1998 senesi bazı çarpıcı birleşme-devralma işlemlerine de sahne oldu. % 72 seviyesinde pazar payına sahip Efes Pilsen % 5 pazar
payı bulunan Marmara Bira'yı devralırken Rekabet Kurulu bu işleme hangi gerekçelerle izin verdi Biliyoruz ki Kurul bu işleme
izin vermeseydi dahi, Efes Grubu devralma yöntemi yerine mevcut teşvikleri doğrultusuda aynı maliyetle ilgili kapasite artırımını
gerçekleştirebilecekti. Marmara Bira ise iflasın eşiğindeydi ve kullandığı teşvikler ile yaptığı yatırım hurda olacaktı. Yani
izin verilip verilmemesi arasında piyasaların rekabet yapısı anlamında bir değişiklik oluşmayacaktı. Mevcut rakip Tuborg'a ilgili
işleme itiraz edip etmediği soruldu ve zor dorumdaki işletmelerle ilgili Avrupa Toplululuğu uygulamaları da göz önünde
bulundurularak işleme izin verildi. Bu hassas durumu gözönünde bulunduran Rekabet Kurulu, Efes Grubu'nun mevcut hakim durumunun
zaten büyüteç altında bulunması ve hakim durumunu kötüye kullanması anlamındaki her türlü davranışı ipso facto incelemede
bulunduğu için ekonominin gidişatına ve oluşturduğu rasyonel zorunluluklara uyum sağladı.Â
1998 yılı sonlarında 42 LPG firmasının birleşerek Tüpraş gibi faaliyet gösterecek bir ortak girişim kurmalarına yönelik
başvuruları ise üç aydır incelemede. Esasen rakip olan bu tip teşebbüslerin aralarındaki rekabeti koordine edemeyeceği türde
bir işlem gerçekleştirmeleri mevzuata uygun. Kurul da işlemin rakipler arasında koordinasyon oluşturup oluşturmayacağını
incelemekte.Â
Rekabet Kurulu, mevzuat ile getirilen formata uygun olarak hazırlanan, tüm bilgi ve belgeleri eksiksiz bulunan ve rekabet
piyasalarını olumsuz yönde etkilemeyecek bulunan işlemlere yasa gereği 15 gün içerisinde izin tanıyor. Örneğin taraflarının
Türkiye ciroları 300 Trilyon TL'yi aşan Eczacıbaşı Topluluğu ile Procter&Gamble arasındaki EPG ve Sanipak şirketlerine ilişkin
devralma işlemi iki haftalık bir süre zarfında hukuki geçerlilik kazanabildi.Â
Bazı ekonomik özellikleri aktarılan bu işlemler hep büyük topluluklar arasında gerçekleştirilen ve rekabet hukuku alanında
kritik sayılan türde işlemler. Bunların yanında bir başka işlem tipi daha var: Tek Ekonomik Bütünlük içerisindeki evlenmeler.
Örneğin Arçelik'in Ardem'i devralması gibi pek çok grup içi birleşme-devralma işlemi cereyan etmekte günümüzde. Hele
ekonomik kriz etkisiyle mali yapıları güçlendirmeye yönelik bu tür işlemler 1999 yılında daha da artacak gibi. Peki bu
işlemlerin hukuki durumu ne Bunun cevabı oldukça karmaşık. Doktriner olarak iki farklı görüş var. Birincisi birleşen
unsurların aynı ekonomik güce bağlı olması dolayısıyla aralarındaki ilişkilerin Rekabet Kanunu kapsamında bulunmadığı ve bu tür
işlemlerin izne tabi olmayacağı yönünde. İkinci görüş ise Kanun'un teşebbüs tanımından yola çıkarak mal ve hizmet ticareti
yapan tüm ekonomik birimleri de teşebbüs olarak kabul etmesi ve işlem tarafları aynı ekonomik yapı içinde bulunsalar dahi
aralarındaki işlemlerin izne tabi olduğu yönünde.Â
Rekabet Kurulu ise bu meseleye bakış açısını 42/278-23 sayılı Kararlarında şekillendirmiş durumda. Doğan Şirketler Grubu A.Ş.'ye
bağlı Milta Turizm İşletmeleri ile Bosstay arasındaki işlemde Rekabet Kurulu ...birleşen teşebbüslerin sermaye yapıları
itibariyle aslında birbirlerinden bağımsız olmadıklarına ilişkin düşÃ¼ncenin, birleşme ve devralmalar için uygulanamayacağına..
karar vermiştir. Rekabet Kurulu aynı kararda ilgili işleme izin de vermiştir fakat, bildirim zorunluluğu bulunmadığı şeklinde bir
düşÃ¼nce ile şirketlerin birleşmelerinin kontrol edilememesi gibi Kanun'un 7'nci maddesine aykırı bir sonucun ortaya çıkmasına
yol açabileceği de aynı kararda belirtilmiş ve bu türlü işlemlerin de izne tabi tutulduğu açıklığa kavuşturulmuştur.Â
Yukarıda sayılan işlemlerin hukuki geçerlilik kazanabilmesini hazırladığı kapsamlı müracaat dosyaları ile temin ettiği bilinen
ESC Consulting'in kurucusu Prof.Dr.Arif ESİN, Avrupa Topluluğu'nda birleşme-devralmalara ilişkin mevzuatın 1989 yılında
oluşturulduğunu fakat hakim durum ihlalleri ve rekabeti sınırlayıcı anlaşmalara ilişkin rekabet düzenlemelerin 1961 tarihinde
Topluluğun Kurucu Antlaşması ile yürürlüğe girmiş olduğunu vurgulayarak Rekabet Hukuku coğrafi ve global piyasa dinamikleri
doğrultusunda değişim göstererek temel prensiplere uygun yeni çözüm metodları üretmek durumundadır. Zira Rekabet Hukuku hiç
bir suretle genel ekonomik gidişatı yönlendirmeyi değil, bu gidişatlar sürecinde teşebbüs serbestisini muhafaza etmeyi
amaçlar. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde 4054 sayılı Kanun'un hem 1990'lardaki her türlü olası vakaya karşı çözüm
üretebilecek güncel bir yasa olduğunu, hem de 2000'lerin başından itibaren oluşabilecek genel değişimlere göre Rekabet Hukuku
uygulamalarını modifiye edebilmeye müsait teknik bir yasa olduğunu görüyoruz. Ayrıca Türkiye'nin uluslar arası anlaşmaları bu
tür değişim ve mevzuat gelişmelerini Türkiye'de eş zamanlı olarak uygulamaya alacağının güvencesi. Bu itibarla Rekabet Kurulu
ekonomik ve hukuki temelleri yasaya uygun işlemlere önümüzdeki dönemde de hiç bir güçlük çıkartmadan hukuki geçerlilik
tanıyacaktır. Fakat hala görüyoruz ki, işlemin niteliği hiç bir suretle rekabeti sınırlandırma veya hakim durum yaratma olmasa
dahi, izin müracaatını usulüne uygun olarak yapmayan -kurumsal- firmalar mevcut. Bu durumda Rekabet Kurulu'na da ilgili idari
para cezasını vermekten başka yol kalmıyor. Bu durumda işin kötüsü işlemin rekabet sınırlama tehditi yaratıp yaratmadığının
anlaşılmasına kadar işlemin askıya alınmasıdır şeklinde iş kesimini uyarıyor.Â
evlilikler yaşamsallığın devamını temin eder ve fakat medeni nikah zorunludur, aksine davranışlar zina ile akraba evlilikleri
yelpazesinde bir yere oturur diyor.
Â