• Devlet Yardımları Hukuku / Yayınlarımız

  • TÜRKİYE ve AVRUPA BİRLİĞİ’nde DEVLET YARDIMLARININ İZLENMESİ VE DENETLENMESİ HAKKINDA KANUNLAR ÜZERİNE GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

    • Sayfa : 5/8
      <1...345678>

    3.2. AB Müktesebatı İle Türk Mevzuatı Uyumu İçin Yapılması Gereken Değişiklikler ve Uygulama İçin Alınması Gereken Önlemler

    Devlet yardımı uygulamalarıyla ilgili mevzuatta yapılması gerekenler konusu iki ayrı bölüm olarak ele alınmalıdır. Devlet Yardımları uygulamasının birden çok bağımsız birim tarafından yürütülmesi dolayısıyla uygulama mevzuatı da ayrı ayrı çıkartılmaktadır. Bu nedenle, aynı konuda destekler içeren değişik mevzuatın bir araya getirilmesi ve yardım politikalarının birbirine uyumlu ve tamamlayıcı mahiyette olması gerekmektedir.

    Konuyla ilgili bir diğer husus ise, mevcut durum itibarıyla uygulanan teşvik mevzuatının uluslararası anlaşmalarda ve AB mevzuatında yer alan rekabet ve devlet yardımları kıstaslarına genel olarak aykırı olmadığı düşÃ¼nülmekle birlikte, uygulamaların ve sistemin tümünün AB’nin yukarıda belirtilen NUTs esasına dayalı bölgesel mevzuatı zeminine oturtulması zorunludur. Kaldı ki, bu sistemin yerleştirilmesi sadece devlet yardımları uygulamaları için değil, ilerde Birlik bütçesinden alınacak fonlar için de gereklidir. Dolayısıyla, bölgesel yapının yansıra, sektörel uygulamalar, azımsanabilir devlet yardımları “de minimis kuralı†yanında KOBİ’lere yönelik uygulamalar ile sosyal amaçlı uygulamaların AB müktesebatında yer alan sistematik çerçevesinde yeniden ele alınması gerekmektedir.

    Devlet yardımları uygulamalarını yürüten birimlerin organizasyonu açısından da AB Ãœyesi Ãœlkeler ile Türkiye arasında idari yapıdan kaynaklanan sistem farklılıkları bulunmaktadır. AB’de yardım uygulamaları AB Fonları, üye devletlerin merkezi idareleri ve yerel idarelerce yürütülmekte, ancak Komisyon, üye devletlerdeki tüm yardım programı uygulamalarını bildirim ve onay safhasından başlayarak, programın neticelenme safhasına kadar izlemektedir. Dolayısıyla üye devletlerde Komisyonu bu şekilde daimi olarak bilgilendirecek bir örgüte, bir başka deyişle milli düzeyde oluşturulacak bir devlet yardımlarını izleme ve denetleme kurumuna ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kurumun görevi, devlet yardımı uygulamalarının AB müktesebatında yer alan kriterlere uygunluğunu değerlendirmek olacaktır.

    Böylece, Komisyon izleme ve denetim işlevini bu kuruluşu muhatap alarak sürdürebilecektir. Türkiye’de bu uygulamalar tamamen merkezi idare tarafından yapılmaktadır. Buradan hareketle görülmektedir ki, uyum sağlanması gereken mevzuat sadece uygulama kriterlerini kapsamamaktadır. Devlet yardımları uygulama birimlerinin mevcut uygulamalarının kontrolü, takibi ve sonuçlarının değerlendirilmesine yönelik AB tarafından talep edilen bilgilerin temini açısından idari anlamda yeniden yapılanma gereklidir. Görevlendirilecek organ ya da kurum, devlet yardımları konusunda AB ile yürütülecek çalışmalarda mevzuat ve uygulama sonuçlarıyla ilgili gerekli bildirimlerin yapılması, bilgilendirme ve karşılıklı soruların yanıtlanmasında aktif olarak görev alacak, devlet yardımlarına yönelik GATT/DTÖ gibi uluslararası anlaşmalara, AB’de geçerli kural ve ilkelere uygunluğu sağlayacak, ülkemizin çıkarları doğrultusunda gerekli devlet yardımları politikasının oluşturulmasına katkı yapacak, uygulamaya yönelik yasal düzenlemelerin hazırlanmasında rol oynayacak ve uygulama sonuçlarını değerlendirecektir.

    Yeni mevzuatın yürürlüğe girmesine bağlı olarak alınması gereken tedbirlere bakıldığında; devlet yardımları alanında müktesebata uyum sağlamak açısından AB mevzuatının yerli mevzuatın içine yerleştirilmesi diğer bir deyişle bire bir üstlenilmesiyle uyum sorununun çözülmesi mümkün görülmemektedir. Bu sorunların çözümü aşamasında ortaya çıkması muhtemel idari ve teknik sıkıntıların aşılabilmesi ve sürecin kısaltılabilmesi açısından teknik düzeyde ortak çalışmalar yapılması gerekecektir. Bölgesel esası getiren NUTs sistemine geçiş çalışmaları, yukarıda sorumlu kuruluş başlığı altında sayılan tüm kuruluşların ortak çalışmasını zaruri kılmaktadır. öte yandan, AB’den ekonomik ve sosyal açıdan oldukça farklı bir yapıya sahip olan Türkiye’nin devlet yardımları sistemine, AB’de kullanılan devlet yardımları enstrümanlarının (bölgesel ve sektörel tercih kriterleri, KOBİ tanımı, yardım tavanları ve gerekçeleri gibi) yerleştirilmesi ve uyarlanabilmesi için teknik düzeyde AB ile ortak çalışma imkanları yaratılmalıdır.

    Yeni düzenlemelerin uygulanması için gereken ek personel ve eğitim ihtiyacı bulunmaktadır. AB mevzuatına uyum için gerekli yasal altyapının oluşturulması sırasında aşağıda sıralanan konularda bilgilendirme ve eğitim çalışmalarına gereksinim vardır.

    • Ekonomik amaçlı yardımların temel hedef ve politikaları (özel kurallara tabi sektörler, Ar-Ge ve KOBİ destekleri, şirket kurtarma ve yeniden yapılandırma işlemleri gibi ekonomik istikrara yönelik uygulamalar).

    • Sosyal amaçlı uygulamaların temel hedef ve politikaları (NUTs sistemi, bölgesel amaçlı uygulamalar, çevre korumaya ve işsizliğe yönelik destekler vb.).

    Yukarıda yer alan uygulamaların birimler arasında nasıl dağıtıldığı ve uygulamacı birimlere hangi kriterlere göre verildiği, yardım alması uygun görülen ekonomik faaliyetlerin alt ve üst sınırları ve eşiklerinin neler olduğu ve daha önemlisi bu oranların nasıl belirlendiği konuları önemli eğitim alanlarıdır.

    Kısaca, AB’ye uyum çalışmalarında mevzuatın tercüme edilmesi ve aynen kabulü yerine, temelde serbest piyasa ekonomisine müdahale niteliğinde olan ve bu hali ile rekabeti bozucu etkisi olan devlet yardımlarını haklı kılan sosyal gerekçelerin neler olduğu ve rekabet politikalarıyla nasıl ilişkilendirildiği üzerinde durmak gerekmektedir. Bu şekilde AB’nin rekabet ve devlet yardımları politikalarına ve ülkenin ekonomik ve sosyal yapısına uygun teşvik enstrümanlarına sahip bir mevzuat ile uygulamada verimi azami kılacak bir kurum ihdas edilmiş olabilecektir.

    Buna göre, mevzuat uyumu çalışmalarında teknik işbirliği çok önemli bulunmaktadır. Bununla birlikte yukarıda öngörülen şekliyle görev tanımı çizilmiş bir kurumun oluşturulması halinde bu birimin mevcut personelinin eğitimi de gerekmektedir.

    Kurulacak sistemin işler hale getirilmesi ve mevzuata yönelik uyum için gerekli yatırımları iki kategoride ele almak gerekmektedir.

    Bu amaçla yapılması gereken fiziki yatırımlar, devlet yardımları ile ilgili oluşturulacak kurum için gerekli fiziki mekan ve donanımı kapsamaktadır. Buna göre işlevleri ölçüsünde belirlenmiş personelin bu hizmetleri görmesine imkan tanıyacak bina ve teknik donanım gereksinimi vardır.

    Konuyla ilgili bir diğer yatırım kalemi ise eğitim amaçlı harcamalardan oluşmaktadır. Bu kapsamda istihdam edilen personelin genel uzmanlık eğitimi yanında AB mevzuat ve uygulamaları, DTÖ ve diğer uluslararası anlaşma hükümleri ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır.

    Her iki yatırım için gerekli olan bedel, oluşturulacak yeni kuruma yüklenilen görev çerçevesinde değişecektir. Bununla birlikte Devlet yardımları alanında Türkiye-AB arasında gerçek anlamda uyum sağlanması, devlet yardımları uygulamalarının tek bir politika etrafında toplanabilmesi ve uygulamaların etkinliğinin sağlanabilmesi için böylesi bir yapıya gereksinim bulunmaktadır. Uzun vadede bu tür bir oluşum kamu maliyetleri yönünden mevcut sistemden daha avantajlı olacaktır. Ayrıca bu kapsamda faaliyetler için AB fonlarından yararlanma imkanı da araştırılmalıdır.

    Kısa vadede, mevzuat alanında yapılacak değişikliklerin altyapısını oluşturacak çalışmalar ile kurumsal yapıda yapılması gereken değişikliklerin yasal prosedürü ortaya konulmalıdır. Buna göre, AB rekabet ve devlet yardımı uygulamalarının mesnedini teşkil eden politikalar ile hedef ve amaçları ele alınmalı ve Türkiye’ye yönelik devlet yardımları mevzuatının altyapısı oluşturulmalıdır.


    4. Avrupa Birliği’ne Aday Bazı Ãœlkelerin Devlet Yardımlarına İlişkin Düzenlemeleri

    Aday ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin amaçlaması gereken, 87 inci maddenin esas kriterleri, ikincil mevzuat ve ATAD kararlarıyla uyuşan ve Birlikte kullanılan izleme, denetleme ve onaylama sistemine uygun usul kuralları olan bir kanundur. Ancak aday ülkelerdeki temel sorun, müktesebatı birkaç paragrafta özetlemeye çalışmaları olmuştur. Nitekim bazı ülkelerin kanunları Birlik müktesebatı ile uyuşmamaktadır.

    Hukuken mümkün olabilen ülkelerde, Birlik kurallarının doğrudan uygulanabilirliğini sağlamak için müktesebata doğrudan gönderme (örneğin Gümrük Birliği aracılığıyla) iyi bir çözüm olarak görünmüştür. Letonya’da benimsenen yaklaşım budur. Başka bir yöntem ise denetim yasasında müktesebatın ana hatlarını çizmektir. Devlet yardımlarında uygulanan kuralların, düzenleyici otorite tarafından çıkartılacak yorumlayıcı tebliğler ile düzenleneceğinin belirtilmesidir. Litvanya’nın yeni kanununun bu yönde hazırlandığı görülmektedir. Biraz farklı bir şekilde Çek yasası da bu yönde düzenlenmektedir. Ancak bu yasa usul kurallarını da ihtiva etmektedir. Diğer bir seçenek de bir usul kanunu çıkarmak ve müktesebata dayalı ikincil mevzuatı kabul etmektir. Estonya bu yöntemi izlemektedir. İkincil mevzuatı yazmanın en hızlı ve güvenli yolu ise EEA (Avrupa Ekonomik Alanı) dönemi sırasında İsveç’in izlediği yöntemdir. İsveç müktesebatı kelimesi kelimesine çevirerek uygulamaya almıştır.

      Sayfa : 5/8
      <1...345678>