Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği Yönetim Kurulu, 18 Aralık tarihli tavsiye niteliğindeki Genel Kurul kararı
üzerine yönetim Kurulunda komisyon oranlarının serbest bırakılması yönünde karar aldı. Karar SPK tarafından onaylanırsa uygulama
kazanabilecek. Hiç şüphesiz, söz konusu karar rekabet hukuku açısından sevindiricidir. Zira, artık sektördeki aktörler daha yoğun
şekilde rekabet etmek durumundalar. Bundan da tüketicinin yarar göreceği açık. Ancak, sektörde faaliyet gösteren aracı kurumların
tümünün karardan hoşnut olduğu söylenemez. rnAslında kararın alınmasına, sektörde mevcut kuruluşların neredeyse dörtte üçü destek
verdi, ancak geride kalan dörtte birlik kesim kararı eleştirme eğilimine girdi, yani sektör ikiye bölündü. Bir düşünceye göre,
alınan karar sektördeki rekabeti artırarak ileriye dönük olarak ve uzun vadede gelirlerin düşmesine neden olacak. Ancak, mevcut
sisteme hakim olan asgari %35'lik iade oranı banka aracı kurumlarına ciddi bir avantaj sağlamakta. Çünkü bunlar, bağlı
bulundukları bankaları kullanarak %35'lik oranı yukarıya çekebilmekte ve böylelikle küçük aracı kurumların ilgili piyasada rekabet
etmeleri zorlaşmakta. İşte oranların serbest bırakılması yönündeki eğilimin ortaya çıkmasının temel sebebi de bu. Yani alınan
karar küçük rakiplerin durumunu iyileştirecek. Ancak diğer yandan, alınan kararın sektörde yıkıcı rekabeti de beraberinde
getireceği ve bunun da küçük ölçekli aracı kurumları piyasadan sileceği iddia ediliyor. Yani karar bir yandan küçük rakiplerin
durumunu iyileştirirken bir yandan da kötüleştirmekte. rnAncak, unutulan bir şey var ki, o da rekabetin rakiplere değil tüketiciye
yarar getirmesi olgusu. Avrupa Birliği uygulamalarına bakıldığında, geçtiğimiz yıllarda AB Komisyonu verdiği bazı kararlarında
rekabeti değil de rakipleri koruduğu gerekçesiyle yoğun şekilde ekonomi çevrelerinin eleştirisine maruz kaldı. Hatta bu
kararlardan bazıları AB Adalet Divanı tarafından temyiz aşamasında bozuldu. rnAslında her ne sebeple olursa olsun piyasalardan
mevcut firmaların silinmesi çok da iyi bir gelişme değil. Ancak unutulmamalıdır ki bu, rekabet etmenin doğal bir sonucu. Zaten
günümüzde, ne kadar çok sayıda rakip olursa o kadar yoğun şekilde rekabet vardır anlayışının her zaman için doğru olmadığı,
oligopol piyasalarda da şartlara bağlı olarak ciddi şekilde rekabetin yaşanabileceği ve bunun tüketici fiyatlarına direk şekilde
yansıyacağı ekonomi çevrelerince kanıtlanmış bir gerçek. Bu noktanın ilgili otoriteler ve sektördeki diğer ilgililer tarafından da
göz önünde bulundurulması gerekiyor. Günümüz mevcut ekonomik sistemi de şiddetle bunu gerektirmekte.