• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • TAM REKABET KAVRAMI VE TÜRKİYE'DE UYGULAMASI Prof.Dr.Arif ESİN

    • Sayfa : 2/10
      <1234...10>

    Küreselleşme süreci ile hız kazanan liberalizasyon eğilimi iki temel dinamiği de beraberinde getirmiştir. Bunlar; fikri ve sınai mülkiyet hakları ve rekabet mevzuatlarıdır.



    Uruguay Round sonucunda gelişmiş uluslar, gelişmekte olan ülkelere karşı tedrici olarak gümrük tarifeleri bazında indirimleri üstlenirken; gelişmekte olan uluslar ise bu tarife kolaylıklarına karşı, fikri ve sınai haklara ilişkin mevzuatları uygulamayı ve serbest piyasa ekonomisinin tesisi için gerekli olan rekabet yasalarını çıkartmayı taahhüt etmişlerdir.



    2000'li yılların hemen başında sanayi mallarında yeryüzündeki gümrük vergileri tamamen kaldırılırken; haksız rekabet ortamları, iç pazarlarda birbirine çok benzer olan milli rekabet hukukları, dış pazarlarda ise ithalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin anti-damping ve anti-sübvansiyon yasaları ile önlenecektir.



    Fikri mülkiyet hakları ve ithalatta haksız rekabetin önlenmesi alanlarında hızlı ve başarılı bir uyumu gerçekleştiren Türkiye, aynı başarıyı biraz gecikme ile rekabet hukuku alanında da gerçekleştirmektedir.



    Gerek fikri mülkiyet haklarında uluslararası kuralların geçerli kılınması, gerekse rekabet hukukunun Türkiye'de tesisi, Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması ve Gümrük Birliği Kararı'na bağlı uluslararası yükümlülüklerinden kaynaklanmaktadır.





    1. Rekabet Kanunu'nun amacı, kapsamı ve temel kavramlar



    13.12.1994 Tarih ve 22140 Sayılı Resmi Gazete'de 4074 Kanun numarası ile Rekabetin Korunması Hakkında Kanun yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Rekabet Kanunu'nun amacı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu, kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları engellemek ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemektir.



    Rekabet Kanunu belirli bir piyasada rekabeti kısıtlayıcı ya da bozucu nitelikte olan üç ayrı fiili yasaklamaktadır:

    o Teşebbüsler arasında anlaşmalar ve uyumlu eylemler;

    o Hakim durumun kötüye kullanılması;

    o Birleşme ve devralma.



    Bu fiiller, rekabetin bozulması veya kısıtlanması etkisini yaratması durumunda yasaktır. Bununla birlikte Rekabet Kanunu'nun verdiği yetki ile Rekabet Kurumu, dağıtım kanallarının iyileşmesi ve rekabetin bozulmaması koşulları ile Kamu yararına etki yaratacak olan teşebbüsler arasındaki anlaşmalara ve uyumlu eylemlere muafiyet tanıyabilmektedir. 





    2. Rekabet Kanunu'nun hukuki dayanağı



    Rekabet Kanunu Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması ve Anlaşmaya ek Katma Protokol'ün gereği olarak yürürlüğe girmiştir. Katma Protokol Madde 43 ile Türkiye'nin, Avrupa Topluluğu'nu kuran Antlaşma'nın 85, 86, 90 ve 92 nci maddelerinde vaz edilmiş olan rekabet hukukuna ilişkin düzenlemeleri kendi mevzuatına aktaracağı öngörülmüştür. Bu doğrultuda Gümrük Birliği'nin son dönemine girmeden önce Türkiye'nin Topluluk mevzuatına uyumlu rekabet mevzuatını yürürlüğe sokması benimsenmiştir.



    Kanun, Gümrük Birliği'nin işleyişini belirleyen 6 Mart 1995 tarihli Ortaklık Konseyi Kararı'nın akdedilmesinden kısa bir süre önce, 13 Aralık 1994 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği'nin işleyişini belirleyen 6 Mart 1995 tarihli 36. Dönem Ortaklık Konseyi Kararı'nın temel esaslarını Kurucu Roma Antlaşması'nın 85, 86 ve 90 maddelerinden alan 30 ve 31. maddeleri, 4054 sayılı Yasa'nın temel ilkelerini belirlemektedir.



    Avrupa Topluluğu ile mevzuat uyumu ve tam entegrasyon sürecinde Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirerek Topluluk pazarının rekabet kurallarını mevzuatına aktarmış ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u yürürlüğe sokmuştur.

     


      Sayfa : 2/10
      <1234...10>