• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • ÖZELLEŞTİRMENİN TÜRK ESNAF VE SANATKARLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNERİLER

    • Sayfa : 3/10
      <12345...10>

    Tablodaki toplam satırından da görüldüğü gibi satılarak veya tasfiye vb. diğer bağlantı kesme yöntemleriyle elden çıkarılan toplam KİT sayısı 940'dır. Bu uygulama sırasında başvurulan yöntemler dört ana başlıkta özetlenebilir:



    Özel sektöre çeşitli yöntemlerle satış;


    Likidasyon (veya tasfiye), yani işletmenin aktiflerinin satılması ve dağılması;


    Diğer kamu işletmeleriyle birleşme;


    Mülkiyetin bölgesel veya yerel yönetimlere devri.







    MEKSİKA'DA ÖZELLEŞTİRMENİN İSTİHDAMA ETKİSİ





    Meksika'daki özelleştirme programının en önemli özelliklerinden birinin işÃ§i sendikaları muhalefetinin bulunmaması olduğu belirtilmektedir. Bunun nedeni ise, çalışanların çıkarlarının reform programı sırasında şu iki şekilde gözetilmiş olması şeklinde gösterilmektedir:



    Yasal olarak sendikaların her satışta bir ilk reddediş hakları vardı. Buna göre teklifler öğrenildikten sonra sendika en yüksek teklife eşit fiyat vererek şirketi satın alabiliyordu. Burada yeniden satış yoluyla istismarı önlemek için bulunan çare yeniden satışın yasaklanmasıydı. Böylelikle sendikanın hakkını bir şirket adına kullanması engellenmiştir.



    Şirket hisselerinin çalışanlara satılması ise ikinci yol olarak kullanılmıştır. Bu yolla özelleştirilen Telmex'in % 4.4 hissesini bir devlet bankasının kredisiyle 325 milyon dolara alan çalışanların elindeki hisselerin değeri 16 ay sonra 1.37 milyar dolara çıkmıştır ve bu da çalışan başına 20.000 dolarlık bir kazanç anlamını taşımaktadır.



    Meksika özelleştirmesinin bu yöntemler sayesinde işÃ§ilerden muhalefet görmediğini belirten Wharton Ekonomi Okulu'nun TÃœSİAD için hazırladığı raporda, özelleştirmenin Meksika'da ne kadar çalışanı işsiz bıraktığına ilişkin bir bilgi yoktur. Ancak belli örneklerde böylesi bir kazanç sağlamış olan bu reform programının genel istihdam etkisinin tümünün bu kadar olumlu olduğunu düşÃ¼nmek de yanlış olur. Çünkü uygulanan bütün yöntemlere karşın Meksika özelleştirmesinin olumsuz sonuçları da görülmeye başlanmıştır. Bunlar International Herald Tribune gazetesinin bir araştırmasında ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bunlardan Türkiye için de son derece önemli olabilecek olanları ile istihdama ilişkin olanı aşağıda belirtilmektedir:



    Özelleştirme nedeniyle işsizlerin sayısı 400.000 kadar artmış olup, en önemli sosyo-ekonomik sorunu oluşturmuştur.



    Özelleştirme süreci sonunda rekabet ortamının ve verimliliğin beklenen ölçüde artmadığı saptanmıştır.



    Devlet kuruluşlarının yeni sahiplerinin tüketicilerin ve işÃ§ilerin sorunlarına karşı, eskiden bürokratların yaptıkları gibi, tamamen duyarsız kaldıkları gözlemlenmektedir.



    Özelleştirilen kamu kuruluşlarının mülkiyeti küçük ve orta boy sermeyenin değil, fakat birkaç büyük sermayedarın eline geçmiştir. Öte yandan sermaye piyasasının işleyiş biçiminin, hisse senetlerinin mülkiyetinin belli bir kesimde toplanmasına yol açtığı görülmektedir.



    Yabancı yatırımcılara yapılan satışlar başarısızlıkla sonuçlanmıştır (İsveçlilere satılan Meksika'nın en büyük tersanesi iflas etmek üzeredir). Bunda iş anlaşmazlıkları nedeniyle işÃ§ilerin iş yavaşlatma eylemi önemli rol oynamaktadır.



    Kapatılan işletmelerin sayısının satılanların sayısından fazla olması sonucu bazı sosyo-ekonomik sorunlar yaşanmıştır. Öneğin 20'den fazla şeker fabrikası kapatıldığından şeker pancarı üreticileri ile bu alanda çalışan köylüler işsiz kalmıştır.



    Telefon işletmelerinin özelleştirilmesi sonucu binlerce aileye bu hizmet götürülememekte ve telefon bağlantı süresi bir yılı geçmektedir.



    Özelleştirilen kamu bankalarının yeni sahipleri yatırımlarını bir an önce geri almak için kredi faizlerini anormal ölçüde yükseltme eğilimindedir.



    Özelleştirme programının ekonomide rekabet ortamının sağlanması amacından saptırıldığı görülmektedir. Özelleştirme uygulayıcıları dahi asıl amacın sosyal amaçlı desteklemeleri yok ederek, verimliliği artırmak olduğunu itiraf etmektedirler.



    Satış için sırada bekleyen ve özelleştirilecek kamu kuruluşlarının % 20'sini oluşturan bir paketin satışı yönünden hükümet oldukça zorlanmaktadır. Zira yatırımcılar karlı ve yönetsel sorunları olmayan kuruluşları alma eğilimindedirler.



    Bütün bunlar Meksika özelleştirmesinin, özelleştirmenin temel ekonomik yararlarını sağlamaktan çok bu ülkenin önemli bir sorunu olan dış borçlarını bir ölçüde azaltmak (kamu kuruluşlarının satışından elde edilen 21 milyar dolar dış borç ödemesinde kullanılmıştır) ve böylelikle bazı sosyal içerikli programları uygulamaya koymak ve enflasyonu % 150'den % 10'a düşÃ¼rmek şeklinde yararlar sağlamıştır. Ancak yukarda da sözü edilen özelleştirilen bankaların yüksek kredi faizi uygulama eğiliminin sürmesi halinde enflasyonun yeniden başgöstermesi kaçınılmaz olacaktır. En önemlisi de işsiz sayısında meydana gelen 400.000' lik artışa henüz bir çözüm bulunamamasıdır.




    ARJANTİN'DE KİT'LER VE ÖZELLEŞTİRME




    Arjantin'de özelleştirme Meksika örneğinin tam tersine hızlı yapılmıştır ve bu nedenle de bir şok programı niteliğindedir. Onun içindir ki yukarda sözü edilen Wharton Ekonomi Okulu'nun hazırladığı raporda olumlu ve olumsuz yönleri birlikte taşıdığı belirtilmektedir.



    Arjantin'de ilk ciddi özelleştirme çalışmalarının 1983 yılında Alfonsin tarafından başlatıldığı belirtilmektedir. Alfonsin iktidara geldiğinde Arjantin'de devletin sahip olduğu veya çoğunluk hissesini elinde tuttuğu 305 KİT'in GSMH'nın % 15.5'ine varan bütçe açıklarına katkısı % 6 civarında idi. Yine aynı yıl dış borç 46 milyar dolar, büyüme hızı negatif, enflasyon ise % 400'ler düzeyinde idi. Enflasyonun % 1123'ü bulmasıyla sonuçlanan bir dizi başarısız ekonomik önlemden sonra Arjantin'de 1985 yılı Haziran ayında IMF önerilerine uygun olarak hazırlanan Austral planı uygulamaya kondu.



    Buna göre ücret ve fiyatlar donduruldu, para birimi Austral dolara endekslendi, kamu kesimi açığında ciddi bir düşÃ¼ş beklenirken ve bütçe açığının para basarak değil reel kaynaklara dayandırılarak finanse edileceği yolunda taahhütte bulunuldu. Program halktan da destek aldığı için başlangıçta başarılı da olmuştur. Ancak fiyatların dondurulması, ekonominin zaten içinde bulunduğu yavaşlamanın derinleşmesine neden olunca, ekonomiyi canlandırmak üzere "yönlendirilmiş fiyatlar" sistemine geçildi. Böylelikle sermaye akışıyla beslenen bir büyüme sürecine girildi ancak enflasyonist baskılar da yeniden baş gösterdi.


    1989 yılı başında Arjantin'in toplam dış borcu 59 milyar dolardı ve bunun 49.5 milyara yakın olan uzun vadeli kısmının hemen tümü kamu sektörüne aitti.



    Arjantin'de iktidar değişikliği Temmuz 1989'da gerçekleşmiş ve Carlos Menem başkan olmuştur. Köklü bir değişiklik döneminin başı olan bu tarihte uygulamaya konan acil istikrar programı içinde bir de özelleştirme programı yer almaktaydı. Yeni yönetim özelleştirmenin yanında kamu açıklarını azaltacak ve ekonomiyi dışa açacak reformları da devreye soktu: Devlet kontrolündeki fiyatlar % 100 oranında arttırıldı, bütçe açıklarının Merkez Bankası'nca finansmanından vazgeçildi, iç borç konsolide edildi, vergiler yükseltildi ve bürokrasinin rasyonalizasyonuna çalışıldı. Böylelikle döviz kuru ve enflasyon dizginlenebilir hale geldi. Enflasyonda o dönemde başlayan düşÃ¼ş sürerek 1992 yılında % 18.5 düzeyine indi.



    Bunların yanında başlatılan etkili özelleştirme programı bizzat başkan ve ekonomi bakanı tarafından izlenmiştir.



    Yöntem olarak iki aşamalı bir satış stratejisi izlenmiş ve önce şirketin % 30-60 hissesi, şirketin kontrolü de alıcılara devredilerek satılmıştır. Geri kalan hisseler ilerki bir tarihte ulusal veya uluslararası piyasalarda satışa sürülmek üzere devletin elinde tutulmaktaydı.



    Böylelikle 1992 sonu itibariyle özelleştirme, programa uygun olarak sürmekte ve tamamlanmış işlemlerden elde edilen gelir 5.6 milyar dolar ve borç azalması şeklindeki iyileşme ise 11 milyar dolar tutarında bulunmaktadır.



    Arjantin özelleştirme modelinin en belirgin farklılığı dayandığı 1989 tarihli Kamu Sektörü Reform Yasası'dır. Yasa tüm kamu kuruluşları için, gerekirse iki yıla uzatılabilecek, bir yıllık olağanüstü hal ilan ederek, devlete karşı başvuruları iki yıllığına erteliyordu. Öte yandan, devlet başkanına fiilen devlet kurumlarının yasal statüsünü değiştirmek ve bölünme, birleşme, kapatma veya dönüşÃ¼m yoluyla yenilerini kurma hakkını veriyordu. Ekonomi bakanı artık KİT'lerin her birini veya tümünü "özelleştirilebilir" sınıfına sokabiliyordu. Yasanın en önemli yönü ise, başkana kongre denetimine gerek kalmadan özelleştirme süreceni bitirme yetkisini vermesiydi. Kongre bu süreçte yalnızca gözlemleyici olarak yer almaktaydı.



    Arjantin'de devlet özelleştirme öncesinde işletmelerin kapsamlı bir yeniden yapılanmaya girmesinden kaçınmıştır. Bu yaklaşım özelleştirmeyi hızlandırmakla birlikte satış fiyatlarını düşÃ¼rmüştür. Ancak burada öngörülen, özel sektöre geçtikten sonra yapılacak yatırımlar ve verimlilik artışları sonucunda değeri artacak şirketlerin hisselerinin bir kısmını ilerki tarihte satmak üzere elinde bulunduran devletin bu değer artışından sağlayacağı gelirdi.






    ARJANTİN'DE ÖZELLEŞTİRMENİN İSTİHDAMA ETKİSİ





    Arjantin'de özelleştirilen şirketlerin yeni sahibine istihdam düzeyini bir yıl süreyle aynı tutma koşulu getirilmiştir. Bununla beraber Menem hükümeti çoğu devlet kuruluşunda varolan işgücü fazlasını özelleştirme öncesinde gidermek zorunda kalmıştır. Çoğu kamu işletmesinde sözkonusu işgücü indirimi; ya hükümetin ödediği ayrılma tazminatları ile ya da daha az sayıda örnekte olduğu gibi, kuruluşun kaynakları veya ticaret banka kredileriyle "gönüllü" ayrılmaya ikna edilerek yapılmıştır. Böylelikle yeni işverenler bu kuruluşları aşırı istihdamdan arınmış olarak devralmışlardır. O nedenle yukarda belirtilen bir yıl süre ile istihdamı koruma koşulu pek çok işletme için bir anlam ifade etmemiştir. Ayrıca tazminatların bir kısmı da devletçe ödenmiştir.



    1993 yılı sonunda toplam işgücü indiriminin 250.000'e ulaşması ve böylelikle bu tarihte kamu girişimlerinde çalışanların sayısının 60.000'e düşÃ¼rülmesi hedeflenmiştir.



    Arjantin'deki özelleştirme hareketi başlangıç yıllarında sendikaların sınırlı bir muhalefeti ile karşılaşmıştır zira Menem seçimleri güçlü bir sendika desteği ile kazanmıştı. Bunun yanında kamu sektöründeki maaşların düşÃ¼klüğü, işten çıkarma tazminatlarının yüksekliği ve özel sektördeki gelişmenin yeni iş olanakları yaratması gibi etkenler sendikaların özelleştirmeye pek muhalefet etmemelerini sağlamıştır.






    ARJANTİN ÖRNEĞİ'NİN SONUÇLARI





    Makro ekonomik istikrarın sağlanması için alınan önlemlerle eş anlı olarak başlayan özelleştirme birinci alanda sağlanan başarının da verdiği ivme ile çok hızlı bir şekilde ve bazen de yasal karışıklıklara yol açarak gerçekleştirilmiştir.



    Bunun sonucunda yukarda sözü edilen istihdam sorunun yanında şu önemli sakıncalar ortaya çıkmıştır:



    Program çok hızlı uygulandığından devlet tekellerinin özel tekellere dönüşmesini önleyecek yasal çerçeve hazırlanamamıştır. Bu da yüksek fiyat ve kötü hizmet şeklinde kendini özellikle havayolu, telefon ve taşıma sektöründe göstermiştir.



    Özelleştirmenin hızlı gerçekleştirilmesi için başkana aşırı yetkiler verilerek kongrenin aşılması ve kararnameler ile yasaların aşılması önemli karışıklıklara ve polemiklere yol açmıştır.



    Yeterince şeffaf bir yöntem izlenmediğinden yolsuzluk söylentileri yaygınlaşmıştır.



    Özelleştirilen şirketlerin büyük çoğunluğu ülkedeki dört büyük gruba satıldığından bu grupların ekonomik gücü çok önemli boyutlara ulaşmıştır.



    Devletin elinde tuttuğu hisselerin değerini artırmak isteyen kamu görevlileri kamuoyuna çeşitli beyanlar vermişler ve bu şekilde başlayan spekülatif hareketin ilk sonucu borsada hızlı bir yükselme olmakla birlikte ardından yaşanan düşÃ¼ş, küçük yatırımcıların zarar görmesine neden olmuştur.





      Sayfa : 3/10
      <12345...10>