• Rekabet Hukuku / Rekabet Bülteni

  • Sayı : 13 / Yıl : 2005

  • Türkiye’de ve AB’de REKABET HUKUKU Uygulamaları

  • Türkiye’de ve AB’de REKABET HUKUKU Uygulamaları

    Stj.Av.Miray ILIKSOY
    ESC Consulting

    Rekabet, toplumda yaşayan insanlar arasında ortaya çıkan sosyolojik bir olgudur. Spor, politika, bilim gibi alanlarda ortaya çıkan rekabetin, hukuki açıdan belirginleştiği bölge ekonomik alandır. Rekabetin, ekonomi üzerindeki etkileri oldukça önemlidir. Arz ve talep dengesi bunun en önemli nedenlerindendir. Tüketiciler en uygun fiyatta mal ve hizmette kaliteyi istemekte, üreticiler ise, daha büyük topluluklara ulaşmayı hedeflemektedirler. Dolayısı ile bu noktada üretim faktörleri arasında ekonomik hayatta, kıyasıya bir mücadele oluşmakta, bu mücadeleden tüketiciler de etkilenmekte ve bu noktada rekabetin bir takım kurallara bağlanması gerekmektedir. Çünkü teknolojik ve bilimsel alandaki gelişmeler, ekonomik hayata da yansımakta ve bu da ekonomik hayattaki ilişkileri daha karmaşık hale getirmektedir. Tüm bunlara bağlı olarak, ortaya haksız durumlar çıkabilmekte ve bu da hem üretici hem de tüketicileri mağdur edebilmektedir. İşte bu noktada serbest piyasa ekonomisini benimsemiş ülkeler, hukuki alanda rekabetle ilgili düzenlemeler yapmakta ve bu düzenlemeleri mevzuatlarına koymaktadırlar.

    Türkiye de rekabet hukuku ile ilgili mevzuat olan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u 13 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe koymuştur. Bu kanun AB-Türkiye Ortaklık Hukuku kapsamında kabul edilmiş ve Avrupa Birliği ve Türkiye arasında rekabet mevzuatı uyumlaştırılmıştır. Kanunun amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu, ve kısıtlayıcı anlaşma ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır.

    Rekabetin korunmasının ve bu yolda düzenlemeler yapılmasının pek çok önemli yönü vardır; her şeyden önce rekabet, üreticilerin, tüketicinin talep ve beklentilerine karşılık vererek üretim ve yatırım yapmasını sağlamaktadır, ayrıca, artan rekabet gücü rakipler arasında, ürettikleri mal ve hizmetlerdeki kaliteyi teknolojiye bağlı olarak artırmakta, ürün çeşitliliği sağlamakta, bu sayede tüketiciye de seçme özgürlüğü sunmaktadır.

    4054 sayılı kanun incelendiği zaman bir takım yasakların getirildiği görülmektedir. Bu yasakları temel olarak ele alacak olursak, yukarıda belirtildiği gibi, rekabeti engelleyici, bozucu ve sınırlayıcı anlaşmalar,uyumlu eylem ve kararlar, hakim durumun kötüye kullanılması ve hakim durum yaratmaya veya hakim durumu güçlendirmeye yönelik birleşme ve devralmalardır.

    Rekabeti bozucu, sınırlayıcı ve engelleyici anlaşmalar, uyumlu eylem ve kararlar değişik şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bunlar; mal ve hizmetlerin alım-satım fiyatı ve şartlarının tespit edilmesi, mal ve hizmet piyasalarının bölüşÃ¼lmesi,piyasa kaynaklarının paylaşılması ve kontrolü, arz ve talep miktarının kontrolü ve bunların piyasa dışında belirlenmesi, rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasadaki teşebbüslerin pazar dışına çıkarılması ve yeni girecek teşebbüslerin engellenmesi, eşit şartlardaki alıcılara farklı uygulamalar gerçekleştirilmesi ve şartlı satış yapılması şeklinde belirmektedir. Bunun gibi rekabeti sınırlayıcı, bozucu ve engelleyici anlaşmaların en belirgin örnekleri kartellerdir. Kartel, benzer nitelikteki bağımsız teşebbüslerin, pazardaki fiyatları kontrol etmek, piyasa kaynaklarını bölüşmek ya da rekabeti sınırlamak amacıyla güçlerini birleştirmeleridir. Kartele iştirak edenler, bu sayede pazar paylarına güvenerek yeni ve kaliteli ürünler üretmeye gerek duymaz ve tüketicileri daha az kaliteye karşılık daha fazla ödemek zorunda bırakırlar. Kartel ülkemizde, rekabeti sınırladığı, engellediği ve piyasada oluşturulan hakim durumu kötüye kullandığı sürece kanun dışı bir oluşumdur.

    Avrupa Birliği’nde de kartel bu şartlar altında hukuka aykırı olduğundan beri, bu oluşuma dair bulgulara rastlamak oldukça zordur, çünkü bu faaliyet teşebbüsler tarafından oldukça gizli yürütülmektedir. Bu sebepten dolayı Avrupa Komisyonu, “Yumuşatma Politikası†denilen bir uygulamaya başlamış ve oldukça başarılı olmuştur. Buna göre; kartele karşı, Komisyon ile işbirliği içinde olan firmalar, kartele iştirak etmiş olsalar da, işbirliğinden dolayı, ceza almamakta, ya da cezalarında indirim yapılmaktadır. Komisyonun yaptığı uygulama kartellere karşı işbirliğini teşvik politikasıdır.

    Bir anlaşmanın varlığının ispatlanamadığı durumlarda piyasadaki fiyat değişmelerinin veya arz ve talep dengesinin ya da teşebbüslerin faaliyet bölgelerinin, rekabetin engellendiği, bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalardakine benzerlik göstermesi, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde olduklarına karine teşkil eder.Aksini ispatlayan teşebbüs sorumluluktan kurtulur.

    4054 sayılı kanun bir muafiyet sistemi de öngörmüştür. Buna göre;
    a. malların üretimi veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
    b. tüketicinin bundan yarar sağlaması,
    c. ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması
    d. rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması hallerinde, ilgililerin talebi üzerine, bu anlaşma, eylem ve kararlar 4. madde hükümlerinin uygulanmasından Rekabet Kurulu’nun kararı üzerine muaf tutulabilirler. Aynı uygulama Amsterdam Antlaşması’nın 81/3. maddesinde de öngörülmüştür. Avrupa Komisyonu muafiyet verme yetkisini elinde bulundurmaktadır. Ayrıca Komisyon, ulusal rekabet otoriteleri ile de sürekli bir işbirliği halinde çalışmalarını yürütmekte ve bu sayede, olay ve kararlar hakkında bilgi sahibi olmakta, yapılması gereken araştırmaları koordine etmekte, ve elde edilen bulguların değiş tokuş yapmakta, dolayısıyla, rekabeti sınırlayıcı, eylem, karar ve davranışlara karşı etkin bir politika oluşturmaktadır.

    Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un yasakladığı bir diğer alan hakim durumun kötüye kullanılmasıdır. Hakim durum, belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüdür. Hakim durumu kötüye kullanma halleri de değişik şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bunlar; ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine engel olunması ya da piyasadaki rakiplerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, eşit durumdaki alıcılar arasında ayrımcılık yapılması, şartlı satış yapılması, finansal, teknolojik,ticari avantajlardan yararlanarak başka bir mal ve hizmet piyasasındaki rekabetin bozulması ve tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanmasıdır. Bu amaçlara yönelik her türlü, anlaşma ve davranışlar da hukuka aykırı ve yasaktır. Hakim durumun kötüye kullanılması ile ilgili olarak Amsterdam Antlaşması’nın madde 82 düzenlemesi, ulusal mevzuatımıza aynen aktarılmıştır, buna göre, Avrupa Komisyonu, ya da ulusal rekabet otoriteleri, hakim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayıp, bunu yapan teşebbüslere para cezası veribilmektedirler.

    4054 sayılı kanunun yasakladığı son alan, bir ya da birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, bir mal veya hizmet piyasasında rekabeti önemli ölçüde azaltmaya yönelik olarak yapacakları birleşme ve miras yoluyla iktisap durumu hariç devralmalardır. Hangi tür birleşmelerin hukuken geçerli olacağı, ve uygulanacak prosedür, Kurulun çıkaracağı tebliğler ile ilan edilmiştir. İki ya da daha fazla bağımsız teşebbüsün toplam pazar paylarının % 25’i geçmesi ya da toplam cirolarının 25 trilyonu aşması halinde, birleşme ya da devralmaların Kurula bildirimi zorunludur.

    Avrupa Birliği mevzuatında da birleşmeye dair hükümler yer almaktadır. Teşebbüsler güçlerini birleştirirken, piyasaya ve tüketiciye bir takım yararlar sağlamaktadır, ancak her türlü birleşme bunu gerçekleştirememekte, aksine, rekabeti düşÃ¼rmekte, sonuç olarak tüketici için zararlı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Avrupa Komisyonu bu zararlı etkileri önlemek için bir takım incelemeler yapmaktadır. Buna göre, yıllık cirosu, dünya üzerinde ve Avrupa’da öngörülmüş olan belli bir eşiği aşan birleşmeler Komisyon tarafından incelemeye alınır. Bu birleşmeler Komisyon’a bildirimde bulunarak, rekabetin istenildiği gibi sağlandığını göstermelidir, bildirimde bulunulmazsa, birleşmeler geçirlik kazanmaz.

    Görüldüğü gibi, Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyelik için, ekonomik alandaki rekabet mevzuatını, Avrupa Birliği müktesebatı ile uyumlu hale getirmiş ve bu sayede AB’nin öngörmüş olduğu mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı politikasına entegre olabilmek adına da bu anlamda önemli bir adım atmıştır. Bu kanun bir anlamda AB’nin Türkiye’den istediği şartların bir ürünü olarak kabul edilmiştir, ancak ulusal ve uluslararası alanda modern bir rekabet anlayışını öngörmesi bakımından, Türk ekonomisi açısından oldukça önem taşımaktadır.


    Pazarları Rekabete Açma

    Ulaşım, enerji, posta servisleri, ve telekomünikasyon gibi hizmetler, bugün oldukları kadar rekabete açık değillerdi. Avrupa Komisyonu, bu pazarların rekabete açılmasında önemli rol oynamıştır, bu girişime liberalizasyon ya da özgürleştirme politikası da denilebilir. Avrupa Birliği’ne üye devletlerde, bu hizmetler önceden beri, devlet teşebbüsleri tarafından geliştirilmektedir. Bu hizmetlerin uluslar arası rekabete açılmasıyla, tüketiciler, bu hizmet sağlayıcıları ve ürünler arasında bir seçme özgürlüğüne kavuşmakta ve düşÃ¼k fiyatlarla öncekinden daha karlı ve yeni hizmetlere ulaşmaktadırlar. Bu da ekonomiye daha rekabetçi bir anlayış getirmektedir. Rekabete açılan ilk iki pazar olan havayolu ulaşımı ve telekomünikasyonda, ortalama fiyatlar gözle görülür şekilde düşmüştür. Bu politika rekabete daha çok açılan pazarların müşterilere daha düşÃ¼k fiyatla hizmetlerden yararlanma olanağı sunmaktadır, ancak sektöre bağlı özel sebepler fiyatların artmasına ya da değişmemesine de neden olabilmektedir. Yeni pazarları rekabete açma, tüketicilerin olumsuz yönden etkilenmemeleri ve yerel hizmetlerin devamlılığı açısından, ek düzenlemeler gerektirmektedir. Avrupa Komisyonu her zaman , monopol haklardan yararlanan organizasyonlar için özel zorunluluklar getirmektedir. Bu tutum, hizmetleri geliştirmek zorunluluğunda bulunan devletteki yatırımcıların dezavantajlarından etkilenmeyen, adil bir rekabet anlayışının pazara hakim olduğunu gösterir.

    Devlet Yardımları

    Pazardaki teşebbüslerin eşit şartlarda rekabet etmesi , esas olarak çok önemlidir. Pazardaki tüm rekabeti sınırlayıcı, bozucu ya da engelleyici düzenlemeler sadece özel teşebbüsler tarafından değil, kamusal güçler tarafından da gerçekleştirilebilir. Ulusal otoriteler, bazen devletin kaynaklarını, ekonomik aktiviteleri güçlendirmek ya da yerel endüstriyi korumak amacıyla kullanmak isteyebilirler. Bu kaynakların tahsisine, “Devlet Yardımları†adı verilmektedir. Bu yardımların adil ve gerçek rekabeti bozabileceği göz önünde bulundurularak, Avrupa Komisyonu tarafından bu faaliyetler izlenir, çünkü devlet yardımından yararlanan bir teşebbüsün, diğer rakipleri arasında adil olmayan bir avantaja sahip olması her zaman mümkündür. Bu nedenden ötürü, Avrupa Topluluğu Anlaşması, ekonomik gelişmenin zorunluluğu olmadığı sürece rekabeti bozan, engelleyen, sınırlayan her türlü devlet yardımlarını ticareti etkilediği ölçüde yasaklamakta ve Avrupa Komisyonu’nu bu yasakların kontrol edilmesi ve izlenmesi açısından görevlendirmektedir. Devlet yardımı, devlet kaynaklarını kullanılması şeklinde gerçekleşeceği gibi, sübvansiyonlar, vergi muafiyetleri gibi uygulamalarla da sağlanabilir. Örneğin, belirli mal ya da hizmetler arasında ayrımcılık yapılmasıyla da devlet yardımı sağlanabilir. Az önce de belirtildiği gibi, bu yardımlar, rekabeti bozma ya da bozma tehlikesi halinde, ve yardımların üye devletlerdeki ticareti etkilemesi durumunda yasak edilmiştir. Avrupa Birliği Antlaşması’nın 87. maddesinde bu durum açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte 3 yıllık bir periyot için 100.000 Euro’yu geçmeyen ve bir üye devletle sınırlı kalan devlet yardımlarını 87. maddenin 1. fıkrasından muaftır. Diğer yandan, AB antlaşması ile bağdaştığı ölçüde bir takım devlet yardımlarının yasak kapsamı dışında olduğu da belirtilmiştir. Bunlar da anlaşmada sayılmışlardır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin güçlendirilmesi ve çevre, eğitim, istihdam ve kültürün korunması, geliştirilmesi, teşviki için yapılan yardımlara izin verilmektedir.

    Genel olarak, AB üyesi devletler, yapacakları devlet yardımları ile ilgili planlarını Avrupa Komisyonu’na bildirmek zorundadırlar. Onay alındıktan sonra bu yardımlar yürürlüğe koyulmaktadır. Az önce sayılan, devlet yardımlarının yasaklanmadığı durumlarda, bildirim yapılmasına gerek yoktur, yardım yapıldıktan sonra bilgilendirme de yapılabilir.

    Eğer Komisyon, yerel pazarda rekabeti bozan, ya da AT hukukuna aykırı, kanun dışı bir devlet yardımı tespit ederse, bu durumda üye devletin yardımı iptal etmesi, iyileştirmesi, ya da yardımdan faydalanmadan önceki duruma iadesi için yeniden düzenlemeler yapması gerekir. Komisyon, tebliğ ve bilgilendirme için formlar geliştirmektedir. Bu formlarda, Avrupa Komisyonu’nu bilgilendirmenin getireceği avantajları ve ne tür bilgilerin tebliğ edilmesi gerektiği belirtilmektedir.

    Uluslararası İşbirliği

    Küreselleşme ile birlikte, daha çok şirket, birleşme ve kartel oluşumları uluslar arası hale gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak, şirketlerin AB dışındaki faaliyetleri bile, AB’deki rekabeti etkileyebilmektedir. Bu durum uluslararası platformda rekabet politikası açısından bir işbirliğini gerekli hale getirmektedir.

    AB pazarını etkileyen herhangi bir şirketin faaliyetleri daima AB hukukunu konusu içinde yer almaktadır. Dolayısıyla bu tarz faaliyetlere karşı Avrupa’daki rekabet kurulları, pazarı etkilediği ölçüde, bu şirket AB dışında olsa da her daim önlem alabilir. Aynı faaliyet ve oluşumlar AB dışındaki rekabet kurulları tarafından da incelemeye alınabilir.

    Bugün yüzün üzerinde ülke ve bölgelerde AB’deki ülkelerle ticari ortaklığı olan teşebbüsler vardır ve bu ülkelerin de kendilerine ait bir rekabet politikaları vardır. Genel olarak bu ülkeler de, rekabeti bozucu kartel, birleşme ve diğer faaliyetlere karşı aynı denetim ve araştırma, önlem alma mekanizmalarına sahiplerdir. Bu ülkelerdeki rekabet kurullarının hemen hemen hepsi, Uluslararası Rekabet Ağı’na üyedirler. Avrupa Komisyonu, oluşumundan beri bu örgüte destek vermekte ve bu oluşumun rekabet açısından uluslar arası alanda oldukça yararlı olduğuna inanmaktadır.

    Avrupa Rekabet Ağı (The European Competition Network)

    Avrupa Komisyonu, ve AB’ye üye bütün devletlerin ulusal rekabet kurulları birbirleriyle Avrupa Rekabet Ağı yoluyla işbirliği içindedirler. Bu sayede;

    - Yeni vakalar ve kararlar hakkında bilgilendirme
    - Gerekli yerlerde yapılması lazım olan araştırmaları koordine etme
    - Yapılan araştırmalarda karşılıklı yardımlaşma ve,
    - Elde edilen bulguların değiş tokuşunda işbirliği sağlanmaktadır.

    Bu durum, sınır ötesi uygulamalarla, rekabeti sınırlamak için işbirliği yapan teşebbüsleri denetlemek açısından gerçek bir düzen mekanizması getirmiştir. Avrupa Rekabet Ağı’nın ana konusu; AB Rekabet Hukuku’nun Avrupa’da ahenkli bir şekilde uygulanmasını temin etmektir. Bu iletişim ağı sayesinde, taraflar birbirlerini amaçları hakkında bilgilendirir, ülkelerin rekabet kurulları birbirlerine tavsiyelerde bulunur. Avrupa Komisyonu, gerçek ve tutarlı olarak AB Rekabet Hukuku’nun uygulanması açısından, olaylara kendiliğinden de çözüm getirebilir.

    Avrupa Rekabet Ağı’nın içinde, belli sektörlerdeki uzmanlar, rekabet sorunlarını tartışarak, çözümler için, ortak bir tutum geliştirmeye çalışırlar. Bu sayede rekabet kurulları, tecrübelerini birleştirerek, rekabetin korunması yolunda en iyi uygulamaların sağlanması için çalışırlar.

    Vakalar

    VİTAMİN

    Avrupa Komisyonu 2001’de sekiz şirketi, vitamin sektöründeki rekabeti ortadan kaldırmak amacıyla oluşturdukları kartelden dolayı para cezası ile cezalandırmıştır. Vitaminler, geniş bir ürün grubunda kullanılmaktadırlar.(Bisküvi, içecekler, hayvan yemi, kozmetik, ilaç vs.) Dolayısıyla, 800 milyon Euro’dan fazla tutar, para cezası olarak yansımıştır.

    AB Devletleri Arasındaki Motorlu Taşıt Aracı Satışları

    1998’de tüketicilerden gelen yoğun şikayetler üzerine, Avrupa Komisyonu, Volkswagen AG’yi, İtalyan bayilerine, Alman ve Avusturyalı müşterilerden sipariş almayı yasakladığı için 90 milyon Euro ile cezalandırmıştır. Araba üreticilerinin, bayilerine, diğer AB devletlerinde oturan vatandaşlara satış yapmasını yasaklaması kanuna aykırıdır. Avrupa Komisyonu her 6 ayda bir, AB devletlerindeki araba vergisi fiyatlarını yayınlayarak , tüketicilere, en uygun fiyata hangi ülkeden araba alacakları konusunda yardımcı olur.

    Otomobil Lastiği

    2001 yılında, Avrupa Komisyonu, Fransız lastik üreticisi olan Michelin’i, 1990’larda ağır araçların yedek lastikleri konusunda, pazardaki hakim durumunu kötüye kullandığı için 20 milyon Euro ile cezalandırmıştır. Ağır araç yedek lastik pazarının %50’sinden fazlasına ve lastik kaplamalarının da daha fazla bir bölümüne sahip olan Michelin’in pzarda rekabete engel oluyordu, çünkü; bayiliklerin çoğu, Michelin ile iş yapmak durumunda kalıyordu. Michelin, bayiliklere, lastik alımına bağlı olarak indirim ve ikramiye verme sistemi uyguluyarak, onların seçim yapmasını da bir nevi önlemiş oluyordu.

    Yiyecek Sektörü

    Avrupa Komisyonu, Unilever ve Bestfoods arasındaki birleşmenin AB’ye üye devletlerin pazarlarındaki rekabeti düşÃ¼receği sonucuna varmıştır (Özellikle, çorba, makarna sosu, reçel ve diğer yiyecek ürünlerinde). Amaçlanan birleşmenin, tüketicilerin ürün seçme özgürlüğünü düşÃ¼receğine, fiyatların yükseleceğine kanaat getirmiştir. Bunun bir sonucu olarak, ilgili taraflar, işlerinin tahmini 1 milyar Euro’luk satışını rakiplerine teklif ettiler, ve bu da Avrupa Komisyonu’nun, birleşmeye şartlı onay vermesini sağladı.

    Petrol Şirketleri

    TotalFina ve Elf Aquitaine, Fransa’daki petrol üretim sektörünün asıl şirketlerindendi ve onların birleşmesi, bağımsız petrol dağıtıcılar açısından, maliyet ve fiyatların yükselmesine neden olabilirdi. Bu durum özellikle, Fransa’da akaryakıt fiyatlarının düşmesine yardımcı olan süpermarketleri olumsuz yönde etkileyebilirdi.

    Birleşen şirket, Fransa’daki otoyollardaki servis istasyonlarının % 60’ını işletcek ve ayrıca LPG’nin de hakim satıcısı durumuna gelecekti. Avrupa Komisyonu, bu seviyedeki pazar gücünün, fiyatları yukarı çekeceği kanısına vardı. Çare olarak, TotalFina/ Elf , rakiplerine bu işletmelerin satışlarından büyük bir oran teklif etti. Örneğin, Fransa’daki 70 otoyol servis işletmesinin satışının rakiplere teklif edilmesi. Böylelikle, Avrupa Komisyonu, birleşmeye şartlı olarak onay verdi ve bu sayede rekabetin pazarda devamlılığı ve fiyatların da adil şekilde tüketicilere yansımasını sağladı.

    Gaz

    2004 yılında, Avrupa Komisyonu, Fransız ve Alman gaz şirketleri olan Gaz de France ve Ruhrgras’ın ,Norveç gaz üretimcisi Marathon’un, onların ağlarına erişimini reddettikleri iddia edildiği anda olaya müdahale etmiştir. Bunun ardından, Fransız ve Alman şirket, ağ erişimlerinin, Fransa ve Almanya’daki tüketicilerine ileride, gaz şirketlerinin pazara açılmasından daha etkili fayda sağlamaları için, iyileştirilmesini taahhüt ettiler.

    Bankalara Devlet Yardımları

    Alman ve Avusturya bankası olan Landesbanken, iflastan korunmak için hükümetlerinden devlet güvenceleri almaktaydılar. Bu güvenceler, halk bankalarının, ticari rakiplerine göre daha uygun koşullarda kredi vermesini sağlıyordu.

    Avrupa Komisyonu, bu yardım ve güvencelerle ilgili araştırmasından sonra, bunların kanuna aykırı devlet yardımları olduğu sonucuna vardı, bu uygulamaya son verilmesi hususunda Alman ve Avusturya hükümetleriyle müzakereler yaptı.

    Benzer bir karar da, Fransa’da , Fransa hükümetinin Caisse des Dépôts et Consignations (CDC) isimli, yerel finansal enstitüye, ticari bankacılık faaliyetlerini desteklemek amacıyla, güvence sağlaması vakasında da verilmiştir. Komisyon, güvence uygulamasına son verilmesini, işletmenin faaliyetlerinin ıslah edilmesini ve diğer ticari rakipleriyle eşit ve yasal şartlarda bankacılık sektöründe yer almasını,ilgili teşebbüse emretmiştir. Komisyonun bu kararları, rekabetin adil olarak bankacılık alanında yeniden düzenlenmesini sağlamıştır.

    Ulaşım ve Enerji

    Avrupa Komisyonu, Fransız Hükümeti tarafından, ulaşım ve enerji sektörlerinde oldukça geniş bir üretim faaliyet alanına sahip olan Alstom’a yeniden yapılandırılmış olarak yapılan devlet yardımlarını onaylamıştır.Bu yardımlar, şirkete, örneğin belli alanlardaki aktivitelerinin tavsiyesi için, sözde, telafi amacıyla tazmin kabilinden olmak şartıyla verilmiştir. Bu “tazmin kabili†ölçüsü, yeniden yapılandırılarak sağlanan yardımdan, ulaşım ve enerji alanında , devlet yardımı almayan rakiplerin zarar görmemesi, dürüst ve adil rekabetin piyasada devamlılığını temin açısından gerekliydi.

    Danimarka Tv2

    Mayıs 2004’te, Avrupa Komisyonu, Danimarka’nın kamuya yayın yapan TV2 kanalından, kamu hizmetleri için almış olduğu fazladan tazmin kabilinden yardımı geri ödemesini istedi. Komisyon, bu araştırmaya Danimarka’da yayıncılık alanındaki, ticari bir yayın kuruluşunun, TV2 Kanalı’nın kamu hizmetleri için devlet yardımı aldığı yönündeki şikayeti üzerine başlamıştır.

    Araştırma sonucunda, TV2’nin kamu hizmeti görevinden dolayı, devletten aldığı yardımın 84.4 milyon Euro aşıldığı ortaya çıkmıştır. Bu para, kanalın ticari aktivitelerini finanse ederek, haksız olarak, devlet yardımı almayan rakipleri üzerinde adaletsiz sonuçlar doğurabilirdi. Rekabet koşullarını yeniden sağlamak için, Komisyon, TV2’ye fazladan alınan paranın iadesini emretmiştir.

    Telekomünikasyon

    Avrupa Komisyonu telekomünikasyon sektörünü rekabete tam olarak 1 Ocak 1998 tarihinde açmıştır. Bu durum, ev ve işyeri kullanıcılarının, 1998-2003 Ağustos ayları arasında tarifeleri önceden belirlenmiş faturalara oranla, yurtiçi aramalarda %13 ile %23 arasında oranlarda gözle görülür şekilde tasarruf etmelerini sağlamıştır.

    Uluslararası aramalarda ise, tasarruf miktarları daha çarpıcıydı. Bütün Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı devletlerine yapılan aramaların ortalama maliyeti %41 ile %45 arasında düşmüştür.

    Havayolları

    DüşÃ¼k maliyetli havayolu hizmetleri Avrupa Komisyonu sayesinde, bu sektörde rekabete açılmıştır. Servislerin şu anda daha geniş ve uğraşılabilir alanlar haline gelmesi, Avrupalı tüketicilerin çoğunu memnun etmektedir.

    Fıat Vakası

    Avrupa Komisyonu, İtalyan araba üreticisi Fiat’ın risk altında çalışan ve üretimdeki talep ve kalite değişikliklerine adapte olmaya ihtiyaç duyan işÃ§ileri için, bilgilerini artırmak amacıyla, devletin verdiği 38 milyon Euro miktarında yardımı almasını onaylamıştır. Avrupa Komisyonu eğitim için yapılan yardımları genelde uygun bulmaktadır. Yedi Avrupa Konseyi, eğitimin, Avrupa ekonomisini, dünya pazarında daha rekabetçi hale getirmesi açısından önemli bir faktör olduğunu belirtmiştir.

    İlaç Sektörü

    İlaç sektöründeki iki büyük birleşme olan Sanofi/Synthélabo ile Pfizer/Pharmacia’nın Komisyona bildirilmesiyle birlikte, Avrupa Komisyonu, bu iki büyük birleşmenin hastaların ihtiyaç duydukları ilaçların seçimi konusunda rekabette olumsuz bir etki yarattığı sonucuna vardı. İki vakada da, taraflar, Komisyonun pazarda rekabeti ve hastaların çıkarlarını koruması politikasından hareketle, rakiplerine ürünlerinin bir kısmını aktarmayı teklif ettiler. Sanofi/Synthélabo vakasında, satılan ya da devredilen ürünler arasında, ‘Delagrange’ adı altında satılan B12 vitaminleri, antibiyotikler, uyku hapları, sakinleştiriciler vardı. Pfizer/Pharmacia vakasında ise taraflar, rakiplerine, uzlaşmayı sağlayacak şekilde, Pfizer’in Viagra ürünü ile yarışacak çapta gelişmekte olan yeni ürünlerini devretmeyi teklif ettiler.

     


     

    İçindekiler

    ESC Yayınları

    Yayın Sorumlusu
    Prof. Dr. Arif ESİN

    Adres
    Akaretler Sıraevleri
    S.Seba Caddesi No: 35
    Beşiktaş 80680
    İstanbul - Türkiye
    Tel: +90 212 2369656 (pbx)
    Fax: +90 212 2614196

    e-mail
    esc@escrc.com
    Web Sitesi
    www.escrc.com
    ISSN: 1302 - 4019