Geçen yıl Hükümetin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in danışmanları ve Üst Kurul yöneticilerinin katılımı ile hazırlattığı yasa
taslağı Üst Kurulların özerkliğini ortadan kaldıracak nitelikteydi. Kamuoyundan ve AB'den gelen baskılar sonucu bu taslak şu anda
bekletiliyor. Taslağın aslında uluslararası taahhütlerimiz ile çelişecek yanları da var. Taslak yasa tasarısının Türkiye'nin
uluslararası taahhütleri ile neden uyuşmayacağını ve özellikle son Anayasa değişikliği ile neden bağdaşmayacağını burada bir kez
daha yazmayacağım, zira bunlar bir işe yaramıyor. Kaldi ki, kendini uzman sayan kendinden menkul basın mensupları aradan aylar
geçmesine rağmen Üst Kurullar meselesinde bağımsızlık ile özerkliği dahi tefrik edemiyor.rnBu taslak yasalaşırsa Anayasa
Mahkemesi'nin kanunu iptal edecek yeterli ve açık husus mevcuttur. Durum böyle olunca özerk kurumlardan biri olan Tütün, Tütün
Mammülleri ve Alkollü İçecekler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) ile belki ilerideki aylarda diğer üst kurullara sirayet edecek
bir işlem başlıyor. TAPDK'nın yetki alanına giren alkollü içecekler Tarım Bakanlığı'na bağlanmak isteniyor ve TAPDK'nın mevcut
yasası yerine Tütün ve Tütün Mamülleri Piyasası Kanunu çıkartılarak yeni bir Tütün ve Tütün Mamülleri Piyasası Kurumu ihdas
ediliyor. Hükümetin amacı açık yeni kurul kurarak yeni atamalar yapmak, böylelikle de yasal olarak denetleyemediği özerk kurumları
atamalar marifetiyle denetlemek. Bu durum kaygı verici olmakla birlikte üst kurulların ekonominin ayağına bağ olduğu da bir
gerçek. Üst Kurulların aldığı kararların büyük bir bölümü Danıştay katında açılan iptal davaları netecisinde işlemin ortadan
kaldırılması ile sonuçlanıyor. Üst Kurulların özerklikten kaynaklanan haklarını denetimsizlik şeklinde algılamaları ve geçmişte
Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu raporlarına kadar yansıyan olumsuzluk ve uygunsuzlukların ortaya çıkması zorunlu olarak Hükümeti
bir şeyler yapmaya sevk etti. Ancak burada özerk kurumların icraatları ne kadar savunulamaz ise de buralara yapılan ilk atamaların
siyasi erk tarafından yapıldığı düşünüldüğünde her milletvekilliği seçimini kaybedenin mağdur milletveki adayı olarak üst kurul
üyeliğine gönderilmesi ve üst kurulların konu dışı üyler ile oluşturulması bu yozlaşmayı beraberinde getirdi. Sonuç olarak
TAPDK'nın geçmişte Tekel'in ithal etmek istediği eski makinalara izin vermemesi ve ardından da Tekel özelleştirmesinin
başarızlıkla bitmesi -ki bana göre burada ne TAPDK'nın, ne de OİB'nin suçu vardır, burada sigara tekelleri işi sulandırarak
bedavaya pazar payı elde etmişlerdir- Hükümet'in yeni bir deneme ile ilk olarak bir özerk kurumu yeni bir yasa marifetiyle
metamorfoza uğratma girişimine sahne olmaktadır. Önümüzdeki aylar bu konuda çok şeylere gebe gibi duruyor.