AB'ye tam üyelik için başvurmuş aday ülkelerin yerine getirmesi gereken koşullar Kopenhag'da belirlenmiştir. Bu kriterler son
derece kısa ve öz, bir o kadar da soyut hükümler içermektedir. Bu açıdan baktığınızda bir ülkenin söz konusu kriterleri yerine
getirip getirmediğine karar vermek biraz da yorum işidir. Kötü niyetle yaklaşılırsa Türkiye'nin bu kriterleri yerine getirmek
şansı yoktur. Bu kriterlerin ne kadar görece değerlendirilebileceğini daha iyi anlamanız açısından bir paragraftan oluşan bu
ayetle anayasa maddesi karışımı koşulları aşağıda sunuyorum:rn Üyelik, aday ülkenin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan
haklarını ve azınlıkların korunması ve azınlık haklarına saygıyı teminat altına alan kurumların istikrara kavuşmuş olmasını,
işleyen bir piyasa ekonomisinin mevcudiyetini, AB içindeki rekabet ve piyasa güçleriyle başetme kapasitesini gerektirir. Üyelik,
adayın siyasal, ekonomik ve parasal birliğe katılım da dahil olmak üzere üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebileceğini
varsayar.rnBu şartlar, Amsterdam Antlaşması'nın 6. maddesinde de Birliğin temel prensipleri olarak vazedilmektedir.rnAvrupa
Birliği işler durumda bir pazar ekonomisine sahip olmayı şu temel faktörlere bağlı olarak değerlendirmektedir:rn- arz ve talep
arasındaki dengenin pazar güçlerinin özgür davranışları neticesinde sağlanması; fiyatların ve ticaretin serbestleşmesi,rn- pazara
girişlerin (yeni şirketlerin kurulması) ve pazarın terk edilmesinin (iflaslar) önünde hiçbir engelin bulunmaması,rn- hukuki
sistemlerin ve özellikle de mülkiyet haklarına yönelik mevzuatın işler durumda olması; kanunların ve sözleşmelerin uygulanabilir
olması,rn- makro-ekonomik istikrarın (özellikle fiyat istikrarının) tesis edilmiş olması, rn- temel ekonomi politikalarının
belirlenmiş ve istikrarlı olması,rn- finans sektörünün, tasarrufları verimli yatırımlara yönlendirebilecek seviyede
olması.rnrnKomisyon, ikinci ekonomik kriter olan "Birlik içerisindeki rekabet baskılarına ve pazar güçlerine karşı koyma direncine
sahip olma"nın da şu temel kriterler bağlamında değerlendirildiğini belirtiyor:rn- iktisadi birimlerin isabetli kararlar
alabilmesi için gerekli olacak seviyede makro-ekonomik istikrara sahip olan işler durumda bir pazar ekonomisini tesis etmiş
olmak,rn- yeterli miktarda ve makul maliyetli insan ve fiziki kaynağa sahip olmak; altyapının tamamlanmış olması (enerji arzı,
telekomünikasyon, taşımacılık vb.) ve bu hususlara yönelik eğitim ve araştırmanın geliştirilmesi,rn- devlet politikalarının ve
mevzuatların, rekabetçi yapıyı (ticaret politikalarını, rekabet politikalarını, devlet yardımlarını ve KOBİ'lere yardım gibi
hususları kullanarak) ne oranda destekledikleri,rn- ülkenin genişlemeden önce Birlik ile arasındaki ticari entegrasyon
seviyesi,rn- küçük ölçekli firmaların oranı; (bu husus, hem pazara giriş imkanlarının iyileştirilmesinden en çok küçük ölçekli
firmaların fayda sağlayacak olmasından ötürü, hem de büyük firmaların istenen amaçlara ulaşılmasını geciktirecek etkiler
yaratabileceklerinden ötürü önem kazanmakta).rnrnÖte yandan Maastricht Zirvesi'nde belirlenen Avrupa Para Birliği'ne katılma
koşulları ise şöyledir:rnBu safhaya katılacak üye ülkelerin enflasyon ve uzun vadeli faiz oranları, en iyi performansı gösteren üç
üye ülkenin enflasyon ve uzun vadeli faiz oranlarından sırası ile en fazla % 1,5 ve % 2 arasında farklılık gösterebilecektir. Buna
ek olarak, bu ülke parasının son iki sene zarfında Avrupa Para Sistemi'nin döviz kuru mekanizmasında istikrarlı bir tutum
sergilemiş olması ve gerçek bütçe açığının gayrisafi milli hasılanın % 3'ünü geçmemesi ve devlet borçlarının gayrisafi yurtiçi
hasılanın % 60'ından fazla olmaması gerekmektedir.rnTüm bu koşullar gözönüne alındığında, ekonomik kriterlerin yerine getirilmesi
zor olsa da somut temellere dayandığını ve bu kriterleri yerine getirenler aday ülkelerin tam üyelik başvurusunun AB tarafından
geri çevrilemeyeceğini söyleyebiliriz. Siyasi kriterler ise soyut temellere dayandığından AB'ne, aday ülkeleri geri çevirmek için
her zaman başvurabileceği bir kaynak yaratmaktadır.