Türk Özel Sektörü de Rekabet Kurulu'nda temsil edilmek istiyormuş, sanki TOBB marifetiyle temsil edilmiyor. Rekabet Kurulu
bağımsız bir kuruluş olmak zorundadır. İçeriye sızma hareketleri bu kuruma büyük zararlar verir. Türk Özel Sektörü Kurul'a talip
olmadan önce 4054 sayılı yasayı iyi incelemelidir. Burada anlaşılan sermayenin bir bölümü Rekabet Kurulu'nun siyasi mülahazalar
ile başına bela olacağı kaygısını taşıyor. rnrnFinansal Forum'un 5 Ocak sayısında Sevgi Sayar'ın çok önemli bir haberi
yayınlanıyor: Rekabet Kurulu'nda iş dünyası da söz hakkı istiyor. rnrnİş dünyası Rekabet Kurulu'nun üyelerinin teknokratlardan
seçildiğini ve bunların da iş bilmez, ticaretten anlamaz kişiler olduğunu ima ederek Kurula girmek istiyor. rnrnŞimdi öncelikle
sözkonusu Kurul'a girecek olan kişiler iş bilmez insanlar değillerdir. Zaten yasa uzman kişilerin bu Kurul'da yer almasını
emrediyor. Bu uzman kişiler de ticaret erbabı veya sanayici değildir. Uzman kişiler Akademisyendir, bürokrattır, teknik
adamdır. rnrnBir türlü kurulamayan Kurul'da çarşıyı karıştırmanın bir manası yoktur. Defalarca Türk Özel Sektörü'nün bu Kurum'un
işleyişini engellemediğini yazdım, söyledim. Ama şimdi böyle mesnetsiz talepler ortaya çıkartılırsa o zaman yalancı durumuna
düşeceğiz ve kamuoyu tamam özel sektör uyumlu eylemleriyle, haksız rekabetçi ortamıyla tüketicinin ensesinde boza pişirmeye devam
edecek anlamı çıkar. rnrnAyrıca da Rekabet Kurulu ile Rekabet Kurumu'nu karıştırmamak gerekiyor. Kurum içerisinde istihdam
edilecek uzmanlar marifetiyle yapılacak gerekli araştırmalar, onların çalışma sürecinde özel sektörün ilgili firmalarına
ziyaretler yapılacak, firmalar da kendi görüşlerini dile getirebilecek, raporlar verebilecek. rnrnOrada kimse oturduğu yerden
hiçbir firmaya ceza filan kesmeyecek. rnrnSiz çıkıpta ben de o Kurul'da olacağım derseniz o zaman o Kurul'un düzgün işleyişini
içeriden kurcalayacağım anlamı çıkar. Ayrıca da TOBB temsilcisi özel sektörü temsil etmeyecek de kimi temsil edecek. Burada temsil
sözcüğü dahi yanlıştır. Hiçbir temsil yoktur. Haksız rekabet yaratan, diğer işletmeleri piyasanın dışına iten, cezasını yasa
çerçevesinde görecektir. İşte bu iş bu kadar basittir. İtiraz mercileri de mevcuttur. İdare Mahkemeleri mevcuttur. rnrnBu tür
talepler yaygınlaşırsa ve kurulamadan Kurul'un üstüne Özel Sektör gölge düşürürse o zaman annem de konkendeki uyumlu eylemlerini
arkadaşlarıyla devam eylemek üzere Kurul'da sandalye talep eder... rnrnBuraya kadarki kısım bir uyarıdır Özel Sektöre. rnrnAncak
madalyonun öbür yüzüne de bakmak gerekiyor. Bu konuları defalarca TÜSİAD bünyesinde Ticaret Odaları'nda tartıştık. Özel kesim 4054
sayılı yasayı çok iyi biliyor, biliyor da bu haber nasıl oluştu  rnrnÇok basit Beyler, Özel kesimin bir bölümü ya olacak ya
olacak kumpanyası'nın Kurul'u siyasileştirerek kendi üzerine geleceğinden kaygı duyuyor. rnrnAçıkçası ben de bu kaygıyı
taşıyorum. rnrnKurul üyelerinin seçimi bir türlü sonuçlanamıyor. Bunun nedeni siyasi partiler adam yerleştirme yarışına girmeye
çalışıyor. Bunu sezen özel kesimin bir bölümü de içeriden kendini savunma sistemi kurmaya çalışıyor. rnrnBağımsız, özerk bir
kuruluş oluşturmak kabiliyeti hiçbir zaman ülkemizde olamadı. İş o kadar ileriye varmış ki, avukatlar, hakimler çıkıp yargının
bağımsızlığına gölge düşüyor diyor. Odalar hızla politize olmuş, bir tek benim canım üniversiteme politika yasak. rnrnBuradan
bugünlerde ilan edilecek Kurul'un değerli üyelerine de bir kaç söz söylemek gerekiyor. rnrnSizler bu milletin en şerefli ve
haysiyetli evlatlarısınız. Yasa zaten bir haksızlığa cevaz vermiyor. Üzerinizde siyasi baskılar olacak, hatta bazı kendini
bilmezler çıkıp Sizler'e uygunsuz tekliflerde bulunacaklar. Eş, dost kapınıza dayanacak, ama Sizler bütün bu fütursuz girişimleri
geri çevirecek kabiliyet, şeref ve haysiyete sahip seçkin kişilersiniz . rnrnAsla bunu, ama asla bunu unutmayınız.rnrnİNGİLİZ
SEÇMENLER AB SINAVINDArnrnStephen Dorrell, İngiltere'nin AB ile ilişkilerinin gözden geçirilmesini ve bu doğrultuda yeniden
görüşmelere gidilmesini talep ediyor.rnrnBirçok Muhafazar Partili ise bu yeniden görüşme tartışmalarından önce yaklaşan seçimin
getireceği ile meşgul görünüyorlar. Ancak Dorrell'in sözünü ettiği görüşmelelerin yapılacağı da biliniyor. Buna göre İngiltere'yi
önümüzdeki yıllarda neler bekliyor  rnrnAB Tek Para Birimi'nin, uygulamanın içindekiler ve dışındakiler arasında politik bir
duvar oluşturacağı kesin. Sözkonusu farklılaşmanın getireceği politik gerilimin Parlamento'ya nasıl yansıyacağı ve bu tip bir
bölünmenin yaşanıp yaşanmayacağı ise merak konusu. rnrnAB'nin genişleme politikası ile paralel olarak Birliğe yeni girecek olan
Polonyalılar, Çekler ve Macarlar; AB bütçesini zorlayacak ve eski üyelere tahminlerinden daha pahalıya mal olacaklar ancak
Avrupa'nın çıkar dengelerinin bunu göze aldığı ise ortada. rnrn2000'li yıllara gelindiğinde AB kendi içinde çeşitli kamplara
bölünmüş büyük bir ekonomik birlik görünümüne kavuşacak. Tek pazar kuralları ile işleyen, içerisinde küçük bir tek para birimi
bölgesi yer alan, güvenlik ve dış politika konusunda görüşmelere oturan, iç sınır kontrollerine Schengen ile veda eden Avrupa,
mesela polis teşkilatlarının daha uyumlu çalışması için çalışıyor olacak. rnrnİşte İngiltere'yi düşündüren, bu senaryoya ne kadar
uyabileceği ve ne kadar dışında kalabileceği. Avrupa politik kanadı, AB'nin birleştirici yapısının bir bütün halinde tüm AB
üyelerini kapsamasını istiyor ancak bu kolay değil. Zaten Maastricht Antlaşması da Avrupa'yı üç ana temel üzerine oturtarak,
Birliği oluşturmayı amaçlamakta idi. rnrnBurada İngiltere'nin geleçekteki tutumuna yön verme şansı bir ölçüde, yaklaşan seçim göz
önüne alındığında, İngiliz seçmenlere ait oluyor. Ticaret ve ekonomide çok uluslu bir yapıya sahip olmayı kabullenen İngilizler,
politik kimlik sözkonusu olduğunda ulusal yaklaşımlarını terk etmiyorlar. rnrnİngiltere AB'nin sağladığı fırsatları yakalamak
istiyor. Ancak, Fransa ve Almanya'nın AB'deki lider konumlarını hiçbir zaman bir başka üye ülke ile hele hele İngiltere ile
paylaşmaya niyetli olmadıklarını biliyor ve tek para biriminin dışarısında kalma konusunda ısrar ediyor. Bu da İngiltere'nin AB
ile oturmayı planladığı pazarlığı zorlaştırıyor. rnrnKOHL'ÜN RUSYA SEFERİ rnrnAB ve NATO'nun eşzamanlı olarak genişleme
stratejilerinin Eski Doğu Bloku ülkeleri üzerinde yoğunlaşması Rusya'yı AB ve özellikle NATO ile muhtemel yakınlaşma
politikalarını gözden geçirmeye zorluyor. rnrnBilindiği üzere NATO'nun genişleme politikalarını gündeme getirmesiyle birlikte bu
genişlemenin Rusya'yı stratejik olarak etkileyeceği Kremlin tarafından birçok defa dile getirilmişti. NATO'nun Doğu Avrupa
ülkelerine yeşil ışık yakması ile birlikte Rusya, Kuzey Atlantik Paktı bünyesindeki muhtemel rolünün belirginleştirilmesi yönünde
niyet belirtmişti. rnrnNATO ise Rusya ile üyelik konusunun gündeme getirilmesinin sancılarını yaşarken bu ülke ile bir çeşit
'Özel Anlaşma' yapmayı ve Rusya'ya özel bir statü vererek NATO'nun hem içerisinde hem de dışarısında kalabileceği bir konuma
oturtmayı tercih ediyor. rnrnGeçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Kohl-Yeltsin görüşmesi ise bu doğrultuda önem taşıyan bir adım
olarak nitelendiriliyor. En son 1996 yılının Eylül ayı içerisinde, Boris Yeltsin'in kalp ameliyatı öncesinde görüşen iki lider
NATO'nun genişleme politikaları konusunda fikir alış verişinde bulundular. Helmut Kohl görüşme sonrası yaptığı açıklamada, NATO
genişlemesi konusunda Rusya ile aralarında mevcut fikir ayrılıklarının 1997 yılı içerisinde ortadan kaldırılacağını
belirtti. rnrnAlmanya Maliye Bakanı Waigel Avrupa Para Birliğinde İtalya'yı Göremediğini Söyledi. rnrnAlmanya Maliye Bakanı Theo
Waigel, Parti toplantısında yaptığı açıklamada İtalya'yı Avrupa Para Birliği'nin ilk dalgasında göremediğini bildirdirnrnHristiyan
Toplumsal Birliği Lideri Michael Glos, bildirisinde İtalya ile bir parasal birlik düşünemediğini belirterek, finansal kalitenin
nicelik bütünlüğünden daha önemli olduğunu ifade etti. rnrnPartisinin de Glos'un bu sözlerine katıldığı, yayınladıkları
bildiriden anlaşılıyor.rnrnGlos, yeni para birimi Euro'nun sağlamlığının, istenilen dış politika tercihlerinden daha önemli
olduğunu belirterek İspanya ve Belçika'nın da 1 Ocak 1999 tarihli Parasal Birliğe katılamayacağını dile getirdi.. rnrnBildirinin,
Hristiyan Toplumsal Birliği'nin, Wildbad Kreuth'da çarşamba günü başlayacak ve üç gün sürecek geleneksel liderlik konferansında
sunulması düşünülüyor. rnrnHristiyan Toplumsal Birliği, Başbakan Helmut Kohl'un Hristiyan Demokrat Partisinin kardeş partisi ve
Bonn'daki koalisyonun küçük ortağı konumunda.