• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • 301 Tartışması Yeniden Alevlendi

  • Avrupa Birliği ile ilişkilerde sürekli gündemden düşmeyen 301 meselesi yeniden Arzuhan Yalçındağ başkanlığındaki TÜSİAD Heyeti'nin Brüksel temasları sırasında görüşmelere damgasını vurdu. Hatta TÜSİAD Başkanı çıkıp ilerleme raporuna kadar TCK'daki 301 değişmeli dedi. Önümüzdeki günlerde Anayasa tartışmaları ile birlikte bu tartışmayıda hararetli bir şekilde yaşayacağız. Türk siyasetinin tam göbeğine oturan bu maddeyi acaba bu hararetli tartışmalara giren kaç vatandaşımız açıp yasada incelemiştir Doğal olarak her evde bir ceza kanunu bulunmayacağına göre pek çoğumuz bu maddenin lafzını dahi bilmiyoruzdur. rnrn301inci madde Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılamaya ilişkindir. Her ülkenin ceza yasalarında aşağı yukarı benzer maddeler mevcuttur. Bizim yasamızda yani 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda;rnrn(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM'ni alelen aşağılayan kişi altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.rn(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.rn(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.rn(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.rnrnİşte madde bundan ibarettir. 301inci maddenin dördüncü fıkrası -Kanun koyucu sanki başına gelecekleri önceden biliyormuşcasına kanun tekniği ile pek uyuşmayan bir biçimde düzenlenerek- suç olmayanı da vazetmektedir. Değişik ceza yasalarına baktım. Hemen hemen hepsinde benzer maddeler var. Bizim yasamızdaki tartışma konusu Türklük kavramının geniş yoruma açık olmasıdır. Bir ve Üçüncü fıkralardaki Türklük kavramı yerine doğrudan Türkiye Cumhuriyeti kelimesi kullanılsa belki de bu kadar tartışma çıkmayacaktı. Ancak bana kalırsa bu maddenin uygulanışı sırasında hakimin takdir hakkının çok geniş kalmasından ötürü bazı çevreler sıkıntılıdır. Sistematik olarak Türkiye'yi asker-sivil ilişkileri, ermeni meselesi, düşünce ve ifade özgürlüğü meselelerinde Batı Avrupa'ya ve hatta ABD'ne şikayet eden bazı basın, bilim ve sermaye çevreleri yargı önünde eşit muamele göremediklerini üstü kapalı bir biçimde ifade etmektelerdir. rnrnSon dönemlerde Dünya'da olduğu gibi ülkemizdede sol-sağ antagonizması çökmüş yerine küreselciler ve ademi merkeziyetçiler -bir anlamda uluslarüstü yapıları savunanlar- ile merkezi devlet yapısını ve ulus devleti savcunanlar arasında kopan kavgada yargının doğal bir refleks ile ikinci gruba daha sıcak bakması ulus devleti zayıflatmak için uğraş verenlerin çanına ot tıkamıştır. İşte kavga budur.rnrnBir süre önce Kıbrıs meselesi ile başlayan tartışmanın Orhan Pamuk ile devam ettiği, Grant Dink'in öldürülmesi ile alevlendiği, Genel Kurmay Başkanı'nın perde kalkıyor uyanık olun çocuklar uyarısı doruk noktasına ulaştığı görülmüştü. Sonra seçim oldu ve sivil anayasa tartışması başladı. Bu meseleler tartışırken dahi devletin kurum ve kuruluşlarını bazı çevrelerce yıpratma siyasetinin her gün yürütüldüğü apaçık ortadadır. Bu amansız kapışmanın zemini 301inci madde olmaktadır. 301 buzdağının görünen kısmıdır.rnrnKüreselciler ancak ulus devleti zayıflatarak, kamuoyunda onu küçük düşürerek başarıya ulaşabilirler. Bu kavga bugün Avrupa Birliği'nde dahi yapılmaktadır. Büyük kitleler uluslarüstü globalist bir anlayışla kaleme alınan AB Anayasasını referandum ile red etmiştir. Ama onların karşıtları yeniden başka mevzilere konuşlanarak yakında yeni referandumlar düzenleyeceklerdir. Nitekim Sarkozy'nin seçilmesinin hemen ardından ulus devleti yıkan yeni bir AB Anayasası çalışmalarına başlanmıştır.rnrnAncak görünen odur ki, seçim sonuçları 301nci maddenin AB'nin arzuladığı şekilde düzenleneceğinin habercisi olmuştur. Aynı eğilimi önümüzdeki günlerde anayasa taslaklarında da göreceğiz. rnrnVatana millete hayırlı olsun