• Devlet Yardımları Hukuku / Yayınlarımız

  • TÜRKİYE İÇİN DTÖ ve AB ile UYUMLU DEVLET YARDIMLARI (Teşvik) SİSTEMİ

    • Sayfa : 10/15
      <1...89101112...15>

    2.3.1.2. Tekstil/hazır giyim kotaları ve devlet yardımları ilişkisi

    “Madde 6

    Taraflar arasında, ihracatta uygulanan miktar kısıtlamaları ile bütün eş etkili önlemler yasaklanmıştır.â€


    “Topluluğun tekstil ve hazır giyim konusunda Madde 6 ile ilgili bildirimi

    1. Türkiye'nin fikri, sınai ve ticari mülkiyet (Ek 8 Madde 2,3,4,5), rekabet - kamu yardımları ile ilgili tedbirler dahil - (Kısım IV, Bölüm II, Madde 39 (1 ve 2 (a), (b) ve (c)) alanlarında bu Karar ile uyumun öngördüğü önlemleri etkin bir biçimde uygulamaya koyduğu ve Türkiye'nin halen yürürlükte bulunan çok taraflı kurallar çerçevesinde tekstil sektöründeki ticaret politikasını Topluluğunki ile -özellikle Bölüm III. Madde 12 (2)'de atıfta bulunulan düzenlemeler ve anlaşmalara - uyumlu hale getirecek önlemleri yürürlüğe koyduğu belirlendiğinde; tekstil ve hazır giyim ürünleri ticaretine ilişkin düzenlemeler uygulamadan kaldırılacaktır.

    2. Türkiye'nin 1. paragrafta sıralanan koşulları yerine getirmemesine rağmen, tekstil ve hazır giyim ürünleri ticareti ile ilgili mevcut düzenlemelerin uzatılmaması halinde, Birlik, Katma Protokol'ün 60. Maddesinde öngörülen koruma önlemlerine başvuracaktır.

    3. Birlik bu sektörde pazara giriş açısından etkin bir karşılıklılık hususunda ısrarlıdır. “

    “Türkiye'nin tekstil ve hazır giyim konusunda Madde 6 ile ilgili bildirimi:

    1. Tekstil ve hazır giyim ürünleri ticaretine ilişkin düzenlemelerin sona ermesi ile ilgili Birlik bildiriminin ilk paragrafında atıfta bulunulan önlemlerin Türkiye tarafından yerine getirilmesine rağmen, sözkonusu düzenlemelere bir son verilmemesi halinde, Türkiye uygun dengeleyici önlemleri alır.

    2. Türkiye, Topluluğun tekstil ve hazır giyim konusundaki Madde 6 ile ilgili bildiriminin 1. paragrafına atıfla; Türkiye'nin tekstil sektöründe üçüncü ülkelerle anlaşmalar ve düzenlemeler yapmak üzere alacağı önlemlerin Madde 12 (2)'de değinilen önlemleri yerine getirmiş olması anlamına geleceğini; bu zaman zarfında ise Madde 12 (3)'de belirtilen önlemlerin geçerli olacağını anlamaktadır.

    3. Türkiye, bu sektörde pazara tam giriş üzerinde ısrarlıdır.â€

    Türkiye’nin içinde bulunulan dönem itibarı ile en önemli ihracatını gerçekleştirmekte olan sektörü niteliğindeki tekstil/hazır giyim sektöründe Topluluğun Türkiye’ye karşı uygulamakta olduğu kotaların kalkması, bir dizi mevzuat uyumunun ve etkin şekilde uygulanmasının yanı sıra, Türkiye’nin bu konu ile ilgili devlet yardımları rejimini de taahhütlerine uygun olarak uygulanmasına bağlanmıştır.

    Bu konuda Birlik kotalarını kaldırsa ve buna karşılık Türkiye’nin taahhütlerinde (örneğin yukarıda 3. maddenin anlatılmasında çalışıldığı şekli ile, ihraç halinde, ara girdi ithalinde alınan gümrük vergilerin iadesi yoluna gitmesi gibi) bir eksikliğin saptanması halinde, Birlik buna misilleme olarak Katma Protokol’ün 60. maddesine başvurma tehdidini de açık bir şekilde dile getirmiştir.

    Birlik bildirimlerine karşı yapılan Türk tarafı bildirimi, Topluluğun yaklaşımlarının kısmi teyidi, ancak Türkiye’nin üzerine düşenleri yapmasına rağmen Topluluğun bu konuda sorun yaratması halinde, Türkiye’nin de misilleme yoluna gitme eğiliminin beyanıdır.

    Ancak Türkiye bildiriminin 1. fıkrası okunduğunda, Türkiye’nin Birlik istemlerine karşı açık bir taahhüt altına girdiğinin bir kez daha altını çizmek gerekmektedir.

     

    2.3.1.3. Ortak Ticaret Politikası Çerçevesinde Dolaylı Teşvik İmkanlarının Ortadan Kaldırılması

    “Madde 12

    1. Türkiye, bu kararın yürürlüğe girme tarihinden itibaren, Birlik üyesi olmayan üçüncü ülkelere karşı, Topluluğun aşağıdaki düzenlemeleri içinde yer alan ticaret politikasına ilişkin hükümleri ve uygulama önlemlerine büyük ölçüde benzeyen düzenlemeleri uygulayacaktır:


    •3285/94 (AT) Konsey tüzüğü (ithalatta ortak kurallar);

    •519/94 (AT) Konsey tüzüğü (bazı üçüncü ülkelerden yapılacak ithalatta ortak kurallar);

    •520/94 (AT) Konsey tüzüğü (miktar kısıtlamalarının Birlik yönetim usulleri) (uygulama düzenlemeleri: 738/94 (AT) Komisyon tüzüğü) ;

    •3283/94 (AT ) ve 3284/94 (AT) sayılı Konsey tüzükleri (dampingli ve sübvansiyonlu ithalata karşı korunma);

    •3286/94 (AT) sayılı Konsey tüzüğü (Ortak Ticaret Politikası alanında Birlik usulleri);

    •2603/69 (AT) Konsey tüzüğü (ihracata uygulanabilir ortak kurallar);

    •93/112/AET Konsey kararı (resmi destekli ihracat kredileri);

    •3036/94 (AT) Konsey tüzüğü (tekstil ve hazır giyim ürünleri için hariçte işleme rejimi);

    •3030/93 (AT) Konsey tüzüğü (ortak kurallar altında tekstil ithalatı);

    •517/94 (AT) Konsey tüzüğü (otonom düzenlemeler altında tekstil ithalatı);

    •3951/92 (AET) Konsey tüzüğü (Tayvan menşeli tekstil ithalatı)

    2. GATT’ın IV. maddesi hükümlerine uygun olarak, Türkiye, bu kararın yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, tekstil ve hazır giyim ürünlerinin ticaretine ilişkin anlaşma ve düzenlemeler de dahil olmak üzere, tekstil sektöründe Topluluğunki ile büyük ölçüde benzeyen bir ticaret politikası uygular. Birlik bu hedefin gerçekleştirilmesi için Türkiye’ye gerekli işbirliğini sağlar.

    3. Bu düzenlemelerin Türkiye tarafından tamamlanmasına kadar, tekstil ve hazır giyim ürünlerinin ihracatı için menşe şehadetnamesi sistemi yürürlükte kalır. Bu tip Türkiye menşeli olmayan ürünler, Topluluğun sözkonusu üçüncü ülkeler için uyguladığı ticaret politikasına tabi olmaya devam eder.
    ..â€

    OKK’nın incelenmekte olan 12. maddesi, Türkiye’nin Birlik ile aynı paralelde bir ticaret politikasına gelmesi için izleyeceği yöntemleri belirlemek üzere kaleme alınmıştır.

    Maddenin bütünü içinde atıfta bulunulan ve Türkiye’nin uyum göstermesi gereken mevzuatın genel yapısı incelendiğinde, daha önce 3. ve 6. maddede de ifade edilen özelliklere uygun bir dizi mevzuat ile karşı karşıya gelindiği görülmektedir.

    Bu anlamda çarpıcı bir özellik, uyum gösterilecek mevzuat içinde ağırlığın, tekstil/hazır giyim üzerine yoğunlaşması ve Topluluğun Türkiye ile ilişkilerinde esas çekingenlik alanını bu sektörün üçüncü ülke girdilerini gizli bir teşvik mekanizması aracılığı ile kullanarak, Birlik pazarına yönelik rekabet gücünü artırmasının oluşturduğunun saptanmasıdır.

     

    2.3.1.4. AT Gümrük Kodu Paralelinde Gümrük Mevzuatı Rejimi ve Devlet Yardımları ile Dolaylı İlişkiler

    “Madde 28

    1. Türkiye, bu kararın yürürlüğe giriş tarihinde, Birlik Gümrük Kodu’nu oluşturan 12 Ekim 1992 tarih ve 2913/92 (AET) sayılı Konsey tüzüğü ile bunun uygulama düzenlemelerini belirleyen 2 Temmuz 1993 tarih ve 2454/93 (AET) sayılı Komisyon tüzüğü’ne istinaden, aşağıdaki alanlarda düzenlemeler yapar:

    a. malların menşei,
    b. malların gümrük değeri,
    c. malların Gümrük Birliği topraklarına girişi,
    d. gümrük beyanı,
    e. serbest dolaşıma giriş,
    f. askıya alma rejimleri ve ekonomik gümrük rejimleri,
    g. malların dolaşımı,
    h. gümrük borcu,
    i. dava hakkı

    2. Türkiye, bu kararın yürürlüğe giriş tarihinde, aşağıdaki mevzuata uygun düzenlemeleri yürürlüğe koymak için gerekli önlemleri alır:

    a. taklit malların serbest dolaşıma konmasını yasaklamak amacı ile önlemleri belirleyen 1 Aralık 1986 tarih ve 3842/86 (AET) sayılı Konsey tüzüğü ile bunun uygulama düzenlemelerini belirleyen 14 Ekim 1987 tarih ve 3077/87 (AET) sayılı Komisyon tüzüğü ;

    b. Birlik gümrük muafiyeti rejimini tesis eden, 28 Mart 1983 tarih ve 918/83 (AET) sayılı Konsey tüzüğü ile bunun uygulama düzenlemelerini belirleyen 29 Temmuz 1983 tarih ve 2287/83, 2288/83, 2289/83 ve 2290/83 (AET) sayılı Komisyon tüzükleri ;

    c. Birlik gümrük tarifesinin 51 ve 53’den 62’ye kadar olan bölümlerinde yer alıp, Topluluğa ithal edilen bazı tekstil ürünlerinin menşelerinin doğrulanması ve bu doğrulama koşullarının kabul edilebilirlikleri hakkındaki 616/78 (AET) sayılı Konsey tüzüğü .â€

    İncelenmekte olan 28. madde, AT Gümrük Kodu paralelinde bir gümrük rejiminin Türkiye tarafından benimsenerek, Gümrük Birliği kararının yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Ocak 1996 itibarı ile yürürlüğe konulmasını öngörmüştür. Bununla birlikte, Türkiye'nin girdiği siyasi konjonktüre bağlı olarak, sözkonusu mevzuat oluşturulamamış, sonuçta, Gümrük Birliği uygulaması, Türkiye açısından kendisini dayandıracağı gümrük kanunu olmaksızın başlamıştır. Hatta uygulamada, Türkiye açısından Gümrük Birliği yerine, malların yurt içinde çekildiği gümrük kapılarının uygulamaya yönelik yorum farklılıklarına bağlı olarak, bir gümrük farklılaşması yaşanmıştır.

    Türkiye’nin kendi gümrük mevzuatını oluştururken kendisini dayandırması gereken Birlik mevzuatı incelendiğinde, yine bundan önceki bölümlerde incelenen yapı ile uyumlu bir dizi kuralın öngörüldüğü sonucuna varılmaktadır. Bu noktada amaç, Türkiye’nin uygulamaya yönelik boşluklardan hareket ile, gizli bir teşvik sistemi yaratmasının önüne geçilmesidir.

    Bu noktada, bir diğer ilgi çekici unsur da, madde içinde referans yapılan, Birlik gümrük muafiyet rejimine uygun bir Türk mevzuatının oluşturulması gerekliliğidir.

    Türkiye Birlik menşeli bazı ikinci el ürünlerin Türkiye’ye girişini kısıtlamak üzere Topluluğa karşı bu uygulamayı esas alarak yeni bir rejim tesis etmiştir.

    Oysa Birlik menşeli ürünler, hangi kategoride olursa olsunlar, gümrüksüz Türkiye’ye giriş hakkına sahiptirler ve yukarıdaki hüküm sadece üçüncü ülkelere karşı uygulanabilecek özellikler göstermektedir. Bu itibarla Türk idaresinin bazı kısıtlamaları düzenleme yoluna giderken ciddi kavram kargaşalarına yol açabilecek uygulamalardan sakınması ve Birlik kanadına ticari önlemler uygulamada kozlarını güçlendirici sonuçlara yol açmaması gereği açıktır.

     

    2.3.1.5. Devlet Yardımları ile Doğrudan İlgili Hükümler

    2.3.1.5.1. Devlet Yardımları Konusunu Düzenleyici Temel Madde: OKK Madde 34

    “Madde 34

    1. Birlik üye devletleri ya da Türkiye tarafından, hangi şekil altında olursa olsun devlet kaynakları aracılığı ile yapılarak, bazı işletmeleri ya da üretimleri desteklemek sureti ile rekabeti bozan ya da bozma tehdidi yaratan yardımlar, Birlik ile Türkiye arasındaki ticareti etkiledikleri ölçüde, Gümrük Birliği’nin iyi işleyişi ile bağdaşmaz.

    2. Aşağıdakiler, Gümrük Birliği’nin işleyişi ile bağdaşır:

    a) ürünlerin menşei itibarı ile ayırım yapılmaksızın münferit tüketicilere verilen sosıal nitelikli yardımlar,

    b) doğal afetlerin ya da diğer olağanüstü olayların neden olduğu zararları telafi etmeye yönelik yardımlar,

    c) Federal Alman Cumhuriyeti’nin, Almanya’nın bölünmesinden ötürü zarar gören bazı bölgelerine, bölünmenin yol açtığı ekonomik sorunların telafisi için gerekli olduğu ölçüde verilen yardımlar,

    d) bu kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir süre içinde, Birlik ile Türkiye arasındaki ticaret koşullarını ortak çıkarlarına aykırı olarak etkilememesi kaydı ile, Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerinin ekonomik gelişmesine tahsis edilen yardımlar.

    3. Aşağıdakilerin Gümrük Birliği’nin işleyişi ile bağdaşırlığı kabul edilebilir:

    a) Katma Protokol’ün 43(2) maddesi uyarınca, yaşam seviyesinin anormal şekilde düşÃ¼k olduğu ya da ciddi bir işsizlik bulunduğu bölgelerin ekonomik gelişmesini desteklemek üzere verilen yardımlar,

    b) Avrupa’nın ortak çıkarlarına hizmet eden bir projenin gerçekleştirilmesi ya da Topluluğun bir üye devletinin ya da Türkiye’nin ekonomisinde ortaya çıkabilecek ciddi bir bozulmanın telafisi için tahsis edilen yardımlar,

    c) bu kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir süre içinde, Katma Protokol’ün 43(2) maddesi uyarınca, Gümrük Birliği’nin kurulmasının gerekli hale getirdiği yapısal uyum düzenlemelerine tahsis edilen yardımlar,

    d) ortak çıkarlara aykırı olarak Birlik ile Türkiye arasındaki ticaretin koşullarını değiştirmeksizin, bazı faaliyetlerin ya da bazı ekonomik bölgelerin geliştirilmesini kolaylaştırmaya tahsis edilen yardımlar,

    e) ortak çıkarlara aykırı olarak Birlik ile Türkiye arasındaki ticaretin koşullarını değiştirmeksizin, kültür değerlerinin ve kültür mirasının korunmasına tahsis edilen yardımlar,

    f) Ortaklık Konseyi Kararı ile belirlenecek diğer yardım türleri.â€

    AT kurucu Antlaşması’nın 92. maddesinden esinlenilerek ve hemen hemen aynı metin dikkate alınarak düzenlenmiş olan OKK’nın 34. maddesine göre, normal koşullarda bazı işletmelere ya da işletme ayırımı yapılmaksızın bazı ürünlerin desteklenmesine yapılan ve Türkiye ile Birlik arasındaki ticarete yapılan bütün devlet yardımları yasak kategorisine girmektedir.

    Konuya rekabet genel yaklaşımı içinde bakıldığında, gerçekten, verilen yardımlarla rekabet genel prensipleri arasında açık bir çelişkiye işaret etmek gerekmektedir. Bu bağlamda, bazı işletmelerin, normal koşullarda ekonomik yaşamdan verimsiz işgörme alışkanlıklarından ötürü çekilmeleri gerekirken, yapılan devlet yardımları gerekçesi ile, suni olarak ekonomik faaliyetlerini sürdürmekte, bu şekli ile bir yandan pazar koşullarının optimal üretici sayısını ve üretici davranış tipini belirlemesi gerekirken, bu olgunun gelişmesine teşkil ettikleri kötü emsaller nedeni ile ulaşılmasına imkan tanımamaktadırlar. Keza rekabetin temel hedefleri arasında yer alan optimal kaynak kullanımı gerçekleşmemekte, yine rekabetin nihai amaçlarından olan tüketicinin bol ve ucuz mal arasında tercih yapma imkanı ortadan kaldırılmaktadır.

    Öte yandan konuya bazı ürün kategorilerinin desteklenmesi genel yaklaşımı içinde değinildiğinde, ülke ekonomik gerçeklerinin işaret etmediği üretim sahalarına suni olarak sürüklenmek sözkonusu olabilmekte, normal koşullarda pahalıya üretilen bu ürünler, devletin sübvansiyonları nedeni ile piyasa ekonomisinin belirlediği koşulların dışında üretilmeye devam etmektedir.

    Ayrıca, devlet yardımları çoğunlukla bazı ürünlerin üçüncü ülkelere ihracatı aşamasında ya ürün ya da işletme üstüne doğrudan yardım şeklinde ortaya çıkabilmekte, bu da diğer ülkelerin kendi iç piyasa düzenlerinin bozulmasına neden teşkil etmekte, yardım yapan ülkenin kendisine verdiği zararın ötesinde, üçüncü ülkelere de zarar verilmesi söz konusu olmaktadır.

    Ancak hemen hissedilebileceği gibi, tam bir liberal söylemin ve eşit kalkınmışlık seviyelerinde olan ülkelerin kendi aralarındaki ekonomik ilişkilerin betimlenmesinde ileri sürülebilecek olan bu savlar, farklı kalkınmışlık seviyelerinin sözkonusu olduğu durumlarda, farklı değerlendirmelere de konu olabilmektedir. Bu çerçevede kişi başına 20.000$ düşen bir ekonomi seviyesi ile kişi başına 2500$ düşen bir ekonominin, doğal olarak daha farklı hedefler ve yardım programları izlemesi bir ön postüla olarak kabul edilmek durumundadır.

    Esas olarak Türkiye ile AT arasında devlet yardımlarının düzenlenmesi konusu da daha öncede geniş oranda değinme fırsatı bulunulan, Katma Protokol’ün yazıldığı tarihten itibaren, yukarıdaki değerlendirmelerin konusunu oluşturmuş, normal koşullarda yasak kapsamına giren devlet yardımları konusunda Türkiye’ye bir istisna tanımak üzere Katma Protokol’ün 43/2 maddesi kaleme alınmıştır.

    Daha önce belirtilenlerden de hatırlanacağı gibi, adı geçen madde ile, AT kurucu Antlaşması’nın 92. maddesinin 3 (a) fıkrasına gönderme yapılarak, Türkiye’nin geçiş dönemi süresince, Topluluğun kendi içinde yaptığı değerlendirmelerde devlet yardımlarından yararlandırılmaya devam etmesi gereken az gelişmiş bölge olarak mütalaa edileceği karara bağlanmış, doğal olarak Türkiye ile Birlik arasında, ihracata verilen ve çoğunlukla anti damping prosedürlerinin konusunu oluşturan devlet yardımları hariç, bu konu ile ilgili herhangi bir ihtilaf yaşanmamıştır.

    Bununla birlikte, 1/95 sayılı OKK’nın 1. maddesi incelenirken de belirtildiği gibi, Kararın yürürlüğe girmesi ile birlikte, Gümrük Birliği açısından geçiş dönemi sona ererek, Gümrük Birliği’nin son dönemine girilmesi sözkonusu olmuştur.

    Yine Katma Protokol’ün 43/2 maddesi uyarınca, geçiş döneminin ardından da yukarıdaki istisnai değerlendimenin uzatılabileceği ihtimaline değinildiği görülmektedir. Bununla birlikte, bugün elimizde olan metin, bu tür bir ihtimali küçük bir istisnanın dışında tam olarak ortadan kaldırmış, Türkiye’nin devlet yardımları itibarı ile aynen bir Birlik üyesi devletmişÃ§esine Komisyon nezdinde sorumlu hale getirilmesine yol açmıştır.

    Bu ön değerlendirmenin ardından, Devlet yardımları ile ilgili bazı istisnaların da diğer Birlik üye ülkelerine karşı olduğu gibi Türkiye’ye de tanındığını bu noktada ifade etmek gerekir. Bu çerçevede uygulama itibarı ile devlet yardımı sayılmakla birlikte, devlet yardımları yasaklamasına girmeyen yardım kategorileri şu şekilde düzenlenmiştir:

    •ürünlerin menşei itibarı ile ayırım yapılmaksızın münferit tüketicilere verilen sosyal nitelikli yardımlar,
    •doğal afetlerin ya da diğer olağanüstü olayların neden olduğu zararları telafi etmeye yönelik yardımlar,
    •Federal Alman Cumhuriyeti’nin, Almanya’nın bölünmesinden ötürü zarar gören bazı bölgelerine, bölünmenin yol açtığı ekonomik sorunların telafisi için gerekli olduğu ölçüde verilen yardımlar,
    •bu kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir süre içinde, Birlik ile Türkiye arasındaki ticaret koşullarını ortak çıkarlarına aykırı olarak etkilememesi kaydı ile, Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerinin ekonomik gelişmesine tahsis edilen yardımlar.

    Listenin incelenmesinden de anlaşılabileceği gibi, Gümrük Birliği kapsamında herhangi bir ön izne tabi olmaksızın ve tek taraflı irade ile verilebilecek yardımların sayısı oldukça sınırlı tutulmuştur. Aşağıda detayları ile değerlendirilecek bu yardım kategorilerinin sadece Türkiye açısından değil, diğer bütün Birlik üye devletleri açısından da geçerli olduğu, bu bağlamda karşılıklılık presibinin geçerli olduğu da inceleme sırasında dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

    Bu bağlamda, öncelikle tüketicilere verilebilecek bazı sosıal amaçlı yardımların dile getirildiği görülmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, verilecek yardımda menşe itibarı ile, bir ayırımcılık (discrimination) yapılmaması esasının getirilmiş olmasıdır. Bu çerçevede örneğin, Türkiye’deki beslenme yetersizliklerinin önüne geçilebilmesi gayesi ile bütün Türk vatandaşlarına ucuz tereyağı dağıtılmasını sağlamak üzere birer belge verildiğini ve bu belge karşılığında bakkala ya da markete giden her Türk vatandaşının, piyasa değerinin %50 ucuzuna tereyağı satın alabildiğini varsayalım. Bu aradaki %50 farkın da devlet tarafından karşılandığını düşÃ¼nelim. Bu noktadaki yardım sosyal amaçlı olduğu ölçüde tamamen izin verilen kategoriye girmektedir. Ancak, menşe itibarı ile ayırım yapılamaması ilkesinden hareket ile, bu belge karşılığında sadece Türk menşeini taşıyan tereyağlarının satışının gerçekleştirilmesi sözkonusu olamayacaktır. Dileyen Türk vatandaşı, elindeki belge karşılığında Türk markası taşıyan tereyağlardan bir tanesini satın alabileceği gibi, dilediği takdirde Fransız ya da Hollanda menşeli firmalardan bir tanesinin Türk piyasasına sürdüğü tereyağlardan da satın alabilecek ve %50’lik indirimden yararlanabilecektir.

    İkinci kategoriye giren yardım türü ise açıktır. Bu çerçevede doğal bir afetin olması ya da olağanüstü koşullardan kaynaklanan bir zararın olması gerekmektedir. Bu tür bir durumun karşılanması gayesi ile yapılacak yardımlar, devlet yardımı yasağının dışındadır ve esas itibarı ile de devletin asli görevlerinden bir tanesini oluşturmaktadır.

    Üçüncü kategoriye giren yardım türü ise, AT kurucu Antlaşması’nın yazım tarihlerinde temellerini bulan ve günümüzde iki Almanya’nın birleşmesi neticesinde daha da önem kazanan bir yardım kategorisini oluşturmaktadır. Esas itibarı ile Almanya, bölünmüşlükten ötürü geri kalmış bulunan ve eski Doğu Almanya’nın topraklarını oluşturan bölgelerine bu ifadeye istinaden, herhangi bir soruyla muhatap kalmaksızın dilediği yardımı yapabilmektedir. Bu madde 1958 Roma Antlaşması’nda o dönemin siyasi koşulları altında, iki Almanya’nın yeniden bütünleşmesi halinde, Doğu Almanya’ya yapılacak yardımların Birlik sistemine takılmamasını sağlamak üzere kaleme alınmış, içinde yaşanılan dönem itibarı ile de anlam ifade etmiştir. Esasen Türkiye ile yapılan Gümrük Birliği içinde böyle bir maddenin varlığı ilk bakışta tepki çekici olabilir. Bununla birlikte düzenlemeye yer verilmiş olması, aslında Türkiye açısından son derecede pozitif bir yoruma da yol açmaktadır. Bu yolla, Birlik, Türkiye’nin, Birlik içinde verilen yardımlara itiraz etme hakkının varlığını zımnen kabul etmiştir. Aksi düşÃ¼nülseydi, bu tür bir maddenin varlığının da gereksizliği kendiliğinden ortaya çıkardı.

    Dördüncü kategoriyi oluşturan yardım türü ise, Ortaklık Konseyi Kararı’nın yürürlüğe girmesinden itibaren geçecek 5 yıllık bir geçiş dönemi için düzenlenen bir yardım türü niteliğindedir.

    Bu bağlamda Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerine yapacağı yardımlara Topluluğun bir itirazının olmayacağı sonucuna varılmaktadır. Ancak bu noktada getirilen bir diğer ölçüt, sözkonusu yardımların Türkiye ile AT arasındaki ticareti etkilememesi ölçütüdür. Bu nokta, sözkonusu yardımların ne ölçüde otomatik olarak uygulanabilir olduğu konusunda bazı ön şÃ¼phelerin doğmasına da yol açmaktadır.

    Bu kendiliğinden izinli sayılan yardımların yanı sıra, bazı yardım türlerinin ise, izinli sayılabilecek yardımlar içinde addedildiği görülmektedir. Maddenin yazılımından açıkça anlaşılmamakla birlikte, bu tür yardımların verilebilmesi için bir ön izine gerek olacağı anlaşılmaktadır.

    Sözkonusu yardımlar, 34. maddenin 3. paragrafında düzenlendiği şekli ile şu şekilde sıralanmıştır:

    •Katma Protokol’ün 43.2 maddesi uyarınca, yaşam seviyesinin anormal şekilde düşÃ¼k olduğu ya da ciddi bir işsizlik bulunduğu bölgelerin ekonomik gelişmesini desteklemek üzere verilen yardımlar,
    •Avrupa’nın ortak çıkarlarına hizmet eden bir projenin gerçekleştirilmesi ya da Avrupa Birliği’nun bir üye devletinin ya da Türkiye’nin ekonomisinde ortaya çıkabilecek ciddi bir bozulmanın telafisi için tahsis edilen yardımlar,
    •Bu kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir süre içinde, Katma Protokol’ün 43.2 maddesi uyarınca, Gümrük Birliği’nin kurulmasının gerekli hale getirdiği yapısal uyum düzenlemelerine tahsis edilen yardımlar,
    •Ortak çıkarlara aykırı olarak Birlik ile Türkiye arasındaki ticaretin koşullarını değiştirmeksizin, bazı faaliyetlerin ya da bazı ekonomik bölgelerin geliştirilmesini kolaylaştırmaya tahsis edilen yardımlar,
    •Ortak çıkarlara aykırı olarak Birlik ile Türkiye arasındaki ticaretin koşullarını değiştirmeksizin kültür değerlerinin ve kültür mirasının korunmasına tahsis edilen yardımlar,
    •Ortaklık Konseyi Kararı ile belirlenecek diğer yardım türleri.

    Bu çerçevede düzenlenen ilk yardım kategorisini, daha önce açıklanmaya çalışılan Katma Protokol’ün 43/2 maddesine atfedilerek düzenlenen, yaşam seviyesinin anormal ölçüde düşÃ¼k olduğu ya da ciddi istihdam sorunlarının bulunduğu bölgelerin ekonomik kalkınmasına yapılacak yardımların oluşturduğu görülmektedir. Bu durumda daha önce de değinilen Katma Protokol’ün 43/2 maddesindeki son dönem istisnası açıklamasını bulmaktadır. Bu kategoriye giren yardımlara Türkiye tarafından eskiden olduğu gibi devam edilebilecektir. Ancak bu noktadaki farklılık, eskiden Türkiye’nin bütünü az gelişmiş bölge olarak nitelendirilirken, yeni düzenlemeye göre, Türkiye içindeki az gelişmiş bölgelerin Birlik kriterlerine uygun bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Birlik bu noktada, Batı standartları ile kıyaslanabilir bölgelerin, istisna kategorisi içinde değerlendirilmesini arzulamamıştır ve bu eğilim Ortaklık Konseyi tarafından da kabul edilmiştir. Bu durumda, bu kategorideki bölgelerin gelecekteki yardım olanaklarından yararlanabilmeleri için büyük önem arz eden, ülke içindeki gelişmiş, az gelişmiş bölge ayırımlarının Topluluğu da ikna edecek şekilde tanziminin gösterdiği önem ortadadır. Ancak bu noktada altının defahatle çizilerek vurgulanması gereken husus, Türkiye açısından, Birlik ülkelerinin pek çoğunda olduğu gibi bölgesel bir idari bölümlenmenin olmadığı, gelişmiş yöre gelişmemiş yöre ayırımının, Birlikta yapılan hesaplama yöntemlerinin çok dışında gerçekleştirildiğidir. Bu anlamda, Birlik kıstaslarının dikkate alınması, Türkiye’nin bu kategorideki yardımları yürürlüğe sokabilmesi açısından önem ifade etmektedir. (Bu yöntemlerin hesaplanması ile ilgili olarak bkz. Devlet yardımlarının uygulanması çerçevesinde izlenen yöntemleri belirleyen AT tebliğleri (communication); A.T.R.G., C 212, 12.8.1988, s.2; A.T.R.G. C 282, 26.10.1995, s.11; A.T.R.G. C 186, 26.6.1996, s.6)

    İkinci olarak düzenlenen izin verilebilir yardım kategorisini, Avrupa ortak çıkarları açısından -ve doğal olarak Türkiye’nin de içinde alması gereken- önem gösteren bir projenin gerçekleştirilmesi ya da gerek Avrupa, gerekse Türk ekonomisinde çıkabilecek konjonktürel bir bozulmanın önüne geçilmesi amacı ile verilecek yardımlar oluşturmaktadır.

    Bu çerçevede konunun özellikle Birlik mali yardımları ve Gümrük Birliği konularının dışında, Türkiye ile Birlik arasındaki entegrasıon seviyesini daha ilerilere taşımayı hedefleyerek kaleme alınan ilke kararı (resolution) ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği hissi doğmaktadır. Avrupa’nın ortak çıkarına olduğu addedilen özel projelerin (örneğin Trans - Avrupa ulaşım / iletişim ağı gibi) Topluluğun desteği ile gerçekleştirilmesinin arzulandığı bilinmektedir. Türkiye ile Avrupa arasında bağlantıların daha güçlü hale gelmesine olanak tanıyacak ve gerek Türkiye’nin, gerekse Avrupa’nın ortak çıkarının olduğu projelerin üretilip, mali yardımlarla ilişkilendirilmeleri, salt izin verilebilir devlet yardımı yaklaşımı ile sınırlı olmayıp, Gümrük Birliği’nin başarılı bir yapıya kavuşması için büyük önem taşıyan unsurlardan bir tanesi kimliğini sergilemektedir.

    Öte yandan, Avrupa ya da Türk ekonomisinde ciddi bir bozulma olduğu takdirde verilecek yardımların da izinli kategori içinde sıralanması sözkonusudur. Bu yaklaşım, özellikle Gümrük Birliği’nin bütün unsurları ile işlemeye başlamasının ardından ortaya çıkabilecek olası güçlükler karşısında Türkiye tarafından, (yine Birlik mali yardımları kullanılarak ya da başka kaynaklardan istifade etmek sureti ile) verilebilecek yardımlar konusu çağrışmaktadır. Bu tür bir olasılık gerçekleştiği takdirde, sözkonusu yardımların Gümrük Birliği’nin iyi işleyişi ile ne ölçüde bağdaştığı sorusunun da gündeme gelmesi şÃ¼phesiz gerçekleşecektir. Ancak incelenmekte olan maddenin, bu noktada bir girişim yapılması arzulanıyorsa, Türkiye’ye önemli bir argüman tanıdığını kabul etmek gerekmektedir.

    Esasen, üçüncü olarak değinilen izin verilebilir yardım kategorisi, bu noktada ifade edilenleri destekler bir mahiyettedir. Bu çerçevede, Gümrük Birliği’nin başlamasından itibaren, beş yıllık bir geçiş dönemi içinde, Gümrük Birliği’nin kurulmasının gerekli hale getirdiği yapısal uyum düzenlemelerine tahsis edilecek yardımlar konu edilmektedir.

    Bu noktada açıklığa kavuşturulması gereken temel kavramın “yapısal uyum†kavramı olduğu açıktır. Bu çerçevede yapısal uyumdan sektör ya da sektör içi firma bazına dek uzanan bir yelpazenin mi? dikkate alınması gerektiği, yoksa örneğin AT standartlarına uyumun yaratabileceği sorunların ortaya çıktığı bir durumda, örneğin bir dizi yeni laboratuarların kurulması için tahsis edilecek kaynakların mı? sözkonusu edildiğini açıkça görebilme imkanı yoktur. Ancak ibrenin özellikle ikinci yaklaşıma kayacağını öne sürmek olasıdır. Yine bu çerçevedeki yardımların da AT mali yardımları ile birlikte düşÃ¼nülmesi, yanıltıcı olmayacaktır.

    Dördüncü olarak düzenlenen yardım kategorisini, bazı faaliyetlerin ya da bazı ekonomik bölgelerin geliştirilmesini kolaylaştırmayı amaçlayan yardımların oluşturduğu görülmektedir.

    Bu çerçevede düzenlenen yardımlarla, yukarıda bahsedilen ve herhangi bir izne tabi olmaksızın verilebileceği belirtilen: “bu kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir süre içinde, Birlik ile Türkiye arasındaki ticaret koşullarını ortak çıkarlarına aykırı olarak etkilememesi kaydı ile, Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerinin ekonomik gelişmesine tahsis edilen yardımlar†arasında ilk bakışta bir paralellik kurmak olasıdır.

    Ancak yine dikkat edileceği gibi, izne tabi olmaksızın verilebilecek bu yardım türü, sınırlı bir süre için düzenlenmiştir. Yani, Gümrük Birliği’nin son döneminin başlamasından itibaren 5. yılın sonunda, artık bu maddeye atıfla her türlü yardımı vermek olanağı Türk Devlet İdaresi’nin keyfiyetinden çıkmaktadır.

    Oysa, izin verilebilir kategori incelendiğinde, böyle bir zaman sınırlamasının olmadığı görülmektedir. Ayrıca yukarıdaki düzenlemeye bir ilk ek olarak, ekonomik bölgelerin desteklenmesi kavramı geliştirilmiş ve bu çerçevede ekonomik bölge ile az gelişmiş ekonomik bölge arasındaki farklılık kaldırılmıştırAncak bu noktada kesin bir yargıya varabilmek için, Karar metninin İngilizce ve Fransızca metinlerinde kullanılan terimlere de dikkat edilmelidir. İngilizce metinde “less developped regions†ve “certain economic areas†ayırımı yapılırken, Fransızca metinde “régions les moins développées†ve “certaines régions économiques†kavramları kullanılmıştır. Esas itibarı ile İngilizce metin dikkate alındığında, izin verilebilir yardımlar için düşÃ¼nülen ekonomik bölgelerin ya da alanların, az gelişmiş bölgelerden daha ufak ve spesifik coğrafi yerleşimleri kast ettiği sonucuna varılabilir. Ancak bu noktada hiç bir somut açıklık olmadığı ölçüde, metinden hareket ederek tam bir neticeye varabilmenin güçlüğü ortadadır.

    Bunun pratikteki önemi, bu kategoriye giren yardımların, sadece az gelişmiş bölgelere yönelik olarak değil, aynı zamanda diğer ekonomik bölgelere yönelik olarak da düşÃ¼nülebileceğidir.

    İkinci olarak getirilen ek ise, bazı faaliyetlerin de devlet yardımlarından yararlandırılabilmesi şeklindedir. Bu çerçevede faaliyet kavramı da yeterince açık olmamakla birlikte, her türlü ekonomik faaliyeti bu kavram altında değerlendirmek olası görülmektedir.

    Ancak bu genişlemelerin iki tane önemli kısıtı olduğunun da yeniden vurgulanmasında yarar bulunmaktadır. İlk kısıt, şÃ¼phesiz, bu yardım kategorisi için AT’nin ön iznine başvurulacak olmasıdır. İkinci kısıt ise, Türkiye ile Birlik arasındaki ticaretin etkilenmemesi koşulunun getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. şÃ¼phesiz ticaretin etkilenip etkilenmediğinin belirlenmesi, ister istemez bazı sübjektif yaklaşımları sürekli gündeme getirebilecektir.

    İzin verilebilir yardım kategorisi içinde beşinci olarak karşılaşılan yardım türü, kültür değerlerinin ve kültür mirasının korunmasına yönelik olarak tahsis edilen yardımların ifade edildiği görülmektedir. Ancak bu yardım kategorisi için de, Türkiye ile Birlik arasındaki ticaretin koşullarının etkilenmemesi gereği vurgulanmıştır. Bu bağlamda kültür malları ticaretinin zaten Gümrük Birliği’nin dışında kalan daha ayrıntılı düzenlemelerin konusunu oluşturduğu, dolayısı ile bunların desteklenmesinin ciddi bir aykırılık yaratmayacağını önceden kabul etmek gerekecektir. Bununla birlikte, kültür değerleri ve mirasının korunması gerekçesinin arkasına sığınarak, amaçtan sapan yardımların kabul edilmeyeceği de maddenin yazımından anlaşılmaktadır.

    Son olarak da, verilen bu listenin sınırlayıcı olmadığı, Ortaklık Konseyi’nin kararlaştırması halinde bu listeye yeni eklemeler yapılabileceği de madde içinde düzenlenen son husustur.

     

      Sayfa : 10/15
      <1...89101112...15>