• Rekabet Hukuku / Rekabet Bülteni

  • Sayı : 12 / Yıl : 2004

  • 1400/2002 SAYILI TÜZÜK KAPSAMINDA MOTORLU TAŞITLAR SEKTÖRÜNDE MEVCUT UYGULAMALARA İLİŞKİN BAZI HUSUSLAR

  • 1400/2002 SAYILI TÃœZÃœK KAPSAMINDA MOTORLU TAŞITLAR SEKTÖRÃœNDE MEVCUT UYGULAMALARA İLİŞKİN BAZI HUSUSLAR
    Av.Gözde ÇOŞKUN

     


    Motorlu araç ve yedek parça üreticileri, ürettikleri ürünlerin dağıtımı işini çoğu zaman oluşturdukları bir dağıtım ağı vasıtasıyla yapmaktadırlar. Bu dağıtıcılar genel olarak "bayi" olarak tanımlanmaktadırlar. Bundan başka, motorlu araç üreticileri ve bunun dışındaki teşebbüsler de yetkili tamircilerden oluşan şebekeleri kullanabilmektedirler. Bu şekilde oluşturulan dağıtım ve tamir şebekeleri, üreticiler ile bağımsız dağıtıcı ve tamirciler arasında akdedilen birçok anlaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bu tür anlaşmalar rekabet hukuku bakımından değerlendirildiğinde, üretici ile dağıtıcı veya tamirci arasında yani ekonominin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren teşebbüsler arasında vuku bulması nedeniyle, dikey anlaşmalar kategorisinde yer almaktadırlar.

    4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesi uyarınca, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüslerarası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır. Dikey anlaşmalar da içerdikleri dikey seviyede kısıtlamalar ve sağlayıcı veya bayiye yönelik olarak getirilen sınırlamaları içerdiği ölçüde 4. maddenin kapsamına girecektir. Aynı Kanun'un 5. maddesi ise, belli şartların gerçekleşmesi halinde belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınabilmesi imkanı tanımıştır. Bu şartlar genel olarak, malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması ve tüketicinin bunlardan yarar sağlaması şeklindedir. Bu bağlamda, herhangi bir dikey anlaşmanın, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesine aykırılık arzetmesi halinde dahi, yukarıda anılan hal ve koşulları ihtiva etmesi durumunda Türk Rekabet Kurulu tarafından çıkarılan grup muafiyeti tebliğlerinde yer alan kurallara binaen geçerliliğini koruyabilecektir.

    Bir dikey anlaşmanın rekabeti kısıtlayıp kısıtlamadığı ve eğer kısıtlıyorsa bu etkilerin başka yararlar ile dengelenip dengelenemeyeceği meselesi ilgili pazarın yapısına bağlıdır. Böyle bir durumda kural, incelemenin bireysel olarak bir başka deyişle her bir anlaşma için ayrı ayrı yapılması ise de, Kurul bazı anlaşma kategorileri için grup olarak muafiyet tanıyabilmektedir. Bu düzenlemelere "grup muafiyeti tebliğleri" denilmektedir. Örneğin Rekabet Kurulu tarafından yürürlüğe konulan 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği bu nevidendir. Kural olarak bu Tebliğ tüm sektörlerde yapılan dikey anlaşmaları kapsamakla birlikte, Kurul'un spesifik olarak sadece bazı sektörlere yönelik hazırladığı düzenlemelerin mevcut olması halinde 2002/2 Sayılı Tebliğ uygulanmamaktadır. İşte 1998/3 sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği de bu neviden olup spesifik olarak otomotiv sektöründe yapılan dikey anlaşmalara uygulanmaktadır.

    Bir süredir yürürlükte bulunan 1998/3 sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin yakın bir zamanda yürürlüğe konulacak yeni bir Tebliğ ile ilga edilmesi beklenmektedir. Söz konusu değişiklik esas olarak Türkiye'nin 1/95 sayılı 36. Dönem Ortaklık Konseyi Kararı doğrultusunda yükümlendiği Avrupa Birliği ikincil rekabet mevzuatının yansıması olarak kabul edilmelidir. Avrupa Birliği mevzuatında da daha önceden yer bulan 1475/95 sayılı motorlu taşıtlar sektörüne ilişkin Tüzük, değişen ihtiyaçlar karşısında 31 Temmuz 2002 tarihinde 1400/2002 sayılı Komisyon Tüzüğü ile değiştirilmiş ve eski Tüzük uygulamadan kaldırılmıştır. İşte Türkiye de bu düzenlemelere uygun olarak, otomotiv sektöründe mevcut olan 1998/3 sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'ni yürürlükten kaldırarak yeni uygulamaya geçmeye hazırlanmaktadır.

    Çıkarılacak yeni Tebliğ, yeni motorlu taşıtlar ve yedek parçalara ilişkin dağıtım anlaşmalarına tanınacak muafiyet koşulları ile ilgili önemli değişiklikleri içermektedir. Bundan başka yeni düzenleme, bakım ve onarım hizmetleri veren yetkili servis veya özel servis ve diğer bağımsız operatörlerle ilgili önemli değişiklikleri de beraberinde getirmektedir.

    Yeni Tebliğin sektörde yer alan teşebbüsler tarafından uygulamaya konulması için bir geçiş dönemi öngörülmektedir. Belirlenen bu süre içerisinde teşebbüsler, mevcut dağıtım anlaşmalarını yeni düzenleme ile uyumlu hale getirme yükümlülüğündedirler.

    I. 1400/2002 sayılı TÃœZÃœK

    1.GENEL OLARAK


    1400/2002 sayılı Grup Muafiyeti Tüzüğü Motorlu Taşıtlar Sektörüne yönelik olarak yapılan bir düzenlemedir. Tüzük genel olarak, yeni motorlu taşıt ve yedek parçaların dağıtımı ve yetkili tamirciler tarafından yapılan bakım onarım hizmetlerine ilişkin anlaşmaları kapsamına almaktadır. Bundan başka Tüzük, motorlu taşıtların bakım ve onarım hizmeti ile doğrudan veya dolaylı şekilde ilgisi olan bağımsız operatörlerin gerekli teknik bilgilere ulaşabilmelerini teminen yapılan birtakım düzenlemelere de yer vermektedir.

    1400/2002 sayılı Tüzük, grup muafiyet tüzüklerinin sadece belli bir orana kadar pazar payına sahip olan teşebbüsler tarafından gerçekleştirilen anlaşmalara uygulanması gerektiği şeklindeki genel kanıyı muhafaza etmektedir. Bu oran genel olarak % 30 olmakla beraber niceliksel seçici dağıtımın uygulandığı anlaşmalarda ise % 40'a yükselmektedir. Yeni Tüzük ayrıca anlaşmalara, uyuşmazıkların ancak hakem ya da teknik uzman vasıtasıyla çözülebileceği gibi bazı genel koşulları içermeleri şartıyla muafiyet tanımaktadır.

    Tüzük, "siyah" liste adı verilen ve sözleşmelerde yer alması sakıncalı görülen önemli rekabet ihlallerini saymaktadır. Bu ihlallerin anlaşmalarda yer alması halinde, anlaşmanın sadece ilgili hükmü değil, tüm anlaşmanın geçersiz kalacağı hususu unutulmamalıdır. Bunlara ek olarak Tüzük, bazı dikey kısıtlamalara yönelik olarak rekabet etmeme yükümlülüğü gibi özel koşullar getirmektedir. Bu tip koşulların varlığı halinde sözleşmenin tamamı geçersiz olmayıp sadece sınırlayıcı nitelikteki hükümler geçersiz sayılmaktadır.

    Motorlu Taşıtlarda Dağıtım ve Servis İlişkisi

    Eldeki mevcut veriler uyarınca bir aracın satış fiyatı ve satın alma sonrasında ortaya çıkan tamir ve bakım maliyeti, aracın toplam maliyetinin % 40'ına tekabül etmektedir. Bu sebeple, dağıtım ve bakım onarım pazarlarında mevcut olan rekabet tüketici açısından son derece önemlidir. 1400/2002 sayılı Tüzük her iki pazarı da kapsamaktadır.

    Motorlu araçların dağıtımına ilişkin olarak 1400/2002 sayılı Tüzük şu prensipleri getirmektedir;

    -Seçici ve münhasır dağıtım sistemlerinin birbirine kombine edilmesi sonucu oluşturulan karma sistem yasaklanmaktadır. Buna göre Tüzük'den yararlanmak isteyen üreticilerin dağıtım sistemlerini oluştururken seçici veya münhasır sistemden birini tercih etmeleri gerekmektedir. Buna karşılık, belli bir bölgede münhasır başka bir bölgede de seçici sistemin uygulanmasına bir engel bulunmamaktadır.

    -Bayiler arasındaki marka içi rekabet güçlendirilmekte ve pazar entegrasyonu sağlanmaktadır. Bu prensip uyarınca, her iki sistemde de pasif satışların ve seçici sistemde aktif satışların kısıtlanması yasaklanmakta ve yine seçici sistemin uygulandığı bölgelerde dağıtıcıların istedikleri başka yerlerde mağazalar açabilmelerine engel olunamamaktadır.

    -Bayilere satış ve servis hizmetlerini ayrı ayrı sunabilmeleri imkanı getirilmiştir. Buna göre bayiler, satış dışında sundukları servis ve onarım hizmetlerini yetkili servis ağı içerisinde bulunan başka servislere devredebilmektedirler.

    -Çok markalılık güçlendirilmiştir. Buna göre bayilerin, değişik markaların satışını yapabilmeleri engellenememekle birlikte, sağlayıcıların değişik markaların aynı showroom'un değişik bölümlerinde sergilenmesini talep edebilmeleri imkanı getirilmiştir.

    -Tüketicilerin aracı veya satın alma acentası kullanmaları desteklenmektedir. Bu aracılar tüketicilere pazarın başka bölümlerinden de araç temin edebilme imkanı sağlamaktadırlar.


    Bakım-onarım servis hizmetleri açısından 1400/2002 sayılı Tüzük şu prensipleri getirmektedir;

    -Tüzük'de yer verilen sınırlamaları getirmemek kaydıyla, sağlayıcılara yetkili tamircilere yönelik seçici kriterler getirebilmeleri imkanı sağlanmaktadır.

    -Tüzük uyarınca, sağlayıcıların kurduğu ağ vasıtasıyla yetkili tamircilerine yönelik olarak kalitatif kriterler öngörmesi durumunda, söz konusu kriterleri karşılayan tüm tamirciler sağlayıcı tarafından sisteme dahil edilmek durumundadırlar.

    -Yetkili tamircilere, aracın üreticisi tarafından üretilen yedek parçalar ile rekabet halinde bulunan yedek parçaları sağlayabilme imkanı getirilmiştir.

    -Bağımsız tamircilerin rekabetçi pozisyonları güçlendirilmiştir. Esas olarak, bağımsız tamirciler otomobil tamir hizmetlerinin % 50'sini yürütmektedirler. 1400/2002 sayılı Tüzük, özellikle elektronik aletler gibi teknik gelişmeler paralelinde ortaya teknik bilgi ve yedek parçalara ulaşabilme imkanları vasıtasıyla bağımsız tamircilerin diğerleri karşısında pozisyonlarını güçlendirmektedir.

    Tüm bu faktörlerin biraraya getirilmesi sonucu, 1400/2002 sayılı Tüzüğün yeni motorlu taşıt araçlarının dağıtımı ve satış sonrası servisleri pazarlarındaki rekabeti güçlendirdiği veya arttırdığı görülmektedir.

    2. 1400/2002 sayılı TÃœZÃœK HÃœKÃœMLERİ

    Bu bölümde Tüzük ile getirilen belli bazı maddeler incelenip özellikle yorumu gerektiren bazı hususların örneklendirmeler yolu ile açıklanarak altı çizilecektir.

    A.Tanımlar (Madde 1)

    Tüzüğün 1. maddesi Tüzük içinde kullanılan bazı ifadelerin nelere karşılık geldiğini açıklamak bakımından "tanımlar" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, Tüzük'de yer alan deyimler ve bunlara ilişkin açıklamalar şunlardan ibarettir;

    a.Rakip Teşebbüsler:

    Aynı ürün pazarındaki mevcut veya potansiyel sağlayıcılar anlamına gelmektedir.

    b.Rekabet Etmeme Yükümlülüğü:

    Alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan ya da dolaylı her türlü yükümlülüktür. Ayrıca, alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetleri ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin % 30'undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın almasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edilmektedir. Markalarrası karışıklıktan kaçınmak için başka sağlayıcıların motorlu Araçlarını teşhir yerinin ayrı bölümlerinde satmasına dair dağıtıcıya getirilen yükümlülük söz konusu Tebliğ bakımından rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına gelmektedir. Dağıtıcının istihdam ettiği markaya özel satış personelinin maliyeti sağlayıcı tarafından karşılanmadıkça, dağıtıcıya farklı marka araçlar için ayrı satış personeli istihdam etme yükümlülüğü getirilmesi ise rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında yer alacaktır.

    c.Dikey Anlaşmalar:

    Anlaşmanın amacı bakımından üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki veya daha fazla teşebbüsün taraf olduğu anlaşmalar anlamına gelmektedir.

    d.Dikey Sınırlamalar:

    Dikey anlaşmada yer alan ve AB Kurucu Anlaşmasının 81. Maddesi kapsamına giren dikey sınırlamalardır.

    e.Tekelden Sağlama Yükümlülüğü:

    Sağlayıcının anlaşma konusu malları veya hizmetleri, alıcının kendi kullanımı veya yeniden satış amacıyla ortak pazar sınırları içerisinde sadece bir alıcıya satmasına yönelik doğrudan veya dolaylı yükümlülüktür.

    f.Seçici Dağıtım Sistemi:

    Sağlayıcının anlaşma konusu malları veya hizmetleri sadece belirlenmiş kriterlere dayanarak seçtiği dağıtıcılara veya yetkili servislere doğrudan veya dolaylı olarak satmayı taahhüt ettiği, bu dağıtıcıların veya yetkili servislerin de söz konusu malları veya hizmetleri yetkilendirilmemiş dağıtıcılara satmamayı taahhüt ettiği bir dağıtım sistemi anlamına gelir. Ancak seçici dağıtım sisteminde özel servislere yedek parça satma hakkı ve bağımsız teşebbüslerin motorlu araçların bakım ve onarımının yapılması ya da çevre koruma ölçütlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan herhangi bir teknik bilgiye, teşhis cihazı ve diğer ekipmana, gerekli yazılıma ya da eğitime erişiminin sağlanması yükümlülüğü korunur.

    g.Niceliksel Seçici Dağıtım Sistemi:

    Sağlayıcının dağıtıcılarını veya yetkili servislerini seçerken onların sayılarını doğrudan sınırlandıracak ölçütler kullandığı seçici dağıtım sistemidir.

    h.Niteliksel Seçici Dağıtım Sistemi:

    Sağlayıcının, dağıtıcılar veya yetkili servisler için sadece niteliksel olan, anlaşma konusu mal veya hizmetlerin niteliğinin gerektirdiği, dağıtım sistemine katılmak için başvuran tüm dağıtıcılar veya yetkili servisler için aynı şekilde geçerli olacak biçimde belirlenen ve ortaya konan, ayrımcı bir biçimde uygulanmayan ve dağıtıcıların veya yetkili servislerin sayısını doğrudan sınırlamayan ölçütler kullandığı bir sistemdir.

    i.Fikri Haklar:

    Eser sahibinin hakları ve komşu haklar dahil her türlü fikri ve sınai hakları ifade eder.

    j.Alıcı:

    Başka bir teşebbüs adına mal veya hizmet satan teşebbüsü de içerecek şekilde dağıtıcı veya yetkili servis konumundaki teşebbüstür.

    k.Yetkili Servis:

    Sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde, motorlu araçlar için tamir ve bakım hizmetleri sağlayan teşebbüstür.

    l.Özel Servis:

    Sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde yer almaksızın motorlu araçlar için tamir ve bakım hizmeti sağlayan teşebbüstür.

    m.Motorlu Taşıt:

    Karayollarında kullanım amaçlı, üç veya daha fazla tekerlekli motorlu taşıt araçlarıdır.

    n.Otomobil:

    Sürücü ile birlikte en fazla dokuz yolcu taşımak amacıyla kullanılan motorlu taşıtlardır.

    o.Hafif Ticari Araç:

    İzin verilen ağırlığı 3.5 tonu aşmayan, malların veya yolcuların taşınması amacıyla kullanılan motorlu taşıtlardır. Belirli bir hafif ticari aracın 3.5 tonun üzerinde satılan bir modelinin bulunması durumunda da söz konusu aracın tüm modelleri hafif ticari araç olarak kabul edilir.

    p.Yedek Parça:

    Bir aracın parçalarını değiştirmek amacıyla aracın üzerine veya içine takılabilen, yakıt istisna olmak üzere, motorlu taşıtın kullanımı için gerekli olan yağlar gibi ürünlerin de dahil olduğu mallardır.

    r.Orijinal Yedek Parça:

    Bir motorlu aracın üretiminde veya montajında kullanılan parçalarla aynı kalitede olan ve söz konusu motorlu aracın üretiminde veya montajında kullanılan parçaların veya yedek parçaların üretiminde sağlayıcı tarafından getirilen spesifikasyonlara ve üretim standartlarına göre üretilmiş yedek parçalar anlamına gelmektedir. Bu tanım, aracın parçaları ile aynı üretim bandında üretilen yedek parçaları da kapsamaktadır. Bu parçaların, söz konusu aracın montajında kullanılan parçalarla aynı kalitede olduğunun ve araç üreticisinin spesifikasyonlarına ve üretim standartlarına göre üretildiğinin parça üreticisi tarafından belgelendirilmesi halinde, aksi kanıtlanana kadar, orijinal yedek parça olduğu varsayılır.

    s.Eşdeğer Kalitede Yedek Parça:

    Bir motorlu aracın montajında kullanılan parçalarla eşdeğer kalitede olduğu varsa yasalar gereği arana mecburi standartlara uygunluğunun üreticisi tarafından belgelendirilmesi gereken parçalardır.

    t.Dağıtım Sistemi İçindeki Teşebbüsler:

    Ãœretici de dahil olmak üzere, doğrudan üretici tarafından veya üreticinin yetkilendirdiği bir teşebbüs tarafından yetkilendirilerek anlaşma konusu malların dağıtımı, bakımı veya onarımı ile yetkilendirilen teşebbüslerdir.

    u.Nihai Kullanıcı:

    Mülkiyetin geçmesi hükmünü veya anlaşma süresinin sonunda aracın satın alınması seçeneğini içermediği sürece finansal kiralama şirketleri de dahil yeni motorlu aracı kendi kullanımı için alan gerşek veya tüzel kişidir.

    B.Kapsam (Madde 2)

    1400/2002 sayılı Tüzüğün 2. maddesinde ilgili düzenlemenin kapsamı çizilmiştir. Buna göre, motorlu taşıtların, bunların yedek parçalarının ya da tamir ve bakım hizmetlerinin alımı, satımı veya yeniden satımı konulu dikey anlaşmalar, dikey sınırlamalar içermeleri halinde Tüzük'de düzenlenen koşullara uymak kaydı ile AB Kurucu Anlaşyması'nın 81. maddesinden grup olarak muaf tutulmaktadırlar.

    Bununla birlikte, mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımına ilişkin düzenlemelerle birlikte fikri hakların alıcıya devri veya alıcı tarafından kullanımıyla ilgili hükümler içeren dikey anlaşmalar da, söz konusu fikri hakların anlaşmanın asli konusunu oluşturan mal veya hizmetlerin alıcı veya alıcının müşterileri tarafından kullanımı, satımı veya yeniden satımı ile doğrudan ilgili olmaması ve bu fikri hakların devri veya kullanımının anlaşmanın esas amacını oluşturmaması kaydıyla, Tüzük'de öngörülen muafiyetten yararlanabilecektir. Örneğin konusu lisans devri olan bir anlaşma bu Tebliğ kapsamında yer almayacaktır.

    Bundan başka, motorlu taşıtlar sektöründeki rakip teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalar da 1400/2002 sayılı Tüzük ile tanınan muafiyetten yararlanamamakla birlikte bazı koşulların varlığı halinde bu kapsamda yer alabileceklerdir. Örneğin karşılıklılık koşulu bulunmayan rakip teşebbüslerarası anlaşmalar ile sağlayıcının malların üreticisi ve dağıtıcısı olduğu buna karşın alıcının anlaşma konusu mallarla rekabet eden malların üreticisi olmayıp dağıtıcısı olduğu anlaşmalar bu nevidendir.

    2790/1999 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyet Tüzüğü'nün 2 (5) maddesi uyarınca, ilgili Tüzük başka bir grup muafiyeti tüzüğü kapsamına giren dikey anlaşmalara uygulanmamaktadır. Bu sebeple, genel nitelikteki bu grup muafiyet tüzüğü konusunu yeni motorlu taşıt araçları, bunlara yönelik tamir ve bakım hizmetleri ve yedek parçaların oluşturduğu dikey anlaşmalar söz konusu Tüzük kapsamında yer almamaktadır. Zira, bunlara özel olarak 1400/2002 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyet Tüzüğü uygulama alanı bulmaktadır.

    1400/2002 sayılı Tüzük, tüm taşıt ve yedek parçalara ilişkin anlaşmalara uygulanmamaktadır. Tüzüğün kapsama alanı esas olarak motorlu ve aynı zamanda yeni taşıt araçlarıdır. Yedek parçalar hususunda ise ilgili parçaların gerçekten taşıtın faaliyeti için gerekli bir parça olması gerektiği gibi bu bağlamda aksesuar niteliğinde olması yeterli değildir. Yine Tüzük uyarınca motorlu taşıtın karayollarında kullanım amaçlı olması ve en az üç tekerlekli olması gerekmektedir. Son olarak Tüzük, tüketici ve bankalar arasında yapılan ve konusunun motorlu taşıtın finansmanını sağlamak üzere verilen kredilerin oluşturduğu anlaşmalara da tatbik edilmemektedir.

    İkame edilebilecek türden bir çok ürün genellikle Tüzük'de yer alan yedek parça tanımına karşılık gelmektedir. Ancak, yağ, boya ile vida, vidalı direksiyon ve civata gibi jenerik ürünler farklı kullanım alanları bulunabilmektedir. Bu tür ürünler esas olarak bir motorlu taşıtın montajı esnasında kullanılabildiği gibi aynı zamanda Tüzüğün kapsamında bulunmayan başka araçlar (motosiklet, bisiklet) için de tüketim maddesi şeklinde kullanılabilmektedir. Bu sebeple bunların kullanım alanların doğru şekilde tespit edilmesi Tüzük kapsamında değerlendirilip değerlendirilmemeleri açısından son derece önemlidir.

    Tüzüğün kapsamına girecek dikey anlaşmaların türleri de Tüzüğün kapsamı bakımından tartışmayı gerektiren bir başka husustur. 1400/2002 sayılı Tüzük, aracın üretici tarafından tedarik edildiği ilk safhadan son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar ve yedek parçalar için de parçanın ilk üreticisi tarafından tedarik edilmesinden son kullanıcının bakım ve onarım hizmetini almasına kadar olan tüm kademelerde yapılan dikey anlaşmalara uygulanmaktadır. Buna göre Tüzük;

    -bir motorlu taşıt üretici veya onun bağlantılı teşebbüsü ile bu üreticinin bağlantılı şirketi olmaması kaydıyla bağımsız ithalatçı veya toptancı arasında akdedilen anlaşmalar;

    -bir motorlu taşıt üreticisi veya onun bağlantılı şirketi ile aynı üretici tarafından kurulan dağıtım veya yetkili servis ağı içerisinde yer alan üyeler arasında yapılan anlaşmalar;

    -bir motorlu taşıt üreticisi veya ana dağıtıcı firma ile alt dağıtıcılar arasında akdedilen anlaşmalar;

    -motorlu taşıt veya yedek parça üreticisi ile yetkili veya bağımsız bayi veya servis birlikleri arasında akdedilen anlaşmalar;

    -yedek parça sağlayıcısı ile bu parçaları kullanan yetkili veya bağımsız tamirciler arasında akdedilen anlaşmalar;

    Görüleceği üzere, 1400/2002 sayılı Tüzüğün uygulama alanı, eskisine oranla daha da genişletilmiştir. Buna göre söz konusu Tüzük, satış sonrası servis hizmeti vermeyen ithalatçı ve toptancı firmaları da kapsadığı gibi aynı zamanda araç satışı yapmayan tamirciler ve tamircilere yedek parça sağlayan sağlayıcıları da kapsamaktadır.

    Genel olarak Tüzük, rakip teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalara uygulanmamakla birlikte bazı koşulların varlığı halinde uygulanabilmektedir. Örneğin, son kullanıcılara da satış yapan bir motorlu taşıt üreticisi aynı anda ürettiği araçların dağıtımını yapmak üzere bir dağıtım ağı da ihdas edebilmektedir. Bu durumda sistem üyeleri ile üretici arasında yapılan anlaşmalar da Tüzük kapsamında değerlendirilecektir.

    Acente sözleşmelerinin Tüzük çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ise bir başka konudur. Acenta sözleşmelerine motorlu taşıt sektöründe sıkça rastlanmaktadır. AB Komisyonu esas olarak acente anlaşmalarını gerçek ve gerçek olmayan şeklinde bir ayrıma tabi tutmaktadır. Buna göre, nam ve hesabına hareket ettiği şirket adına girdiği işlemler neticesi olarak acentanın finansal veya ticari anlamda risk taşımadığı anlaşmalar AB Kurucu Anlaşmasının 81. maddesi kapsamında değerlendirilmeyecek olup, bu bağlamda Tüzük kapsamında da yer almayacaktır.

    1400/2002 sayılı Tüzüğün uygulama alanında yer alan anlaşmaların, 3. maddede yer alan genel koşulları karşılamaları ve doğrudan veya dolaylı olarak 4. maddede yer alan ağır kısıtlama hallerine sebebiyet vermemeleri gerekmektedir. Tüzüğün 5. maddesinde yer alan özel hükümleri karşılamayan hükümler ise sözleşmeyi geçersiz kılmamakta olup, ilgili hükümlerin sözleşmeden çıkarılmaları halinde muafiyet elde edilebilmektedir.

    II. 1400/2002 sayılı TÃœZÃœĞÃœN TÃœKETİCİLER, ARACILAR, DAĞITICILAR, YETKİLİ SERVİSLER ve BAĞIMSIZ TEŞEBBÃœSLER BAKIMINDAN GETİRDİĞİ YENİLİK ve UYGULAMALAR

    Avrupa Birliği mevzuatına 31 Temmuz 2002 tarihinde giren 1400/2002 sayılı Motorlu Taşıt Araçları Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyet Tüzüğü ile paralel olarak Türk Rekabet Hukuku mevzuatında da yakın bir tarihte yürürlük bulması beklenen Tebliğ, 1998/3 sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'ne oranla esaslı değişiklikler içermekte olup, içerdiği bazı hükümler nedeniyle üzerinde durulmayı gerektirmektedir. Söz konusu Tüzük, sadece üretici firma ve bayileri değil aynı zamanda sektör içinde faaliyet gösteren bağımsız tamirciler gibi diğer bir çok firmayı da içine aldığı gibi, tüketiciyi de doğrudan veya dolaylı şekilde etkileyebilecek niteliktedir.

    1.TÃœKETİCİLER

    A.Tüketicinin Seçim Şansı

    1400/2002 sayılı Tüzük incelendiğinde motorlu taşıtların satış, servis ve tamiri ve yedek parçalarının satışları açısından eskiye oranla rekabete daha fazla açık olan bir tutumla tüketiciye de ürün ve hizmetler arasında daha fazla seçim şansı verdiği görülmektedir.

    İlgili Tüzük esas olarak ürün ve hizmetler arasında fiyat harmonizasyonunu amaçlamış değilse de, içerdiği bir çok hükmün tüketiciler lehine olarak kullanılaraktan tek pazarın ayrı bölümlerinde oluşan farklı fiyat uygulamalarının sona erdirilmesi ve bunu teminen de tüketicilerin satın almak istedikleri ürün veya hizmetleri istedikleri coğrafi bölgeden elde edebilmelerine olanak tanımıştır. Bu hususla ilgili olarak, tüketicilerin aracı kullanmalarına yönelik getirilen sınırlamalar da yeni düzenleme bakımından muafiyet kapsamı dışında bırakılmıştır. Bundan başka, aktif satışların teşvik edilmesi, başka yerlerde satış mekanları açılabilmesi, internet yoluyla satış hususuna açıklık getirmesi noktalarında Tüzük, bayilere tek pazar sınırları içerisinde nerede bulunursa bulunsun tüketicilere satış yapabilme imkanı sunmaktadır.

    Yeni Tüzük aynı zamanda tüketicilerin araçlarını Avrupa Birliği sınırları icerisindeki herhangi bir yetkili tamirciye götürebilmeleri veya araçlarının tamir ve bakım hizmetlerini yetkili tamirciler dışında bağımsız tamircilerden de sağlayabilmelerini temin etmektedir.

    a.Satışlar

    Tüzük, tüketicilerin satın almak istedikleri motorlu araçları Avrupa Birliği içindeki bir başka üye ülkeden elde edebilme haklarını güçlendirmektedir. Bunu teminen hiçbir üretici, ithalatçı veya bölge dağıtıcısının, bayinin, kendisi ile doğrudan, aracı yoluyla veya internet üzerinden bağlantı kuran tüketiciye satış yapmasını engelleyememesi kuralı mevcuttur. Sağlayıcı tarafından doğrudan veya dolaylı olarak getirilecek böyle bir sınırlama rekabetin ağır şekilde kısıtlanması hallerinden birini oluşturacak ve bu da ilgili anlaşmaların muafiyet kapsamından çıkarılması sonucunu doğuracaktır. AB Komisyonu özellikle son yıllarda, yabancı uyruklu tüketicilere yapılan satışlara yönelik olarak getirilen sınırlamalarla ilgili bazı vakalarda para cezasına hükmetmiştir.

    Bayilerin başka üye ülkelerden gelen müşteri taleplerini kendi özgür iradeleri neticesinde karşılamamaları gibi bir durum söz konusu olabilir. Önemli olan bu durumun, sağlayıcının zorlaması neticesinde ortaya çıkmamasıdır. Başka üye ülkelerde bulunan müşterilerin verdikleri siparişler bakımından da durum aynıdır. Esas olarak bu siparişlerin lokal bölgede yapılan satışlara nazaran daha uzun bir teslimat süresinin bulunmaması da gerekmektedir. Eğer sağlayıcı tarafından bayi üzerine getirilen kural ve uygulamalar neticesinde söz konusu siparişler anlamsız şekilde uzatılıyor ise bu durum, ilgili müşterilerin bundan sonraki zamanlarda aynı satıcıya gitmemelerine yol açacak ve bu durum da rekabetin dolaylı şekilde sınırlanması sonucunu doğuracaktır.

    Sağlayıcıların, bayilerin başka üye ülkelerden olan tüketicilere veya kendileri adına hareket eden aracılarına, araca ilşkin uygunluk belgelerinin temin edilmesine ilişkin süreyi uzatmaları da satışlar üzerinde dolaylı olarak gerçekleştirilen bir sınırlama olarak gözükmektedir. Zira, araca ait uygunluk belgesinin ve gerekli her tür dökümanın sağlayıcı tarafından sistematik şekilde aracın tüketiciye veya aracısına teslim edilmesi ile birlikte verilmesi gerekmektedir.

    Satışların sınırlanmasına ilişkin olarak, seçici dağıtım sisteminde sistem dışına yapılacak satışlar önem taşımaktadır. Bilindiği üzere, seçici dağıtım sisteminin uygulandığı bölgelerde anlaşmaların konusunu oluşturan araçların sistem üyeleri dışındaki üçüncü kişilere ticari amaçlı yeniden satışı yasaklanabilmektedir. Buna karşılık, aracı satın alan tüketici bağımsız yeniden satıcı kimliği altında olmamak kaydıyla aracını istediği şahsa yeniden satmakta serbesttir. Bu bağlamda, sağlayıcıdan aldığı talimatlar uyarınca bir bayinin aracı sattığı şahsı ticari kazanç elde etmek dışında sair saiklerle yeniden satıştan mahrum etmesi veya aynı alıcıya aracın eskimesinden sonra satışını yasak etmesi türünden şartlar, satışlar üzerinde dolaylı şekilde yapılan sınırlamalara örnek oluşturacaktır.

    Sağlayıcılar genel olarak, bayilerini diğer ülkelerde mevcut olan spesifikasyonlara uygun araçlarla donatmakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün sağlayıcı tarafından yerine getirilmemesi rekabetin ciddi şekilde kısıtlanması ve tüketicinin "tek pazar"dan kaynaklanan haklarının ihlali anlamına gelmektedir. Bununla birlikte sağlayıcının, bayinin normalde ilgili modelin lokal özellikte olanını satmaması durumlarında bu parçaları tedarik yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, A markasını satmakta olan Hollandalı bir bayi, İngiliz müşterilere yönelik X modelin direksiyonu sağda dizayn edilmiş araçlarını; i) normalde Hollanda bayisinin X model araçların satışını yapmadığı veya ii) X model araçların genellikle direksiyonunun sağda olacak şekilde dizayn edilmediği haller hariç olmak üzere, sipariş edebilecektir.

    Modellerin farklı spesifikasyonlarına ilişkin durumlarda araçlara yönelik ek maddi yükümlerin getirilmesi tek başına bir rekabet ihlali olarak değerlendirilmemelidir. Bununla birlikte, fazladan getirilen maddi yük objektif olarak makul olmalı ve aracın üretim veya dağıtımı açısından reel ek maliyetinden fazla olmamalıdır. Buradaki makul olmanın ölçüsü her bir aracın modeline göre belirlenmelidir.

    Bazı durumlarda bayiler müşterilerine, sağlayıcının kendilerine belli modeller için iskonto yapmama zorunluluğu getirdiklerini bu sebeple indirim yapmayacaklarını beyan etmektedirler. Bilindiği üzere, bayiler sağlayıcılar tarafından kendilerine tavsiye edilen fiyatların altında satış yapabilmektedirler. Genel kural, üreticilerin satış fiyatını veya asgari fiyatı fikslememeleridir. Bu bağlamda sağlayıcının, bayinin yapacağı satışlara yönelik iskontolarını yasaklaması rekabetin ciddi şekilde sınırlanmasına neden olacak ve bu anlaşmalar da muafiyetten yararlanamayacaklardır.

    b.Satış Sonrası Hizmetler

    Tek pazar içerisinde satış sonrası hizmetlere yönelik olarak oluşabilecek sorunlardan bir tanesi, bir üye devletten alınan bir araca ait garanti kapsamı içinde veya dışında bulunan bir bakım onarım hizmetinin başka bir üye devlet ülkesinde yapılabilip yapılamayacağıdır. Ancak 1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca muafiyet alabilmenin koşulu, tüketicilerin satın aldıkları araçlarını, sağlayıcının kurduğu sistem içerisinde yer alan ve Avrupa Birliği içerisinde herhangi yerde bulunan yetkili tamirciye götürebilme hak ve yetkisine sahip olmalarıdır. Tüzük, sağlayıcılar ve yetkili tamirciler arasında yapılan, belli markayı taşıyan araçların tamiri, garanti kapsamındaki işlemlerinin yapılması, geri çağırma ve bağımsız servis gibi hizmetlerinin verilmesine ilişkin anlaşmalar için araç nereden satın alınmış olursa olsun koşullar gerçekleştirildiği ölçüde muafiyet sağlamaktadır. Buna göre, bir yetkili servisin, satışının kendi bulunduğu ülkede yapılmadığı bir araca yönelik tamir ve bakım hizmeti veremediği durumlarda sağlayıcı ile veya başka bir üye ülkede bulunan bir yetkili servis ile yardımlaşması icap etmektedir. Bu durumda tüketicinin de aracı satın aldığı üye ülkeden elde ettiği garanti belgesinin diğer üye ülkede tekrardan kaydını yaptırması gibi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Araca ilişkin garanti süresi, aracın yetkili satıcı tarafından tüketiciye teslimi tarihi itibariyle başlamaktadır. Sonuç olarak bir aracın garanti kapsamında yapılan işlemlerinin başka bir ülkede gerçekleştirilmesinin engellenmesi şeklinde üretici, ithalatçı, bayi veya tamirciler tarafından oluşturulan sınırlamalar rekabetin sınırlanması anlamına gelecektir.

    Garanti kapsamında bulunan bir sorunun aracın bulunduğu yerdeki yetkili servis tarafından giderilememesi halinde, aracın satın alındığı yerdeki yetkili tamirciye götürülmesine bir engel bulunmamaktadır. Bu durumda araç bir aracı vasıtası ile satın alınmış ise, bu aracı da, aracı alındığı yerdeki yetkili servise vermek üzere yetkilendirilebilir.

    Garantiye ilişkin olarak bir başka durum da şu şekilde gelişebilir; tüketicinin aracını satın aldığı bayinin servis hizmeti vermediğini, aracın garanti süresi müddetince arızalı şekilde çalıştığını ve bayinin sattığı araçların tamir ve bakım hizmetini gördürmek amacıyla çalıştığı bağımsız servislerin de bu arızayı gidermede yetersiz kaldıklarını düşÃ¼nelim. Bu durumda tüketici, tıpkı diğer tüketim maddelerinde olduğu gibi aracı satın aldığı yere götürebilir. Bu durumda normal koşullarda aracı satan bayi aracın tamiri için gerekeni yapacak veya bu mümkün değil ise aracı yenisi ile değiştirmek durumunda kalacaktır. Ancak bunların gerçekleşmesi büyük ölçüde satış sözleşmesinin bu yönde hükümler içermesine veya ulusal sözleşmeler hukuku mevzuatının buna müsait olması koşullarına bağlıdır.

    Ãœretici tarafından verilen garanti süresi boyunca araçtan kaynaklanan bir arızanın araç sahibi tarafından bağımsız bir tamirciye gördürülmesi durumunda, tamir neticesinde araç zarara uğramış ise bu durumda araç bir daha üreticinin sağladığı garantiden yararlandırılmayabilir. Ancak garanti süresi boyunca araç için sadece yetkili tamircilerden oluşan şebeke tarafından tamir ve bakım hizmeti verileceği şeklindeki genel bir yükümlülük çoğu zaman, bağımsız tamircilerin diğerleri ile rekabet etmesini zorlaştıracağından Tüzüğe de aykırı addedilecektir. Sonuç olarak böyle bir yükümlülük getirilememekle birlikte, aracın bağımsız tamirci tarafından verilen bakım onarım hizmetine bağlı olarak zarara uğraması halinde bu tamir garanti kapsamında kabul edilmeyebilecektir.

    2.ARACILAR

    Aracı veya satın alma acentesi, bir dağıtım ağının üyesi olmaksızın tüketici nam ve hesabına motorlu taşıt satın alan gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanabilir. Bu noktada aracıların, bir aracın tekrardan satışını yapmak üzere satın alan ve belirli bir tüketicinin hesabına hareket etmeyen bağımsız satıcılardan ve aynı zamanda bir veya birden fazla bayiye müşteri bulmakla görevli satış acentelerinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Sağlayıcılar bayilerine sadece, kendilerine gelen aracıları, ilgili aracı satın alma veya teslim alma hususunda tüketiciden aldıkları yetkiye sahip olduklarını gösterir yazılı veya elektronik imzayı haiz yetki belgesi isteme şeklinde bir zorunluluk getirebilirler. Bu sebeple, 1400/2002 sayılı Tebliğ uyarınca aracılar hususunda anlaşmalara konulan tek sınırlama, bağımsız tüketicilerden alınan geçerli yetki belgesi temini olmaktadır. Söz konusu yetki belgesi tüketicinin adı, adresi, geçerli tarih ve imzayı içermelidir. Bunun dışında yetki belgesinin spesifik olarak tek bir model için mi yoksa genel olarak birden fazla model veya marka için mi olacağı tamamen tüketicinin tekelinde olan bir husustur.

    Bazı durumlarda ise bayilere, aracılara adlarına hareket ettikleri tüketicilerin kimlik veya benzeri belgelerini tedarik yükümlülüğü getirilmesi mümkündür. Seçici dağıtım sisteminde bayilerin yeni araçları bağımsız yeniden satıcılara satmaması prensibi düşÃ¼nüldüğünde böyle bir şartın konulması mümkün görülmektedir. Aracın yeni olup olmaması ise tamamen ticari kullanımına bağlı olarak karar verilmesi gereken bir husustur. Satıcı açısından bir aracın yeni olmaması tüketici adına tescili ve trafikte kullanımı koşullarına bağlanabilir.

    3. YENİ MOTORLU TAŞIT YETKİLİ DAĞITICILARI

    Bayiler yeni motorlu taşıtlara ilişkin olarak Ortak Pazarın gelişimi açısından son derece önemli bir rol oynamaktadırlar. Güçlü ve bağımsız bayilerin hakim olduğu bir sektörün tüketicilern yararına olarak rekabeti arttırıcı ve yaratıcı bir etkisinin olacağı şÃ¼phe götürmeyen bir gerçektir. 1400/2002 sayılı Tüzük, üretici veya ithalatçıların yeni motorlu taşıtların dağıtımı veya bakım ve onarım hizmetlerine ilişkin olarak bayilere yönelik getirebilecek sınırlamaların çerçevesini daraltmıştır. Bu bağlamda eski düzenleme ile karşılaştırıldığında 1400/2002 sayılı Tüzük aşağıdaki prensiplerle birlikte uygulama alanına sahip olabilecektir. Bu kurallar şu şekilde sıralanabilir;

    -Motorlu taşıt üreticileri veya ithalatçılar, bayilerine bakım onarım hizmeti verme veya yedek parça dağıtımı yapmaları şeklinde bir yükümlülük getirememektedirler. Bayiler, bakım onarım hizmetleri hususunda aynı markaya ilişkin şebekeye dahil yetkili tamirciler ile sözleşme akdetme konusunda tamamen serbesttirler.

    -Bayiler başka markaların da dağıtım ve servis hizmetlerini yürütebilirler.

    -Tüzük üretici ve ithalatçıların, bayilerine tedarik edilecek araç sayısını, AB içindeki belli tüketicilere satış yapma imkanını sınırladığı ölçüde sınırlayabilme olanağını ortadan kaldırmaktadır.

    -Seçici dağıtım sisteminin uygulandığı bölgelerde bayiler tüketicilere aktif veya pasif olarak satış yapmakta serbesttirler. Hatta, yeni Tüzük uyarınca, 1 Ekim 2005 tarihinden itibaren seçici dağıtım sisteminin uygulandığı durumlarda bayiler yeni yolcu araçları ve hafif ticari araçlara özgü olmak üzere istedikleri yerde başka satış veya teslimat mağazaları açabilme imkanına sahip olabileceklerdir.

    Münhasır sistemin hakim olduğu durumlarda ise bayilerin, kendilerine tahsis edilen bölge içine ve münhasır sistemin uygulanmadığı bölgelere aktif olarak satış yapabilmeleri serbest olduğu gibi aynı zamanda, münhasır sistemin uygulandığı bölge içine de pasif şekilde satış yapabilme imkanları mevcuttur.

    A. Yeni Taşıtların Bayiler Tarafından Satışı

    1400/2002 sayılı Tüzük, bayilerin nerede olduklarına bakılmaksızın tüm tüketicilerin yeni motorlu taşıt aracı tedarik edebilmeleri imkanına sahip olabilmesini amaçlamaktadır. Yeni düzenleme uyarınca, selektif veya münhasır olsun her tür dağıtım sisteminin, her grup tüketicinin yeni araçlara istediği bayiden sahip olabilme imkanını haiz olduğu şekilde organize edilmesini gerektirmektedir.

    Selektif dağıtım sisteminin uygulandığı hallerde , bayilerin Avrupa Birliği içerisindeki her son kullanıcıya aktif şekilde satış yapabilme imkanları mevcuttur. Bununla birlikte, selektif sistemde sağlayıcıların, bayilerin selektif sistemin uygulandığı bölgelerdeki bağımsız yeniden satıcılara satış yapmasını kısıtlama yetkileri bulunmaktadır. Bu durumda sağlayıcı Avrupa Birliği içerisindeki belli bölgelerde münhasır sistemi uygulamakta ise, seçici sistemde yer alan bayilerin de bu bölgelerde yer alan son kullanıcılara ve yetkisiz dağıtıcılara pasif olarak satış yapabilmeleri mümkün olmaktadır.

    Bir sağlayıcı münhasır dağıtım sistemi kurmuş ise, sistem içindeki bayilerin kendilerine tahsis edilen bölge içine veya münhasır müşteri gruplarına aktif şekilde satış yapabilme yetkileri bulunmaktadır. Münhasır sistemin uygulandığı diğer bölgelerdeki son kullanıcı veya yeniden satıcılara ise pasif şekilde satış yapabilmeleri imkanı bulunmaktadır. Sağlayıcının Avrupa Birliği içerisindeki başka bölgelerde seçici dağıtım sistemi uygulaması halinde ise, münhasır sistem üyesi bayilerin seçici dağıtımın uygulandığı bölgelerdeki son kullanıcı ve yetkisiz dağıtıcılara aktif olarak satış yapabilmesi mümkündür.

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, yeni motorlu taşıtların satışına ilişkin dikey anlaşmaların, bayilerin kendilerinden satın almak isteyen bütün tüketici taleplerini kaşılayabilecekleri şekilde organize edilmesi gerekmektedir. Bayilere getirilen bu imkan sadece lokal müşteriler açısından değil Birlik sınırları içerisinde yer alan tüm tüketiciler açısından geçerlidir. Bayiye uzak mesafede bulunan tüketiciler açısından fiyatlandırma ve araç teslim süreleri imkanı bakımından ayrımcı nitelikte uygulamalara yer verilmemelidir. Bu sebeple bayilerin de fiyat ve teslimat konularında ayrımcı uygulamalara meydan vermeyecek prensipler oluşturmaları gerekmektedir.

    Tebliğ esas olarak üreticilere tüm Birlik için teslimat sürelerinin aynı olması gerektiği şeklinde bir yükümlülük getirmemektedir. Ancak bayilerin araçları sağlama koşulları yönünden lokal ve yerel müşteriler ile diğer üye ülkelerden gelen müşteriler arasında ayrım yapmaması esas olup sağlayıcıların da bunu gerçekleştirebilecek tarzda bir sistem oluşturmaları gerekmektedir.

    Sağlayıcılar bazı hallere bağlı olarak, bayilerine tedarik etmek durumunda oldukları araçları sınırlandırmak zorunda kalabilirler. Bu hallere örnek olarak grev durumu veya toplam ürün talebinin arz edilen toplam ürün miktarını aştığı gibi durumlar verilebilir. Bu tür durumlarda sağlayıcıların lokal tüketicilere satış yapan bayiler ile diğer üye ülkelerde bulunan tüketicilere satış yapan bayilere sağlayacakları araç miktarı arasında ayrım yapmaksızın eşit miktarda araç sağlamaları gerekmektedir. Örneğin, A bayisinin kurulu olduğu X bölgesinde her ay ortalama 50 araç sattığını, B bayisinin de kurulu bulunduğu Y bölgesinde her ay ortalama 25 araç ile birlikte başka üye ülkelerden gelen müşterilere de 25 araç sattığını düşÃ¼nelim. İlgili markanın üretiminden kaynaklanan bir sorun nedeniyle herhangi bir ay araç tedarikinde bir azalma yaşanması halinde sağlayıcının eşit miktarda örneğin 30 adet A'ya ve 30 adet de B'ye araç tedarik etmesi gerekmektedir.

    Lokal bölgede bulunanlar ile başka üye devletlerde bulunan müşterilere yapılacak satışlara ilişkin mal tedariki açısından yukarıda açıklanmaya çalışılan prensip yani ayrımcı olmama kuralı, sağlayıcının seçmiş olduğu dağıtım sisteminin ne olduğu dikkate alınmaksızın uygulama alanı bulmaktadır. Münhasır dağıtım sisteminin uygulandığı bölgelerde dahi başka bölgelerden gelen talepleri karşılamak konusunda özgür olan bayiye sağlayıcı tarafından getirilecek herhangi bir kısıtlama veya tedarik sıkıntısı yaratacak herhangi bir uygulama veya bölge içine yapılan satışlarda verilecek bonus sistemi gibi dolaylı yoldan gerçekleştirilen sınırlamalar rekabete aykırılık teşkil edecektir.

    1400/2002 sayılı Tüzük, sağlayıcılara bayileri ile belli bir bölge içerisinde satış hedefi tespitine imkan vermektedir. Ancak, kararlaştırılan bu satış hedeflerinin hiçbir şekilde bayiye yapılacak teslimatlara ilişkin niceliksel sınırlamalara neden olmaması veya verilecek primlerin ilgili bölgede yapılacak satış miktarı ile oranlanmaması gerekmektedir. Bu halde konulan satış hedefi hesaplanıken, örneğin münhasır sistemde sadece aktif satışlar değil aynı zamanda pasif satışlar da hesaba katılmalıdır.

    Bayiler tarafından yapılacak satışlara ilişkin olarak bir başka önemli konu da bayilerin internet üzerinde reklam faaliyetlerinde bulunmaları ve internet üzerinden satış yapabilmeleri faaliyetleridir. Buna ilişkin olarak öncelikle belirtilmesi gereken husus, bayiler için web sitelerinin bir pasif satış aynı zamanda reklam aracı olduğu ve bu şekilde yürütülecek satış faaliyetlerinin 1400/2002 sayılı Tebliğ ile çelişmeyeceğidir. Bayi aynı zamanda, internet üzerinden faaliyet gösteren yönlendirici siteler ile anlaşmalara girme konusunda da serbesttir. Bilindiği üzere bu siteler tüketiciler ile satışÃ§ıları sanal ortamda karşı karşıya getirmekte ve yapılan satışlar üzerinden komisyon almaktadırlar. Bayinin bu tür internet siteleri ile anlaşma yapıp yapmamasına sağlayıcı kural olarak müdahale edememektedir. Buna karşılık sağlayıcı bayiden belli kalitatif kriterleri sağlaması açısından kendi markalarının promosyonu amacıyla internet kullanmasını isteyebilir. Bundan başka sağlayıcı bayinin bir çok markanın üye olduğu yönlendirici sitelere üye olmasını talep edebilir. Zira, alışveriş için bu tür siteleri ziyaret eden müşteriler çoğu kez bu sitelere üye olan markaların bayilerinden alışveriş yapmayı tercih etmektedirler.

    Internet kullanımı ile ilgili olarak bir başka konu ise elektronik posta (e-mail) veya kişilere özel mektuplar yoluyla son kullanıcılara yönelik satış veya servis faaliyetlerinde bulunma hususudur. Bu türde bir yöntem, aktif satış anlamına gelmektedir. 1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, seçici dağıtım sisteminin uygulandığı hallerde bu tür metodların kullanımına sağlayıcı tarafından herhangi bir sınırlama getirilememektedir. Münhasır dağıtım sisteminin uygulandığı hallerde ise, bayilerin kendilerine tedarik edilen bölge içerisinde bulunan müşterilerle aktif olarak kontakt kurmaları kısıtlanamadığı gibi diğer münhasır satıcıların bulunduğu bölgelerden gelen talepleri karşılamaları da engellenememektedir. Örneğin, münhasır dağıtımın uygulandığı bölgelerde, sağlayıcı bayinin münhasıran başka bayilere tahsis edilmiş bölgelere e-mail veya kişilere özel mektuplar yoluyla satış yapmasının yasaklayabilmektedir. Buna karşılık aynı bayiler, münhasır sistemin uygulanmadığı örneğin seçici dağıtımın uygulandığı bölgelerde aynı yöntemlerle satış faaliyetinde bulunabilmektedirler.

    B. Yeni Motorlu Taşıt Araçlarının Leasing Şirketlerine Satılması

    Bayi bir leasing şirketi aracılığıyla leasing hizmeti verebileceği gibi aynı zamanda bir leasing şirketinin acentesi konumunda da bulunabilir. Leasing şirketleri de kural olarak son kullanıcı niteliğinde olduğundan bayiler tarafından bu şirketlere yapılacak satışlar Tebliğ ile herhangi bir aykırılık oluşturmamaktadır. Ancak, seçici dağıtım sistemi uygulamakta olan bir sağlayıcının, satın aldıkları araçları henüz yeni iken satmaları hususunda makul risk ihtiva eden leasing şirketlerine yapılacak satışlar konusunda bayiye sınırlama getirebilmesi mümkündür. Gerçekten de, kiralanan aracın mülkiyetinin geçirilmesi veya sözleşmenin bitiş tarihinde veya sözleşmenin uygulamada olduğu süre içerisinde herhangi tarihte kiracıya satın alma obsiyonunun tanınması durumunda aynı zamanda araç yeni ise, leasing şirketinin bağımsız yeniden satıcıdan herhangi bir farkı kalmamaktadır. Bu tehlikeye karşı seçici dağıtım sistemine sahip bir sağlayıcı da gerekli her tür tedbiri almakta özgürdür. Bu bağlamda sağlayıcı, motorlu araçların henüz yeni iken satışını yapma olasılığı olan leasing şirketlerine karşı, bayisinden bu şirketlerden yeniden satış yapmama taahhüdünü içeren bir deklarasyon almasını isteyebilecektir. Buna karşılık sağlayıcı bayiden leasing şirketine yaptığı her araca ait leasing anlaşmasının bir örneğinin kendisine verilmesini istemek gibi bir talepte bulunamamaktadır. Zira bu durum, satışların dolaylı şekilde sınırlanması anlamına gelecektir. Leasing şirketi henüz kiracısı bulunmaksızın da bayiden araç satın alabilecektir. Böyle bir durumda kural olarak bayinin talebi reddetmesi de söz konusu değildir. Sağlayıcı tarafından, bayinin leasing şirketine her satış yaptığı anda kiracısının ismini de istemesi şeklinde getirilecek bir yükümlülük satışlar üzerinde dolaylı olarak sınırlama ve rekabetin ağır ihlali şeklinde değerlendirilebilecektir.

    C. Farklı Marka Araçların Satışı (Çok Markalılık)

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, dağıtım anlaşmalarının grup muafiyetinden yararlanmasını isteyen bir sağlayıcının, bayilerinin rakip sağlayıcılara ait markaların satışına da izin vermesi gerekmektedir. Bu konuya ilişkin olarak sağlayıcı tarafından getirilebilecek tek sınırlama ise, diğer sağlayıcılara ait modellerin aynı showroom'un ayrı bölümlerinde teşhirini zorunlu tutma halidir. Bundan başka, eğer bayi markaya özel satış personeli istihdam etmek ister ve sağlayıcı da buna ait masrafları karşılar ise, bu durum dahi Tebliğ uyarınca makul görülecektir.

    Çok markalılık durumlarında da tek marka satıcılığında olduğu gibi sağlayıcı tarafından, showroom dekorasyonu ve satış personelinin eğitimi gibi her tür kalitatif kriter getirilebilmektedir. Ancak, bayinin showroom'u tüm markaların sergilenmesi veya gerekli olan tüm dekorasyonun yapılabilmesi için yeteri kadar büyük değilse, bu durumda sağlayıcı sözleşmelerde yer alan bu kriterleri, bayinin tüm markaların sergilenmesi için gerekli koşulları sağlayabilmesi amacıyla makul şekilde yumuşatmalıdır. Sağlayıcı ile bayi arasında bu yönde ortaya çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlık Tebliğ uyarınca bağımsız uzman, hakem veya ulusal mahkemelere götürülebilecektir.

    Bayinin tek marka satması durumunda daha fazla prime hak kazanacağı şeklinde bir durum da dolaylı yoldan rekabet etmeme yasağına yol açmaktadır. Bu sebeple verilecek primlerin tek marka veya birden fazla marka sattığına bakılmaksızın tüm bayilere eşit olarak verilmesi gerekmektedir.

    Bilindiği üzere 1400/2002 sayılı Tüzük, sağlayıcılara kendilerine ait araçların aynı showroom'un ayrı bölümlerinde sergilenmesini isteme hakkını vermektedir. Ancak bu talebin uygulanabilirliği makul olma derecesine bağlıdır. Örneğin, diğer markalar ile kendi markasının sergilendiği bölüm arasına duvar veya perde benzeri bir ayraç yapılması gibi diğer araçların sergilenmesini zorlaştırıcı her tür talep, Tüzük tarafından sunulan muafiyetten yararlanılamamasına neden olacaktır.

    Sağlayıcı, diğer markaların satışını sınırlamadığı sürece kendi markasının promosyonunu sağlayan her tür dekorasyonu bayisinden isteyebilecektir. Örneğin kendi araçlarının sergilendiği bölümde lüks bir halının bulunmasını isteyebilecektir. Aynı zamanda sağlayıcı araçlarının yüksek kaliteyi haiz bir binada sergilenmesini de isteyebilir. Ancak, bu durumda bayinin başka markalar satmak istemesi halinde bu markalar için binalara ayrı giriş yerlerini kullandırması şeklinde getirilecek bir yükümlülük Tüzüğe aykırılık oluşturacaktır.

    D.Tali Satış Mağazaları Açma Hakkı (Mekan Klozunun Yasaklanması)

    1400/ 2002 sayılı Tüzük uyarınca 1 Ekim 2005 tarihinden itibaren, seçici dağıtım sistemi içindeki hafif ticari araç veya otomobil dağıtıcılarının, seçici dağıtımın uygulandığı başka bölgelerde satış veya teslimat yerleri açmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı her yükümlülük rekabete aykırı addedilecektir. Bu düzenleme esas olarak dağıtıcılara ilk mağazalarından daha uzakta bulunan fakat belli oranda müşteri potansiyeline sahip bölgelerde fiziksel varlık gösterme imkanı sağlayacaktır. Bu özgürlük öncelikle tüketicinin yararına olarak marka içi rekabetin güçlenmesine ve sonrasında da bayilerin işlerini genişletmelerine ve sağlayıcılarından daha bağımsız şekilde hareket etmelerine olanak sağlayacaktır.

    Yukarıda yer alan düzenlemenin kapsamına hafif ticari araç ve otomobil dışındaki araçlar girmemektedir. Örneğin otobüsler ve ağır araçlar için başka bölgelerde satış mağazası açılması mümkün değildir. Aynı şekilde Tüzük, sağlayıcılara münhasır dağıtım sisteminde bulunan dağıtıcıların başka yerlerde satış veya teslimat yerleri açabilmesine sınır koyabilmesi imkanını getirmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, münhasır sistem içerisinde faaliyet gösteren dağıtıcıların başka bölgelerde bulunanlar da dahil yetkilendirilmemiş yeniden satıcılara satış yapma yetkilerinin bulunması, diğer pazarlar arasındaki arbitrajı arttıracağı gibi aynı zamanda dağıtıcıların tali iş fırsatlarını yakalamalarını da sağlayacaktır.

    1 Ekim 2005 tarihinden itibaren yürürlük kazanacak uygulama kapsamında dağıtıcının seçici sistemin uygulandığı başka bölgelerde kurabileceği ikincil mekanlar "satış mağazaları" ve "teslimat mağazaları" dır. Bunlardan satış mağazası, araç satışı için gerekli showroom ve alt yapıdan oluşmaktadır. Örneğin, araçların teşhiri için gerekli showroom, ofis, satış personeli ve sergilenecek araçlar gibi. Satılan araçların teslimatını aynı satış ofisinden veya başka bir teslimat noktasından gerçekleştirip gerçekleştirmemek bayinin insiyatifinde olan bir konudur. Teslimat noktası ise, satılan araçların son kullanıcıya teslim edildiği mekanlar olarak bilinmektedir. Bunun içine, gerekli ofis alanı, araçların teslimata hazırlandığı mekan ve teslimatı gerçekleştirmek üzere istihdam edilen personel girmektedir. Satış ve teslimat noktalarının birbirine bağlanması imkanı, sağlayıcı tarafından konulan aynı kalitatif kriterleri sağlamak koşulu ile dağıtıcıya verilmelidir. Seçici dağıtımın uygulandığı sistemlerde kural olarak dağıtıcının, seçici sistem uygulayan diğer bölgelerde de aktif satış yapabilmesi yasaklanamadığından, dağıtıcının teslimat noktasında da araç satışı için doğrudan veya dolaylı reklam yapması veya broşÃ¼r dağıtmasına sağlayıcı tarafından herhangi bir sınırlama getirilemeyecektir.

    Tali olarak oluşturulacak satış noktalarının taşıması gereken standartların ne olacağı konusu da önem arzetmektedir. Burada kural, açılması planlanan tali mağazanın açılacağı bölge içindeki mağazaların sahip olduğu standartlarla aynı nitelikleri taşımasıdır. Örneğin, nispeten sapa bir bölgede faaliyet gösteren bir dağıtıcının ana caddede bir mağaza açmak istemesi halinde, sağlayıcı dağıtıcıdan bu cadde üzerinde yer alan diğer bayiler ile aynı standartta niteliklere sahip olmasını talep edebilecektir. Aynı şekilde, dağıtıcının satış mağazası dışında teslimat noktası açmaya karar vermesi halinde de buranın, açılacağı bölgede veya benzer bölgelerde yer alan diğer teslimat noktası mekanları ile aynı standartlara sahip olması gerekmektedir.

    Tali olarak açılacak satış veya teslimat noktalarına ilişkin başka bazı olasılıklar da akla gelebilir. Bunlardan biri, bayinin sağlayıcı tarafından yetkilendirilmesi neticesi olarak açtığı sözleşmeye esas olan satış mağazasını kapatıp başka bir yerde tali satış mağazası açmak istemesi halidir. Bu durumda bayinin esas olarak sağlayıcının olurunu alması gerekmektedir. Ancak bu durumda alınacak onay, tali mağaza açılmak istenmesi hususuna ilişkin değil ilk sözleşme ile satış yapmaya yetkili kılındığı ilk satış mağazasını kapatmaya ilişkin olacaktır. Dağıtıcının tali satış mağazası açmak için sağlayıcıdan onay alıp almaması gerektiği de başka bir olasılıktır. 1400/2002 sayılı Tüzük ile sağlanan muafiyetten yararlanabilmek için esas olarak, seçici dağıtım sistemini uygulayan bir sağlayıcının dağıtıcılarının başka bölgelerde de satış mağazaları açmasını yasaklamaması veya sınırlamaması gerekmektedir. Bu bağlamda dağıtıcının, sağlayıcıdan izin almaksızın başka yerlerde mağaza açmasına herhangi bir engel bulunmadığı gibi açılacak yeni mağaza için sağlayıcı ile yeni bir anlaşmaya girmesi de gerekmemektedir. Sadece, dağıtıcının sağlayıcı tarafından aynı coğrafi bölgede yer alan satış mağazaları için öngördüğü kriterleri sağlaması gerekmektedir.

    Dağıtıcı oluşturduğu tali satış mağazasına da ilk mağazada olduğu gibi doğrudan sağlayıcıdan veya sistem içinde yer alan diğer yetkili satıcılardan ürün tedarik edebilecektir. Bu noktada sağlayıcı, tali satış mağazalarına da esas satış mağazaları ile aynı şekilde araç tedarik etme yükümlülüğündedir. Sağlayıcı tarafından bu noktaya getirilecek herhangi bir arz sınırlaması, dağıtıcının tali satış mağazası oluşturma hakkının sınırlandırıldığı şeklinde yorumlanacaktır.

    E. Araçların Bayiye Tedarik Edilmesi

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, seçici dağıtım sistemi içinde yer alan yetkili dağıtıcıların aynı sistem içinde yer alan diğer yetkili satıcılardan araç tedarik etmesini yasaklayan her kural ağır rekabet kısıtlaması anlamına gelmektedir.

    F. Akdi Uyuşmazlıklar

    1400/2002 sayılı Tüzük, dağıtım anlaşmasına taraf teşebbüsler arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları en kısa yoldan çözümlemek amacıyla yeni bir sistem getirmektedir. Buna göre, dağıtım anlaşmalarının grup muafiyetinden yararlanabilmesi için taraflara anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkacak anlaşmazlıkları, bağımsız bir uzmana ya da hakeme götürme hakkını tanıması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir hüküm, tarafların mahkemeye başvurma haklarına bir engel oluşturmamaktadır. Taraflar arasında ortaya çıkabilecek bu türden uyuşmazlıklara örnek olarak Tüzük'de bazı haller sayılmıştır. Bunlar; mal ve hizmet sağlama yükümlülükleri; satış hedeflerinin konulması ya da bu hedeflere ulaşılması; stok taşıma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği; teşhir aracı sağlama ve kullanma yükümlülüğü; değişik markaların satışı ile ilgili sağlayıcının öne sürdüğü koşullar; yetki verilmemiş bir tesis yerinden faaliyet göstermesinin engellenmesinin, otomobil veya hafif ticari araç dışındaki motorlu taşıt aracı dağıtıcısının işini büyütmesini sınırlandırıp sınırlandırmayacağı; anlaşmanın fesih bildiriminde gösterilen gerekçelerin anlaşmanın feshini haklı gösterip göstermeyeceği halleridir.

    Anlaşma taraflarınca ilgili işte bilgili ve deneyimli olduğu konusunda mutabık kalınan her şahıs bağımsız uzman veya hakem olarak atanabilecektir. Taraflar bu şahısların birden fazla olmasını da kararlaştırabilirler. Ancak taraflar tek başlarına kimin atanacağına veya kaç kişi atanacağına karar verme hak ve yetkisini haiz değildirler. Bağımsız uzman veya hakemin belirlenmesi hususunda taraflar aralarında bir mutabakata varamazlar ise, normal hakem atama prosedürleri çerçevesinde mahkeme başkanı veya ticaret odası başkanı tarafından atama gibi çözümler üretilebilecektir. Bu nedenle dağıtım anlaşmaları hazırlanırken taraflara, bağımsız uzman veya hakemlerin atanma prosedürlerine ilişkin hükme yer vermeleri tavsiye edilmektedir.

    G.Dağıtıcının Bakım Onarım Hizmetlerini Verip Vermemeye İlişkin Seçim Yapabilme Yetkisi

    1400/2002 sayılı Tüzük, sağlayıcıların bayilerine bakım onarım hizmeti vermeleri konusunda yükümlülük getirmelerini yasaklamaktadır. Yani yeni düzenleme uyarınca bayiler satış haricinde bakım onarım hizmeti verip vermeme konusunda tamamen serbesttirler. Bu şekilde, sadece araç satışı konusunda uzmanlaşmak isteyen bayilere bu imkan verilmektedir. Zira Tüzük uyarınca bayiler için rekabet etmeme yükümlülüğü de öngörülemediğinden bir çok markanın satışını yapan bayilere sadece satış işi ile iştigal edebilme fırsatı verilmektedir.

    Sağlayıcının, bakım onarım hizmeti vermeyen bir bayiden, aynı sistem içerisinde yer alan yetkili servislerden biriyle anlaşma yapmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Ancak sağlayıcı, dağıtıcının bir satış anlaşmasının tamamlanmasından önce son kullanıcılara söz konusu yetkili servis veya yetkili servislerin adını ve adreslerini bildirmesini, aynı zamanda söz konusu yetkili servislerden herhangi birisi satış mağazasıyla aynı semtte değil ise ne kadar uzaklıkta olduğunu son kullanıcılara bildirmesini zorunlu kılabilir. Ancak böyle bir yükümlülük de, bakım onarım atölyeleri satış mağazası ile aynı yerde olmayan dağıtıcılara benzer koşulların uygulanması şartı ile getirilebilir.

    Alt anlaşmalarla yetkili servis sadece normal bakım onarım hizmetleri değil aynı zamanda garanti kapsamındaki servis, geri çağırma ve bağımsız hizmet gibi tüm servis hizmetlerini verecektir.

    Bir markaya ait araç satışında bulunup aynı zamanda yetkili servis hizmetleri vermeyen bir bayinin aynı markaya ait servis hizmetlerini bağımsız olarak (bağımsız yetkili servis) vermesi mümkündür. Bu durumda bayi, yetkili servisin yararlandığı bazı hak ve imkanlardan yararlanamayacaktır. Garanti kapsamında verdiği hizmetlerin karşılığını sağlayıcıdan alamayacağı için bu durumda bayinin garanti kapsamında sunulan bakım ve onarım hizmetlerini gördürmek üzere aynı sistem içerisinde yer alan diğer yetkili servislerle alt anlaşmalara girmesi icap etmektedir.

    H. Dağıtıcı ve Yetkili Servisin Hak ve Yükümlülüklerini Devir Hakkı

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmalarda, dikey anlaşmadan doğan hakların ve yükümlülüklerin, dağıtım sisteminde bulunan ve dağıtıcı veya yetkili servis tarafından seçilen başka bir dağıtıcıya veya yetkili servise aktarılmasına sağlayıcının rıza göstermesi gerekmektedir. Bu hakkın herhangi bir şekilde kısıtlanması halinde ilgili anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanabilmesi imkanı bulunmamaktadır. Anlaşmadan doğan hak ve yükümlülüklerin aktarılacağı yetkili satıcıya fesih bildiriminde bulunulmuş olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır, meğer ki söz konusu yetkili satıcı sağlayıcı tarafından öngörülen tüm kalitatif kriterleri yerine getirmiş olsun. Aynı şekilde kendisine karşı fesih bilidiriminde bulunulmuş bir bayinin de sözleşmeden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini aynı sistem içerisinde yer alan bir başka yetkili satıcıya devretmesine herhangi bir kısıtlama getirilememektedir. Ancak bu durumda fesih bildiriminde öngörülen mehilin dolması ile birlikte anlaşma feshedilmiş sayılacağından sürenin dolması ile birlikte devir yapılan yeni bayinin de anlaşması sona ermiş olacaktır.

    Yetkili satıcının sağlayıcı ile girdiği dağıtım sözleşmesinden kaynaklanan hak ve yetkilerinin aynı sistem içinde yer alan yetkili servislere devri ise mümkün değildir. Zira bu hak ancak aynı türden devirler açısından geçerli olmaktadır.

    İ. Dağıtım Sözleşmesinin Sona Ermesi

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, motorlu taşıt dağıtım ve servis anlaşmaları belirli bir zamanla sınırlı olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli de olabilmektedirler. Eğer anlaşma belirli bir süreye bağlanacaksa Tüzük uyarınca bu süre 5 yıldan az olamamaktadır.

    Belirli bir süre için yapılmış bir anlaşmayı feshetmek isteyen taraf bu talebini 6 ay önceden karşı tarafa bildirmek zorundadır. Buna karşılık taraflar arasındaki anlaşma belirsiz süreli ise, anlaşmayı feshetmek isteyen tarafın en az 2 yıl önceden bu niyetini karşı tarafa bildirmesi gerekecektir. Ancak bu süre, sağlayıcının anlaşmaya son vermesi durumunda kanundan veya anlaşmadan dolayı uygun bir tazminat ödemek zorunda olduğu veya dağıtım sisteminin önemli bir kısmını ya da tamamını yeniden düzenlemesinin zorunlu olması nedeniyle sağlayıcının anlaşmayı sona erdirmesi hallerinde 1 yıla kadar indirilebilmektedir.

    Yeniden yapılanma, pazarda aktif olan rakiplerin tutumları veya diğer ekonomik gelişmelerden kaynaklanabilir. Bu noktada yeniden yapılanma şeklinde verilecek kararın sağlayıcı tarafından motive edilmesinin veya dışarıdan gelen etkilerle meydana gelmesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Gerçekten de yeniden yapılanma kararına yol açacak dinamiklerin tek tek liste şeklinde sıralanması mümkün değildir.

    Yeniden yapılanmanın gerekli olup olmadığı objektif kriterlere göre değerlendirilmesi gereken bir husus olup herhangi bir anlaşmazlık durumunda esas olarak sağlayıcının yeniden yapılanmayı gerekli görmüş olması sorunun çözümü için yeterli olmamaktadır. Bu tür durumlarda uyuşmazlığın çözümü noktasında yeniden yapılanmanın gerekliliği konusunda karar mercii hakim veya hakem olmaktadır.

    Dağıtım sözleşmelerinin önceden bildirime gerek olmaksızın feshedilip feshedilemeyeceği esas olarak hukuki nitelikli bir sorundur. Sözleşmeler hukuku prensipleri gözönüne alındığında, anlaşma taraflarından birinin anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde diğer tarafın bildirim yükümlülüğüne uymaksızın sözleşmeyi derhal fesih hak ve yetkisi bulunmaktadır. Sözleşmeyi vaktinden önce feshetmenin haklı gerekçelere dayanıp dayanmadığı ise anlaşmazlık durumunda bağımsız uzman veya hakem veya ulusal mahkemelere başvuru ile çözülebilecektir.

    1400/2002 sayılı Tüzük tarafından bahşedilen grup muafiyetinden yararlanmak için, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmada sağlayıcının, bu bildirimini feshin detaylı, objektif ve şeffaf gerekçelerini içerecek biçimde yazılı olarak yapması gerektiği gibi aynı zamanda bu yükümlülüğün anlaşmada da yer alması gerekmektedir. Bu hükmün getirilmesindeki temel neden, sağlayıcının karşı tarafın Tebliğ uyarınca sınırlanamayacak davranışlarda bulunması nedeniyle anlaşmayı feshetmek istemesi durumlarına karşı gerekçe gösterilmesi gereğidir. Örneğin, dağıtıcı veya yetkili servisin başka bölgelerdeki tüketicilere aktif veya pasif satışlarda bulunması, diğer sağlayıcılara ait markaların satılması veya bakım onarım hizmetlerine ilişkin alt anlaşmalara girilmesi gibi rekabetçi bir tutum izlemesi gibi haller bu davranışlara örnek olarak gösterilebilir.

    Buna karşılık belirli süreli bir anlaşmanın sona erdirilmesi sağlayıcı tarafından yapılacak fesih ihbarını gerektirmemektedir. Bu halde sürenin dolmasıyla anlaşma zaten sona ermiş olacaktır.

    4.YETKİLİ SERVİSLER

    1400/ 2002 sayılı Tüzük'de "yetkili servis" , sağlayıcı tarafından kurulan bir dağıtım sistemi içerisinde motorlu araçlar için tamir ve bakım hizmetleri sağlayan teşebbüs olarak tanımlanmıştır. Tüzük'de yetkili servis kavramı farklı bir konsept olarak karşımıza çıkmaktadır. ŞÃ¶yle ki, daha önceki düzenlemede motorlu taşıt sektörüne ilişkin bir sözleşmenin motorlu taşıt araçları grup muafiyet tüzüğü kapsamına alınabilmesi için, motorlu taşıt satışı, tamir ve bakım hizmetlerinin hepsinin birden aynı sözleşmede yer alması gerekmekte idi. Bu durumda bayiler de araç satışı ve servis hizmetlerini çoğu kez birarada sunacak şekilde yapılandırılmakta idi. Sadece araç satışı veya sadece servis hizmetlerini vermek üzere oluşturulan bayilik sözleşmeleri ise motorlu taşıt araçlarına ilişkin grup muafiyeti tüzüğüne değil genel nitelikteki dikey anlaşmalara ilişkin grup muafiyeti tüzüklerine tabi olmakta idi. Ancak yeni düzenleme uyarınca, bayilik sözleşmeleri ister araç satışı ve servis hizmetlerini birarada düzenlesin isterse sadece araç satışı veya servis hizmetlerini kapsasın, motorlu taşıt araçları grup muafiyet tüzüğüne tabi olabilecektir. Bu sebeple, sağlayıcılar da yeni düzenleme karşısında bayilerini servis hizmeti vermeye zorlayamayacakları gibi aynı zamanda servis hizmeti veren bayilerini de satış yapmaya zorlayamayacaklardır.

    Kural olarak sağlayıcılar kendi yetkili servis ağlarını oluşturmakta serbesttirler. Ancak, mevcut anlaşmaların 1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca muafiyet kapsamına alınabilmesi için, sağlayıcının yedek parça ya da bakım ve onarım hizmeti sağladığı ilgili pazardaki pazar payının % 30'u geçmemesi gerekmektedir. Eğer ilgili pazar payı % 30'un altında ise, bu durumda sağlayıcı ister niceliksel seçici dağıtım isterse münhasır dağıtım sistemi oluşturabileceği gibi aynı zamanda belirlenen kalitatif kriterleri karşılasa dahi belli bayileri yetkilendirmeyebilecektir.

    Buna karşılık pazar payı % 30'un üzerinde ise, Tüzük sadece niteliksel seçici dağıtım sistemini oluşturan anlaşmaları kapsamına alacaktır. Buna göre, ilgili ürün veya hizmet pazarındaki pazar payı % 30'un üzerinde olup aynı zamanda grup muafiyetinden yararlanmak isteyen sağlayıcıların, yetkili servislerine sadece belirlenmiş seçici kriterler öngörebilmeleri ve söz konusu kriterleri karşılayan tüm servisleri de yetkilendirebilmeleri söz konusu olacaktır. Bu durumda niteliksel seçici dağıtım sisteminin uygulandığı durumda sağlayıcıların, seçici kriterleri kendilerine yetkili servis olma talebi ile başvuran bayilere açık olarak bildirmeleri veya bunları internet veya başka bir araçla kamuya açık hale getirmeleri gerekmektedir.

    Dağıtım ağı için kalitatif kriterlerin öngörüldüğü bir sistemde bu kalitatif kriterlerin tüm yetkili servislere eşit şekilde uygulanması esastır. Buna göre;

    -Kriterleri karşılayan her servis yetkili servis olarak dağıtım ağı içerisine kabul edilmelidir. Bununla birlikte sağlayıcı, anlaşmanın imzalanması öncesinde ilgili kriterlerin tamirci tarafından yerine getirilip getirilmediği hususunda gerekli kontrolleri yapabilmelidir.

    -Söz konusu kriterler ilgili markaya ait motorlu taşıt araçlarının satışının yapıldığı servisler ve araç satışının yapılmadığı servisler için aynı olmalıdır.

    Araç satışında olduğu gibi servis hizmetlerinin verilmesi açısından da yetkili servis, hizmetin sunulduğu mekanı seçme konusunda tamamen serbesttir. Ayrıca, yetkili servisin ihtiyacı olan yedek parçaları araç üreticisinden değil de parça üreticisinden temin etmesini önlemeye yönelik olarak getirilecek her türlü tedbir de yasak kapsamında sayılacaktır.

    Verilecek servis hizmetlerine ilişkin olarak orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parçaların kullanımı hususunda bazı sorular akla gelebilir. Bunlardan ilki, sağlayıcının yetkili servisin kullandığı yedek parçalara ilişkin olarak bunların orijinal veya eşdeğer kalitede olduğu hususunda müşterilerin bilgilendirilmesini isteme şeklinde bir zorunluluk getirip getiremeyeceğidir. Bu soruya verilecek soru ilgili ürünlerin garanti kapsamında olup olmadıklarına göre değişecektir. Bilindiği üzere garanti kapsamında bulunan ürünler açısından verilecek servis hizmetlerinde kullanılacak yedek parçalar konusunda sağlayıcı yetkili servisi orijinal yedek parça kullanması hususunda zorunlu tutabilir. Garanti kapsamı dışındaki ürünler açısından ise, yetkili servis orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parça kullanmakta serbesttir. Buna bağlı olarak, sağlayıcının yetkili servise kullandığı yedek parçaların orijinal mi yoksa eşdeğer kalitede yedek parça mı olduğu konusunda müşterinin bilgilendirilmesini istemek gibi bir zorunluluk getirmesi de ilgili anlaşmanın muafiyet tüzüğü kapsamından çıkarılmasını gerektirecektir. Zira böyle bir durum, müşterinin kafasında ister istemez eşdeğer kalitede yedek parçaların orijinal olanlardan daha az kaliteli olduğu gibi bir izlenim yaratabilecek cinstendir.

    Bir başka durum da, sağlayıcının yetkili servise sadece kendi markasına ilişkin yedek parçayı kullanma zorunluluğu getirmesi halidir. Rekabet etmeme klozu olarak bilinen ve yetkili servis ile araç sağlayıcısı veya yetkili servis ile yedek parça sağlayıcısı arasında kararlaştırılan bu tür yükümler esas olarak muafiyet tüzüğünden yararlanamamaktadır. Ancak Tüzük uyarınca, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin yada onları ikame eden mal veya hizmetlerin % 30'undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın alınmasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edildiğinden, yetkili servisin kullandığı belli bir marka için bu oranın % 30'un altında olması halinde ilgili anlaşmada grup muafiyet tüzüğünden yararlanacaktır.

    Motorlu taşıt aracı sağlayıcısının yetkili tamirciye, farklı markalara ait yedek parçaları servis mekanının farklı bölümlerinde sergilenmesini zorunlu tutma şeklinde bir yükümlülük getirdiği sözleşmeler de ilgili Tüzük kapsamı dışında tutulmaktadır. Zira, bu şekilde getirilecek bir yükümlülük, yetkili tamircinin diğer markaları da tamir hakkına dolaylı yoldan bir sınırlama getirecektir. Buna karşılık, sağlayıcının yetkili tamircinin elinde bulunan tüm yedek parçaların düzenli ve sürekli bir sistem içerisinde depolanmasını istemesine bir engel bulunmamaktadır.

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca, motorlu araç sağlayıcısının, yetkili servisin bağımsız tamircilere orijinal yedek parça satışını engellemesi halinde, bu sözleşmeler de ağır kısıtlama niteliğinde olmaları sebebi ile grup muafiyet tüzüğünden yararlanamayacaklardır. Aynı şekilde araç sağlayıcısının yetkili servisin başka marka araçlara servis hizmeti vermesini engelleme tarzı davranışları da bu kapsama dahil olacak ve bu sözleşmeler de Tüzük'den yararlanamayacaklardır.

    Tüzük'de yer alan bir başka husus da sahip olunan hak ve yetkilerin başkalarına devrine ilişkindir. Tüzük uyarınca, sağlayıcı ile dağıtıcı veya yetkili servis arasında yapılan anlaşmada, dikey anlaşmadan doğan hakların ve yükümlülüklerin, dağıtım sisteminde bulunan ve dağıtıcı veya yetkili servis tarafından seçilen başka bir dağıtıcıya veya yetkili servise aktarılmasına sağlayıcının rıza göstermesine ilişkin bin hükmün yer alması gerekmektedir. Bu sebeple, yetkili tamirci tarafı olduğu sözleşmeden doğan haklarını aynı markanın tamiri için yetkilendirilmiş bir başka tamirciye devredebilecektir. Ancak, sağlayıcı yetkili tamircinin haklarını bayiye devretmesine onay vermeyebilecektir, zira devir ancak yetkili tamirciler ile yetkili tamirciler veya bayiler ile bayiler arasında yapılabilmektedir.

    5. BAĞIMSIZ TEŞEBBÃœSLER

    Etkili bir rekabet ortamının tesisi için, bakım ve onarım hizmetleri ile iştigal eden tüm bağımsız teşebbüslerin her tür teknik bilgiye, teşhiz cihazı ve ekipmanlara veya diğer gerekli yazılım ve eğitime ulaşabilmesi şarttır. Bu bakımdan söz konusu erişimin herhangi bir şekilde engellenmemesi şarttır. Erişim kural olarak, ayrımcı olmayan bir tarzda ve kullanılabilir bir formatta verilmelidir.

    1400/2002 sayılı Tüzük uyarınca bağımsız operatörler, doğrudan veya dolaylı olarak tamir ve bakım faaliyetleri ile iştigal eden teşebbüslerdir. Bunlardan tamir ve bakım faaliyetleri ile doğrudan iştigal eden bazıları bağımsız tamirciler, yol yardımı operatörleri, otomobil kulüpleri olup, teknik bilgi yayımcıları, yedek parça dağıtıcıları, tamir ekipmanı üreticileri ve test hizmeti sunan operatörler ve tamir eğitimcileri de dolaylı olarak iştigal edenlerdir.

    Kural olarak bağımsız operatörlerin de yetkili tamircilerin ulaştıkları tüm teknik bilgilere ulaşabilmeleri gerekmektedir. Bu bilgiler tanısal ve elektronik sistemler de dahil olmak üzere bakım onarım hizmetlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan her tür enformasyondan ibarettir. Bu enformasyon elektronik data şeklinde olabileleceği gibi normal yazı şeklinde de olabilir. Bunun yanında bir üretici yetkili tamircilerine telefon veya internet yardım hattı vasıtasıyla teknik destek sağlıyorsa aynı hizmetten bağımsız operatörlerin de faydalandırılması gerekmektedir.

    Bağımsız operatörler yetkili tamircilerin kullandığı her tür araç-gereçten yaralandırılmalıdır. Bunlar örneğin, bakım onarım hizmetlerinde kullanılan el ve makine araçları, software ve hardware araçlar ve tanı sistemleri olabilmektedir. Sağlayıcının bu tür araçları yetkili tamircilere kiralaması durumunda aynı hizmetin bağımsız operatörlere de sunulması gerekmektedir. Aynı şekilde araçların bakım ve onarım hizmetlerinin gerçekleştirilebilmesi için gerekli eğitimden yetkili tamircilerin olduğu gibi bağımsız operatörlerin de yararlandırılması gerekmektedir. Bu tür durumlarda sağlayıcı tarafından araç gereç veya eğitim karşılığında ücret talep edilebilir. Ancak bu ücretin yetkili tamircilerden talep edilenden daha yüksek olmaması gerekmektedir.

    6. SONUÇ

    31 Temmuz 2002 tarihli 1400/2002 sayılı Motorlu Taşıt Araçları Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Komisyon Tüzüğü ile AB otomotiv sektörüne yeni bir ivme kazandırılmaya çalışılmıştır. Eski uygulamalardan kaynaklanan aksaklıkları gidermeyi ve aynı zamanda tüketiciye tek pazar içerisinde sınırsız kaynaklardan temin imkanı getiren Tüzük ile otomotiv sektörünün daha rekabetçi bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır. Aynı uygulamanın çok yakın bir zaman içerisinde Türk rekabet mevzuatında da yer alacak olmasından ötürü, Tüzük'de yer alan kuralların iyi bir şekilde özümsenmesi uygulamada meydana gelecek aksaklıkların da en aza indirgenmesini sağlayacaktır.