• Gazete Makaleleri / Finansal Forum Gazetesi

  • FRANCHİSE ANLAŞMALARI ÇÖPE GİDEBİLİR

  • Yeni haftaya, bir başka mevzuat uyumsuzluğu yazısıyla girmeyi ben de istemezdim ancak görünen o ki daha pek çok haftaya benzer yazılarla gireceğiz. Türkiye, Franchising mevzuatını, AB mevzuatına uyumlaştırmayı taahüt ediyor. Ancak bu taahütü henüz yerine getirmek niyetinde de görünmüyor. Aman dikkat!... Bu tür anlaşmaların altına imza atmış olanlar! Sözleşmelerinizin geçerliliği konusunda hiç çekinmeden haklı bir şüpheye kapılabilirsiniz...rnrnFranchise Anlaşmaları, mal ve hizmetlerin toptan ya da perakende veya her iki şekilde nihai kullanıcıya ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap verecek şekilde sunulması için, iki işletme arasında veya Master Franchisor olarak adlandırılan üçüncü bir işletme yoluyla ticari marka, işaret ve know-how ile ilgili Fikri Mülkiyet Hakları izinleri ve malların tedarik ve satınalımlarına ait hükümler uyarınca yapılmış olan anlaşmalardır. rnrnFranchise Anlaşmaları ile amaçlanan; mal ve hizmetlerin dağıtım ve tedariğini, franchise ağının yeknesak yapısı içerisinde Franchise Veren (Franchisor) ile Franchise Alan (Franchisee) arasında güçlü ve daimi bir işbirliği sağlayarak geliştirmek ve böylece ürün ve hizmet kalitesinin devamlılığını sağlamaktır. Sistem, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin pazara yeni rekabetçiler olarak girmelerine olanak sağladığı gibi, Franchise Verenin deneyim ve 'know-how' desteği sayesinde piyasadaki rekabet güçlerini de arttırmaktadır. Bununla birlikte Frachise Alanlar arasındaki rekabet ise, tüketiciye franchise ağı içerisinde kendisi için en avantajlı olanı seçme fırsatı yaratmaktadır. rnrnFranchise Anlaşmaları belirli kurallara dayanmaktadır. Sözkonusu kural- ların arasında en dikkat çekici olanları; Franchise Alanların sahip oldukları Franchise Anlaşması uyarınca tanımlanan kendi özel bölgeleri dışında, aktif olarak müşteri aramalarının yasaklanması, Franchise Alanların, franchise'a konu olan hizmetin yerine getirilmesinde kullandıkları veya sattıkları malların, Franchise Veren tarafından ya da onun talimatları uyarınca imal edilmiş olması veya ona ait ticari markayı taşıması ve franchise'a konu olan hizmetin yerine getirilmesinde, rekabet içerisinde oldukları diğer malların kullanım veya satşının yasaklanmasıdır. Yukarıda belirtilmiş olan bölgesel sınırlama korumaları, Franchise Alanların yatırımının korunmasında büyük önem taşımaktadır. rnrnFranchise Anlaşmaları bazı yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Bu yükümlülüklerin amacı; ortak kimliği ve ağın itibarını korumak ve Franchise Veren tarafından sağlanan know-how ve yardımın rekabet içerisinde oldukları diğer kişilerce ele geçirilmesini önlemektir. rnrnFranchise'a konu olan malların büyük bir bölümü için, rekabetin zarar görmemesi amacı ile paralel ithalat serbest bırakılmaktadır. Bu sebepten dolayı, Franchise Alanlar arasında çapraz teslimat daima olasıdır. rnrnFranchise Anlaşmaları, Topluluk Rekabet Hukuku içerisinde yer alan, malların özel dağıtım ve satın alımlarının ve Fikri Mülkiyet Haklarının kullanım ve devri üzerine konulan kısıtlamaların kaldırılmasını öngören 85. Madde'nin birinci paragrafına muafiyet getiren üçüncü paragrafı kapsamında yer almaktadır. rnrnRekabet içerisinde olan imalatçılar arasında pazarın paylaşılması, Franchise Alanların tedarikçi veya müşteri seçiminin belirtilen koşullar haricinde sınırlanması, Franchise Alanların fiyatları belirlemesinin kısıtlanması gibi durumlar ise rekabete zarar vererek 85. Madde'nin birinci paragrafı kapsamına girdiklerinden dolayı, Franchise Anlaşmalarında yer almazlar. Bununla birlikte, Franchise Veren, uyumlu eyleme yol açmamak şartı ile Franchise Alanlara, fiyat konusunda milli mevzuatın izin verdiği ölçüde tavsiyede bulunma özgürlüğüne sahiptir. rnrnFranchise Anlaşmalarının, 85. Maddenin üçüncü paragrafının sağladığı muafiyet uygulamasına tabi olabilmeleri için aşağıda belirtilen şartları yerine getirmelidirler. Buna göre; know-how, malların satışı ve hizmetlerin nihai kullanıcılara tedariği ile ilgili olarak, satılacak malların sunumu, kullanımı, müşteri hizmetleri ve idari ve mali yönetim konularını kapsamalı ve Franchise Alanların rekabet durumunu ve performansını geliştirerek, yeni bir pazara girişini kolaylaştırmalıdır. Tüm bunlar, Franchise Anlaşmaları'nın özünü ve franchise ağının etkin işleyişine olanak veren yeknesak yapısını oluşturmaktadır. Komisyon, bu şartlara uyum doğrultusunda karar verecektir. rnrn30 Kasım 1988 tarihli, 4087/88 No'lu Komisyon Yönetmeliği ise, Topluluğu Kuran Antlaşma'nın ilgili maddesinin üçüncü paragrafı uyarınca Franchise Anlaşmalarını tanımlamakta ve uygulamasına açıklık getirmektedir. rnrnTürkiye, 6 Mart 1996 tarihinde Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında imzalanan Ortaklık Konseyi Kararı'nın 37. Madde'sinin ikinci paragrafının (b) bendi uyarınca sözkonusu mevzuata uymayı kabul etmiş ve aynı kararın 39. Maddesi uyarınca kamu teşebbüslerine ve diğer teşebbüslere özel ve münhasır yetkiler verilmesi ile ilgili kurallara ait ikincil mevzuata ve bu konuda geliştirilen içtihat hukuku ilkelerine uyum sağlamakla yükümlü hale gelmiştir. rnrnSözkonusu mevzuat uyumu kapsamında, Türkiye'nin mevcut franchising mevzuatını Avrupa Topluluğu mevzuatı ile uyumlu hale getirmesi de bulunmaktadır. Buna bağlı olarak, günümüze değin yapılmış olan tüm franchising anlaşmaları geçersiz sayılmakta ve ilgili mevzuat uyarınca yukarıda belirtilmiş olan kural ve yükümlülükler çerçevesinde gözden geçirilmeleri gerekmektedir. rnrnPolonya'da Yeni Hükümet Yeni Hedefler rnrnPolonya AB üyeliği için hedef yıl ilan ettiği 1997'de kararlı bir politika izleyecek. rnrnPoloya Başbakanı Wlodzimierz Cimoszewicz, AB ve NATO üyeliklerinin Avrupa'nın geleceği düşünüldüğünde birbirlerini tamamlayıcı bir yapıya sahip olduklarını belirtti ve Polonya'nın 1998'de AB ile üyelik görüşmelerine başlama ümidini birkez daha dile getirdi. rnrnBilindiği üzere, Polonya, AB ve NATO'nun genişleme planlarında öncelikli bir yere sahip. 1990 yılından bu yana artış göstererek 10 milyar dolara ulaşan yabancı yatırımlar, ülkenin ekonomik istikrarını güçlendiriyor. Yetkililer, 1999 yılında AB ile yapılması planlanan anlaşmalar sonucunda, Polonya'nın bankacılık ve sigortacılık gibi sektörlerde de yabancı yatırımlar için cazip bir ülke olacağına inanıyorlar. rnrnPolonya, AB'nin Ekonomik ve Parasal Birlik için Maastricht Anlaşması ile belirlediği gerekli kriterleri hızla gerçekleştirmeyi istiyor ve bu amaçla uzun dönemli sıkı bir eylem planını hayata geçiriyor. Burada, Polonya'da, bütçe açığının, Maastricht kriterlerine uyumu sağlayarak, GSYİH'nin %3'ünden daha az olması oldukça dikkat çekici. rnrnSözkonusu eylem planı, 2004 yılına kadar, Polonya'nın, AB'nin Maastricht kriterleri olarak tanımlanan beş ekonomik şarta uyum sağlamasını öngörüyor. Mesela program uyarınca, 19.5 olan yıllık enflasyonun 2000 yılında %5'e, 2003 yılında ise %3'e ulaşması gerekiyor. rnrnPolonya 2006 ile 2008 yılları arasında Avrupa Para Birliği'ne katılmış olmayı planlıyor. rnrnPolonya'nın sanayileşmiş ülkelerin kulübü olan OECD'ye, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nin ardınan 28'inci üye olarak katılması, kuşkusuz AB'ye üyelikte önemli bir avantaj sağlıyor. OECD üyeliğinin yabancı yatırımları arttıracağı ve serbest piyasa ekonomisi için gerekli olan mevzuatların hızla yürürlüğe sokulacağı belirtiliyor. rnrnPolonya'daki yatırımlara bakıldığında etkin konumda Amerikan firmaları görülmekte. 1990 yılından bu yana Polonya'ya yapılan Amerikan yatırımları, 2.4 milyar dolara ulaşmış durumda. En büyük yatırıma ise firma bazında İtalyan Fiat Spa sahip. Var olan yatırımı 702 milyon dolar ve bunu 1.1 milyar dolara çıkartmayı planlıyor. rnrnClinton Helms-Burton Yasasını tekrar erteledi rnrnAB'nin şiddetle karşı çıktığı yasa ikinci kez ertelendi. rnrnKüba'ya demokratik bir rejim kazandırmak amacıyla bu ülke ile ticari ilişkiye girecek firmalara çeşitli yaptırımlar uygulanmasını öngören ve Avrupa Birliği ile ABD arasında büyük tartışmalara yol açan Helms-Burton yasası Başkan Clinton tarafından ikinci kez ertelendi. Clinton geçtiğimiz Cuma günü yaptığı açıklamada "Amerika Birleşik Devletleri'nin dostları ve müttefikleri, Küba'nın demokratikleşmesi için çaba sarfettiği sürece bu yasanın yürürlüğe girmesini geciktireceğiz" dedi. rnrnBilindiği üzere ABD'nin Helms-Burton yasası, sınır ötesi hukuki yaptırımlar öngördüğü gerekçesi ile AB tarafından Dünya Ticaret Örgütü nezdinde şikayet edilmişti. Bununla birlikte AB, sınır ötesi hukuki yaptırımlar sonucunda mağdur olan Topluluk bünyesindeki özel veya tüzel ticari kişilerin haklarının savunulması ve uğradıkları zararların tazmin edilebilmesini sağlayan bir Tüzük yayınlayarak yürürlüğe koymuştu. rnrnYasanın altı aylık bir süre için ertelenmesi karşısında bir açıklama yapan AB Komisyonu Başkanı Jacques Santer "ABD tarafından atılmış olan bu yapıcı adımı AB'nin sınır ötesi hukuki uygulamalar konusundaki hassasiyetinin anlaşıldığı konusunda bir işaret olarak algılıyoruz" dedi. Diğer taraftan ABD Senato Dış İlişkiler Sözcüsü Marc Thiessen yaptığı açıklamada Helms-Burton yasasının AB'yi Küba lideri Fidel Castro'ya karşı daha tutarlı bir politika izlemeye ittiğini ve AB'nin ABD'nin bu konudaki hassasiyetini kavradığını belirtti. Küba'lı yetkililer ise Helms-burton yasasının ülkede yatırım yapmış olan yabancı firmaları etkilemediğini sadece birkaç firmanın politikalarını tekrar gözden geçirdiklerini ama hiçbir firmanın yatırım yapmaktan caymadığını belirtti. rnrnCHİRAC'TAN GARİP ATAMA rnrnFransa Başkanı Chirac, Maastricht karşıtı olarak bilinen Pierre Guillen'i Fransız Merkez Bankası'nın Para Politikaları Konseyi'ne Başkan olarak atadı. rnrnFrank paritesini bir yıl içerisinde Avrupa Tek Para Birimi'ne adapte olacak şekilde ayarlamayı amaçlayan Para Politikaları Konseyi'ne Fransız İşverenler Federasyonu eski başkanı ve 1992 yılında Fransa'nın Maastricht Anlaşmasını imzalamasına karşı protesto kampanyalarını yürüten Pierre Guillen'in atanması, Chirac'ın Avrupa tek para birimi konusundaki vaatlerinin sorgulanmasına yol açtı. rnrnChirac'ın bu atamasının arkasında Alman markı karşısında daha güçlü bir Frank ortaya çıkarmak olduğu söyleniyor. Le Monde gazetesi ise yaptığı açıklamada bu atamanın Başkan Chirac'ın Fransız Merkez Bankası'nın daha esnek bir yapıya sahip olması gerektiği yolundaki görüşlerinin bir göstergesi olduğunu belirtti. Başkan Chirac, Fransız Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet'yi katı politikalarından dolayı eleştiriyordu.