• Devlet Yardımları Hukuku / Yayınlarımız

  • Gümrük Birliği'nin Küçük ve Orta Boy İşletmelere Etkilerinin Teşvikler Marifetiyle Giderilmesi

    • Sayfa : 2/2
      <12

     



    1.5. Yatırım Malları Edinimine İişkin Sübvansiyonlar

     

    Bu teşvik kredi veren her hangi bir finans kuruluşu tarafından düşÃ¼k faizli kredilerin sübvansiyonunu kapsamaktadır.

     

    Sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren müteşebbisler, 5 yıl vade ile elde ettikleri bu kredileri yatırım mallarının satın alınmasında kullanmaları gerekmektedir.

     

    Söz konusu krediler 12 aydan kısa vadeli olamamakta, ayrıca tabanı 100 bin $, tavanı ise 3.5 milyon $ olarak saptanmıştır.

     



    1.6. Teknolojik geliştirme ve uygulama sübvansiyonları

     

    KOBİ girişimcilerinin temel bilimler alanında gerçekleştirilen yenilikleri ürün bazında uygulamaları sonucu adeta bir ödüllendirme biçiminde organize olan nakdi yardımları esas almaktadır.

     

    Bu teşviklerin iki temel esasa dayandırılarak düzenlendiği görülmektedir:

     

    o Birinci esas uygulamalı çalışmalardır. Burada elde edilmiş teknolojik ve bilimsel gelişmeleri üretime aktararak ürün bazında sonuç alıcı çalışmalara yönelmek gerekmektedir.

     

    Bu temel esas doğrultusunda KOBİ girişimcilerinin dışarıdan alacağı teknik desteğin % 50 oranında sübvanse edilmesi söz konusudur (Teknik desteği veren bir müşevirlik bürosu, üniversite, meslek okulu, vb. kuruluşulardır ).

    Şayet böyle bir proje doğrudan girişimci tarafından yürütülebiliyor ise o zaman projenin % 35' i sübvanse edilmektedir.

     

    Öte yandan aynı tür işlemler için sübvansiyonun yanı sıra, proje giderlerinin % 70'i 3-10 yıl vadeli olarak % 4.5 faizle ucuz kredi kullandırılarak finanse edilmektedir.

     

    İkinci esas ise teknoloji geliştirmeye dayalıdır. Burada yeni ürünler tasarlamak, yeni üretim teknikleri, makina ve teçhizat geliştirmek, icat etmek söz konusudur.

     

    Bu durumlarda 15 yıl vadali olmak üzere proje bedelinin % 35 - %55'i düşÃ¼k faizli kredilendirme yoluyla sübvanse edilmektedir. Ayrıca bu kapsamda birinci temel esas çerçevesinde kullandırılan teşviklerden proje bedelinin % 50' si aşılmamak kaydıyla yararlanmak mümkündür.

     

    Böylelikle bir çok mekanizma kullandırılarak kümülatif olarak projeyi % 100 oranında taşviklendirmek mümkün olabilmektedir.

     

    1.7. KOBİ girişimci-ortaklıklarına tanınan mali yardımlar

     

    KOBİ girişimcileri tarafından oluşturulan ortaklıklara tanınan mali teşvikler olarak,

     

    Bu mali yardım programına hizmet sektöründe faaliyet gösterenler alınmaktadır. Sübvansiyion kapsamına sabit yatırımlar ve/veya diğer yatırımlar, girişimcilerin sundukları hizmet ürünlerinin pazarlanması girmektedir. Söz konusu teşvikten yararlanmak için en az 5 girişimcinin bir araya gelmesi ve tek girişimcinin % 20' nin üstünde pay sahibi olmaması gerekmektedir.

     

    Tanınan mali yardım ise:

     

    o Sabit yatırımların % 70' inin 2 milyon $' ı aşmamak kaydıyla 10 yıl vadeli,

    o Diğer yatırımlarda ise,verilen kredilerin yatırım tutarının % 70'i veya 500 bin $'ı aşmamak kaydıyla 5 yıl vadeli olarak temin edilmesi ve temin edilecek kredilerin faizlerininin % 30 - % 60 oranında sübvanse edilmesi şeklinde düzenlenmektedir.

     



    1.8. Girişimcilerarası işbirliğine yönelik mali yardımlar

     

    Girişimcilerarası işbirliği ve istihdam teşvikleri olarak, iki başlık altında düzenlenen yardımlarda:

     

    o Birinci başlıkta bir çok girişimcinin oluşturduğu işbirliği sonucu her türlü modernizasyon, tevsi yatırımları, üretkenliğin ve verimliliğin arttırılması, atıl kaynakların kullanımına ait projelere 12 yıl vadeli, 2 milyon $' a kadar açılan kredilere normal faiz hadlerinin % 50 oranında altında faiz uygulanmaktadır.

     

    o İkinci başlıkta ise istihdamın korunması ve yeni istihdam alanlarının açılmasını temin eden projelere kaynak temin edecek finans kuruluşlarının sermayelerine ortak olacak küçük ve orta boy girişimci ve bunların kurdukları kooperatiflerin katılım paylarının karşılanması söz konusu olmaktadır..

     

    Söz konusu şema oldukça ilginç bir görünüm sunmaktadır: Bir yanda KOBİ girişimcileri kamu eliyle sermayelendirilip kendi kredi kurumlarını kurarken; öte yandan varolan kredi kurumlarının sermaye yapılarını güçlendirmektedirler.

     

    Böylece finans kuruluşlarının para bilgisi, girişimcinin üretim bilgisiyle sağlıklı finansman modellerine ulaşabilmektedir. Ancak bu modelde sadece istihdamı koruyucu ve yeni istihdam alanları açan projeler yer almaktadır. Sistemin başarılı bir biçimde yürütülmesi durumunda diğer alanalarda da yaygınlaştırılması mümkündür.

     



    1.9. Ticari faaliyetleri destekleme sübvansiyonu

     

    Ticari faaliyetlerde bulunan girişimcilerin işlerini büyütmek üzere yeni yer, makina, bina inşaat, ticari araç alımı, vb. her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılan teşvikler ucuz kredi ve doğrudan nakdi yardım tarzında organize olmaktadır.

     

    o Ucuz kredi şemasında 7 - 15 yıl vadeli 500 bin $' dan fazla olmamak kaydıyla alınan kredi faizlerinin % 50 - % 65 oranında sübvanse edilmesi söz konusudur. Ancak alınan kredi, projenin toplam maliyetinin % 70'ini geçememektedir, bu durumda da % 30 öz kaynak kullanımı zorunludur.

     

    o Doğrudan nakdi yardım şemasında ise proje bedelinin % 10'u sübvanse edilmektedir. Öte yandan bu şemayı tercih eden girişimcilere ilave olarak, 7 - 15 yıl vadeli, proje bedelinin % 60' ını aşmamak kaydıyla alacakları kredilerde normal faiz hadlerinin % 40' ı oranında bir sübvansiyon verilmektedir. Ancak kredinin alt limitinin 500 bin $ üst limiti ise 5 milyon $ olarak saptanmıştır.

     

    İki şema arasındaki fark ise ikinci şemada % 10' luk doğrudan nakdi yardım alınması buna karşılık faiz sübvansiyonunun daha düşÃ¼k tutulması ama kredi tabanının da yukarı çekilmiş olmasıdır. Sonuçta yüksek bedelli projelerin ikinci şemaya yönlendirilmesi düşÃ¼nülmektedir.

     

    Yukarıda anlatılan bir çok mekanizmanın oranlarının, vadelerinin ve meblağlarının Türkiye'de yürürlüğe konulmak istenen Gümrük Birliği hareketine destek verecek programlara göre değişeceği kuşkusuzdur. Ancak Avrupa Birliği'nde küçük ve orta boy girişimciler bu prensipler ve bu türde mekanizmalarla desteklenmektedirler. Bu çalışmada önerilen mekanizmalar dışında Avrupa Birliği'nin küçük ve orta boy girişimcileri destekleyen mali yardımları kabül etmesi mümkün görülmemektedir. Ancak burada önerilen tekniklerin kaynağının ülkemiz tarafından temini açık bir sorun olarak gündemde kalmaktadır. İşte bu nedenlerden ötürü, Türkiye'nin üstlendiği yükümlülükleri ve Gümrük Birliği'yle ortaya çıkan yapısal değişimin mali çerçevesini karşılamasını mümkün kılacak parasal imkanları da Avrupa Birliği'nin ciddi bir biçimde düşÃ¼nmesi gerekliliği hasıl olmaktadır.

     

    Türkiye'de Gümrük Birliği'nin başarıya ulaşması için her kesim gücü oranında özveride blunmuştur. Ancak bu birliğin sadece bir kesimin üzerine adeta yıkılması ileride tamiri güç sorunları da beraberinde getirecektir. İşte bu nedenle Gümrük Birliği'nden sağlanacak getirilerin bir destek programı dahilinde etki altında kalacak kesimlere yüklerine doğru orantılı olarak dönmesi ve ortaya çıkacak geçici uyumsuzlukların hızla giderilmesi bu Gümrük Birliği hedefinin temel ögesidir.

     

    2. Türkiye ve Avrupa Birliği arasında kurulacak Gümrük Birliği'nin Küçük ve Orta İşletmelere etkilerinin Mesleki Eğitim Programları marifetiyle giderilmesi

     

    Avrupa Birliği ile kurulan Gümrük Birliği, Türk işletmelerini tam anlamıyla serbest rekabete açmıştır. Sözkonusu rekabet ortamı sadece gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ve bir dizi tarife dışı teknik engellerden oluşan koruma şemsiyesinin ortadan kaldırılması değil ama iç pazarda serbestçe dolaşacak mal ve hizmetlerin kalitesinin de ön plana çıktığı bir serbest rekabet ortamını gündeme getirmiştir.

     

    Bu durumda ülkemizde üretilen malların kalite eksikliği fiyatları kısmen eşitlenen yerli ve yabancı mallar yelpazesinde Türk menşeili mallar aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gümrük Birliği'ne kadar tarife engelleriyle tüketiciye ulaşan yabancı menşeli malların artık yerli benzer ürünler ile aynı fiyat skalasına girmesi gerçek bir rekabet sorununu ortaya çıkarmıştır.

     

    Mal ve hizmet kalitesine bağlı rekabet üstünlüğü, ülkelerin gerçek rekabet üstünlüğünü gösteren en önemli unsurdur. Uluslararası standartlarda mal ve hizmet üretemeyen ülkelerin bu düzeyi yakalayana kadar yerel pazarlarına yönelik üretimde bulundukları bilinmektedir. Uluslararası kalite/fiyat düzeyine ulaşıldıktan sonra dış pazarlarla bütünleşme süreci başlamaktadır. İşte Türkiye son dönemlerde bu bütünleşme sürecine girmiştir; Gümrük Birliği ise zincirin son halkasını tamamlayan bir adım olarak değerlendirilmelidir.

     

    Ancak Türkiye acaba bu unsurları taşıyan bir rekabet ortamına hazır mıdır Veya uluslararası kalite düzeyine bir kez ulaşmak bir ulusun sanayi ve hizmet dokusunu sonsuza kadar o seviyede koruması için yeterli midir

     

    Öncelikle ülkemizde bazı tip mal ve hizmetlerin kalitesinin tam serbest rekabet ortamına geçiş için yetersiz olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu türde bir rekabet ortamına ulaşmış mal ve hizmetlerin ise sürekli değişen teknolojik yenilenmeleri ve yeni sistemleri özümsemesi gerekmektedir. Bu durumda da ülkemizde küçük ve orta boy işletmelerin uluslararası rekabet ortamında sürekliliğinin sağlanması ve buna sahip olmayanların bu seviyelere ulaştırılması için Mesleki Eğitim meselesinin sürekli gündemde tutulması gerekmektedir.

    Küçük ve orta boy işletmelerin Gümrük Birliği'nin rekabet ortamını rahatlıkla karşılayabilmeleri için bir dizi mesleki eğitim programının uygulanması tüm çevrelerce kabul edilen gerçeklerin başında gelmektedir.

     

    Ancak, tıpkı teşvik mevzuatlarında olduğu gibi bu konuda da Avrupa Birliği'ne uyumlu mesleki eğitim programlarının uygulanması gerekmektedir.

     

    Bu yaklaşım bazı çevrelerce kabul edilemez bir mesele olarak değerlendirilmektedir. Bir ülkenin insan kaynaklarını nasıl değerlendireceği, onları nasıl eğiteceği ve kaliteli mal ve hizmet üretmek için ne gibi programlar düzenleyeceği kendi bileceği bir iş olarak düşÃ¼nülmektedir. Ancak burada unutulan mesele, mesleki eğitim programlarının büyük ölçüde devlet yardımları ve yatırım teşvikleri kapsamında hayata geçirildiğidir. O bakımdan Mesleki Eğitim Programlarının Birliğe uyumu söz konusu olmaktadır. Öte yandan üye ülkeler Avrupa Birliği'ne uyumlu mesleki eğitim programları düzenlenmelerine rağmen, mesleki eğitim esas olarak üye ülkelerin ulusal düzenlemeleri kapsamında gerçekleştirilmektedir. Bazı ülkeler ise bu sorumluluğu yerel yönetimlere devredebilmektedir.

     

      Sayfa : 2/2
      <12