birliği'nin Ortak Dış Ticaret Politikası'nda yer alan korumacı tedbirlerden yararlanmasıdır. Böylelikle Birlik iç pazarının bir parçası olan Türk pazarı da bu tedbirler ile haksız rekabete karşı korunmuş olacaktır. 


    Bu tedbirler altı adettir:


    o Haksız rekabet yaratacak şekilde indirilmiş fiyatlarla yapılan ithalata karşı, söz konusu malın fiyatını yükseltici anti damping vergisi uygulanması;


    o Haksız rekabet yaratacak şekilde teşvik edilmiş ürünlerin ithalatına karşı, söz konusu malın fiyatını arttırıcı telafi edici tedbirler;


    o Birlik sanayiini zarara uğratacak miktarlara ulaşmış ithalata karşı, söz konusu malın ithalatını sınırlamaya yönelik koruma tedbirleri;


    o Üçüncü ülkelerin serbest piyasa koşullarını bozucu uygulamalarına karşı Birliğin ticari çıkarlarının Dünya pazarlarında korunmasına yönelik misilleme tedbirleri;


    o Taklit malların Gümrük Birliği sınırlarından girmesinin önlenmesine yönelik milli mevzuatlardan da yararlanılarak alınan ithalat yasaklaması tedbiri;


    o Üçüncü ülke deniz yolu nakliyecilerinin uyguladığı düşÃ¼k fiyatların yarattığı haksız rekabete karşı, söz konusu malın ithalatına düzeltme vergisi uygulanarak malın ithal fiyatı yükseltilir. 


    Yukarıda belirtilen koruma tedbirleri Türk endüstrisini de koruyacaktır. Ancak bugün için Türkiye, Birlik tarafından önlenmeye çalışılan tüm bu rekabet bozucu tedbirleri kendi endüstrisine ve ihracatına teşvik olarak uygulamaktadır. Bu teşviklerden vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu tür teşvikler uygulayarak Birlik ülkelerine mal sevk etmek Gümrük Birliği kapsamında 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren son bulacaktır.


    Ancak Birlik dışı ülkelere bu tedbirler yardımıyla ihracat yapmak prensipte yasak olmasına rağmen Avrupa Birliği ülkelerinin teşviklerde ne kadar maharetli oldukları bilinmektedir.


    Türkiye, teşvikli ihracatına Dünya pazarlarında AB endüstrisinin payını çok fazla rahatsız etmemek koşuluyla ve gizli olmak kaydıyla devam edebilecektir.


    Sonuç olarak Birliğin Üçüncü Ãœlkelere uyguladığı fark giderici vergi, dumping vergisi vb. tedbirleri Türkiye de ithalatına uygulayacaktır. Bu tedbirler bazı durumlarda sanayii korurken; bazı durumlarda da maliyetleri arttırıcı unsur olarak ortaya çıkabilecektir. 




      Sayfa : 6/7
      <1...4567>