Avrupa Topluluğu üye ülke posta hizmetleri; hantal, gereğinden fazla işgücüyle donatılmışken düşük başarı tekelleri olarak uzunca
bir dönem kendi haline bırakıldıktan sonra, aniden dünyanın en çok takdir edilen hukuki birleşmelerine taraf olmaya
başladı.rnrnAlmanya'dan Deutsche Post'un; sadece onsekiz ay öncesinde aklımızın ucundan geçirmeyeceğimiz expres posta ve kargo
işini Avrupa'ya getiren; Federal Express, United Parcel Service ve DHL ile başabaş rekabet edecek Avrupa'nın en geniş posta tekeli
olduğuna dair bir düşünce var.rnrnBu güç, cüsseli Avrupa'da global bir oyuncu olmaya yönelik potansiyel yaratmak amacıyla, 3
milyar Euro'ya yakın bir harcama yapıldıktan sonra oluşmuştur. Bununla birlikte, 1996 yılında Avustralya'da TNT Express
Worldwide'ın kazandığı 1.33 milyar Euro ile expres işine girilmesinde, Fransa'dan La Poste ve İngiltere Posta Servisi'ne öncülük
eden Hollandalı TNT Post Group (TPG)'u da içeren diğer Avrupa posta makamları da bir yandan bu kavgaya katılmış
oldular.rnrnDeutsche Post ve La Poste'un Avrupa'daki en geniş posta grupları olmalarına rağmen, işlerinin hacminin ulusal pazarda
hızlı büyümeye yetmediğini, yüksek marjlı, hudutları zorlayan ve uluslararası sektörlerde yer almayan gruplar olduklarını
görüyoruz. Bunun yanında, AB'deki liberalizasyonun bastırılmaya çalışılması korunmuş posta tekellerine, kendilerini güçlendirmek,
ittifaklar oluşturmak ve yeni pazarlara girmek için zaman tanımakta.rnrnFransız ve İngiliz posta servislerinin yatırımları,
lojistik ve taşımacılık alanlarında Alman ya da Hollandalı posta şirketleri yanında daha düşük ve kısıtlı kalıyor. Bunun yanında
İngiliz posta servisi, geçtiğimiz haftalarda Almanya'nın en büyük dördüncü kargo ulaştırma şirketini almak için hükümetten
bağımsız olarak ticari özerkliğe kavuşturularak, büyük bir hamle yaptı.rnrnTNT ise geçtiğimiz yıl Amsterdam ve New York
borsalarına girmesiyle dünyanın ilk kaytlı posta şirketi oldu. Özel uygulayıcılar ve posta şirketlerinin ancak küçük bir kısmının
Pan-Avrupa expres pazarına hakim olmasıyla, belki de birkaç yıl içinde Avrupa'da sadece dört beş tane posta firması görmek mümkün
olacak. Bu yarış içerisinde kimi firmalar network sistemlerini geliştirmek için 500 milyon ile bir milyar Euro'ya varan harcamalar
yapıyorlar.rnrnRekabet tüm hızıyla sürerken, firmalardan rakiplerine ilişkin Avrupa Komisyonu'na şikayetler de gelmeye başladı.
UPS, Deutsche Post'un posta için aşırı bir maliyet hesaplayarak, pazara hızlı girişini finanse ettiğini iddia etti.rnrnPosta
otoriteleri tarafından atılan neredeyse her adım itiraz görmeye devam ediyor. Örneğin şu sıralar gündemde olan, Fransız
Taşımacılık ve Lojistik Federasyonu'nun, hükümete ait demiryolu firması SNCF'nin parçası olan Sernam tarafından hakim durumunu
kötüye kullandığını iddia eden bir suç duyurusunda bulunması.rnrnBu arada Deutsche Post bir yandan rekabet ihlalleri yaptığını
inkar ederken, diğer yandan, son dört yıl içinde Almanya üzerinde 1.8 milyar Euro'dan fazla bir harcama yaparak ve otuzun üzerinde
yüksek teknonoji merkezi inşa ederek, ayrıca ücretlilerini daha da memnun ederek, çok etkili bir konuma geldi. Böylece ülkedeki
15.000 posta ofisine değer kazandırdığı gibi, yurtdışında fırsatlar yakalanmasına da olanak sağladı.rnrnTüm bunlardan sonra
geleneksel posta hizmetinin hala ölmediğini görüyoruz. Bunda elektronik postanın el değiştirirken yer tutmamasının yanısıra,
pazarlamada postanın, daha yüksek maliyetlerle ofsete dönüşmesi neden olarak gösterilebilir. Ya da ülkemizde olduğu gibi, kimi
zaman kargo şirketlerinin geleneksel posta sistemimizi aratır profesyonellik anlayışı ile hizmet sunduklarını görüyoruz.rnrnFakat
şu an için, rekabetin, eski tarz tekellere yeniden hayat vermiş olan ve hızla gelişen sınır ötesi expres pazarına
dayandırıldığını görüyoruz.