• Gazete Makaleleri / Ekonomik Çözüm Gazetesi

  • CHAMPAGNE OVASINDAN RUE DE LA LOI SOKAĞINA (II)

  • Akdeniz havzasında petrol ve hammadde kaynak yollarının güvence altına alınması çok önemlidir. Kuzey Akdenizin İberik yarımadasında demokrasinin perçinlenmesi, Yunanistan' da artık Albay cuntalarının hayalinin bile unutulması Akdeniz havzasında güvenli bir ortamın sağlanması bakımından çok önemlidir. İşte bu mozağiğin son taşı Türkiye'dir ve bu ülkede demokrasinin gelişmesi bir ölçüde de Güney Akdeniz ülkeleri ve özellikle Magrib ülkelerinde sosyal barışın gelişmesi açısından çok önemlidir. rnrnYukarıda betimlenen tripolarizasyona kayan bu sistem içerisinde Avrupa Birliği'nin genişleme zorunluluğu ortaya çıkarken; genişleme yelpazesi içerisinde yer alan ülkelerin geçiş dönemleri için Türkiye ilk adım olarak iyi bir örnektir. O bakımdan da zaten Avrupa Birliği çok haklı olarak Türkiye'deki üniversel değerlerin yerleşimi üzerine titizlenmektedir. rnrnTürk aydınları, siyasi iktidarları ve topyekün Türk toplumu bu hamleyi gerçekleştirmekte kararlıdır. Türkiye'nin batı standartlarında tam özgürlükçü ortamı tesis etmesi artık an meselesidir. Yoksa demokrasiye yeni geçen ülkelere fevkalade tehlikeli bir emsal teşkil edecektir. Demokratikleşme sürecinde o ülkeler de uzun geçiş dönemleri talep edebileceklerdir. Artık zaman tüm Avrupalı ve Akdenizli uluslar için hiç beklemeden ve hızla uygar koşullara kavuşmaktır.rnrnİşte Türkiye ile Avrupa Birliği'nin siyasi bütünleşmesi bu bakımdan çok önemlidir.rnrnTürkiye ve Avrupa Birliği bütünleşmesindeki ikinci boyut elbette ki ekonomiktir. Avrupa Birliği düşük ve orta katma değer üreten bazı sektörleri delokalize etmek zorunluluğu ile karşıkarşıyadır. Ulaştığı teknolojik düzey ve mevcut sermaye birikimi artık bioteknoloji, yeni malzeler, infoteknoloji üzerine ihtisaslaşmasını emretmektedir. Sözkonusu delokalizasyona tabi tutulacak sektörlerin başında tekstil, beyaz-eşya, tüketici elektroniği, cam, çimento, demir-çelik,vb sektörler gelmektedir. rnrnBu sektörlerde Türkiye'nin mevcut kapasitesi ve rekabet gücü giderekten uluslararası rekabet üstünlüğüne ulaşmaktadır. Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi artık bir ticari rakip gibi değil ama bir ticari partner gibi görmesi gerekmektedir. rnrnGümrük birliğinden sonra Türkiye'nin know-how bağımlılığı Avrupa Birliği'ne karşı artarken, Birliğin de nihayi ürünlerdeki bağımlılığı doğal olarak Türkiye'ye karşı artacaktır. Burada Birliğin tarife dışı engellere başvurarak Türkiye ile olan ticaretinde kıskanç davranmaması gerekmektedir. rnrnAvrupa Birliği'nin rekabet hukukunu kabul etmiş, fikri ve sinayi mülkiyet haklarına saygılı, çevre kanunlarını, tüketiciyi koruma mevzuatını uygulayan, kamu ihalelerini Birliğe açan, yatırım ve ihracat teşviklerini Birlik mevzuatına göre düzenleyen bir Türkiye'nin Birliğin rakibi olduğu düşünülemez. rnrnTürkiye gerçekte gümrük birliği ile Avrupa Tek Pazarı'nın (Sıngle Market) bir parçası olmuştur. Türkiye bu uyumu hiç bir mali yardım görmeden kabul etmiştir. Böyle bir örnek Avrupa Birliği tarihinde mevcut değildir. İspanya, Portekiz veya Yunanistan'ın uyum için gördükleri yardımı Türkiye görebilse idi bugün çok başka noktalarda olabilirdi. Türkiye tüm süreçleri tek başına ve ciddi bir yardım almadan geçmiştir. Hatta zaman zaman kendisine tanınan ticari avantajlar diğer ülkelere de verilerek erozyona uğratılmıştır.rnrnBurada Türkiye'nin tüketici ve üretici genç ve dinamik nüfusundan, engin zenginlik ve potensiyellerinden söz etmek istemiyorum. Bunlar zaten Avrupalı dostlarımızın çok yakından bildikleri konulardır.