• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm ve AB (I)

  • Türkiye’de Sağlıkta DönüşÃ¼m ve AB (I)


    Avrupa Birliği Türkiye Karma İstişare Komitesi AB-Türkiye Tüketici ve Sağlık Politikaları’nı 25. toplantısında geçtiğimiz ay Paris’te ele aldı ve bunun üzerine ilk raporunu yayımladı. Rapor’un en ilginç yanı Türkiye’de Sağlıkta DönüşÃ¼m’ün Sonuçları’nı irdeleyen bölümü. Bakınız Hükümetin üzerinde titizlikle durduğu bu dönüşÃ¼m projesi üzerine AB’nin görüşleri;

    Sağlık harcamalarında sağlanan orantısız artış, toplum sağlığında belli düzelme, gelişme ve iyileşme sağlamamıştır. Sağlık giderlerinin büyük bir kısmı sağlık tesisleri ve şirketlerin kazançlarını arttırmak için yaptıkları gereksiz tıbbi uygulama ve tedaviler; yapılmayan veya gerçek değerinin üstünde veya mükerrer fatura edilen hâyâli faturalarla artırılmıştır. Sistem ilaç, tıbbi cihaz ve tıbbi ürünlerin satışlarında etik olmayan uygulamaları arttırmıştır.

    Daha önce Bağ-Kur örneğinde olduğu gibi toplumun önemli bir kesiminin sigorta primlerini ödeyememesi ve benzeri düzenlemeler nedeni ile sigorta hizmetlerinden yararlanabilme hakkını kaybetmesi, toplumun önemli bir kesimini sigorta sistemi dışına itecektir. (Bağ-Kur sisteminde prim ödemeleri sigortalının istemine bırakılmıştı.)

    Sağlık hizmetlerine giden harcamaların artması, bazı kişilerin sigortasız kalması, katkı payları, ilaç ve malzeme ücret farkları veya hastanelerin elden aldırdıkları ilaç ve malzemeler nedeniyle bu hizmetlerden yararlanabilen toplum kesimi giderek azalacaktır.

    Kişiler artan ve ödeyemedikleri sağlık hizmetleri borçları nedeniyle ağır maddi ve ruhî sorun ve çöküntülere uğrayacaklardır.

    Sağlık hizmetleri bu şekilde tamamen ticarileşmiş ve teşhis ve tedavi maliyetleri artmıştır.

    Gereksiz tıbbi uygulamalar, tetkik, tedavi ve ameliyatlarla birlikte hasta sayısı da artmıştır.

    Sağlıkta dönüşÃ¼mün en ilginç göstergelerinden birisi de normal doğumun toplum hafızasından tamamen silinerek bütün toplum ve gebelerin sezaryen ameliyatlarına yönlendirilmesi ve koşullandırılmasıdır.

    Gereksiz tıbbi uygulama, ilaç ve tedaviler bu gibi işlemlere bağlı iatrojenik (tıbbi tedavi ve yöntemlere bağlı) hastalık, sakatlık ve ölümleri arttırmıştır.

    Bir hastalık veya tıbbi sorunun tedavisi esnasında gelişen veya var kabul edilerek tedavi edilen tıbbi sorun ve tedavilerde başarısız ve kötü tıbbi uygulamalar, hastanın hastanede kalmasını ve ona uygulanan tıbbi tedavi ve tetkik maliyetini arttırmaktadır. Bu da hastanelerin özellikle yüksek komplikasyon, morbidite ve mortalite (tedavilere bağlı gelişen hastalıklar ve ölümler) oranları olan tedavi ve girişimleri tercih etmesini teşvik etmektedir. Hastaneler bu nedenle hastalarının yoğun bakıma daha fazla almaktadır. Bunu teşvik eden neden de buralarda yatacak hastaların keyfi olarak belirlenebilmesi ve yoğun bakım ücretlerinin yüksek olmasıdır. Yeni doğanlarda yoğun bakım servilerine yatırılma oranları % 60'ın üzerindedir. Bu da hastane enfeksiyonları ve sepsisler nedeni ile daha fazla kişinin gereksiz olarak ölmelerine neden olmaktadır. Hastanelerde yatan hastalarda çok yüksek oranda enfeksiyon gelişmektedir. Enfeksiyonun olmadığı veya gelişmediği bir hastalık veya girişim neredeyse kalmamıştır. Bu da hastanelerin oldukça sağlıksız ve kötü bir şekilde çalıştırıldığını göstermektedir.

    Ulusal ilaç endüstrisi yok edilmiş ve ilaç ve tıbbi malzeme piyasası tamamen uluslararası ilaç şirketlerine terkedilmiştir. Marka koruması, patent hakları, etik olmayan promosyon ve katkı payları ile bu firmalar ilaç ve ürünlerini belirledikleri sayı ve fiyatta satabilmekte ve bu ürünler tercih edilmektedir. Bu da sağlık hizmetlerinde hem gereksiz kullanım ve hem de maliyeti arttıran diğer bir unsurdur.

    Haftaya devam edeceğiz.

     

     

     

     

     

    Â