Avrupa Birliği ile Ekim 2005 tarihinde tam üyelik müzakereleri ucu açık bir biçimde başlıyor. İşte bu merkez cümlenin
düşündürdükleri Türk kamuoyunu bir yıldır çok haklı olarak meşğul etmekte. Geçtiğimiz ilkbahar ve yaz dönemlerinde AB üye
devletleri teker teker Türkiye'den koparabilecekleri tavizlerin fazlasını masanın üzerine getirdiler. Bunların burada bir
envanterini yapmayı anlamsız buluyorum. Ancak Türkiye'den talep edilenlerin hiçbirinin Türkiye'nin AB-Türkiye Ortaklık Hukuku'ndan
kaynaklanan yükümlülükleri ile bir ilintisi yoktu. Burnlar tamamen siyasi teleplerdi. Nitekim Ermenistan meselesinin ya da Kıbrıs
Cumhiriyeti'ni uluslararası hukuk tahtında adanın tek temsilcisi olürük tanımanın Türkiye'nin tam üyeliği ile bir ilintisi
.bulunmamaktadır. Hatta Telekom'un, Tüpraş'ın ya da Erdemir'in özelleştirme işlemlerinde yargı süzgeçinde olası iptal işlemlerinin
de tam üyelik müzakere süreci ile bir ilgisi yoktur. Terör ile mücadelede seçilecek yöntemlerin TSK'nın rolünün ya da sivil toplum
örgütlerinin konumunun yine AB ile müzakere sürecinin başlaması ile bir ilintisi bulunmamaktadır.Ancak bu gelişmeler siyasi olarak
Birliği ilgilendirmektedir. Türkiye'de siyasi olarak AB'de olup bitenler üzerine siyasi tavrını koyabilir, nitekim birçok olayda
belki farketmiyoruz ama bu tavrı koymaktadır. rnrnAB'den son gelen haberlerde son dönemeçte taviz koparmayı başaramayanlar
ağızlarından baklayı çıkartmaya başladılar. Özellikle Fransa cephesinde oldukça ilginç açıklamalar biriri ardından geliyor.
Öncelikle Fransa'nın imtiyazlı ortaklık fikrini ileri sürmeyeceği zira zaten müzakerelerin ucunun açık olduğu tam üyeliğin ne
zaman gerçekleşeceğinin bir takvime bağlanmadığı açıklandı. Ardından da Kıbrıs Cumhuriyetini tanımanın müzakere şartı olmadığı ama
tam üye olan bir ülkenin diğer üyelerden birini tanımamasının mümkün olmadığı belirtildi.rnrnFransa'nın açıklamaları işin özetini
veriyor. rnrnAylardır çeşitli yazılı ve görsel mecralarda belirttiğim konu da buydu. Türkiye ile açık uçlu müzakere süreci
başlıyor. Türkiye'ye AB bir tarih vermedi. AB hukukunda tarih vermek müzakerelerin hangi tarihte biteceğinin Konsey tarafından
karara bağlanması anlamını taşımaktadır. Örneğin Bulgaristan ile 2007 sonunda biteceği gibi. Türkiye ile ise sonsuza kadar
sürebilir. Kıbrıs meselesine gelince Türkiye tam üye olduğu gün zaten Kıbrıs'ı sorun çözülmese bile tanımak zorunda kalacaktır.
Ancak bu gümrük birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyecek anlamına gelmemektedir. Limanları Kıbrıs gemilerine açmak
meselesi ise hizmet sektörünü ilgilendirdiği için bu kapsamda değildir.rnrnÖte yandan bazı AB üye devletlerinin son dakika
manevraları olumsuz etkilerini göstermeye başladı. Türkiye'de AB ile tam üyeliği isteyenlerin oranı ilk kez % 63 seviyesine
gerilemiş bulunuyor. Avrupa'da ise Türkiye'nin tam üyeliğini istemeyenlerin oranı ise ilk kez % 29'a fırlıyor. Taviz alacağım,
kendi kamuoyumda üç beş partizan bulacağım diye rüzgar ekenler şimdi fırtına biçiyorlar.rnİşte hayat bu kadar basittir.