Üç bloklu dünya ekonomisinin kıtalar arası şirket evlilikleriyle örüldüğü 1998 yılı, birleşme ve devralma işlemlerinin 1999'da da
dünya ekonomisini şekillendireceğini göstermiştir. Geçtiğimiz yıl Türkiye'de de bu makro eğilimin etkisiyle yerli ve yabancı
sermayeli şirketlerde evlilikler yoğundu. Ayrıca 1998 yılı içerisinde birleşme ve devralma işlemleri ile oluşan sermaye
artırımlarına ilişkin yeni vergi mevzuatının oluşturduğu avantajlar da Türkiye'deki işlemlerin hızlanmasına zemin
oluşturdu.rnrn1998 yılında Türkiye'ye yaklaştığı gözlenen krize karşı önlem olarak maliyet yönetimi, pazarlama faaliyetlerinde
konsolidasyon ve ölçek optimizasyonu ile şirketlerin mali ve ekonomik yapılarını güçlendirme eğilimi ön plana çıktı. Ekonomik
krize karşı şirket evliliklerinin mikro ekonominin immün sistemini oluşturduğu gözlemlendi.rnrnFiktif ya da fiili
özelleştirmelerin de ayrı ayrı devralma işlemleri olduğu göz önünde bulundurulduğunda ve bu tür işlemlerden de geçtiğimiz yıl pek
çok gerçekleştirildiği düşünüldüğünde 1998 yılının her açıdan şirket evlilikleri yılı olarak ekonomi tarihimize geçtiği
görülmekte.rnrnBu ekonomik gelişmeleri ve eğilimleri düzenleyen rekabet mevzuatı da 1998 yılında ağırlığını koydu. Rekabet Kanunu
pazar payları toplamı -Türkiye genelinde veya belirli bir coğrafi ürün piyasasında- % 25'i geçen ya da ciroları toplamı 25 Trilyon
TL'yi geçer her türlü birleşme ve devralma işleminin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Rekabet Kurulu iznini şart koşmakta.
Aksi takdirde işlem hukuki geçerlilik kazanamamakta, idari para cezası derhal tatbik edilmekte ve işlemin rekabeti sınırlayıcı
bir oluşuma sebebiyet vermesi halinde, işleme konu unsurların eski maliklerine iadesi ile taraflara cirolarının % 10'una kadar
para cezası öngörmekte.rnrnTüm ekonominin şirket evlilikleri rüzgarına kapıldığı 1998 yılında bir de son derece teknik ve karmaşık
rekabet mevzuatı etikin olarak uygulamaya alındığı için geçtiğimiz yıl önemli karmaşıklıklara sahne oldu. Örneğin Coca-Cola
şişeleyicileri ve pazarlama şirketlerinin Türkiye genelinde sermaye ve kontrol unsurlarını eşitlemelerine yönelik bir müracaat,
müracaatın karmaşık yapısı nedeniyle altı ay süreyle sürüncemeye girdi. ÖİB'nin aylarca sürdürdüğü "özelleştirme Rekabet Kanunu
kapsamında değildir" mülahazası ise 1 milyar 200 milyon ABD Doları tutarındaki POAŞ işleminin çıkmaza sürüklenmesine yol açtı. Bu
işlemler rekabeti sınırlandırıcı özellik taşımıyan veya doğru bir zamanlama ve işbirliği ile Rekabet Kurulu'nun belirleyeceği
makul şartlara uymak suretiyle gerçekleşmesinde sakınca bulunmayan tür işlemlerdi.rnrnÖrneğin Türkiye'de boru pazarında pazar
payları toplamı % 80'e varan Borusan ile Mannesmann "şartlı bir izinle" birleşebildiler. Bu şart, bir yandan işlemle rekabetin
bozulmamasını sağlarken diğer yanda birleşen ekonomik güçlerin dünya pazarlarındaki rekabetçi faaliyetlerinin önünü açmış oldu.
Ayrıca Türkiye'de 250 Trilyon TL'yi aşkın ciro oluşturan Migros ve Metro grupları da beş aşamalı bir birleşme işlemine ilişkin
Rekabet Kurulu'ndan "şartlı izin" aldılar. Fakat Rekabet Kurulu'nun öne sürdüğü şartlar Metro'nun politikalarına uymadı için olsa
gerek, ilgili işlem izin aldığı halde gerçekleşemedi ve JV anlaşması bozuldu.rnrn1998 senesi bazı çarpıcı birleşme-devralma
işlemlerine de sahne oldu. % 72 seviyesinde pazar payına sahip Efes Pilsen % 5 pazar payı bulunan Marmara Bira'yı devralırken
Rekabet Kurulu bu işleme hangi gerekçelerle izin verdi Biliyoruz ki Kurul bu işleme izin vermeseydi dahi, Efes Grubu devralma
yöntemi yerine mevcut teşvikleri doğrultusuda aynı maliyetle ilgili kapasite artırımını gerçekleştirebilecekti. Marmara Bira ise
iflasın eşiğindeydi ve kullandığı teşvikler ile yaptığı yatırım hurda olacaktı. Yani izin verilip verilmemesi arasında piyasaların
rekabet yapısı anlamında bir değişiklik oluşmayacaktı. Mevcut rakip Tuborg'a ilgili işleme itiraz edip etmediği soruldu ve zor
dorumdaki işletmelerle ilgili Avrupa Toplululuğu uygulamaları da göz önünde bulundurularak işleme izin verildi. Bu hassas durumu
gözönünde bulunduran Rekabet Kurulu, Efes Grubu'nun mevcut hakim durumunun zaten büyüteç altında bulunması ve hakim durumunu
kötüye kullanması anlamındaki her türlü davranışı ipso facto incelemede bulunduğu için ekonominin gidişatına ve oluşturduğu
rasyonel zorunluluklara uyum sağladı.rnrn1998 yılı sonlarında 42 LPG firmasının birleşerek Tüpraş gibi faaliyet gösterecek bir
ortak girişim kurmalarına yönelik başvuruları ise üç aydır incelemede. Esasen rakip olan bu tip teşebbüslerin aralarındaki
rekabeti koordine edemeyeceği türde bir işlem gerçekleştirmeleri mevzuata uygun. Kurul da işlemin rakipler arasında koordinasyon
oluşturup oluşturmayacağını incelemekte.rnrnRekabet Kurulu, mevzuat ile getirilen formata uygun olarak hazırlanan, tüm bilgi ve
belgeleri eksiksiz bulunan ve rekabet piyasalarını olumsuz yönde etkilemeyecek bulunan işlemlere yasa gereği 15 gün içerisinde
izin tanıyor. Örneğin taraflarının Türkiye ciroları 300 Trilyon TL'yi aşan Eczacıbaşı Topluluğu ile Procter&Gamble arasındaki EPG
ve Sanipak şirketlerine ilişkin devralma işlemi iki haftalık bir süre zarfında hukuki geçerlilik kazanabildi.rnrnBazı ekonomik
özellikleri aktarılan bu işlemler hep büyük topluluklar arasında gerçekleştirilen ve rekabet hukuku alanında "kritik" sayılan
türde işlemler. Bunların yanında bir başka işlem tipi daha var: Tek Ekonomik Bütünlük içerisindeki evlenmeler. Örneğin Arçelik'in
Ardem'i devralması gibi pek çok "grup içi birleşme-devralma işlemi" cereyan etmekte günümüzde. Hele ekonomik kriz etkisiyle mali
yapıları güçlendirmeye yönelik bu tür işlemler 1999 yılında daha da artacak gibi. Peki bu işlemlerin hukuki durumu ne Bunun
cevabı oldukça karmaşık. Doktriner olarak iki farklı görüş var. Birincisi birleşen unsurların aynı ekonomik güce bağlı olması
dolayısıyla aralarındaki ilişkilerin Rekabet Kanunu kapsamında bulunmadığı ve bu tür işlemlerin izne tabi olmayacağı yönünde.
İkinci görüş ise Kanun'un "teşebbüs" tanımından yola çıkarak mal ve hizmet ticareti yapan tüm ekonomik birimleri de teşebbüs
olarak kabul etmesi ve işlem tarafları aynı ekonomik yapı içinde bulunsalar dahi aralarındaki işlemlerin izne tabi olduğu
yönünde.rnrnRekabet Kurulu ise bu meseleye bakış açısını 42/278-23 sayılı Kararlarında şekillendirmiş durumda. Doğan Şirketler
Grubu A.Ş.'ye bağlı Milta Turizm İşletmeleri ile Bosstay arasındaki işlemde Rekabet Kurulu "...birleşen teşebbüslerin sermaye
yapıları itibariyle aslında birbirlerinden bağımsız olmadıklarına ilişkin düşüncenin, birleşme ve devralmalar için
uygulanamayacağına.." karar vermiştir. Rekabet Kurulu aynı kararda ilgili işleme izin de vermiştir fakat, bildirim zorunluluğu
bulunmadığı şeklinde bir düşünce ile "şirketlerin birleşmelerinin kontrol edilememesi gibi Kanun'un 7'nci maddesine aykırı bir
sonucun ortaya çıkmasına yol açabileceği" de aynı kararda belirtilmiş ve bu türlü işlemlerin de izne tabi tutulduğu açıklığa
kavuşturulmuştur.rnrnAvrupa Topluluğu'nda birleşme-devralmalara ilişkin mevzuatın 1989 yılında oluşturulduğu fakat hakim durum
ihlalleri ve rekabeti sınırlayıcı anlaşmalara ilişkin rekabet düzenlemelerin 1959 tarihinde Topluluğun Kurucu Antlaşması ile
yürürlüğe girmiş olduğunu unutmamak gerekiyor. Rekabet Hukuku coğrafi ve global piyasa dinamikleri doğrultusunda değişim
göstererek temel prensiplere uygun yeni çözüm metodları üretmek durumundadır. Zira Rekabet Hukuku hiç bir suretle genel ekonomik
gidişatı yönlendirmeyi değil, bu gidişatlar sürecinde teşebbüs serbestisini muhafaza etmeyi amaçlar. Bu yönüyle
değerlendirdiğimizde 4054 sayılı Kanun'un hem 1990'lardaki her türlü olası vakaya karşı çözüm üretebilecek güncel bir yasa
olduğunu, hem de 2000'lerin başından itibaren oluşabilecek genel değişimlere göre Rekabet Hukuku uygulamalarını modifiye
edebilmeye müsait teknik bir yasa olduğunu görüyoruz. Ayrıca Türkiye'nin uluslararası anlaşmaları bu tür değişim ve mevzuat
gelişmelerini Türkiye'de eş zamanlı olarak uygulamaya alacağının güvencesi. Bu itibarla Rekabet Kurulu ekonomik ve hukuki
temelleri yasaya uygun işlemlere önümüzdeki dönemde de hiç bir güçlük çıkartmadan hukuki geçerlilik tanıyacaktır. Fakat hala
görüyoruz ki, işlemin niteliği hiç bir suretle rekabeti sınırlandırma veya hakim durum yaratma olmasa dahi, izin müracaatını
usulüne uygun olarak yapmayan -kurumsal- firmalar mevcut. Bu durumda Rekabet Kurulu'na da ilgili idari para cezasını vermekten
başka yol kalmıyor. Bu durumda işin kötüsü işlemin rekabet sınırlama tehditi yaratıp yaratmadığının anlaşılmasına kadar işlemin
askıya alınmasıdır şeklinde iş kesimini de uyarıyoruz.