• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • İthalatta Haksız Rekabet ve Alınacak Önlemler (I)

  • İthalatta Haksız Rekabet ve Alınacak Önlemler (I)

    Türkiye uluslararası taahhütleri muvacehesinde DTÖ ve AB ile imzalamış bulunduğu anlaşmalara bağlı olarak ithalatta haksız rekabete karşı ulusal sanayini korurken, yatırım ve ihracat teşviklerinin mezkur anlaşmalar tahtında düzenlenmesi gerekmektedir. Hal böyleyken AB Türkiye’ye karşı antidamping mevzuatını sürekli olarak çalıştırmış, Türkiye ise zaman zaman ulusal sanayini AB menşeili ürünlere karşı benzer mevzuat ile korumaya çalışmıştır.

    Ayrıca AB Türkiye Ortaklık Hukuku’nun muktesebatını oluşturan 1/95 Sayılı OKK’nın Dördüncü Kısmının ikinci bölümü gümrük birliğinin rekabet kurallarını hükme bağlarken, Türkiye’nin AB’nin temel rekabet ve devlet yardımları kurallarını uygulamasının yanı sıra, Birliğin ikincil mevzuatını da benimsemesini imza ve karar altına almıştır. Bu bağlamda 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş, ayrıca 4412 Sayılı Kanun ile değişik 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ile gerekli düzenlemeler yapılarak uyum sağlanmıştır. Ancak devlet yardımları hakkındaki düzenlemeler bakımından eksikleri bulunmaktadır.

    Öte yandan bugüne kadar ki AB-Türkiye ilişkilerinde Katma Protokol’ün 47nci maddesi Birlik tarafından hiçbir zaman çalıştırılmadığı gibi 60ncı maddesi de Türkiye tarafından çalıştırılamamıştır. Bugüne kadar yapılanlar AB makamlarınca yeterli bulunmamaktadır. Nitekim 2002 yılına ilişkin İlerleme Raporu devlet yardımlarının idari ve mali özerkliği haiz bir otoriteye, diğer bir anlatımla Rekabet Kurulu’na, bağlanmamasını ve bu yönde Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında bir yasanın henüz yürürlükte bulunmamasını ve tekel haklarının devam etmesini piyasa ekonomisinin tam anlamda çalışmadığı yönünde değerlendirmektedir. Devlet yardımlarının özerk bir kurum tarafından denetlenmediği ve ihracat teşviklerinin ihracat performansıyla ilişkilendirerek yapıldığı sürece Türkiye antidamping uygulamaları ile karşılaşmaya devam edecektir.

    Mevzuat uyumu meselesinin en can alıcı noktası Devlet Yardımlarıdır. Bu konuda Avrupa Birliği’nin kurucu Roma Anlaşması’ndan kaynaklanan temel prensipleri vardır.
    Ayrıca kendi pazarını korumak üzere çok acımasız bir anti-damping ve anti-sübvansiyon mevzuatı mevcuttur.
    Türk teşvik sisteminin DTÖ’ye uyumlu olması gerekmektedir. Avrupa Birliği’nde ve ABD’de global krizden sonra her ne kadar teşviklerin takibi meselesi rafa kaldırılmış gibi gözükse de korumacılığın yaygınlaştığı şu günlerde devlet yardımlarının denetlenmesi meselesini o kadar da göz ardı etmememiz gerekmektedir.
    Gelecek yazımızda devam edeceğiz

    Â