Geçtiğimiz hafta bir Rekabet Hukuku sempozyumuna katılmak için Londra'daydım. Sempozyumda bir tebliğ sunan Avrupa Topluluğu'nun
efsane rekabet hukukçusu Prof.Wiche, özel görüşmemizde "Türkiye gibi genç ve atılgan bir ülkede Rekabet Kanunu'nu hatalı
uygulamak, hiç bir rekabet düzenlemesinin bulunmamasından daha vahim sonuçlar doğurur" dedi. Bu bir eleştiri değil, yalnızca bir
uyarıydı kanımca. Sadece iki yıllık bir faaliyet dönemi olan genç Rekabet Kurumu'muzun Türkiye'nin en başarılı Kurumu olduğuna ilk
önce ben şahidim. Fakat başarılarda da hatalar olur ve kimi zaman bu hatalar sonraki başarıları da gölgeleme tehditi oluşturur.
Geçen hafta İstanbul ekmek üreticilerinin rekabet kurallarına aykırı davranışları iddiasının sözlü savunma toplantısı yapıldı.
Suçlanan yaklaşık 3 bin fırın ve soruşturma bu fırınların oluşturduğu 38 kooperatife yapılıyor. Bu 38 kooperatifin on tanesi zaten
soruşturma açılması öncesindeki dönemde yok olmuş. Geri kalanlarının bazıları kanaryaseverler derneği gibi faal. Çaylar geliyor,
elliikilik deste ile bir tost; kağıtlar karılırken teşebbüs birliği kararı alınıyor: fiyatları fiksleyelim. Hoop, kağıtlar
dağıtılıyor, yeni el, yeni heyecan. Batan batıyor, masa hesabını ödüyor ve sonraki gündeme geçiliyor: piyasaları paylaşalım. Böyle
şey olmaz. Kurum kooperatiflerin adreslerini gazete ilanı ile toplamaya çalışıyor. Bunun resmi adı ilanla tebligat.rnrnAcaba
dünyanın neresinde 3 bin muhatabı olan bir rekabet davası görülmüş Küçük güzeldir derken, bu küçüklerin mi peşine düşüverdik,
başka güzel kalmayınca. Zamanında soruşturma açılırken belli ki yapılmış bir hata. Ekmek piyasalarında rekabet ihlali var mı, var.
Ama sorumlusu bu ikibuçuk kooperatif mi Herkes biliyor ki değil. Öyleyse... Devlet bir yandan şu fiyata satacaksın diyor, en
azından fırına bu bilgi böyle geliyor. Şahitleri valiler. Sonra falanca mahkeme o fiyata ekmek satılmadığı için bir fırıncıya üç
yıl hapis cezası veriyor, sonra Rekabet Kurulu fırıncılara dönüp "siz rekabetten kaçındınız" diyor. Arada bir de Prof
Başbakanımızın "hepiniz 15 bine satacaksınız" diye televizyondan ilanla tebligatı var. Ertesi gün buna uymayan bir fırıncı zabıta
komserinin tabancasından çıkan kurşunla ölüyor.rnrnAynı günlerde Türk Hava Kurumu Başkanı aleyhine -haklı olup olmadığı hususunda
hiç bir fikrim yok- bir program yapılıyor. Program konuğu diyor ki "... bundan doğal ne var, biz bir ihaleye giriyoruz ve yüksek
fiyat veriyoruz, Türk Hava Kurumu ihaleye kazanıyor; sonra onlar başka bir ihalede yüksek fiyat veriyorlar, biz
kazanıyoruz".rnrnDevlet organları arasında Rekabet Hukuku alanındaki koordinasyon eksiklikleri bir yanda dururken, fırıncılar
sözlü savunma toplantısı salonuna sığamıyorlar. Türkiye'nin en büyük piyasası olan devlet ihaleleri piyasasında adım almaca
oynanırken, piyasa kaynaklarını paylaşmaktan ötürü küçükler Savunma Salonu'nda ön sıralarda yerlerini alıyor.rnrnProf.Wish'nin
sözleri yabana atılır cinsten değil. Hani en büyük piyasa olmasa da ilk beş içinde yer alan otomotiv sektöründe, Kurul'un emredici
nitelikteki tebliği umursanmıyor bile. Adeta yok muamelesi görüyor. Kurum da hafiye gibi 3 bin ekmekçinin posta adresi peşine
düştüğü için, bunları takip edemiyor. Piyasalarda fiyatlar incelenemiyor, cicim ihalelerde kamu kaynakları ile rekabet kuralları
beraberce güme gidiyor.rnrnHalbuki Rekabet Hukuku uygulamaları piyasaları "terbiye" eder nitelikte olmalı. Nedir bu terbiye peki
Hemen söyleyelim. Rekabet kuralları, ekonomi teorisini piyasalarda egemen kılmanın sigortasıdır ve ekonomik olarak anlamlı olmayan
bir oluşum bir piyasada varsa, o piyasada rekabet kuralları çiğnenmektedir. Yani bir bariyer, bir kısıtlama, bir koordinasyon veya
bu gibi bişey vardır o piyasada. Rekabet Hukuku da bunları temizler. Önce tasnif eder, sonra sebep-sonuç ilişkilerine bakar,
içlerinden seçer ve üstlerine yürür. Türkiye gibi rekabet mevzuatsız 75 yılın mirasını bagajında taşıyan bir ülkede, elbette ki
rekabet kurallarının ihlalleri her piyasada bulunmaktadır. Peki bunların üzerine giderken hangi makro strateji izlenmektedir Acaba
Prof.Wish'in ikazı bu yönde mi Bu üzerinde düşünmeyi gerektiren bir soru. Rekabet Kurumu Türkiye'nin en başarılı kurumu olsa da,
Türkiye ekonomisinin omurgasının kendi üzerinde kurulduğunun bilinciyle, terbiye misyonunda elde ettiği başarılarla
yetinmemelidir.