Rekabet Edebilen Bir Avrupa İçin Etkin Rekabet Politikası
Selen SÃœMER
Â
1.Giriş
Rekabete dayalı serbest piyasalar, Avrupa şirketlerine etkinliklerini ve teknolojik yeniliklere ayak uydurabilme yetilerini
güçlendirmek için en iyi imkanı sunmaktadır. Yoğun rekabet ortamları, çoğu zaman ekonomik gelişmenin ve yarışım gücünün de
tetikleyicisi olmaktadır.
Avrupa Birliği'nde rekabet politikası ekonomi üzerinde doğurduğu etkiler sebebiyle özel bir önem taşımaktadır. AB'nin rekabet
politikası, Lizbon stratejisi doğrultusunda saptanan hedeflere ulaşmak ve uyumlu bir Birlik politikası çerçevesinde Avrupa
sanayisini ateşlemek için kilit aygıtı oluşturmaktadır. Bu bağlamda, On yeni üye ülkesinin Birliğe kesin üyelik tarihleri olan
1 Mayıs 2004 tarihinde getirilen yeni düzenlemeler, aktif bir rekabet politikası için gerekli olan temelleri
güçlendirmektedir. Avrupa Komisyonu, Avrupa sanayinin rekabet güçünü tetikleyebilmek için öngörülen ve daha etkin bir
rekabeti hedefleyen yeni politikası çerçevesinde getirilen yeni düzenlemelerin ne şekilde algılanması gerektiği üzerine
açıklayıcı kılavuzlar yayımlamaktadır.
Lizbon stratejisine hayat vermek için 26 Mart 2004 tarihli Zirve'de biraraya gelen Üye devletlerin Hükümet ve Devlet
Başkanları, piyasaların işlerliğinin iyileştirilmesiyle beraber teknolojik araştırma ve geliştirmelerin teşvik edilmesi yolu ile
rekabet ortamının güçlendirilmesini kararlaştırmışlardır.
Bu çerçevede, Birliğin rekabet politikasının temel özellikleri şunlardan ibarettir;
Ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşmasını, tüketicinin durumunun iyileşmesini ve iç piyasaların ekonomik olarak yeniden kurulmasını
teşvik edici rekabet hukuku ile ilgili yasal düzenlemelerin geliştirilmesi;
İç pazarda şirketlerin rekabet güçleri arasında uçurumlara yol açan ve Avrupa şirketlerinin rekabet güçlerini tehlikeye
düşÃ¼rerek etkin bir rekabetin önünü tıkayan engellere karşı somut önlemlerin alınmasıdır.
Birlik içinde rekabet politikası sadece Lizbon stratejisinin hayata geçirilmesinde rol oynamamakta, aynı zamanda diğer Birlik
politikalarını pekiştirmekte ve tamamlamaktadır . Bu konuda, Komisyon'un Sanayi Politikası Duyurusu ile rekabet politikasına
ilişkin söz konusu Duyuru'nun aynı gün kabul edildiği belirtilmelidir.
2. Rekabet Politikasının Rekabet Gücüne ve Ekonomik Büyümeye Katkısı
Avrupa Birliği'nin ekonomi yönetimi, serbest rekabet anlayışına sahip serbest piyasa ekonomisi prensibine dayanmaktadır. Bu
ekonomik çerçevede yer alan Ãœye devletler, 2002 yılında Lizbon'da toplanarak Birlik ekonomisini 2010 yılına dek Dünya'nın en
büyük rekabet gücüne sahip ve en dinamik ekonomisi haline getirmeyi kendilerine hedef olarak belirlemişlerdir. Buna göre,
rekabet politikası ile korunan zorlu bir rekabet ortamı Birliğin rekabet gücünü arttırma hedefine ulaşmada ve Lizbon
stratejisinin gerçekleştirilmesinde en temel araç olmaktadır.
2.1 Ãœretim Artışının Tetikleyicisi Olarak Rekabet Politikası
Rekabet gücü yalnızca ekonominin etkin mal ve hizmet üretimini düzenlemekle kalmamakta, aynı zamanda hayat standardının
yükseltilmesi ve iş olanaklarının genişletilmesine de katkıda bulunmaktadır. İşletmelerin lehine şartlar taşıyan sert bir rekabet
ortamı, üretim artışının ve rekabet gücünün harekete geçirilmesini sağlamaktadır. Buna karşılık, rekabetin tek başına bir
amaç olmadığının da altı çizilmelidir. Rekabet, ürün kalite ve yelpazesini arttıran ekonomik bir süreçtir.
Hükümetlerin ve kamu sektörünün ekonomik alanda oynadıkları rolün önemi reddedilememekle birlikte, çeşit ve miktar
bolluğuna sahip ürünlerin ve verilen hizmetlerin tüketicilerin ihtiyaçlarına en uygun biçimde ve en düşÃ¼k fiyatlarla cevap
vermesi serbest rekabete dayalı piyasaların varlığına bağlı olmaktadır. Öte yandan, iyi işleyen bir serbest piyasa ekonomisi,
kaynakların etkin tahsisine de hizmet etmektedir. Rekabetin sağladığı tüm bu avantajlar Avrupa Birliği içinde tekelden
kurtarılarak serbest piyasa ekonomisine açılan sektörlerde daha rahat gözlemlenebilmektedir. Telekomünikasyon , enerji, ulaşım
ve posta hizmeti sektörlerinde rekabete dayalı piyasa güçlerinin ortaya çıkması ile oluşan olumlu sonuç gözler
önündedir.
Öte yandan rekabet, teşebbüsler üzerinde bunların kendilerini ve faaliyetlerini teknolojik gelişmelere ayak uydurabilecek ve
üretimlerini arttıracak şekilde yeniden yapılandırmaları yönünde bir baskıya neden olmakta, bu ise uzun vadede ekonomik
gelişmeye katkıda bulunmaktadır. Rekabet aynı zamanda, ürün kalitesinin iyileştirilmesine, başarısız teşebbüslerin piyasadan
çekilmesine ve böylelikle de üretim kaynaklarının piyasadan çıkan şirketlerden rekabet gücü bulunan diğerlerine doğru
akmasına hizmet etmektedir.
Bununla birlikte araştırma ve geliştirmenin de üretimin iyileştirilmesi için kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır. Avrupa, ticari
hayattaki diğer rakiplerine nazaran araştırma, geliştirme ve yenilik yapmada geride kalmıştır. Avrupa'daki rekabet eksikliği
teknolojik yenilenmeyi frenlemiş ve araştırma çabalarının önünü tıkamıştır. Piyasaya hakim şirketler, halihazır ürünlerden
elde ettikleri kârları yeni ürünler üzerine kaydırma riskine girmemişler, araştırma-geliştirme üzerine eğilmemişler ve
böylece piyasaya yeni ürünler de sunmamışlardır. Rekabete dayalı piyasalarda ise durum aksi yöndedir. Teşebbüsler rekabet
edebilmek ve piyasadaki ihtiyaçlara en iyi şekilde cevap verebilmek için kesintisiz bir yenilik arayışı içindedirler. Rekabet
ortamında geçici monopol durumunda olan bir teşebbüs bile yaptığı buluşla yetinmeyip sürekli olarak yenilik yapma zorunluluğu
duymaktadır.
Öte yandan rekabet, sadece ilişkin olduğu faaliyet alanı ile sınırlı olmayıp, yan ve yardımcı sektörler için de olumlu etkiler
doğurmaktadır.
Rekabetin bir diğer yararı ise milli şampiyonların yaratılmasıyla ilgili teze ilişkin tehlikeyi göstermesinde saklıdır.
İşletmelerin belli bir büyüklüğe gelerek Dünya çapında rekabete dayanıklı hale gelmelerinde uygunsuz bir durum bulunmamakla
birlikte, bunun rekabete dayalı bir ortamda rekabet kurallarına saygı gösterilerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ulusal
rekabet, teşebbüslerin uluslararası plandaki rekabet güçlerini de arttırmaktadır.
Rekabeti ve Ãœretimi Birbirine Bağlayan Faktörler
Rekabeti teşvik eden çeşitli politikaların etkilerine ilişkin raporlar göstermektedir ki rekabet, üretimden elde edilen kazancı
arttırmakta, tüketici için ekonomik refah sağlamakta ve uzun vadede ekonomik büyümeye pozitif ivme katmaktadır.
Rekabet ve verimlilik arasındaki bağ, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu sistemler ile kapalı pazar
ekonomisinin hakim olduğu sistemlerin karşılaştırılması yoluyla da teyit edilebilir. Keza, piyasalardaki rekabetin, üretim artışı
oranına da pozitif bir etkide bulunduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, ulusal plandaki rekabetin uluslararası rekabetteki başarının
unsurlarından biri olduğu da bir gerçektir.
Karşılaştırmalı olay incelemeleri ışığı altında da söylenebilir ki ABD, Japonya ve Avrupa'daki belirli sektörlerde rekabet,
üretimi güçlendirmektedir. Yüksek pazar payına sahip teşebbüsler, zorlu bir rekabet ortamında bulunan teşebbüslere nazaran
daha az üreten durumundadırlar. Birleşmelerde de aynı faktör rol oynamakta olup birleşmelerdeki artış, verimlilik ve üretimdeki
düşÃ¼şle bağlantılıdır.
Yapılan son araştırmalar, birleşmenin ve rekabetin azalmasının yenilikleri tetikleyeceği görüşÃ¼nü çürütür niteliktedir.
Mevcut uygulamalar ispatlamıştır ki teknolojik yeniliklerin görülme sıklığı rekabet içinde bulunan teşebbüslerde daha
fazladır. Rakiplerin sayılarının düşmesi ve orta düzeydeki kârların artması üretim oranında düşÃ¼şÃ¼ de beraberinde
getirmektedir.
Rekabete dayalı piyasa yapılanmasına karşı yapılan düzenlemeler verimliliğe zarar verici niteliktedir. Ampirik çalışmalara göre
hukuki alanda düzenleme yoluna gidilmemesi ve ticaretin serbestleştirilmesi teşebbüsler üzerinde verimlilik açısından pozitif
etkiye sahiptir. Ekonominin bütünü ele alınarak yapılan gözlemlere göre ise piyasaların düzenlenme yoğunluğu ile ekonomik
büyüme arasında negatif korelasyon bulunmaktadır. Rekabeti koruyucu yeni bir düzenleme ile elde edilecek kazançların kısa
vadede zaten elde edilecek olan kazançları geçebileceği şÃ¼phelidir çünkü teşebbüsler kısa vadede sanki hiçbir düzenlemeye
gidilmemiş gibi davranmaya devam edeceklerdir. Bazı çalışmalarda yasal düzenlemelerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin
değerlendirilebilmesi için simülasyonlar kullanılmıştır. Bu simülasyonların çoğunluğu piyasaların serbestleştirilmesinin GSMH
oranına olumlu etkisini gözler önüne sermiştir.
2.2 Sağlıklı Bir Rekabet Politikası Rekabet Gücünü Destekler
Rekabet politikası, esas olarak rekabeti teşvik etmekte ve korumaktadır. Bunu teminen Birlik içinde teşebbüslerin rekabet
etmesi sağlanırken piyasada eşit şartlar yaratılmakta ve böylece piyasaya yeni girişler teşvik edilmektedir.
Avrupa Konseyi'nin 2004 ilkbahar raporunda, verimlilik artışındaki yavaşlamanın ana faktörü olarak Avrupa'nın orta düzeyde
seyreden ekonomik performansı gösterilmektedir. Ayrıca ilgili raporda, Komisyon da Ãœye devletleri Lizbon stratejisinin
gerçekleştirilmesi yolunda gelişme göstermedikleri için eleştirmektedir. Onbeşler Avrupası'nda verimlilikteki düşÃ¼k artış
(özellikle ABD'ye kıyasla) ekonomik büyümeyi engellemiştir. Birlik içinde bir pazarın yaratılmasından itibaren iç piyasaların
bütünleşmesi konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiş olmakla beraber çoğu sektörün parçalanmış durumda olması zayıf bir
rekabete yol açmaktadır. Ayrıca, fiyatların yüksekliği hem sektörleri hem de tüketiciyi zarara uğratmaktadır.
Yenilenmenin ve verimlilik artışının güçlendirilmesi için en önemli etken olarak karşımıza çıkan etkin rekabet ortamı, aynı
zamanda Lizbon stratejisinin hayata geçirilmesi ve rekabete dayalı bir Avrupa inşa edilmesinin de vazgeçilemez unsurudur.
Etkin rekabet politikasının amacı, rekabeti desteklemek ve böylelikle teşebbüslerin dinamik tutumlar takınmalarını sağlayarak
verimliliklerini güçlendirmektir. Bu noktada, rekabetin olmaması sebebiyle gelişimi engellenmiş ve etkili bir şekilde işlemeyen
sektörler tespit edilmelidir. Rekabet politikasının araçları, piyasaların bölüşÃ¼lmesi gibi rekabet karşıtı uygulamaları
yasaklamak, cezalandırmak, önlemek ve bu yolla rekabetin önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Öte yandan, rekabet
kuralları, monopollerin varlık nedenini sorgulamamakla beraber hem monopollerin zararlı etkilerini, hem hakim durumun kötüye
kullanılmasını hem de böyle bir durumun birleşmeyle ortaya çıkmasını yasaklamaktadır. Bütün bu alınan önlemlerle birlikte,
devletlerin de rekabeti engelleyici fiillerde bulunmamaları gerekmektedir. Bu fiillere örnek olarak devlet yardımları ile ilgili
düzenlemeleri gösterebiliriz.
Anlaşmalar ve hakim duruma ilişkin kuralların temel amacı teşebbüsleri gizli anlaşmalar yapmak yerine rekabet etmeye teşvik
etmektir. Anlaşmalar ve uyumlu eylemler, kaynak dağıtımının etkinliğine zarar vermekte ve bu şekilde verimsizliğe yol açmaktadır.
Piyasada hakim durumda olan teşebbüsler bu durumlarından yararlanarak pozisyonlarını güçlendirmek veya korumak için rekabet
karşıtı uygulamalara gidebilmektedirler. Buna örnek olarak rakiplerin piyasa dışına itilmesi gösterilebilir. Rekabet
kurallarının uygulanması bu durumu önlemeye yöneliktir. Ancak, bu kurallar uygulanırken rekabet karşıtı anlaşma ve uyumlu
eylemler ile rekabet için faydalı sonuçlar doğurabilecek anlaşma ve uyumlu eylemler arasındaki farkın da gözetilmesi
gerekmektedir.
Birleşmeler, yeni ortaya çıkan teşebbüs açısından pazar gücünü kullanma olanağı sağlarken, genellikle birleşme işlemi ile
rekabet ortamı yeni oluşan lehine bozulmaktadır. Bu olumsuz etkisine rağmen birleşmeler teşebbüsleri daha verimli kılabilmekte,
rekabet güçlerini arttırabilmekte ve böylelikle tüketici üzerine yansıyan maliyet tutarlarını da düşÃ¼rebilmektedir.
Devlet yardımları da rekabet açısından gözardı edilemeyecek bir engel teşkil etmektedir. Devlet yardımları, özellikle iflas
halindeki şirketlere yöneldiğinde rekabet üzerinde olumsuz etkiler doğurmakta ve piyasadaki şartların eşitliğini bozmaktadır.
Devlet yardımlarının somut ekonomik kriterlere dayalı etkin kontrolü ile iç pazardaki rekabetin bozulmasının önüne
geçilebilmektedir. Komisyon'un devlet yardımlarının düzenlenmesine ilişkin kurallarda bu yardımın piyasadaki aksaklıkların
giderilmesine yönelik olması halinde daha esnek bir tutum takındığı görülmektedir.
Rekabet politikası, ulaşım, enerji, telekomünikasyon gibi monopollerin hakim olduğu sektörlerin serbest piyasa ekonomisine
açılmasını sağlayarak rekabete katkıda bulunmakta ve böylece hem tüketicilere faydalı sonuçlar sağlamakta hem de yatırım ve
yenilenmenin gelişimini olanaklı kılmaktadır. Rekabet politikası, üye devletleri sektörlere girişlerin kolaylaştırılması için
teşvik etmekte ve tüketicinin satın alma gücünü onları kamu hizmetlerinin avantajlarından yoksun bırakmadan arttırmaktadır.
Öte yandan, rekabet politikası yasal korumaların, örneğin serbest mesleklerin icra edilmesi ile ilgili izinlerin sebep olduğu ve
rekabeti canlandırmak için harcanan çabanın boşa gitmesine yol açan problemlere de çözüm getirmelidir.
Rekabet politikasının, hukuk dışı anlaşmalara karşı sahip olduğu yaptırımlar, birleşmelerin kontrolü, devlet yardımlarının
kontrolü ve sektörlerin serbest piyasa ekonomisine geçişleriyle ilgili önlemler aracılığı ile her daim rekabet gücü
üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğu söylenemez. Bu etki aslında teşebbüslerin kendi kapasitelerine bağlıdır. Ancak Avrupa
Birliği'nin rekabet politikasının öngördüğü önlemlerin somut olarak uygulanmasıyla, verimliliğin ve ekonomik büyümenin
pekiştirilmesi ve genişlemiş Avrupa Birliği vatandaşlarının hayat standartlarınının yükseltilerek Lizbon stratejisinin
gerçekleşmesi sağlanacaktır.
3. Rekabet Gücünü ve Ekonomik Büyümeyi Hedef Alan Düzenlemeler
3.1. Reformun Üç Ortak Konusu
Birliğin rekabet politikası araçları Lizbon stratejisi çerçevesindeki hedeflere daha rahat ulaşabilmek için gözden
geçirilerek değiştirilmiştir. Bu noktada devlet yardımlarına ilişkin kuralların hala düzenlenme aşamasında olduğunun altı
çizilmelidirdır. Devlet yardımlarının dışındaki diğer rekabet politikası araçlarını kapsayan hukuki düzenlemeler ise 1 Mayıs
2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenlemeler üç ortak konu üzerinde yoğunlaşmaktadır:
Teşebbüslerin rekabeti ile ilgili stratejiler Avrupa Birliği'nin tamamında tek bir yasal çerçeveye bağlanarak
birleştirilmelidir;
Rekabet kuralları ve uygulamaları hukuksal yaklaşımlardan çok ekonomik gerçeklere dayanan bir yaklaşım üzerine
oturtulmalıdır;
Rekabet kurallarının uygulanmasına ilişkin usul, etkiliğini yitirmeden daha şeffaf ve basit kılınmalıdır.
İlk olarak, iç pazarda rekabet stratejileri için tek bir yasal düzenlemeye gidilmesi ile teşebbüslere homojen rekabet
koşulları sağlanmak suretiyle ortaklık, dağıtım, lisans ve birleşme anlaşmalarının kurulmasını kolaylaştıracak bir dizi avantajlar
sağlanmıştır. İkinci olarak ise, iktisadi analizin altı çizilmektedir. Rekabet politikası, modern ekonominin verilerinden yola
çıkarak sürekli bir evrim içinde olan piyasaların dinamikliğine ve Avrupa endüstrisinin gelişimine uyum sağlama amacındadır.
İktisadi analiz özel bir önem taşımaktadır, çünkü rekabet politikasının, yatırım, birleşme, fiyat gibi ekonominin temeline
ilişkin kararlar ile ekonominin performansı üzerinde etkileri bulunmaktadır. Ayrıca, rekabet politikası, teşebbüslerin
davranışlarının ve devletlerin aldıkları önlemlerin ekonomik etkileri üzerinde de durmaktadır.
Düzenlemelere ilişkin bir başka husus ise usul kurallarının sadeleştirilmesine yönelik iradenin açığa vurulmuş olmasıdır. Bu
iradenin temelinde ise teşebbüslerin, özellikle de KOBİ'lerin, bu usul kuralları karşısında duyduğu endişelerin giderilmesi
arzusu bulunmaktadır..
Bu yeni düzenlemenin temelini güçlendirecek önemli bir nokta ise tüketicilerin menfaatlerinin de ilgili düzenleme içinde
yer alması olacaktır. Bu bağlamda, Komisyon tüketicilerle olan diyaloğunu da güçlendirmektedir.
3.2 Tamamlanan ve Yolda Olan Reformlar
Usule ilişkin reformların yanısıra, dağıtım, lisans ve işbirliği anlaşmalarına ilişkin kurallar derinlemesine incelenmiş, bu
incelemenin ardından birleşmelerin kontrolü ele alınmış ve birleşmeler üzerine yeni bir tüzük yapılmıştır. Söz konusu
tüzüğün uygulanmasına ilişkin pek çok yönlendiri rehber de yayımlanmıştır. Devlet yardımlarına ilişkin reform ise henüz
tamamlanmamıştır. Tamamlanacak bu reformla, devletin müdahelesi sonucu rekabet ortamında oluşan dengesizliklerin iktisadi bir
yaklaşım izlenerek giderilmesi hedeflenmektedir. Bu yeni düzenlemenin parçası olan düzenlemeler, teşebbüsleri rekabet hukuku
ile uyumlu pazar stratejileri takınmaya yönlendirecektir.
Reformların rekabet politikası yönünden değerlendirilmesi hakkında açıklamalar aşağıda yer almaktadır.
3.2.1 Uyumlu Eylemler ve Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
1 Mayıs 2004'te yürürlüğe giren yeni düzenleme, Avrupa Birliği'nde uyumlu eylemler ve hakim durumun kötüye kullanılması
konularında yeni bir iktisadi anlayış oluşturmaktadır. Bu düzenleme ile, rekabeti kısıtlayıcı anlaşmaların değerlendirilmesi
için Birlik üyesi tüm devlet teşebbüslerinin tabi olacağı ortak bir düzenleme oluşturulmaktadır. Bu düzenlemeyle birlikte,
genişlemiş iç pazarda işbirliği, lisans, dağıtım ve diğer sözleşmelerde yararlı sonuçlar elde edilmesi beklenmektedir. Bu yeni
düzenleme çerçevesinde üye devletlerin rekabet otoriteleri ve yetkili yargı mercileri, Komisyon'un uygulamalarına paralel
olarak Avrupa Birliği'nin rekabet kurallarını uygulamaya başlamış, Avrupa sanayisinde 25 farklı ulusal norm yerine tek bir Avrupa
Birliği normu getirilmiştir. Böylelikle teşebbüsleren her ülkede başka bir uygulama yapılması sonucu ortaya çıkabilecek hukuki
güvenceden yoksun kalma kaygısı ortadan kalkmış olmaktadır.
Ãœstelik ilgili düzenleme ile bürokrasi saf dışı bırakılmış ve uygulamaya dair kurallar basitleştirilmiştir. Sözleşmelerin
geçerliliği için bildirim yolu ile Komisyon'dan izin alındığı eski düzenlemenin aksine, yeni tüzükle iç pazar için olumlu
sonuçlar yaratan tüm sözleşmeler artık kendiliğinden menfi tespit hakkından yararlanmaktadır. Bu yeni düzenleme ile iş
çevrelerini saran idari kaygılar da giderilmiş olacaktır.
Yeni düzenleme, tüketicilerin ve rekabeti kısıtlayıcı uyumlu eylemlerden zarar gören teşebbüslerin başvuruları halinde
Birliğin rekabet kurallarının uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. İşletmeler de tüketiciler kadar haklarını yargı mercii önünde
aramaya teşvik edilmektedirler. Zira bu durum iç piyasada rekabetin yoğunlaşmasına katkıda bulunmaktadır.
Birlik normlarının uyumlu biçimde tatbikini sağlamak üzere ulusal yargı mercileri ve normların ihlal edilmemesini sağlamakla
görevli kamu otoriteleri arasında da işbirliğine dayalı bir sistem kurulmuştur. Yaratılan bu sistem sayesinde, ulusal yargı
mercileri de Komisyon'a danışabilecektir. Keza Komisyon da istediği takdirde, gözlemlerini ulusal yargı mercilerine sunma
yetkisine kavuşmuştur.
Son olarak da teşebbüslerin davranışlarını ele alan bir dizi temel kural, iktisadi yapının güçlendirilmesi için gözden
geçirilmiştir. Bu bağlamda, güvenlik çemberi ve nitelikli kısıtlama kavramlarının altı çizilmiştir. 1999 yılında dağıtım
anlaşmalarına ilişkin grup muafiyeti tüzüğü ve yönlendirici rehberin kabulü ile başlayan süreç, 2000 yılında yatay
işbirliği anlaşmalarına ilişkin tüzük ve yönlendiri rehberlerin kabulü ile devam etmiştir.
Yüksek pazar payına sahip olmayan teşebbüsler, genellikle KOBİ' ler, çoğunlukla pazar payları tarafından belirlenen bir
güvenlik çemberi içinde hareket edebilmektedirler. Teşebbüslerin, sahip oldukları pazar payları itibariyle mevcut eşikleri
geçmedikleri müddetçe, yaptıkları anlaşmaların Birlik rekabet hukukuna uygunluğu konusunda da endişe etmelerine gerek
bulunmamaktadır. Buna karşın, pazar üzerinde olumsuz etkileri olan nitelikli kısıtlamalar yasaklanmıştır. Ekonomik yarardan
yoksun yatay kısıtlamalar rakipler arasındaki fiyat belirleme, üretimi sınırlama ve pazar veya müşteri paylaşımı anlaşmalarını
kapsamaktadır.
Teknoloji Transferi Anlaşmaları Konusunda Yeni Yaklaşım
Teknoloji transferi anlaşmaları ve yeni teknolojilerin lisanslanması, başarı sağlamış yeniliklerin ekonomi içinde dağıtımına ve
aynı zamanda verimlilik ve büyümeye katkıda bulunmaktadır. Teknoloji transferi anlaşmalarına uygulanacak olan yeni grup
muafiyeti tüzüğü, patent ve lisans hakları ile software telif haklarını da kapsamı içine almaktadır. Komisyon'un rekabet
politikasına uygun olarak çıkardığı yeni tüzük rekabete engeller yaratan kısıtlamaları hedef almaktadır. Rekabete zarar
vermeyen anlaşmalarla rekabet için faydalı sonuçlar doğurabilecek anlaşmalara tüzük ile tam bir güvence sağlanmaktadır. Bu
yaklaşımın ışığı altında, Komisyon yasak olan ağır kısıtlamaların açık bir listesini yapmıştır. Bu liste, eski yönetmelik
zamanındaki kara listeden daha kısıtlayıcı niteliktedir. Lisans anlaşmaları konusunda bu liste ile, rakipler arasında yapılan ve
rekabeti bozucu nitelikte olan anlaşmalar ile rakip olmayanlar arasında yapılan ve daha az olumsuz etki gösteren anlaşmalar
arasında ikili bir ayrıma gidilmiştir. Böyle bir ayrıma gidilmesi Komisyona, üretim, müşteri ve kullanım konusunda sıkça
yapılan bazı anlaşmalara karşı daha ılımlı bir yaklaşım takınma olanağı vermiştir. Bu düzenlemeye paralel olarak yeni tüzükte
bazı pazar payı eşiklerinin alt sınırı çizilerek güvenlik çemberi belirlenmiş, rakipler arasındaki anlaşmalarda güvenlik
çemberi eşiği daha düşÃ¼k tutulurken rakip olmayanlar için bu eşik daha yüksek tutulmuştur.
Sonuç olarak yeni tüzük, yeniliklerin daha geniş alanlara yayılmasına ve teşebbüslerin daha geniş bir alanda hareket
serbestisine sahip olmasına olanak tanımaktadır.
3.2.2 Yoğunlaşmaların Kontrolü
Yoğunlaşmaların kontrolüne ilişkin Birlik normlarının 1989'da kabul edilmesinden itibaren bu normlar Avrupa sanayisinin yeniden
yapılanmasına katkıda bulunmuştur. Genel olarak, birleşmelerin kontrolüne ilişkin Avrupa sistemi, Avrupa sanayisinin yeniden
yapılanmasını destekleyen ve kolaylaştıran etkili bir mekanizma olarak değerlendirilmektedir. Birleşme, sanayinin yeniden
yapılandırılmasının unsurlarından biridir ve globalleşen ekonominin aksaklıklarını giderebilmek için de son derece gereklidir.
Birleşmelerin kontrolüne ilişkin kuralların amacı gerekli ve verimliliği arttırıcı bir yeniden yapılanmaya engel olmak değil,
rekabeti bozucu birleşmelere karşı etkili tedbirler almaktır. Birleşmelere ilişkin kuralların süregelen uygulaması dünya
çapında rekabet edebilecek ölçekteki Avrupa teşebbüslerinin kurulmasına engel teşkil etmemiştir. 1990'dan beri sistemin izin
vermediği birleşmeler oldukça düşÃ¼k bir düzeyde kalmıştır. Bildirilen 2400 birleşmeden sadece 18'i birleşme için gerekli izni
alamamıştır. Birleşmenin rekabete olumsuz etkide bulunabileceği 171 durumda ise düzeltici tedbirlere başvurularak ve şartlı
izinlere tabi tutularak birleşme gerçekleştirilmiştir.
Yeni tüzük, belli bir iş hacmini geçen Dünya veya Avrupa çapındaki birleşme ve devralmalar için tek gişe sisteminin
avantajlarını korumaktadır.
Yeni tüzük, uygulamaya ilişkin destekleyici ve yönlendiri rehberlerle beraber, bu alana yönelik olarak usuli ve maddi önemli
yenilikler getirmektedir. Maddi açıdan en önemli adımlardan biri birleşmelerin bildirimlerinin maddi açıdan değerlendirilmesine
ilişkin kıstasın değiştirilmesi olmuştur. Yeni tüzük açık ve etki bazlı bir değerlendirme kıstası getirirken aynı zamanda
Komisyon'un rekabet için zararlı gördüğü durumlarda müdahale edebileceği alanı da genişletmektedir. Komisyon, serbest piyasa
koşulları içinde rekabete zarar verebilecek her birleşmeyi inceleme altına alarak her durumu kendi koşulları içinde ayrı ayrı
değerlendirir.
Bu yeni kıstasın uygulanması, somut ekonomi ilkeleri üzerine kurulu ve birleşmelerin rekabet üzerine etkisini
değerlendirebilecek analitik bir yapıya dayanmaktadır. Bu konuda Komisyon, birleşmelerin değerlendirilmesine ilişkin yönlendiri
rehberler yayınlamıştır.
Usul konusuna ilişkin olarak yeni tüzük, Komisyon tarafından ve belirli sürede değerlendirmelerin yapılmasını öngörmektedir.
Yeni tüzük birleşmelerde teşebbüslerin karşılaştıkları sorunları en aza indirebilmek ve birleşmeleri avantajlı kılabilmek
için tüm dünyanın uyguladığı kurallar ışığında bir takım yenilikler içermektedir.
Saydığımız bu yenilikler sayesinde ulusal engellerin olduğu sektörlerde uluslararası birleşmelerin daha kolay olması
beklenmektedir.
3.2.3 Devlet Yardımları ve Mevcut Yenilikler
Yeni yapılan düzenleme, devlet yardımında ekonomik bir bakış açısını esas alarak zararlı etkileri olan yardımları eleyip
devletlerin Lizbon stratejisinin amacına uygun yardımlarda takdir yetkisini serbestçe kullanmasına izin vermektedir.
Yoğunlaşmalar ve rekabeti kısıtlayıcı uyum eylemler ve hakim durumun kötüye kullanılması karşı mücadele uygulamaları hakkındaki
yeniliklerin hemen yürürlüğe girmesine rağmen devlet yardımlarına ilişkin düzenleme 2006 yılının sonuna kadar kademeli olarak
yürürlüğe girecektir. Bu bağlamda tüm yeniliklerin küllen yürürlüğe girmeyeceği söylenebilir.
2005-2006 yılları arasında yapılacak devlet yardımı birçok muafiyet tüzüğü ve yönlendiri rehberler bölgesel yardımlar,
araştırma geliştirme yardımları ve yatırım yardımı konularını kapsayacaktır. Bununla beraber çevrenin korunmasını amaçlayan
devlet yardımları hususundaki yönlendiri rehber 31 Aralık 2007 sonuna kadar yürürlükte kalacaktır. 2007'ye kadar yapılacak ve
Birliğin yapısını düzenleyen bu programın üç farklı boyutu bulunmaktadır. Öncelikle farklı sektörlerde yürütülen devlet
yardımlarının Lizbon şartlarına uygunluğu incelenmektedir. İkinci olarak yeni çıkarılan tüzüklerin mevcut yapıyla uyum sağlayıp
sağlamadığı gözlemlenmekte ve son olarak kurallar daha sağlamlaştırılmaya ve mümkün olduğunca sadeleştirilmeye
çalışılmaktadır.
Devlet yardımlarının yeni politikasının amacı, genişleyen Avrupa Birliği'nde devlet yardımlarının oranını düşÃ¼rmekle, Birliğin
sosyal ve ekonomik gelişimini sağlayacak yardımlar arasındaki dengeyi kurmaktır. Buna göre, devletlerin yardımlarını gelişmemiş
bölgelere yapması Birliğin uzun vadede daha çok gelişmesini sağlayacaktır. Reformun dayandığı ekonomik amaç, bölgeler
arasındaki dengesizliği azaltıp bölgelerin büyümelerini hızlandırmaktır. Böylece üretim artacak ve rekabet özendirilecektir.
Bu yeni benimsenen politika verimsiz teşebbüsleri desteklemekten daha yararlıdır çünkü bu davranış esasen rekabetin dengesini
daha da bozmaktadır. Çıkarılacak yeni yönlendiri rehberlerin de bu amacı yansıtması gerekmektedir. Bununla beraber yukarıda
açıkladığımız hedefe ulaşabilmek için yönlendiri rehberler Ãœye devletlere büyük bir takdir yetkisi verecektir. Komisyon ise
gücünü büyük ölçüde rekabeti bozan devlet yardımlarını önlemek için kullanacaktır.
Araştırma, Geliştirme ve Innovasyon
Rekabet edebilme gücünün, yeniliklerin ve üretici sayısındaki artışın büyümenin belirleyici şartı olduğu Avrupa Konseyi
tarafından çoğu kez üzerinde durulan bir husus olmuştur. Bu çerçevede özel sektörün Avrupa'da Ar&Ge çalışmalarında
bulunmadığı üzerinde durulmuş ve özel sektörü bu aktiviteler konusunda özendirmenin önemine değinilmiştir. Komisyon, özel
sektörü bu tür aktivitelere yönelmekten uzak tutan nedenlere yönelik araştırmalarda bulunmaktadır.
Devlet yardımı hususundaki Duyurular da 2005'te tekrar gözden geçirilecektir. Ancak ibu bildirimlerin özel teşebbüslerin ve
üye devletlerin KOBİ'lere yardım etmesinin yolunu açmakla birlikte, yetersiz kalmış pazarları desteklediği ve özellikle
KOBİ'leri canlandırdığı bilinmektedir.
2005 yılında yapılacak Duyuru, yenilemenin vücut bulmamasına yol açan nedenleri sayıp sonra bunları yürürlükte olan devlet
yardımı konusundaki normlara ve çerçeve kurallara uyarlayacaktır. Bu Duyuru, öncelikle yeni projeler konusunda KOBİ'lere
yapılacak yardımı, yenilik üretmeye yarayan aracı teşebbüsleri- ki bunlar bilim ve teklonoji merkezleri, yenileme konusunda
tavsiyelerdir- ve nitelikli personel alımını kapsamaktadır.
2004'ün sonunda Komisyon bir Kılavuz hazırlayıp, devlet yardımlarının yenileme hususunda nasıl yönlendirileceğini gösteren
çerçeve kuralları belirleyecektir.
Devlet yardımlarına ilişkin kontrol sistemi usuli açıdan incelendiğinde, yeni düzenlemenin bir çok engeli ortadan kaldırdığı
görülmektedir. Ãœstelik Komisyon KOBİ' lere yapılan devlet yardımı bildirimini yavaş yavaş muafiyet kapsamına sokmayı
düşÃ¼nmektedir. Komisyon'un usulde bu denli sade düzenlemelere gitmesinin altında yatan neden, elde edilen tecrübeler sonunda,
rekabete etkisi olmayacak devlet yardımlarıyla uğraşmak istememesidir.
3.3. Rekabet Politikası'nın Uluslararası Yönü
Yeni düzenlemede yer alan antitröst ve birleşme alanlarında yapılan değişiklikler teşebbüslerin ortak rekabet kurallarının
tesis edilmeye çalışıldığı Dünya pazarındaki yarışta lider olmalarına yardım edecek niteliktedir. Komisyon tarafından yönetilen
uluslararası ortak çalışmalar sayesinde mevcut uyumun bir kıtadan diğerine yerleşmiş kurallardan uygulamaya kadar arttığı
gözlemlenebilir. Bu ortak çalışmalar bir hayli verimli olmuş ve özellikle Avrupa Birliği'nin ticaret yaptığı ülkelerle
işbirliklerinin gelişmesine neden olmuştur. Örneğin Komisyon Amerikan, Japon ve Kanadalı rekabet otoriteleriyle yöntem ve
soruşturmalar üzerine karşılıklı görüş teatisinde bulunmuştur. Dünya pazarında ortak kuralların tahsis edilmesi süreci ile
birlikte Komisyon ve Dünya'daki diğer rekabet otoriteleri uluslararası rekabet alanında özlü ve önemli ilerlemeler
gerçekleştirmiştir . Ayrıca Komisyon rekabet hakkındaki çerçeve anlaşmalar üzerine Dünya Ticaret Örgütü ile
görüşmelerin de yararlı olacağını düşÃ¼nmektedir.
4. Kuralların Uygulanması Etkin Rekabeti Sağlayabilir mi
Yeni getirilen düzenlemeler, rekabet hukukunu daha etkin kılmayı amaçlamaktadır. Buna göre Komisyon soruşturmalarını sadece
birkaç teşebbüsün olduğu, kartelleşmenin mümkün olduğu ve pazar gücününü kötüye kullanmaya yol açabileceği sektörler
üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Bunun dışında Komisyon'un rekabete engel olan, tüketicilere ve iç pazara zarar veren,
teşebbüsler arasındaki rekabeti ortadan kaldıran maddi, hukuki, ve hatta idari engelleri derinlemesine araştırması da
gerekmektedir.
4.1. Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar
Kuralların daha etkin uygulanması pazarın ekonomik yapısının incelenmesine ve teşebbüslerin davranışlarına dayanmaktadır. Bu
durum sorunun önemine ve yapısına göre önlem almayı gerektirmektedir. Aksi takdirde ekonominin bir dalı ya da sanayinin bir
bölümü zarar görebilecektir.
Bundan böyle Komisyon sınai alandaki gelişmeleri tahmin ve takip edebilmek ve ayrıca rekabeti engelleyen durumları ortaya
çıkarabilmek için pazarın yapısı üzerine daha fazla incelemede bulunmayı planlamaktadır.
Herhangi bir pazarda birleşme ve devralmaların yoğunluğu ve gizli anlaşmaların varlığını gösteren emareler rekabetin daha üst
seviyelere çıkarılması gerektiğine işaret eder. Fakat bunun dışında da bir dizi gösterge bulunmaktadır. Örneğin talep ve
maliyete bağlı olmayan fiyat arttırma eğilimleri, düzensiz fiyat farklılıkları, mal ve hizmetlerde yenilik yapılmamış olması ya
da pazara yeni girişlerin mevcut olmaması, tüketiciler tarafından başka üreticilere yönelme eğiliminin düşÃ¼k düzeyde olması
vb.,
Yeni rakiplerin pazara girmesi rekabet alanına büyük canlılık katmaktadır. Bu nedenle bir teşebbüsün pazara girişte
zorlanması, engellerle karşılaşması rekabet açısından sorun teşkil etmektedir. Komisyon üye devletlerin rekabet otoriteleri ile
işbirliği yapıp sektörlerdeki ya da pazardaki problemleri ortaya koymayı ya da etkili bir şekilde problemi çözmeyi
düşÃ¼nmektedir. Yeni düzenleme de Komisyon'un belli bir dalda genel bir tetkik yapmasını ve akabinde varılan sonucu ve kontrol
çerçevesindeki tavsiyeleri içeren raporu yayımlamasını öngörmektedir
Kartelleşmeye Karşı Mücadele
Karteller tüketiciler kadar, üretici olup kartel konumundaki teşebbüse ait ürünleri satın alan teşebbüslere de doğrudan ve
ağır zararlar vermektedir . Kartelleşmeye karşı alınan önlemler, fiyatların düşÃ¼şÃ¼ ve rekabetin gelişmesi ile ürünlerin ve
hizmetlerin kalitesindeki ve seçimindeki artış yoluyla etkisini gösterebilmektedir. Kartellerin araştırılıp soruşturulması,
Komisyon'un öncelikli görevleri arasında yer almaktadır. Komisyon'un bu alanda sergilemiş olduğu çabalar gayet anlamlıdır.
Komisyon yaptığı soruşturmalar sonucunda Dünya çapında yapılmış bir dizi fiyat tespiti anlaşmalarını ortaya çıkarmış ve bu
anlaşmalarda adı geçen teşebbüsleri rekor seviyede para cezalarına mahkum etmiştir. Bu derece yüksek cezalar Komisyon'un
kartelleşme ile savaşında ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. Yeni düzenleme bu çerçevede Komisyon'un gücünün daha da
artmasına yardımcı olacaktır.
Kartelleşmeye karşı yürütülen savaş ancak teşebbüsler bu davranışlardan caydırılırsa kazanılabilmektedir. Sözü edilen
caymanın gerçekleşmesi için üç temel ilke bulunmaktadır: Öncelikle bağışlayıcılık sınırının iyi ayarlanması, ikinci olarak
teşebbüslere habersiz baskınlar yapılması ve son olarak da caydırıcı yaptırımlar uygulanması teşebbüslerin aynı eylemleri
tekrarlamasını önler niteliktedir.
Avrupa Birliği'nde bağışlayıcılık politikası kartelleşmeye son vermek için en önemli unsurlardan biridir. Çünkü teşebbüsler
bu politikayla gizli ve hukuka uygun olmayan davranışlarından vazgeçmeye ve bunları ifşa etmeye zorlanmaktadırlar. Şimdi de bu
politika daha geliştirilerek rekabet hukukundaki etkisini arttırmasına devam edilmektedir.
Rekabete açık olan sektörler
Liberalleşmiş sektörlerde örneğin posta hizmeti, enerji hizmeti, iletişim hizmeti ve ulaşım hizmeti gibi sektörlerde rekabet
hukuku kurallarının uygulanması diğer alanlara nazaran daha fazla güçlendirilmiştir.
Monopolleri ortadan kaldıran yasal önlemlerin yürürlüğe girmesinden sonra kural olarak diğer maddi engeller de
kaldırılmalıdır. Bu şekilde, yapılan ve yapılacak değişiklerle daha etkin ve liberal bir pazar yaratılmış olacaktır. Gerçekten
enerji sektöründe rekabeti destekleyen bir pazarın bulunması ve pazara girişin engelsiz olması önemlidir. Bu durum piyasada
fiyatları çeşitlendirip yeni tipte enerji hizmetleri doğmasına sebep olurken tüketiciler de yaratılan avantajlardan
yararlanmaktadırlar.
Kuralların uygulanmasında etkin kontrolün yapılmasının nedeni yeni bir pazar açıldığında bu pazarda ortalama bir rekabet
ortamının yaratılabilmesidir. Rekabet alanında sorun çıktığında Komisyon bu sorunu uyumlu eylem, hakim durumun kötüye
kullanılması,birleşme ve devralmaların kontrolü ve devlet yardımlarının kontrolü kapsamında değerlendirecektir.
Rekabete aykırı uygulamaların tespiti halinde Komisyon, ulusal rekabet otoriteleri ile sıkı bir işbirliği yapacaktır. Hatta
Komisyon liberal ekonomiyi hayata geçirmede önemli rolü olan ulusal sektör düzenleyicileri ile çalışabilecektir. Bu
çerçevede genişlemenin özel bir önemi olacaktır. Komisyon ulusal rekabet otoriteleri ve ulusal sektör düzenleyici kurumları
ile tam bir iletişim halindedir. Bu tutumun amacı üye devletler arasındaki enerji, iletişim ve ulaşım alanında liberalleşmeyi
sağlayabilmektir.
Serbest Meslek ve Finans Hizmetleri
Serbest meslek genelde aşırı düzenlemelere ve sınırlayıcı uygulamalara sahip olan hizmet sektörleri olarak
değerlendirilmektedir. Bu mesleklerdeki birtakım mevzuatların gerekliliği konusunda herhangi bir şÃ¼phe bulunmamakla birlikte,
aynı zamanda bu düzenlemelerin tüketici ve rekabete zarar verici yönlerini azaltmak için objektif esaslar üzerine kurulması
gerekmektedir.
Komisyon son raporunda Ãœye devletlerin yasa koyucularını ve meslek kuruluşlarını yürürlükte olan kuralların gerekli, dengeli
ve haklı olup olmadığının tekrar incelenmesi için davet etmiştir. Bundan sonrası için ise Komisyon eğer yeri gelirse sınırlı
uygulamalar üzerine soruşturmalar yapacaktır.
Finans hizmetleri alanında ise Lizbon Zirvesi'nin tayin ettiği temel kurallara ulaşmak için ve finans alanında rekabet
yaratabilmek için rekabet hukuku kurallarının aktif şekilde uygulanması gerekmektedir. Uluslararası etkin ödeme ve takas
işlemlerinde engellerin kaynağı üreticilerin sağlayıcıları ile borsalar arasındaki anlaşmalar olabilir. Yeni yapılan bir çalışma
Avrupa'da bu alanda yapılmış birçok anlaşma bulunduğunu göstermektedir. Bununla beraber iç pazarda banka hizmetleri ve bireysel
sigorta hizmetleri parçalanmış durumdadır. Son olarak kredi kartı hizmetleri parça parça ulusal pazarda devam ederken iç pazar
seviyesine çıkamamaktadır.
4.2 Devlet Yardımlarının Uygulanmasına İlişkin Gelişmeler
AB devlet yardımı politikası ile gelecekte, Ãœye devletler tarafından yapılan yardımların miktarının azaltılması amaçlanırken,
Birliğin çıkarlarını ilgilendiren konulardaki yardımı teşvik edilmektedir. Komisyon'un mevzuatı uygulama görevinin haricinde,
yapılan yardımların etkinliği ve pazardaki yetersizlikleri belirleme gibi görevleri de bulunmaktadır. Bireye ya da belli bir
sektöre hibe edilen durumlarda Komisyon ekonomik bir yaklaşım izleyip bu hibenin rekabet üzerinde bir etkisinin olup olmadığı,
bu durumun rekabet hukukuna aykırı anlaşma, uyumlu eylem, hakim durumun kötüye kullanılması ya da yoğunlaşma mevzuatına girip
girmediğini incelemektedir.
25 üyeli Avrupa Birliği'nde, Komisyon devlet yardımından kaynaklanan ve rekabetin dengesini bozan her durumu inceleme imkanına
sahip değildir. Komisyonun izlediği yöntem sonuç olarak ekonomik analiz yaparak devletin yaptığı yardımın ekonomiye olan
etkisini araştırmak olmaktadır.
Eğer başlangıçtaki etkinlikler ticarileşme için yeterli ise diğer etkenler örneğin yardımın miktarı, ilgili pazarın rekabet
durumu, devletin diğer pazarlardaki teşebbüslere yardımı uygun kabul edilmektedir. Sonuç olarak Komisyon, rekabet kurallarına ve
yapılan devlet yardımı anlaşmalarına bakmaktadır. Ayrıca Komisyon devlet yardımı kavramını kolaylaştırarak derinlemesine araştırma
yapma eğilimindedir.
Bununla birlikte Komisyon iç pazardaki rekabeti etkilemeyecek devlet yardımlarının eşiğini gösteren bir tablo yapmaktadır. Bu
sözün edilen tablo yapılırken devlet yardımı miktarı ne kadar az ise, rekabetin dengesinin bozulması da o oranda azdır
prensibine dayanılacaktır. Devletin yaptığı yardımların sonuçlarını gösteren bu tablonun hazırlanması şu an itibariyle tasarı
aşamasında olup 2004'ün sonuna doğru yasalaşacaktır.
Buna ilaveten yardımın Birliğin ortak menfaati için kullanıldığı durumlarda örneğin araştırma, geliştirme, yenileme, yapım,
kullanım, KOBİ'lerin geliştirilmesi hallerinde normalde ayrıntılı araştırmaya gerek kalmaksızın düşÃ¼k oranda devlet yardımına
müsaade edilmesi sözkonusudur.
Devletin büyük projeleri desteklemek için yaptığı yardımlarda rekabetin bozulduğu görülmüş ve devlet yardımlarında
kısıtlamaya gidilmiştir. Bunun gibi, devletin zor durumda olan teşebbüslere yardım etmesi veya yeniden yapılanan teşebbüslere
yardım elini uzatması da rekabeti bozar nitelikte olup yararlananları ve iç pazarı olumsuz yönde etkilemektedir.
Yapılan bireysel yardımların incelenmesi sırasında Komisyon, iç pazarda rekabeti ciddi şekilde bozacak hallerin listesini
belirleyip imkan ölçüsünde yardım tiplerini ve kaynaklarını sıralamıştır. Buna göre devlet yardımı olarak şunlar sayılabilir:
Vergi muafiyeti, özellikle enerji ve finans hizmetlerinde sınırsız ve kapalı garanti, ayrıca rekabete açık sektörlerde devlet
yardımının kullanıldığı durumlar.
Komisyon devlet yardımlarıyla genel rekabet politikasının bozulup bozulmadığını denetlemekte ve bunu yaparken de değişik
etkenlerin söz konusu pazardaki etkilerini araştırmaktadır.
Usuli konularda ise, Komisyon yeni kaleme alınmış düzenlemelerin uygulanmasıyla elde edeceği tecrübeler sonucunda gerekli
değişiklikleri belirleyecektir.
5.Sonuç
Avrupa Birliği içindeki etkili bir rekabet ortamı özellikle üretkenliğin ve innovasyonun artması ile Avrupa sanayisinin rekabet
edebilme gücünü arttıracaktır. Sonuç olarak etkili rekabet politikaları Avrupa'da rekabeti arttıracak ve Lizbon'da belirlenen
amaçlara ulaşılmasını sağlayacaktır.
Â