• Gazete Makaleleri / Finansal Forum Gazetesi

  • Metro Hadisesi ve Birkaç Tespit

  • Değerli okuyucular, bir süreden beri mektuplarına ara veren Sayın Bay Tillo, son sel felaketleriyle ilgili bazı ilginç tespitlerde bulunduğu bir mektup göndermiş. Bay Tillo, Benden isteklerinin ve tespitlerinin yetkili makamlara iletilmesini istiyor. Ben de en yetkili makamın halk olduğunu düşünerek Sayın Bay Tillo'nun mektubunu yayınlıyorum: rnrn rnrnSayın Hocam, son yağmurların yağması siyaseten fevkalade isabetli oldu diye düşünüyorum. El - Nino, pardon El - Tayyip sanatını icra ederken, Ben de boş durmayıp durumdan vazife çıkardım ve bir takım tespitlerde bulundum. Hocam, Sel gitti ama işkembe-i kübradan atılan yalanlar kaldı geriye. Trilyonlarca para harcanan metro, daha açılmadan ikincikez su baskınına uğradı. Benim nazarımda da metro masalı böylece sona erdi. Şayet metro faaliyete geçmiş olsaydı ve böyle bir hadise o vakit cereyan etseydi, yolcular boğulmaktan kurtulsalar bile, binlerce volt elektrik taşıyan kabloların suyla teması neticesinde yemek kültürümüze belediyenin metro kebabı veya metro kızartma gibi iki yeni ilavesiyle karşılaşacaktık. Zaten bu zevattanda başka türlüsü beklenmezdi. Hatırlarsanız, Ağustos ayında da böyle bir yağmur yağmış ve yine metroyu su basmıştı. Eğer bir insan veya bir grup başına gelen kötü olaylardan ders alıp muhtemel bir ikinci afet için gereken tedbirleri almazsa akılsız demektir. Akılsız insan basiretsiz olur; basiretsiz kimselerinde yöneteceği, yapacağı işler işte bu kadar olur. Boşuna dememiş atalarımız üç kuruşluk mantar, bu kadar patlar diye. Bu işlerden sorumlu olan kişiler utanıp sıkılmadan sanki vatandaşın parasını çar çur edenler onlar değilmiş gibi bir de pişkin pişkin ortada gezinip efendim, metroda umumi temizlik yaptık, kapıları, bacaları yıkadık diyorlar. Hocam, bunların yediği herzeleri temizlemeye İstanbul'un suları yetmez. Bence Manavgat ve Fırat'tan da bir miktar su transferi yapsalar hiç de fena olmaz. On senedir don lastiği gibi uzatıp bitiremedikleri, arpalık haline getirip yalakalarını lağım faresi gibi üşüştürdükleri bu metro teranesi daha çok su götürür. Ama şunu unutmasınlar ki bu memlekette oyma ve döşeme işlerini tek bilenler onlar değil. Bu nedenle tünel oyarken, ray döşerken hesaplarını iyi yapsınlar. Yanlış hesaplar yaparlarsa vatandaş sonunda kızar ve tut şunun ucunu, birazda biz döşeyelim boruyu der. O vakit maazallah, karınları çok ağrır. rnrn rnrnMuhterem Hocam, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iki yüz milyon dolarlık metro projesinde bir milyon dolarlık ek yatırımı gerçekleştirmemesi, elektromekanik sistem kurma çalışmalarının ve ilave kontakt enjeksiyonunun (biriken suyun tahliye edileceği kanallar) yapılmaması metroyu ikinci defa su basmasına neden oldu. Tünellerin sular altında kalması inşaatın tamamlanmasına da mani teşkil ediyor. Bu durumdan da yine İstanbul'lu mağdur oluyor. Bu gecikmeler her gün yüz bin dolar mertebelerinde bir milli servetin halkın cebinden çıkmasına neden oluyor. Bilirkişilere göre suyun boşaltılabilmesi ve su baskınına sebebiyet veren unsurların tesbiti için asgari dört ay gerekiyor. Suyun neden olduğu tahribatı da ilave edersek bir kaç aymazın densizliği, serdengeçtiliği yüzünden milyonlarca dolar yandı. Yetkili ama etkisiz kişiler ise hala önlem almak yerine metroyu su basmadığını, sadece Fransız Cegelec firmasına teslim etmeden önce metroya hamam yaptırdıklarını beyan ediyorlar. Belki de doğrudur, o çamur da belki şifalı falandır, basura iyi geliyordur ama yanlış yere tatbik ediyorlar. rnrnMetro, köprü ve baraj gibi büyük yatırımlar en iyi yap-işlet-devret usulüyle yapılır. İnşaatı yapacak kuruluş, aynı zamanda bu tesisi işletip alacağını tahsil edeceği için işi hem çabuk, hem kaliteli hem de asgari maliyet hesaplarıyla yapar. Belediyelerde, vadilere, dere yataklarına ev, fabrika yapan hırsızlarla uğraşır, çöpleri toplar, vatandaşa adam akıllı hizmet götürür. rnrnDeğerli Hocam, köyde çalı dibine büyük abtes zihniyetinden gelip burada ahkam kesen zevat, sel baskınına uğraması için hakikaten hususi çaba gösterilmesi gereken, her yanı denizle çevrili ve tepelerle dolu olan İstanbul gibi bir güzide şehri mahvetmek, ve kemirmek için harcadığı olağanüstü gayretin onda birini bu şehrin altyapısı için sarf etseydi, şimdi hala yerin dibindeki oyuklarla uğraşmıyor, Uranüse göndereceğimiz uzay gemisinin rampasının yanında boğaza karşı çay içiyor olacaktık. Sizin tabiriniz ile işte hayat bu kadar basit.