Geçtiğimiz yılın Eylül ayında İtalyan Rekabet Otoritesi oldukça önemli bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Dünyanın dört bir
yanından gelen tam elli dokuz ülkenin rekabet otoritesi temsilcileri Napoli'de iki gün boyunca devam eden Uluslararası Rekabet
Çalışma Grubu toplantısına katıldılar. İngilizce karşılığı International Competition Network olan ve kısaca ICN olarak anılan grup
belki de bu alanda ilk olmasından ötürü son derece önemli bir kuruluş. Gruba üyelik, ulusal ve çok uluslu rekabet otoritelerinin
tümüne açık. Ancak bunlardan başka özel sektör temsilcileri, akademisyenler ve diğer uluslararası organizasyonların da ICN ile
çalışmaları ve değişik hukuk ve uygulamalar arasında paralellik sağlanması yolunda yapılan çalışmalara öneriler getirmeleri
mümkün. Aslında ICN tarafından hazırlanan taslak metinlerin kural olarak hiçbir bağlayıcılığı yok. Ancak, bunların bir kaynak
olarak yargı organları ve ilgili kurumlar tarafından rekabet analizlerinde göz önünde bulundurulmaları konusunda üyeler arasında
bir konsensus mevcut. rnNapoli'deki toplantı da bu kuruluşun ilk faaliyeti olmasından ötürü önem taşıyor. Gelişmiş ve gelişmekte
olan ülke temsilcilerini bir araya getiren toplantı uluslararası rekabet ve özellikle birleşme rejimlerinde birlik sağlanması
açısından önemli sayılabilecek bazı hususlarda anlaşmaya vardı. Toplantıda ele alınan temel konu, rekabet otoritelerinin
uyuşmazlıkları maddi ve usul bakımından incelerken global ölçekte ne gibi hususları dikkate almaları gerektiği oldu.
Birleşme-devralma prosedürü ve bildirimi bakımından ICN üyeleri birleşme bildirimlerine ilişkin çok geniş bir yelpazede olmak
üzere şeffaflık, koordinasyon, gizlilik gibi çeşitli prensiplerden oluşan yol gösterici ve çok faydalı bir rehber hazırladılar.
rnMalum, bugüne kadar uluslararası nitelikte bir rekabet rejimi oluşturma fikri sadece kafalarda bir düşünce olarak kaldı. Çünkü
bu oldukça hassas bir konu ve bu yüzden akademik çevrelerde bile yeterince tartışılmadı. Aslında 2004 yılında yirmi beş üye ülke
ile birlikte sınırlarını çizmeye hazırlanan AB, kendi içinde rekabet rejimini başarı ile uyguluyorsa bunun dünya çapında da
başarılabileceği düşünülebilir. Ancak bugüne kadar olan deneyimler göstermiştir ki, bilgi çağı ile birlikte sınırsız iletişimin
egemen olduğu dünyamızda, yine de her ülkenin kendine özgü değerleri, farklı politika ve rejimleri, farklı ekonomik ve coğrafi
özellikleri ve bunlara dayalı olarak farklı çıkarları bulunmakta. Bu unsur da rekabet uyuşmazlıklarında en gelişmiş düzeyde olan
ülkelerin bile kendi ulusal çıkarlarını savunmalarını ve buna göre hareket etmelerini doğuruyor. Ancak tam anlamıyla olmasa da
yine de ICN gibi bir oluşumun varlığı bu konuda geleceğe yönelik umutlar için bir başlangıç noktası olabilir.