• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • Rekabet Hukuku Kitabı Prof. Dr. Arif Esin

    • Sayfa : 7/49
      <1...56789...49>

    2.1.2.2. Teşebbüs Birliklerinin Kararları

    Kurucu Antlaşma'nın 85. maddesi "sadece teşebbüslerin taraf olduğu anlaşma, karar ve uyumlu eylemleri değil aynı zamanda teşebbüslerin bağlı oldukları teşebbüs birlikleri vasıtasıyla gerçekleştirdikleri benzer eylemleri de kapsamaktadır". (40)

    Antlaşma'nın 85 (1) maddesi kapsamındaki teşebbüs birlikleri'nin en mükemmel tanımını Topluluk içtihatlarında bulmak mümkündür.

    "Birlik" sözcüğünün Topluluk Rekabet Hukuku'nda ifade ettiği anlam, tarım kooperatifleri (41) , hukuki şahsiyet iktisap etmesi kanunca mümkün olmayan cemiyetler, kar amacı gütmeyen dernekler (42) ve federasyon veya konfederasyorlardır. (43)

    Yukarıda tanımlanan teşebbüs birliklerinin kararlarını; Genel Kurulları'nın aldığı kararlar, yetkili organlarının ilke kararları, iç işleyişlerine ait tüzükleri, üyelik şartlarına ilişkin esaslar veya eylem planları kapsamaktadır. Teşebbüs birliklerinin üyelerine gönderdiği bağlayıcı olmayan tavsiye kararları da ayrıca "karar" olarak kabul edilmektedir. (44)

    Son yılların en büyük vakası olan Çimento davasında (45) , Komisyon bir yandan birliklere üye olmanın bazı kurallara uyma zorunluluğu getirdiği gibi birliklerin kurallarının da üyelerinin görüşlerinden oluştuğunu kabul etmiştir. Komisyon bu görüşten hareketle, rekabeti kısıtlayıcı ya da engelleyici eylemlerde bulunmanın teşebbüs tarafından birlik üyeliğinin önlenemeyecek bir sonucu olarak gösterilmesi çabalarına karşı çıkmıştır. Aynı şekilde bu tip eylemlerin damping uygulamalarına veya üçüncü ülkelerden yapılan teşvikli ithalata karşı durmak amacıyla zorunluluktan doğduğu söylemini de kabul etmemiştir.

    2.1.2.3. Uyumlu Eylemler

    Uyumlu eylem, teşebbüs ve teşebbüs birlikleri tarafından alınan kararlar ve anlaşmalarla karşılaştırıldığında belirleyici olmayan müşterek bir hareket biçimidir. Uyumlu Eylem'in 85. madde kapsamına alınmasının ana sebebi, teşebbüslerin tam anlamıyla anlaşma ve karar niteliğinde olmayan, ancak rekabeti engelleyici uygulamalarının önüne geçilebilmesidir.

    Uyumlu eylem halinin varolabilmesi için bir sözleşmenin varlığı gerekmemektedir. Uyumlu eylem halinin tespitinde üç temel bulgunun ortaya çıkartılması yeterlidir. Bu bulgular sırasıyla:

    o Rakip teşebbüsler arasında bir ilişkinin varlığı,

    o Rakip teşebbüsler arasında ortak tavır sonucunu doğuran ve diğer rakip teşebbüslerin hareketlerini etkileyen davranışların varlığı,

    o Rakip teşebbüsler arasında bağımsız hareket etme durumunun ortadan kalktığı durumların varlığı.

    ATAD, Suiker Unie vakasında uyumlu eylem hali çerçevesinde Topluluğun rekabet kurallarını tanımlarken, "her işletmenin ortak pazar içerisinde bağımsız olarak kendi politikasını saptaması veya saptayabilmesi gerektiği" (46) olgusuna işaret etmiştir.

    ICI k. Komisyon davasında ise Yüce Divan uyumlu eylemi aşağıdaki şekilde tanımlamıştır:

    "Teşebbüsler arası koordinasyonun henüz anlaşma aşamasına ulaşmamış, ancak rekabetin doğurabileceği dezavantajlara karşı icrası mümkün işbirliği hali" (47)

    Öte yandan Suiker Unie & ORS k. Komisyon davasında ATAD, uyumlu eylemin içeriğini tekrar tanımlayarak, ICI davasının tanımındaki "koordinasyon" ve "işbirliği" terimlerini açıklamıştır.

    Buna göre:

    "(1) teşebbüsler arasında, kendi bağımsız faaliyetlerinin yerine geçen, bir çeşit koordinasyon ya da icrası mümkün işbirliği halinin olması;

    (2) bu koordinasyona doğrudan veya dolaylı bir temasla ulaşılması;

    (3) amacın "rakiplerin gelecekteki faaliyetleri hakkındaki belirsizlikleri daha önceden ortadan kaldırmak" olmasıdır". (48)

    Ancak ATAD sürekli olarak rakiplerin faaliyetlerinin birbiri ile aynı doğrultuda olmasının her durumda uyumlu eylemin varlığına yeterli kanıt olmadığını da kabul etmektedir.

    Nitekim Ahlström & Ors k. Komisyon davasında, Yüce Divan yukarıda anlatılanlara karşın oldukça değişik bir karar almıştır.

    Buna göre:

    "AT Antlaşması, teşebbüslerin rekabetin gerektirdiği oluşumlara akıllıca ayak uydurmalarını engellemeyebilir. Buna karşılık, eğer rakiplerin faaliyetlerinin birbirleriyle aynı doğrultuda olması olağan pazar şartlarının dışında ürünlerin yapısı, teşebbüslerin büyüklüğü ve sayısı ya da pazar hacmi ile ilgili durumlarda bir değişime yol açıyorsa, bu aynı doğrultudaki faaliyetler uyumlu eylem için bir kanıt olarak öne sürülebilir". (49)

    Öte yandan yukarıda incelenen ICI k. Komisyon davasında, davalı firmalar, aynı doğrultuda fiyat oluşumlarının, esas olarak, oligopolistik bir sektörde pazar liderlerinin fiyat artırmalarına karşı doğal bir tepki olduğunu savunmuşlardı.

    Ancak Komisyon, bu savı kabul etmeyerek, önceden teşebbüsler arasında detaylı bir anlaşma olmadan da, üreticilerin; devamlı olarak çeşitli ürünlerde aynı oranda ve yaklaşık aynı zamanda fiyat artırmalarının; bağlı kuruluşlarına fiyat artışları ile ilgili talimatlarında benzer kelimeler kullanmalarının yeterli kanıt teşkil ettiğini kabul etmiştir.

    Ayrıca, Komisyon'un incelemelerinde üreticilerin sık sık bir araya geldikleri ve fiyatları tartıştıkları ortaya çıkmıştır.

    Yüce Divan, Komisyon'un kararını onaylayarak, üreticilerin yaklaşık aynı zamanda, aynı pazarlarda ve aynı ürünlerde fiyat artırımlarında bulunmalarının akıl almaz olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, Yüce Divan, Komisyon'un öne sürdüğü bağlı kuruluşlara verilen talimatlarda benzer kelimelerin kullanılması ve sektördeki teşebbüslerin sık sık bir araya gelerek toplantı yapması gibi diğer bulguları gözönünde bulundurmamıştır.

    Buna karşılık Suiker Unie & ORS k. Komisyon davasında ise; Yüce Divan, haberleşme, teleks mesajları ve toplantı tutanaklarını Komisyon'un uyumlu eylemin varlığına delil olarak gösterdiği belgeleri incelemiştir.

    Sonuç olarak, ATAD bir Alman ile iki Hollandalı şeker üreticisi arasındaki Hollanda pazarı için iddia edilen uyumlu eylem durumunu kanıtlamaya yönelik Komisyon'un bulgularını delil olarak kabul etmiştir.

    Ahlström & Ors k. Komisyon davası ise, Komisyon'un üçer aylık dönemlerle yapılan fiyat duyurularının uyumlu eyleme kanıt oluşturduğuna dair savına ilişkindir. (50)

    Komisyon, üçer aylık dönemlerle fiyat açıklama yöntemlerinin ve duyuruların ardarda, fiyat artışlarının da aynı oranda olmasını uyumlu eylem olarak kabul ediyordu. Komisyon'un üreticiler arasında uyumlu eylem olduğuna dair başka kesin bir kanıt bulamaması nedeniyle, 1975-1981 dönemi fiyat duyurularının paralelliğinin uyumlu eylemin oluşması için kesin ve geçerli bir mesnet oluşturup oluşturmadığı savının düşÃ¼nülmesi gerekiyordu.

    Adalet Divanı, aynı doğrultuda eylemde bulunmanın tek makul açıklama olduğu durumlar dışında, delil teşkil etmediği kararına varmıştır.

    ATAD Kararı'nın başlıca gerekçelerine bakıldığında aşağıdaki hususlara yer verdiği görülmektedir:

    o Fiyat duyuruları sisteminin, davaya konu kağıt hamuru üretimi pazarının uzun dönemli bir pazar olma niteliğinden kaynaklanmasına,

    o Alıcıların ve satıcıların ticari riskleri kısıtlama ihtiyacına karşın akılcı bir cevap oluşturduğuna,

    o Fiyat duyuru tarihlerindeki benzerlik pazarın şeffaflığının doğrudan sonucu olduğunu,

    o Fiyatlardaki ve fiyat eğilimlerindeki paralellik pazarın oligopolistik yapısıyla ve belli dönemlerde oluşan belirli durumlarla açıklanabilirliğine.

    Meseleye bu açıdan bakıldığında, Komisyon'un öngördüğü aynı doğrultudaki davranışlar uyumlu eylem olduğuna dair delil teşkil etmemektedir.

    Sonuç olarak; Adalet Divanı, Ahlström & Ors k. Komisyon davasında ekonomik göstergelere ICI davasına nazaran daha fazla ağırlık vermiştir. Buna istinaden, Adalet Divanı uyumlu eylem halinin kanıtlanması için asgari bir standart oluşturmaya çalışmıştır.

    Halbuki Komisyon, ICI k. Komisyon davası sırasında, rakip firmaların gelecekte uygulayacakları tutumları önceden birbirlerine bildirmelerinin ve böylece kendi tutumlarını bu bilgiye dayanarak ve diğer firmaların da aynı doğrultuda davranacağını gözönüne alarak ayarlamalarının yeterli delil olacağını belirtmiştir.

    Buna karşılık ATAD, Ahlström & Ors k. Komisyon davasında Komisyon'un üç aylık dönemlerle fiyat duyuru sisteminin Kurucu Anlaşma'yı ihlal ettiğini ya da böyle bir sistemin uyumlu eylem için daha evvelki aşamalarda duyurulmuş fiyatların delil teşkil ettiğini belirten savını reddetmiştir.

    Yüce Divan şÃ¶yle bir açıklama yapmıştır:

    "Bu davada iletişim, kullanıcılara duyurulan fiyatlardan oluşur. Pazarın tutumu da teşebbüsler için rakip firmaların ilerde izleyeceği politikaların ne olabileceği üzerine belirsizlikleri azaltmamaktadır. Her bir teşebbüs bu tavır içerisinde olduğunda, diğerlerinin gelecekteki tutumlarını evvelden kesin olarak bilinemez". (51)

    Uyumlu eylemin tanımı ayrıca zaman içerisinde teşebbüslerin şu ilişkilerini de kapsamak üzere Komisyon tarafından genişletilmiştir: "Bir kartelin çevresinde olan ancak bu kartelle işbirliği içinde bulunan ve bilerek kendilerini bu kartelin amacıyla bağdaştıran teşebbüsler uyumlu eylem içinde addedilir". (52)

    Nitekim LdPE k. Komisyon davasında, Komisyon, üreticileri iki kategoriye ayırmıştır:

    o kartelin kurulmasında ve gelişmesinde rol alan üreticiler

    o kartelin çevresinde rol alan üreticiler

    Komisyon'a göre "herhangi bir teşebbüsün kartelle doğrudan veya dolaylı olarak ilişki kurması ve kendini gayrinizami bir şekilde kartel ile ilintilendirmesi durumunda kartelin içinde asli rolü olmamasına rağmen, bu teşebbüs uyumlu eylem için bir taraf olabilir. Örneğin; kartelin bir üyesiyle muhtemel fiyat artışları üzerine arada bir yapılan telefon konuşmaları ve yerel toplantılar gayrinizami bir ilişkinin kurulduğuna ve uyumlu eyleme yeterli delil teşkil eder". (53)

    Buna karşılık ATAD, bir anlaşmanın somut etkilerine bakılmadan, anlaşmanın rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan unsurlar bulundurmasının anlaşmanın geçersizliği için yeterli kanıt teşkil edeceğine inanmaktadır.

    Ancak bir anlaşma rekabeti kısıtlama ya da engelleme amacını taşımasa dahi, yine de anlaşmanın rekabeti kısıtlayıcı ya da engelleyici bir etkisinin olup olmadığını belirlemek gerekmektedir. Bu da bir anlaşmanın etkilerinin, anlaşmanın etrafındaki ekonomik ve hukuki çerçevenin içinde ve ayrıca, rekabete toplam etki yapacak diğer etkenlerle birlikte düşÃ¼nülmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

    Topluluk Rekabet Hukuku'nda bir anlaşmanın toplam etkisinin saptanmasının gerektiği durumlarda;

    o anlaşma metni,

    o anlaşma etkisi (taraflar arasında ve ayrıca tarafların faaliyet gösterdikleri piyasalarda),

    birlikte değerlendirilerek karar verilmektedir.

    Anlaşmalarda rekabet kavramı sadece mevcut değil ayrıca olası rekabet anlamını da içermektedir. Komisyon, olası rekabeti incelerken, tarafların teknik, mali ve pazarlama kabiliyetlerini dikkate almaktadır.

    Bu durum için seçilebilecek en güzel örnek, Delimitis k. Henninger Brau A.G. davasıdır. Bir bira fabrikası ile bira yeniden satıcısının anlaşmalı faaliyet göstermiş olması ile ilgili olan bu davada, ATAD dağıtım anlaşmalarının etkisinin anlaşılmasında dikkate alınması gereken etkenleri şÃ¶yle ifade etmektedir: "Dağıtım anlaşmalarının diğer rakip firmaların pazara ulaşmasına ve pazar payını artırmasına yönelik etkilerini incelemek ve buna göre gerekli kriterleri saptamak gerekmektedir". (54)

    ATAD dağıtım anlaşmalarının pazara ulaşmadaki etkisinin;

    o diğer üreticilere komşu satış noktalarının komşu olmayanlara göre sayısına,

    o karşılıklı verilen taahhütlerin süresine,

    o taahhütlere bağlı ürün miktarlarına,

    o bu miktarların serbest dağıtıcıların sattığı miktarlar ile oranına,

    o taahhütlerdeki cezai şartlara,

    bağlı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, üreticilerin toptancıların dağıtım ağını kullanabilme imkanı düşÃ¼nüldüğünde toptancıların pazardaki varlığı yeni üreticilerin pazara ulaşmasını sağlayan bir etken olarak görülmüştür.

    2.1.2.3.1. Anlaşma ve uyumlu eylem arasındaki fark

    Topluluk Rekabet Hukuku açısından incelendiğinde, anlaşma ve uyumlu eylemler ayrı ayrı kavramlar olabilmekle birlikte birbirlerinin devamı niteliğinde de olabilirler. Bir uyumlu eylem, rekabeti bozma amacını güden bir anlaşmanın devamı olabilir. Ancak, söz konusu kavramlar, tek başlarına da bir vakaya konu olabilirler. Burada üzerinde önemle durulması ve bilinmesi gereken husus, bir anlaşmanın varlığının tespiti ihlale konu olabilirken, bir uyumlu eylemin varlığının tespiti, ortak niyetin ispatına kadar ancak ihlal iddiasına konu olabilir.

    Bir uyumlu eylemin ihlale konu olarak kabul edilebilmesi için, taraflar arasında bir yükümlülük veya görev dağılımını somut olarak ortaya koyamayan bir mutabakatın veya ispatı mümkün olmayan bir uzlaşmanın varolması gerekmektedir. Her durumda da, tarafların ortak hareket etmeleri esastır. Bu durumda da, ortak hareketi doğuran paralel davranışların ne tür pazar şartlarında ortaya çıktığı dikkate alınmaktadır.

    Flat Glass adı altında bilinen Società Italiano Vetro k. Komisyon davasında Bidayet Mahkemesi: "rekabeti bozucu nitelikte olduğu iddiasıyla yargıya intikal eden uyumlu eylemlerin ihlal niteliği taşıyıp taşımadıklarının tespitine, uyumlu eylemin vuku bulduğu pazarın yapısı göz önüne alındıktan sonra hüküm verilebilir ve ihlal iddiası taşıyan uyumlu eylemlerin amaç ve etkilerinin, içerisinde bulundukları pazar şartları soyutlanarak tespit edilemeyeceği" kararını vermiştir. (55)

    Benzer vakalarda da, ilgili ürün, ilgili ürünü üreten üreticilerin sayısı ve büyüklükleri, ilgili ürünün çeşitli özellikleri göz önünde bulundurularak yürürlüğe konmuş olan ve ürünün ticari aşamalarında, ilgili pazarda doğal şartlarda oluşması gereken rekabet ortamının tesisini doğrudan etkileyen diğer hukuki mevzuatlardan oluşan pazar şartları dikkate alınarak karar verilmiştir.

    Flat Glass davası ise yukarıda belirtilen şartların Komisyon tarafından dikkate alınmaması sonucunda Bidayet Mahkemesine intikal etmiştir. Bidayet Mahkemesi de Komisyon'u, Topluluk içtihatını, gayri ciddi bir yaklaşımla, yeterli ve somut bulgular elde etmeden devreye soktuğu için kınamıştır.

    Völkl k. Etablissements J. Vervaecke davasında (56) da, uyumlu eylemin rekabeti kısıtlayıcı etki yaratıp yaratmadığına dair bir kararın pazar şartları dikkate alınmadan verilemeyeceği hükmüne varılmıştır.

    Sonuç olarak, Topluluk Rekabet Hukuku'nda olaya iki açıdan bakılmaktadır; bir uyumlu eylemin ihlal niteliği taşıyıp taşımadığına karar verilebilmesi için, bir taraftan uyumlu eylemdeki kötü niyetin ispat edilmesi, bir diğer taraftan da pazarın özel şartlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda da bu unsurların birlikte değerlendirildiğini belirtmekte fayda vardır.

    2.1.2.3.2. Uyumlu eylemlerde ispat vasıtaları

    Uyumlu eylemlerin ispat edilmesi, Kurucu Antlaşma'nın 85 (1) maddesinin uygulama aşamasında ortaya çıkan sorunların başında gelmektedir. Uyumlu eylem içerisinde olduğu düşÃ¼nülen teşebbüslerin piyasa içerisindeki ticari davranışlarının tam olarak tespit edilemediği durumlarda, ilgili teşebbüslerin rekabetin kısıtlanmasına ya da engellemesine yol açan ve ortak çıkarlarının gözetilmesine dair eylemlerinin tespit edilmesi bir ispat vasıtası olabilmektedir. Bu noktada iki tür ispat tarzından söz etmek mümkündür: Doğrudan ispat ve karine vasıtasıyla ispat.

    Doğrudan ispat: Bazı durumlarda teşebbüslerin çıkar ortaklıkları doğrudan tespit edilebilmektedir. Hasselblad vakasında (57) , fotograf malzemesi üreten bir firma ve çeşitli Topluluk ülkelerinde faaliyet gösteren altı tek elden dağıtıcısının, ürünlerin Ãœye Ãœlkeler arasındaki ticaretini engellemeye yönelik bir uyumlu eylem içerisinde oldukları doğrudan ispat edilmiştir.

    Bu vakada Komisyon, uyumlu eyleme taraf teşebbüslerin birbirleriyle gerçekleştirdikleri ve paralel ithalatlardan duydukları rahatsızlıkları konu alan yazışmalarını ele geçirmiştir. Komisyon ayrıca aynı teşebbüslerin, ilgili ürünlerin üye ülkeler arasında ticareti ile iştigal eden teşebbüslere hitaben yazmış oldukları benzer içerikli mektupları ve bu mektupların muhattaplarının, bir daha paralel ticaret yapmayacaklarına ve bunu yapanlarla mücadele edeceklerine ilişkin cevap yazılarını da ele geçirmiştir.

    Hasselblad vakasına konu uyumlu eylem; tarafların davadan önce 67/67 Sayılı Tüzük (58) uyarınca bildirimini yaptıkları tek elden dağıtım anlaşmalarındaki ihracat yapmamaya ilişkin hükümlere de Komisyon'un itiraz etmiş olduğu dikkate alındığında, daha açık bir şekilde Komisyon'ca kesinlik kazanmıştır.

    Karine vasıtasıyla ispat: Karine vasıtasıyla ispat metodu ilk defa Compagnie Royal Asturienne des Mines & Rheinzink k. Komisyon (59) davasıyla geçerlilik kazandı. Bu vakada Yüce Divan "Komisyon, ilgili teşebbüslerin paralel davranışlarının bu teşebbüslerin arasında mevcut bir uyumlu eylemden kaynaklandığına ilişkin yeterli derecede güçlü ve rabıtalı ispat unsurlarına ulaşamamıştır" (60) hükmüne varmıştır.

    Bu vakada, bir Fransız ve bir Alman çinko üreticisi, bu ürünün paralel ithalat yoluyla Almanya pazarına girmesini engellemek maksadıyla bu ülkeye satış yapan Belçikalı bir ithalatçıya uyumlu eylem vasıtasıyla arz boykotu kararı almışlardı. Ãœreticiler, Almanya pazarı dışında satılacağını düşÃ¼ndükleri çinkoların tekrar Almanya'da satışa sunulmasından şikayetçiydiler. Komisyon Kararı'nda üreticilerin, ithalatçıya mal vermeyi durdurmalarının aralarında bilgi alış verişi olmaksızın aynı anda gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı belirtilmekteydi.

    Ãœreticiler ise Adalet Divanı'nda Komisyon'un, uyumlu eylem olduğunu kanıtlamaya dair yeterli ispat vasıtalarına sahip olmadığı ve Komisyon'un, iddia ettiği görüşlerin dışındaki oluşumları gözardı ettiği tezini öne sürdüler. Yüce Divan, üreticilerin de Komisyon'un tezlerini çürütebilecek ve Komisyon'un varmış olduğu sonucun aksine iddiaları öne sürerek bir savunma geliştirebileceklerini belirtmiş ve öte yandan bir ihlal sözkonusu olsa dahi bu ihlalin sadece varsayımla ispat edilemeyeceğini belirterek Komisyon Kararı'nı da iptal etmiştir.

    Benzer bir vakada ise Pioneer firması (61) , bazı tek elden dağıtıcılarıyla birlikte, Pioneer ürünlerinin İngiltere ve Almanya üzerinden Fransa'ya girişini engellemeye yönelik bir uyumlu eylem içerisine girmiştir. Yukarıda belirtilen çinko davasına benzer bir tezi daha kuvvetli ispat vasıtalarıyla öne süren Komisyon Kararı, Pioneer firmasını mahkum etmeye yetmiştir.

    Yukarıda incelenen davaların çoğu, dikey yapıda, az sayıda firmanın taraf olduğu kısa dönemli uyumlu eylemleri konu almaktadır. Ancak, karine yoluyla ispat yöntemi göz önünde bulundurulduğunda, bir çok firmanın taraf olduğu, yıllarca süren ve pazar paylaşımı gibi kapsamlı ihlalleri konu alan yatay uyumlu eylemler, basit bir iddiaya, varsayıma veya yeterince kuvvetli olmayan delillere dayandırılarak hükme bağlanabilecek nitelikte değillerdir. Bu yapıdaki uyumlu eylemlerde taraflar genellikle doğrudan ispat vasıtalarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlar içerisine girmektelerdir.

    Böyle durumlarda en geçerli ve rasyonel ispat vasıtası olarak, pazar yapısı analizlerine dayandırılan ispat yöntemleri kullanılmaktadır.

    Matières Colorantes vakası (62) , pazar yapısının göz önüne alınarak ispat vasıtası olarak değerlendirildiği ilk vakadır.

    Komisyon, renklendirici madde üreticisi bir çok büyük teşebbüsün neredeyse aynı zamanda ve aynı oranlarda fiyat artışına gitmeleri üzerine inceleme başlatmıştı. Ãœreticiler, Komisyon'un ihlal iddiaları üzerine oligopolistik bir pazar yapısı sergileyen renklendirici madde pazarında rakip teşebbüslerin benzer kararlar almasının kaçınılmaz olduğu tezini öne sürmüşlerse de; Komisyon, elde ettiği bulguların da doğrultusunda, aynı zaman ve oranlarda yapılan bu fiyat artışlarının sadece pazarın oligopolistik yapısından kaynaklanmadığını belirterek bu tezi kabul etmemiştir.

    Ancak, "Komisyon, yapmış olduğu bu açıklamayla, aynı zaman ve oranlarda yapılan fiyat artışlarının, sadece ilgili pazarın oligopolistik yapısından kaynaklandığı durumda uyumlu eylem olarak nitelendirilemeyeceği fikrini de dolaylı olarak kabul etmektedir". (63) Komisyon, renklendirici madde pazarının üye ülkeler arasında farklılıklar gösterdiğini ancak üreticilerin fiyat artışlarını pazar farkı gözetmeksizin bütün üye ülkeleri kapsayacak bir biçimde gerçekleştirdiğini tespit etmiştir.

    Nitekim yukarıdaki örneğe benzer bir vakada ATAD, "teşebbüslerin benzer davranışlarının tek başına bir uyumlu eylemin varlığının tespitinde yeterli olmadığı durumlarda, bu benzer davranışların, ürünün vasfı, teşebbüslerin sayıları ve büyüklükleri ve pazar hacmi de dikkate alındığında normal pazar koşullarıyla bağdaşmayan bir rekabet ortamının doğmasına yol açması, ve böyle bir durumda da, teşebbüslerin benzer davranışlarının rekabetçi bir piyasada olması gerekenden farklı, Ortak Pazar'da malların serbest dolaşımını engellemeye yönelik ve tüketicilerin sağlayıcılar arasında tercih yapma özgürlüklerini kısıtlayan bir fiyat dengeleme arayışına meydan verecek seviyelere ulaşması, ilgili ürün pazarının özelliklerinin ve uyumlu eylemin varlığına dair bulguların bir bütün olarak değerlendirilmesi kaydıyla önemli bir delil olarak değerlendirilebilir" (64) hükmüne varmıştır.

    ATAD, bu hüküm doğrultusunda, renklendirici madde üreticisi teşebbüslerin 1964, 1965 ve 1967 yıllarında uyguladıkları fiyat artışlarının bir uyumlu eylemin neticesi olduğu kararına varmıştır. Böylelikle konuya ilişkin ATAD içtihadı da oluşmuştur.

    Topluluk içtihatları içerisinde ispat vasıtalarıyla ilgili yukarıda incelenen yöntemlerin bir gruplandırmasını yapmak mümkündür. Ayrıca içtihatlar, ispat vasıtaları ile ilgili geçerli sentezler ortaya koymaktadır.

    Topluluk hukukunda görülmektedir ki, doğrudan ispat vasıtalarının mevcut olmadığı durumlarda; uyumlu eylem, kuvvetli ve rabıtalı karineler vasıtasıyla kanıtlanabilmekte ve ihlal olarak değerlendirilebilmektedir.

    Diğer taraftan, teşebbüslerin benzer davranışları, ilgili pazarda oluşması gereken doğal rekabet şartlarından farklı bir rekabet ortamının ortaya çıkmasına sebebiyet vermesi uyumlu eylemin varlığına dair önemli bir delil teşkil etmektedir. Ancak, teşebbüslerin benzer davranışlarına pazarın doğal şartlarının yol açtığı kanıtlanırsa, benzer davranışlar uyumlu eylemin varlığına dair delil olarak kullanılamamaktadır. Örneğin, "fiyatlar sözkonusu olduğunda, şayet bir teşebbüsün, rakiplerinin piyasadaki hareketlerini birebir takip ettiği, pazarda fiyat belirleyici rolü oynayan teşebbüsün fiyat politikasını takip ettiği veya ilgili pazarın yapısının (mesela devlet müdahelelerinin söz konusu olduğu pazarlar) bu pazarda faaliyet gösteren teşebbüslerin farklı fiyat politikaları gütmelerine izin vermediği tespit edilirse, sözkonusu teşebbüsün bir uyumlu eyleme taraf olduğu iddia edilememektedir". (65)

      Sayfa : 7/49
      <1...56789...49>