Dünkü yazımda Türkiye'de devletin ekonomideki yerine dikkat çekerek, kamu teşebbüslerinin de kamunun yararını düşünerek rasyonel
ve hukuka uygun kararlar alması gerektiğini ifade etmiştim. Nitekim Türkiye ne çekiyorsa kamu ikisadi teşebbüslerinin keyfi
idarelerinden çekiyor. Rekabeti en başta kısıtlayanlar, engelleyenler ve bulundukları sektörde hakim durumlarını kötüye kullanarak
özel sektörü sürekli zarara uğratanların başında özel yetkilerle donatılmış teşebbüsler ya da kamu teşebüsleri geliyor. rnBu konu
en başta Rekabet Kurumu'nun konusudur. Rekabet Kurumu'nun re'sen soruşturma açmak gibi bir yükümlülüğü var. Hadi onu geçtim, özel
kesimden gelen şikayetleri değerlendirmesi gerekir. Rekabet otoriteleri rekabetin bekçisidir. Bu AB'de olduğu kadar Türkiye için
de geçerlidir. rnKrizin üstüne, bir de bu şartlar altında yabancı sermaye neden gelsin ki Türkiye'ye Kamu teşebbüseleri önünde
para kaybetmek için mi gelsin Ya da mevcut yasayı uygulamasından şüphe duyacağı bir Rekabet Kurumu ile boğuşmak için mi gelsin
Yabancı sermaye öncelikle siyasi istikrar sonra da hukuki güvence istiyor. Hukuki güvencenin başında ise eşit koşullarda piyasaya
girmek anlamı geliyor. rnMilli Emlak'tan Erdemir'e, Liman İşletmeleri'nden Çaykur'a, Tekel'den Türk Telekom'a, Türkiye Şeker
Fabrikaları'ndan bilmem nereye... Bu devlerin belirlediği piyasa şartlarında rekabet mi bekliyorsunuzrnBugün Türk Telekom
satılamaz hale gelmiştir. Böylesine rekabeti engelleyen bir kuruluşun yeni sahipleri birinci gün devraldıkları işletmenin mevcut
durumu ile kendilerini rekabet ihlalinin içerisinide bulacaklardır. İş özele dönünce işin rengi bir anda değişecektir. Halbuki
öncelikle Türk Telekom'un bu durumunun düzeltilmesi gerekmektedir. Aksi halde, alıcılar öncelikle yaptıkları incelemelerde
sözkonusu riski bildiklerinden bunu fiyata yansıtmaktadırlar. rnBence Rekabet Kurumu yeni Hükümetin hızına ayak uydurmalı ve
kamunun ağırlıklı olarak faaliyet gösterdiği veya Tekel konumu olan piyasaların liberalleşmesinde cesur olup pimi çekerek hem
aktif bir rol edinmeli, hem de AB'ye yönelik ödevlerimizi yapmamıza önayak olmalı.