Türkiye bir süredir AB ile bütünleşme çabaları içerisinde serbest piyasa ekonomisinin temel taşlarını oluşturan bilimum mevzuatı
iç hukukuna alma ve uygulama çabası içerisinde. Zira, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte sone eren soğuk savaş
döneminden sonra Dünya'daki yeni akım olan serbest piyasa ekonomisini Türkiye de benimsemeye daha doğrusu kendi içinde sindirmeye
çalışıyor. Bu bağlamda, eskiden bir girişimci olan Devletin bile artık elinde bulunan kamu teşebbüslerini özelleştirme yoluna
gittiğini görüyoruz. rnrnEsasını tam rekabetin oluşturduğu serbest ekonomiden müteşebbis de memnun. Bu şekilde oluşan bir rekabet
ortamı çok tabiidir ki , piyasalara da yüksek seviyede dinamizm katıyor. Ancak, bu türde bir uygulama aynı zamanda teşebbüslerin
haksız bazı uygulamalarını da beraberinde getiriyor. Bunlar arasında öyle uygulamalar var ki, her ne kadar bunlar haksız rekabet
ortamı oluştursalar da, aynı zamanda serbest piyasa ekonomisi kavramı altında haklılaştırılmaya çalışılıyor. Üretimlerinde ucuz
girdi kullanarak maliyetlerini düşürmeye çalışan firmaların diğer rakiplere ve dolaylı olarak tüketiciye verdikleri zararların
hepsi serbest ekonomiye feda ediliyor. Yine aynı şekilde, aynı firmanın bayisi olsa bile sırf diğer bayiye zarar verme kasdıyla
aşırı fiyat kıran ve bu şekilde aynı türden mallar arasında fiyat istikrarsızlığı yaratarak bir yandan da tüketicinin kafasını
karıştıran eylemlerin hepsine karşılık olarak serbest piyasa ekonomisi var şeklinde cevaplar veriliyor. rnrnBu türden
uygulamaların önüne geçmek serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir sistemde bile devletin asli görevi. Bu görevin ifasına
devletin müdahalesi demek ise haksızlık olur. Zira, bir yandan serbest ticaret ortamı yaratmak diğer yandan ise bunun sınırlarını
çizmek ve piyasa içinde mevcut rekabeti korumak hiç kuşkusuz devletin yasal yükümlülüğü. Girişilen bu eylemler Devlet tarafından
belli yasalarla koruma altına alınmış. Haksız şekilde yapılan rekabet Ticaret Kanunu ile ve bu tür eylemler sonucu tüketiciye
verilen zarar da Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun vasıtasıyla telafi edilmeye çalışılıyor. Bu bağlamda, geçtiğimiz yıl
yürürlüğe giren yeni Tüketici Yasası'nın getirdikleri de bir hayli önemli. Mesela yeni Yasa ile reklam veren firmanın reklamda
ürüne veya hizmete yönelik olarak öngördüğü özellikleri tüketiciye ispatı mekanizması getiriliyor.rnSonuç olarak, serbest piyasa
ekonomisinin de belli kurallar içinde yürütüldüğü hiçbir zaman unutulmamalı. Bu kurallar ise sadece hukuk kuralları değil aynı
zamanda etik kurallarını da içinde barındırıyor. Bunların ihlali halinde ortaya çıkan serbest piyasa ekonomisi mi yoksa haksız
rekabet mi dilemması ise tüketici lehine çözülmesi gereken bir ikilem olarak gözüküyor.