• Gazete Makaleleri / Finansal Forum Gazetesi

  • Turkcell'in Çöküşü

  • Dün Rekabet Kurumu tarafından Turkcell ve Telsim aleyhine verilen karar, kendi içinde bir çok hukuki unsuru barındırıyor. Aynı zamanda söz konusu karar Türk Rekabet Hukuku açısından altın değerinde. Zira kararda, Komisyon ve Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından bugüne kadar verilen kararlar neticesinde oluşturulan bazı yeni prensiplerin altı çiziliyor.rnrnKararın konusu, GSM telekomünikasyon altyapı hizmetleri pazarında birlikte hakim durumda bulunan Turkcell ve Telsim'in Aria ile ulusal dolaşım anlaşması yapmaktan kaçınmaları neticesi olarak, Aria'nın GSM hizmetleri piyasasına girememesi. Anılan karar sonucunda Turkcell ve Telsim birlikte sahip oldukları hakim durumlarını kötüye kullandıkları gerekçesi ile yaklaşık 30 trilyon TL gibi rekor seviyesinde bir cezaya çarptırıldılar.rnrnKararda önemli sayılabilecek iki tür unsur söz konusu. Daha doğru şekilde söylemek gerekirse, Avrupa Birliği Rekabet Hukuku doktrini çerçevesinde bugüne kadar verilen mahkeme kararları neticesinde oluşmuş çok önemli iki doktrin ilgili kararın verilmesinde önemli bir yere sahip. Bunlardan ilki, birlikte hakimiyet doktrini olup, bu kavram AB mahkemelerinde de ancak 1990'ların başında tartışılmaya başlanmıştır. Bu prensibe göre, birbirinden ekonomik anlamda bağımsız yani aynı grup şirketleri içinde yer almayan ve tek başlarına hakim durumda bulunan veya bulunmayan iki farklı teşebbüs aynı pazarda birlikte hakim durumda bulunabilirler. Olayımızda ilgili doktrin Telsim'in aleyhine işlemiştir. Zira, bu şekilde bir prensip olmasa idi, mevcut eyleminden dolayı Telsim ceza almayacaktı. Çünkü, ilgili pazarda tek başına hakimiyeti bulunmamakta.rnrnKarar açısından dikkate alınması gereken ikinci unsur da, temel kolaylıklar doktrini olmakta. Basit bir ifade ile bu doktrin, hakim durumda bulunan bir teşebbüs tarafından sektörde sahip olunan imkanların, bunların faaliyetler açısından zorunlu unsur olmaları koşuluyla diğer rakiplerin de kullanımına açılması gerektiğine işaret etmektedir. Bu kavram da AB Komisyonu tarafından ilk kez 1992 yılında Sealink/ B&I Holykead vakasında kullanılmıştır. Olayımızdaki GSM vakasında da GSM altyapı hizmetleri pazarında birlikte hakim durumda bulunan Turkcell ve Telsim'e ait altyapıların, bu pazarda faaliyet göstermek isteyen teşebbüsler açısından pazara girme aşamasında zorunlu unsur olduğu ifade edilmektedir. rnrnRekabet Kurumu tarafından verilen bu karardan şirketlerin çıkarması gereken iki önemli ders var. İlki, piyasada hakim durumda bulunan şirketlerin daha önceden AB mahkemelerince verilen kararlarda da değinildiği üzere, sektör içinde gerçekleştirdikleri eylemlerinde daha özenli şekilde davranmaları gerektiği, yani iki katı sorumluluk taşıdıkları gerçeği. Turkcell ise GSM operatörleri pazarında bu türden bir sorumluluğunun bulunduğunun bilincinde olduğu halde, nasıl yaparım da rakiplerimi ezerim şeklinde son derece saldırgan bir tutum sergilemektedir. Yani kastın varlığı kusurun ağırlığını arttırmaktadır. Olaya Telsim tarafından bakıldığında da, nasıl olsa ben hakim durumda değilim mantığıyla hareket etmenin de ne kadar yanlış olduğunu görmekteyiz. Ancak gerçek şu ki, Turkcell'den gördüğü tutumu bir anlamda taklit eden Telsim de Turkcell'in yanında güme gitti demek yanlış olmaz. rnTeşekkürler Rekabet Kurulu!