• Rekabet Hukuku / Yayınlarımız

  • 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Çerçevesinde KOBİ'lere Etkiler Prof. Dr. Arif Esin

    • Sayfa : 2/8
      <1234...8>

    3. Teşebbüsler arasında rekabeti sınırlayıcı uyumlu eylem, anlaşma ve kararların Rekabet Kanunu çerçevesindeki konumu 



    Bu husus, Rekabet Kanunu'nca yasaklanan üç temel fiilden ilkidir. Temel amacı, yatay ve dikey anlaşmalar ve yatay uyumlu eylemler marifetiyle belirli bir mal veya hizmet piyasasında rekabetin bozulmasına engel olmaktır. 



    Rekabet Kanunu'nun 4. Maddesinde, teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin belirli bir mal veya hizmet piyasasında rekabeti doğrudan veya dolaylı olarak engellemeleri ile rekabeti bozma veya kısıtlama amacını taşıyan eylemlerin yasak olduğu belirtilmektedir. 



    İlgili madde kapsamında hukuka aykırı olarak tanımlanan uyumlu eylem ve kararları özellikle: 



    Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi, 



    Mal veya hizmet piyasalarının bölüşÃ¼lmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü, 



    Mal veya hizmetlerin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi, 



    Rakip teşebbüslerin faaliyetlerini zorlaştırılması, kısıtlanmaya veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi, 



    Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması, 



    Anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmet ile birlikte diğer mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın yada arz edilen hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin terkar arzına ilişkin şartların ileri sürülmesi olarak tanımlanmaktadır. 



    Rekabet Kanunu'nun dördüncü maddesi, Avrupa Topluluğu'nun Kurucu Antlaşması olan Roma Antlaşması'nın 85. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen çerçeve kurallarına uyumludur. Kurucu Antlaşmanın ilgili maddesi ile 4054 sayılı Kanun'un ilgili maddesi arasında mevcut bulunan tek fark, Rekabet Kanunu'na inhisari haklarla donatılan ve bayi statüsünde bulunan yeniden satıcılara karşı, üretici firmaların eş edimlere karşı farklı muamelelerini yasaklayan maddenin, üretici firmalar lehine bir ekleme yapılmak suretiyle değiştirilmesi ve bu yasağa muafiyet tanınması ifadesinin eklenmesidir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin e bendinde, münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması ifadesinde bulunan münhasırlık istisnası Kurucu Roma Antlaşması'nın 85. maddesinin 1. fıkrasında yer almamaktadır. Ãœretici firmalar lehine bir ekleme olarak ortaya çıkan fark bu husustadır. 



    Diğer bir değişle, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere üretici firmalar tarafından eş şartların uygulanması zorunluluğu, münhasır bayi niteliğindeki yeniden satıcılara karşı istisna getirmekte ve dolayısı ile tedarikçi konumundaki üretici firmalara münhasır bayileri arasında ayrımcılık yapabilme serbestisi tanımaktadır. 



    Fakat uygulamada bu değişiklik her hangi bir önem arz edemeyecektir. Zira, inhisari yetkilerle donatılmış bayi statüsündeki yeniden satıcılara karşı ilgili fiil, hakim konumda bulunan işletmeler tarafından uygulanmaktadır. Hakim konumdaki işletmeler ise, Rekabet Kanunu'nun dördüncü maddesi ile değil, altıncı maddesi ile muhataptır ve tanımlanan metin değişikliği altıncı maddede yer almamaktadır. Bu durum, hakim konumdaki işletmelerin piyasalardaki mevcut yapılanmayı muhafaza etmek gayretleri ile izah edilebilir. Fakat maddenin değişmesi ile mevcut yapının muhafaza edilmesi mümkün olmayacaktır. 



    Bir nihai ürünün perakende satış noktasına intikal etmesine değin, hammadde girişinden itibaren oluşan ve farklı tüzel kişiliklerce ifa edilen tüm üretim ve dağıtım faaliyetleri dikey yapılanmayı ifade etmektedir. Bir fabrikanın yan sanayi komponent alımları ve ham madde tedariği ile başlayan sınai faaliyeti, Rekabet Kanunu'nun belirlediği şartlara tabi olmaya başlar ve fabrikanın mamulünü sattığı dağıtım şirketi, bu dağıtım şirketinin mamulü perakende satış noktasına ulaştırmasına değin geçen mülkiyet devirleri kanun dahilinde incelenir. Bu husus teşebbüsler arasında satınalımlar marifetiyle oluşan dikey yapılanmayı meydana getirmektedir. 



    Yatay yapılanma ise belirli bir mal veya hizmetin rakip teşebbüsler tarafından ifa edilmekte olan benzer faaliyetlerini ifade etmektedir. Başka bir deyişle, belirli bir piyasada faaliyet gösteren rakip işletmeler, ister üretici işletmeler olsun, ister dağıtım firmaları olsun, ya da aynı piyasada faaliyet gösteren satış noktaları olsun, yatay yapılanmayı oluşturmaktadırlar. 



    Rekabet Kanunu, mal ve hizmet piyasalarında tüm yatay ve dikey yapılanmalar içerisindeki uyumlu eylemleri, ortak kararları, anlaşmaları rekabeti bozduğu ölçüde yasaklamıştır. 



    Bu noktada üzerinde önemle durulması gereken husus, anlaşma ve kararların ispatına ilişkin maddi delil, ya da sözleşmenin tespit edilmesinin şart olmadığı ve hatta piyasa karinelerinin yeterli delil kabul edildiğidir. Diğer bir deyişle, aralarında maddi delil ya da sözleşme bulunmadığı halde ortak karar alarak piyasa faaliyetlerini tespit eden işletmeler, gizli kararları ya da anlaşmaları marifetiyle belirli bir piyasada eş etkilere (şartları oluşturdukları) sebebiyet verdikleri ölçüde, aralarında karar ve anlaşma olduğu ve bu doğrultuda uyumlu eylem içerisinde bulunduklarına karine ile karar verilir. 



    Fakat bu durumda taraflar, ekonomik ve rasyonel gerekçelere dayandırılmış deliller ile uyumlu eylemde bulunmadıklarını ispatlamak suretiyle sorumluluktan kurtulabilecektir. 



    3.1. Rekabet Kanunu'nun 4. maddesi'nin a bendi bu süreç içerisinde, mal veya hizmetlerin alım veya satım şartlarının, fiyatın, kar marjının tespit edilmesini, ya da satınalıma esas maliyet fiyatının dikte edilmesini, rekabeti bozduğu ölçüde yasaklamıştır. 



    Bu madde, üstenciler tarafından alıcının mal veya hizmetlerin satış fiyatını ve sair şartlarını belirlemesini yasaklamıştır. Ayrıca alım fiyatlarının alıcı tarafından dikte edilmesini ya da üstencisinin maliyet fiyatını belirlemesini yasaklamıştır. 



    Bu durumun ortaya çıkardığı sonuç, tüm dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarının piyasa fiyatlarının üreticisi tarafından belirlenmesine mani olduğunu, yeniden satıcı konumundaki alıcının piyasa fiyatını oluşturacak satış şartlarını tespit etmesinde özgür olduğunu ifade etmektedir. 



    Öte yandan bu madde, endüstriyel alıcının satınalım şartlarını tek taraflı olarak belirlemesini, ya da yan sanayi işletmelerinin maliyetlerini üstencisine dikte etmesini yasaklamaktadır. 



    Türkiye pazarında teşebbüslerin yaygın dağıtım organizasyonlarının bulunduğu ve genel olarak yeniden satıcı konumundaki endüstriyel alıcıların satım şartlarının ana firmalar tarafından belirlendiği göz önünde bulundurulduğunda, oluşan/oluşabilecek haksız rekabetten ilgili ana firmaların sorumlu tutulacağına dikkat edilmelidir. 



    Öte yandan, yan sanayi entegrasyonu ile sınai faaliyetlerini sürdürmekte olan ve ana sanayi/montaj sanayi teşebbüslerinin, yan sanayi firmalarının üretim maliyetleri ve satış şartlarına ilişkin sınırlamalar getirdiği bilinmektedir. Rekabet Kanunu ile ana sanayi-yan sanayi ilişkileri de yeni bir yapılanma sürecine girecektir. 



    Montaj sanayi ya da ana sanayi olarak adlandırılan teşebbüslerin, komponent ve ara mamul tedariği yaptığı ve yan sanayi/yardımcı sanayi olarak adlandırılan teşebbüslere karşı fiyat belirledikleri ve yan sanayi konumundaki teşebbüslerin maliyet ve karlarına ilişkin unsurları belirledikleri bilinmektedir. Rekabet Kanunu alım ve satım şartlarının serbest rekabet ortamında ve serbest piyasa şartları dahilinde oluşmasını öngörmektedir. Bu doğrultuda, dikey yapılanma içerisinde satış şartları gibi alış şartlarının da teşebbüsler tarafından bağımsız olarak tespit edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu hususun genel olarak tek alıcı konumunda bulunan ana sanayileri zorlayacağı görülmektedir. Ana sanayi firmalarının, özellikle yan sanayi firmalarının fiyat ve karlılıklarını baskı altına almaları yasaklanmaktadır.


      Sayfa : 2/8
      <1234...8>