Yabancı sermayenin ülkelerin kalkınma dinamikleri içerisinde yer aldığı tartışılmaz olgular arasındadır. Ancak doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının yasalar çervesinde yapılması gerekmektedir. Liberal ekonomiler ile sömürge ekonomilerini ayıran temel
farklılık da budur.rnrnKüreselleşme süreci ile hız kazanan liberalizasyon eğilimi iki temel dinamiği de beraberinde getirmiştir.
Bunlar; fikri ve sınai mülkiyet hakları ve rekabet mevzuatlarıdır.rnrnUruguay Round sonucunda gelişmiş uluslar, gelişmekte olan
ülkelere karşı tedrici olarak gümrük tarifeleri bazında indirimleri üstlenirken; gelişmekte olan uluslar ise bu tarife
kolaylıklarına karşı, fikri ve sınai haklara ilişkin mevzuatları uygulamayı ve serbest piyasa ekonomisinin tesisi için gerekli
olan rekabet yasalarını çıkartmayı taahhüt etmişlerdir.rnrn2000'li yılların hemen başında sanayi mallarında yeryüzündeki gümrük
vergileri tamamen kaldırılırken; haksız rekabet ortamları, iç pazarlarda birbirine çok benzer olan milli rekabet hukukları, dış
pazarlarda ise ithalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin anti-damping ve anti-sübvansiyon yasaları ile önlenecektir.rnrnFikri
mülkiyet hakları ve ithalatta haksız rekabetin önlenmesi alanlarında hızlı ve başarılı bir uyumu gerçekleştiren Türkiye, aynı
başarıyı biraz gecikme ile rekabet hukuku alanında da gerçekleştirmektedir.rnrnGerek fikri mülkiyet haklarında uluslararası
kuralların geçerli kılınması, gerekse rekabet hukukunun Türkiye'de tesisi, Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması ve Gümrük
Birliği Kararı'na bağlı uluslararası yükümlülüklerinden kaynaklanmaktadır.rnAncak başka bir açıdan mesele, yabancı sermaye
bakımından değerlendirildiğinde; iki değişik yabancı sermaye yatırımı ile karşılaşılmaktadır. Ben bunları iyi huylu ve kötü huylu
doğrudan yabancı sermaye yatırımları olarak niteliyorum.rnrnTürkiye'de ithal ikameci dönemi kapatan ve ihracata yönelik serbest
piyasa ekonomisi sistemine geçiş yıllarından önce gelen yabancı sermayenin geliş nedeni oldukça açıktır: Gümrük duvarları ile
korunan ve insan haklarının yeterli olmadığı kapalı bir pazarda sadece iç pazara yönelik geri teknolojiler ile üretimde bulunmak.
O nedenle gümrük birliği müzakereleri sürecinde birçok yabancı sermayeli firma, aynı felsefeyi taşıyan yerli firmalar ile gümrük
birliğine karşı çıkmışlardır. rnrnBugün Dünya'nın her yerinde, yabancı sermaye herşeyden önce parlamenter demokrasi ile yönetilen
ve serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu ülkelere yönelmektedir. Ve o ülkelere kalıcı olarak gitmektedir. Türkiye'de kalıcı
doğrudan yabancı sermaye yatırımları özendirilmek isteniyorsa, buna ilişkin tüm düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.