Avrupa Birliğinden Türkiye'ye sık sık insan hakları konusunda uyarılar geldiğini, hatta geçmiş yıllarda bu yüzden verilmesi
düşünülen yardımların Parlamento tarafından askıya alındığını biliyoruz. İsterseniz Birliğin geçmişte bu konuda bizden yapmamızı
istediklerine bir göz atalım. Parlemento'nun insan haklarının korunması konusunda çok hassas olduğunu göz önüne alarak Kurum
tarafından geçmişte yayınlanmış dosyayı inceleyeceğiz.rnAday ülkelerin üyelik görüşmelerinin başlangıcından itibaren 1993 Kopenhag
Zirvesi'nde belirlenen insan haklarının ve demokrasinin korunması koşullarını yerine getirmeleri isteniyor ve bu bir ön şart
olarak sürülebilecek. rnBu koşullara göre kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve ayrımcılığının engellenmesi, idam cezasının
kaldırılması da öngörülüyor. Parlemento'nun önem verdiği konuları şöyle sıralayabiliriz:rn- insan haklarına dair hukukun yürürlüğe
sokulması ve uygulanması,rn- polisin, ordunun ve gizli servisin hukuki sorumluluğu, rn- azınlık haklarının korunması,rn- düşünce
özgürlüğü ve basın özgürlüğü,rn- idam cezasının kaldırılması,rn- kötü muamelenin ve işkencenin kaldırılması,rn- vicdan itirazı
ilkesinin kabulü (ortada bir ihlal söz konusu olmasa bile vicdanen rahatsızlık yaratıcı bir huhuki düzenlemeye itiraz hakkı),rn-
kar amacı gütmeyen insan hakları kuruluşlarının kabulü ve gelişmelerinin teşviki.rnAyrıca, idam cezasını kaldırmayan ülkelerin üye
olamayacaklarını açık şekilde belirtmiş. Güvenilir ve etkin bir kamu idaresi ile bağımsız bir yargının da kaçınılmaz olduğunu
hatırlatıyorlar. Komisyon tüm aday ülkelerin Kopenhag kriterleri anlamında eksikleri bulunduğunu belirtiyor. Bizim için çok önemli
olan bir diğer husus ise adaylık sürecinde gelecek olan yardımların bu kriterlere uymaya bağlı kılınması. Yani mesela, Türkiye'de
insan hakları yok ya da azınlıkların hakları korunmuyor diyerek bize yine para vermeyebilirler. Gümrük Birliğinden zaten çok kaybı
olan Türkiye içinse bu hiç iyi olmaz. Eğer bu alanda sürekli bir gelişme sağlanmazsa üyelik için işbirliği sürecinin de askıya
alınabileceğini belirtiyorlar. Yani tam üyelik müzakerelerine başlanmasının, bu sürecin mutlaka üyeliğe kabul ile sonuçlanması
anlamına geldiği gibi bir şey söz konusu değil. Aday ülkelerin yukarıda saydığımız alanlarda gerçekleştirdiği gelişmeler Komisyon
tarafından sürekli olarak takip ediliyor ve yayınladığı olağan raporlarda mevcut. rnŞimdi bakıyoruz ki; yukarıda 2000'li yılların
başında Türkiye'den istenenlerin tümü yerine getirilmiş bulunuyor. Ancak uygulama ile ilgili bazı sorunların ileri sürülmesi
olasılık dahilinde bir husustur. Ama ümit ediyoruz ki, artık ülkemizin karnesinde her zamankinin aksine iyi notlar da bulunsun.