AB'de Rekabet Kurumlarının Görev ve Yetkileri
Ersan Gökmen
Rekabet Kurulu Ãœyesi
Â
Avrupa Birliği rekabet hukuku kapsamında rekabeti kısıtlayıcı eylemlerin değerlendirilmesi bu eylemlerin üye ülkeler arasındaki
ticareti olumsuz yönde etkilemesi şartına bağlıdır. Bununla birlikte Avrupa Komisyonu'nun Rekabet Genel Müdürlüğü hangi
vakaları kendisinin yürüteceğini, uyumlu eylem veya hakim durumu kötüye kullanma fiillerinin etkisini ve ihlalin niteliğini
dikkate alarak belirlemektedir. Bu noktada ise etki ve nitelik unsurlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Etki unsuru değerlendirmeye alınan en önemli faktördür. Uyumlu eylemler ya da hakim durumun kötüye kullanma fiillerinin
etkileri, anılan fiillerin gerçekleştiği ilgili ürün ve coğrafi pazar ile doğrudan ilintilidir. Nitekim, ilgili coğrafi pazarın
tek bir ülke olması ve rekabeti kısılayıcı etkilerin de sadece bu ülkede gerçekleşmiş olması durumunda, sözkonusu rekabet
ihlalinin etkilerinin, her ne kadar teorik olarak bu ihlalin diğer Birlik üyesi ülkeleri de etkileyebileceği ileri sürülse de,
sadece o Birlik ülkesini ilgilendirdiği düşÃ¼nülmektedir.
Nitelik unsuru ise incelenmesi gereken ve etki unsurunun yanı sıra göz önünde bulundurulan diğer bir husustur. Rekabeti
kısıtlayıcı bir eylemin niteliği, bu eylemin 81inci veya 82nci madde kapsamına girmesiyle bağlantılı olarak değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda, 81inci maddenin birinci paragraf hükümlerini aynı maddenin üçüncü paragrafı uyarınca muaf kılma yetkisi sadece
Komisyon'a aitti. Bunun yanı sıra daha önce sağlanmış olan bir muafiyetin kaldırılmasına ilişkin inceleme ve karar yetkileri de
sadece Komisyon'un tasarrufunda bulunmaktaydı. Ancak, son düzenlemelerden sonra ulusal rekabet otoriteleri ve mahkemeler de
sadece bir ülkeyi kapsayan konularda muafiyet verme yetkisi ile donatıldılar. Bu anlamda da Türkiye'nin olası bir tam
üyeliğinden sonra Rekabet Kurulu'nun mevcut işlevi aynen devam edecektir. Brüksel'e muafiyet başvuruları ya da Rekabet Genel
Müdürlüğü'nün soruşturma işlemleri sadece Birlik pazarının etkilendiği ölçüde gündeme gelebilecektir.
Â
Hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin olarak Komisyon ve Ãœye Ãœlke rekabet otoriteleri arasında herhangi bir yetki kısıtlaması veya belirlenmiş bir öncelik bulunmamaktadır. Gerek ulusal otoriteler, gerekse Komisyon kendilerine ulaşan şikayetleri değerlendirebilmekte ve gerektiğinde yaptırım uygulama yetkileri ile donatılmışlardır.
Â
Öte yandan Avrupa Birliği için özel önem taşıyan konularda Komisyon'un daha etkin olduğu görülmektedir. Nitekim bazı vakalarda ulusal rekabet otoritelerinin müdahale etmesi gerekse dahi, bu vakaların Birlik bakımından önemli bulunmaları durumunda Komisyon tarafından öncelikle ele alınmaktadır. Bunlara bir örnek vermek istenirse, bu tür vakalar AB rekabet hukukunda daha önce gündeme gelmemiş, Komisyon, Bidayet Mahkemesi ve Adalet Divanı gibi Birlik kurumlarında her hangi bir karara konu olmamış hadiselerdir. Ayrıca bu özel durumlara Antlaşma'nın 86 (1) maddesi uyarınca özel yetkilerle donatılmış kamuya ait teşebbüslerin ve yine 86 (2) madde uyarınca kamu yararını gözeten veya iktisadi tekel konumunda olan teşebbüslerin rekabeti kısıtlayıcı fiillerine ilişkin vakalar da girebilmektedir. İşte bu noktada Türkiye'nin olası üyeliğinden sonra benzer vakalara Komisyon'un ilgisi artacaktır. Ancak bu husus Rekabet Kurulu'nun çalışmalarını kısıtlayıcı bir durum yaratmamaktadır.