GÃœNAY KOTİL
- Teşekkür ederim. Öncelikle bu paneli düzenleyen bu kadar memleketimiz için toplumumuz
için çok ciddi olan bu konuyu gündeme getiren TOSYÖY vakfı ve yöneticilerine teşekkür ediyorum. Sayın konuklar, hepinize
İstanbul Gıda Toptancıları adına sektörüm adına sevgiler ve saygılar sunuyorum. Bizler İstanbul Gıda Toptancıları bu Rekabet
Kurumu konusunu 1996'dan bu yana yaşıyoruz ve en büyük mücadelesini yapan bir sektörüz yalnız, Türkiye'mizde her zman olduğu
gibi küçük ölçekli kendini ancak kavurabilen sektörlerin çok fazla sözününün dinlenmediği bir ortam olduğu için
bugünkü tehlikenin daha 96'lardan biz bu mücadeleye başladığımız zaman biz İstanbul Gıda Toptancıları olarak Türkiye sathında
55.000 toptancının sesi olarak bunu gündeme getirdiğimiz zaman bizimle hep etle tırnak gibi olan bakkalar odasına da yarının
tehlikesi sizler içinde çalıyor diyerekten zannediyorum Sayın Bakkallar Odası Başkanı da burdadır onu söyleyecektir, bu
tehlikenin olduğunu söylemiştim. Söylemediğimiz ve bu konuya girişimizin nedeni biz İstanbul Gıda Toptancıları olarak toplum
olarak yabancı sermayenin memleketimize gelmesine karşı olan bir sektörde asla değiliz. Yalnız gelen yabancı sermayenin
Türkiye'ye adil bir paylaşım içinde, adil bir sistem içinde bu işin paylaşımını yapmak ve o geldiği sektörü öldürmek değil,
sektöre faydalı olmak için gelenlere saygı duymak mecburiyetindeyiz. Şunu söylemek istiyorum Avrupa gelişmiş olan Avrupa
Devletleri Rekabet Kurumu'nu gündeme getirip bunu yasalaştırdıkları zaman kendilerinin orta ölçekli üreticileri, kendilerinin
orta ölçekli sanayicilerini korumak için bu yasalar çıkmıştı niçin Kendi memleketlerinde toplumun refah payının olması için.
En küçük ölçekten en büyük ölçeğe kadar geçimini sağlamak ve o ölçeklerde işsizliği gidermek için ve o yasa ile
Rekabet Kurumu Yasası ile taltif edilen bir uygulama idi. Türkiye'de 1996'nın başında sizin çok kıymetli vaktinizi almayacağım.
İstanbul Gıda Toptancıları olarak bizim sıkıntımız ve bu sektörle tanışmamız şÃ¶yle oldu 1996 senesine kadar tüm yabancı
sermayenin Türkiye'de üreten, satan pazarlayan bütün fabrikaları veyahut da sanayi dalları tamamı ile gıda sektörüne uygun
olan kozmetik sanayii, kağıt sanayii, gıda sanayii her konudaki sanayii ürettiklerini bizim gibi Türkiye'de 55.000 pasif satıcı
ile Türkiye sathında yayarlardı ve bizleri devamlı taltif ederlerdi. Mallarımızı satmak için mallarını satmak için bizi teşvik
ederek her şekilde bizi taltif ederlerdi ama 1996'nın başına geldiği zaman hiçbir neden olmadan hiç aramızda bir samimiyetsizlik
doğmadan hiç aramızda ticari bir engelleme olmadan, hiçbir neden göstermeden Türkiye'de bu yabancı sermayeye hemen hemen her
ailenin % 70 ihtiyacını gören bu sektörü 12 tane Türkiye'de yabancı sermaye ile Türk ortaklığı içerisinde olan 12 tane
büyük firma kendi tekeli olarak bu gördüğünüz sektöre mal vermemeye başladı ve vermedi ve 1996 senesinde mücadelemize
başladık 1997'de Sayın profösör hocamız Sayın Esin'in söylediği gibi Rekabet Kurumu Türkiye'de atandı ve ilk Rekabet
Kurumu'nun kapısına giden sektör bizim sektör oldu, niçin oldu Biz bunu kendi geçimimiz için değil, her toplum, her sektör
kendisine bu vatana hizmet etme gayesi olması lazım biz bu tehlikeyi gördük. Ãœretilen bir malın ne kadar yaygın bir şekilde
pazarlanırsa, toplumdaki tüketici bundan o kadar güzel faydalanır. Ne kadar fazla pazarlama payını dağıtırsan rekabet yasalarına
uygun olan sistem içerisinde de fiyatın dengelenir. Hiç kimse kendisinin dışında veyahut da haksız rekabetten sağladığı karları
veyahut da rakamları bulamaz. Bizim en büyük özelliğimiz bize mal vermemelerinin en büyük nedenlerinden de bi tanesi çok
küçük karla ticaret yaptığımız için kendilerinin bu kar marjı ile ayakta duramayacaklarını anladıkları için bize mal
vermediler. Biz çok sözünüzü almak istemiyoruz. Avrupa'da bu iş bizden tam 15-20 sene önce veyahut da 30 sene önce
başlamış, biz şunu söylüyoruz, bu yasa mal ve hizmet yasalarındaki rekabeti engelleyici bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma karar
uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin hakimiyeti kötüye kullanmalarını önlemek için düzenlenmiştir. Yani Rekabet
Kurumu diyorki; Bir memlekette veyahut da bir cumhuriyette bir malın adaletli dağılması için üreticinin bu işten kazançlı,
tüketicinin de kazançlı olması için bu malı adaletli bir şekilde dağıtmak mecburiyetini koyuyor. Şimdi biz bu yasadan istifade
etmek için toplumumuzun daha uygun şekilde üreten insanın hakkının daha fazla olması tüketicinin de hakkının tam olarak
gayrimeşru şekilde değil adaletli bir paylaşım olması için biz Rekabet Kurumu'na müracat ederek bu konuları savunmak istedik ama
maalesef onuda söyleyeyim, biz 1997'nin zannediyorum ilk aylarında ne zaman Kurulmuşsa bir ay sonra müracaat ettik, henüz daha
bir neticede alamadık onuda söylemek istiyorum. Şimdi bu olayı şÃ¶yle düşÃ¼nmek lazım Sayın arkadaşlarım. Türkiye hepimizin.
Biz hiç kimse ile herhangi bir konuda ilişki ve çelişki içerisinde yaşama şartlarına veyahut da ticaret şartlarını bozacak bir
şey istemiyoruz. Diyoruz ki hakça, hakça adeletli bir şekilde dağıtım olsun zaten dar olan zaten geçimini sağlayamayan
işÃ§imiz, memurumuz, toplumumuz ve zaten üretilen bir malın mesela bizim sektörümüzü en fazla alakadar edenlerin başında gıda
sektörü olduğumuz için tahıldır yani köylümüzün ürettiği bir malın hiç olmazsa emeğinin karşılığını alması için biz bu
mücadeleyi veriyoruz. DüşÃ¼nün 50.000, 55.000 tane bakkalın ve toptancının aradan kalkması 350.000'e yakın olan bakkaların
hergün kan kaybetmesi. Biz büyük marketlere veyahut da büyük Gross Marketlere karşı da değiliz ama bu bakkalların
yaşayabilmesi için bu insanların geçimini sağlayabilmesi için bu topluma huzur vermek için. Bir toplum ne kadar huzurlu bir
şekilde yaşarsa o toplum birbirine, insanlara o kadar sevgi bağı ile bağlı olur. Şimdi bir bakkal herhangi bir üreticiden
demiyelim bir fabrikadan %5 ile malı alırsa eğer bir Gross Market %30 ile aynı malı alırsa bu bakkalın yaşama şandı ne kadar olur
Rekabet Kurumu'ndan bizlerin istediği şudur; adeletli bir paylaşım. Türkiye standartlarına, Türkiye toprağına, Türkiye
coğrafyasına uygun bir şekilde olmak. Şimdi ben size söylüyorum, parası ile mal almak isteyene mal vermeyip, küçük ve orta
ölçekli işyerlerini ortadan kaldırmak sonucu rekabeti ortadan kaldırıp tekelleşmeyi getirip, serbest piyasa ekonomisi deyip göz
boyamakla rekabet olurmu