YASED kuruluşununu 21. yılına girerken, yabancı sermaye ve rekabet mevzuatını inceleyen yazımıza bugün de devam
ediyoruz.rnrnOrtaklık Konseyi Kararı'na göre, Türkiye, Avrupa Birliği'nin rekabet kurallarına ilişkin yapacağı yeni düzenlemeleri
bir yıl içerisinde kendi mevzuatına aktarmak ile yükümlü tutulmuştur.rnrnTürkiye, sözkonusu yükümlülükleri doğrultusunda 7 Aralık
1994 tarihinde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u yasalaştırmıştır. Rekabet Kanunu'na işlerlik kazandıracak Rekabet
Kurulu ise uzun bir gecikmenin ardından 5 Mart 1997 tarihinde atamaları yapılarak, 7 Mart 1997 tarihinde göreve
başlamıştır.rnrnRekabet Hukuku'nun Türkiye'deki doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkilerine bakıldığında, Türk
işletmeleri ne kadar etkilenirse yabancı sermayeli işletmeler de o kadar etkilenecektir. Çünkü yasalarımız her hangi bir milli
ayrıcalığa cevaz vermemektedir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun muvacehesinde her işletme eşit muamele
görmektedir.rnrnAncak başka bir açıdan mesele, yabancı sermaye bakımından değerlendirildiğinde; iki değişik yabancı sermaye
yatırımı ile karşılaşılmaktadır. Ben bunları iyi huylu ve kötü huylu doğrudan yabancı sermaye yatırımları olarak
niteliyorum.rnrnTürkiye'de ithal ikameci dönemi kapatan ve ihracata yönelik serbest piyasa ekonomisi sistemine geçiş yıllarından
önce gelen yabancı sermayenin geliş nedeni oldukça açıktır: Gümrük duvarları ile korunan ve insan haklarının yeterli olmadığı
kapalı bir pazarda sadece iç pazara yönelik geri teknolojiler ile üretimde bulunmak. O nedenle gümrük birliği müzakereleri
sürecinde birçok yabancı sermayeli firma, aynı felsefeyi taşıyan yerli firmalar ile gümrük birliğine karşı çıkmışlardır. Bu
yaklaşımdaki firmalar bugün de Rekabet Kanunu'nun çalışmasından rahatsızlardır.rnrnHalbuki Türkiye'de iyi huylu ve yaygın olan
yabancı sermaye de mevcuttur. Bu kesim, üretiminde kalite standartlarına dikkat eden, ihracata ve iç pazara yönelik ürünler üreten
ve Türkiye'yi dış pazarlara ve Dünya rekabetine açan ve hazırlayan kesimdir. Zaten işte o kesim gümrük birliği müzakere sürecinde
Türkiye'nin ileri hedeflerini Batı'da savunmuştur. Kazanılan başarıda büyük pay sahibidir. Ve işte o kesim, bugün Rekabet
Kanunu'na bir an önce işlerlik kazandırılmasını istemektedir.rnrnBasından bazı yabancı sermayeli kuruluşların tıpkı bazı yerli
sermayeli kuruluşlar gibi eksik rekabet uygulamalarını takip ediyoruz. Piyasa paylaşımları, mal boykotları ve hukuka mugayir
uygulamalar yapan firmalar mevcut. Bu hukuk dışı uygulamalardan diğer yabancı sermayeli kuruluşlar fevkalada rahatsız oluyorlar.
Ve hepsinden önemlisi, bu haksız uygulamalara imkan verilirse, Türkiye'de yeni yabancı sermaye yatırımları olmayacaktır. Tıpkı
kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, eksik rekabet de tam rekabeti kovar.rnrnAncak görünen odur ki; Rekabet Kurumu, Türkiye'de
süregelen eksik rekabet uygulamalarını durduracak güçte ve kararlılıktadır. Artık Türkiye'de serbest piyasa ekonomisinin güvencesi
Rekabet Kanunu ve bağımsız Rekabet Kurulu'dur.rnrnBugün Dünya'nın her yerinde, yabancı sermaye herşeyden önce parlamenter
demokrasi ile yönetilen ve serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu ülkelere yönelmektedir. Ve o ülkelere kalıcı olarak
gitmektedir. Türkiye'de kalıcı doğrudan yabancı sermaye yatırımları özendirilmek isteniyorsa, yerli ve yabancı sermayeli tüm
işletmelerin Rekabet Hukuku'nun üstünlüğüne alışmaları gerekmektedir.