Bugün çok taze, fiyasko içeren, eğlenceli ve fakat bir o kadar da ders alınması gereken bir olaya değineceğim. Olayın kahramanı
bir rekabet otoritesinin reklam sevdalısı başkanı. rnGelelim hikayemize Nisan ayı içerisinde Avustralya rekabet otoritesi
(Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu) bir ihbarı değerlendirerek üç petrol firmasına ani baskın düzenleyerek yerinde inceleme
yapar. Buraya kadar herşey normal. Olay her ne kadar çok uzaklarda gerçekleşse de rekabet kurallarının uluslararası yakınlaşması
neticesinde uygulamalar neredeyse üç aşağı beş yukarı aynı. Yani, Türkiye'de de bu tip "şafak baskını" olarak adlandırılan
habersiz operasyonlar yaşanmakta. Ancak, baskından sonraki gün Sidney'in çok okunan gazetesi Daily Telegraph'ın manşetinde bu
baskına ilişkin gizli çekilmiş fotograflar yayınlanır. Fotograflarda baskını gerçekleştiren rekabet uzmanları ellerinde
dokümanlarla dolu kutularla şirketlerden çıkmaktadırlar.rnİlk bakışta olayın Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu başkanı
Allan Fels ile gazete arasındaki yakın ilişkinin bir ürünü olduğu düşünülür. Ancak, baskına maruz kalan şirketlerin konunun
üzerine ciddi bir şekilde eğilmeleri üzerine ortaya büyük bir fiyasko çıkar Daily Telegraph gazetesi üç büyük petrol firmasına
yapılacak baskından kısa bir süre önce, elinde Avustralya rekabet otoritesinden sızdırılan ve baskınların gününü ve saatini
belirten bir iç yazışma olduğunu ve bu yazıyı yayınlayacağını Allan Fels'e bildirir. Başkan da, operasyonun önceden anlaşılması
durumunda daha sonraki bir tarihte gerçekleştirilse dahi firmaların tedbirli davranacağını düşünerek gazete ile pazarlığa oturur!
Nitekim pazarlık sonucunda da Daily Telegraph mektubu yayınlamaz ama karşılığında Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu
bünyesinde çalışan memurların "sanki baskından çıkıyorlarmış gibi ellerinde kutularla fotograflarını çeker" ve bunları baskından
sonra yayınlama sözü alır.rnEvet, şimdi Avustralya Rekabet Otoritesi gazete haberine konu olan firmaların tazminat davalarıyla
uğraşıyor. Bir taraftan da iş çevreleri ve halk nezdinde bozulan imajını tamire çalışıyor. Bana kalırsa rekabet otoritelerinin
basınla ilişkileri çok büyük özen ister. Rekabet otoriteleri basının da sonuçta rekabet hukuku kapsamında birer teşebbüs olduğunu
hiçbir zaman gözardı etmemeli.