• Rekabet Hukuku / Rekabet Bülteni

  • Sayı : 12 / Yıl : 2004

  • Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tüzüğü Üzerine Önemli Açıklamalar

  • Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tüzüğü Ãœzerine Önemli Açıklamalar
    Prof.Dr.Arif ESİN



    Avrupa Birliği'nde 1400/2002 sayılı otomotiv sektörüne ilişkin grup muafiyeti düzenlemesi yürürlüge girdiği günden itibaren uygulamasına yönelik önemli bazı noktalarda tereddütler hasıl olmuştur. AB Komisyonu yayımlamış bulunduğu kılavuzlar ve görüşler ile bu tereddütleri ortadan kaldırmaya ve düzenlemenin tüm kesimlerce benzer biçimde algılanmasına ve uygulanmasına çalışmaktadır. Komisyon'a en fazla intikal eden soru çeşitleri ve açıklama isteklerinin önümüzdeki aylarda Türkiye'de yürürlüğe girecek olan tebliğ için de geçerli olacağı kuşkusuzdur. Rekabet Hukuku alanında Avrupa Birliği ile mevzuat uyumu kurulan Türkiye'de üretici, distribütör, satış ve satış sonrası hizmet sunan teşebbüslerin bu deneyimden yararlanmalarında büyük fayda vardır.

    Motorlu Taşıtlar Sektörü'nde yer alan teşebbüslerin uygulamaya yönelik olarak tereddüte düştükleri nokları üç grupta toplamak mümkündür. Bunlar: Yeni araç satışına, bakım-onarım faaliyetlerine ve sistemle ilgili genel nitelikteki tereddütlerdir.

    1. Yeni Araç Satışı İlişkin Tereddütler:

    a) Garanti kapsamının coğrafi sınırları meselesi: Garanti kapsamındaki yeni bir aracın Avrupa Birliği ülkelerinin her yerinde bu kapsamdan yararlanmasının mümkün olup olmadığı tüketicileri çok yakından ilgilendiren bir konu olduğu gibi sektörde faaliyet gösteren teşebbüsleri de yakından ilgilendirmektedir. Tüketici istediği her hangi bir AB ülkesinde satın aldığı yeni bir aracın istifade ettiği garanti kapsamındaki her türlü imkana diğer ülkelerde de sahiptir. Bunun açık anlamı bir üreticinin vermiş olduğu garanti tüm ülkeler için geçerlidir.

    Ancak üretici firmalar isterlerse AB veya bir ya da bir kaç ülkeyi kapsayan ayrı garantiler sunabilirler. Ãœretici firma şayet AB için tek bir garanti sunuyorsa yukarıda sözü edilen temel kural geçerlidir. Şayet belirli bir ülke ya da ülke grubu için garanti vermeyi taahhüt ediyorsa tüketici bu durumda kendi ülkesinde dahil olmak üzere kapsam dışında kalan diğer Birlik ülkelerinde bu garantiden yararlanamaz.

    Mesele Türkiye açısından değerlendirildiğinde Türkiye'nin AB ile kurmuş bulunduğu gümrük birliği ve mevzuat uyumu AB'de verilen bir garanti belgesinin Türkiye'de geçerli olduğu gibi Türkiye'de verilen belgenin de AB ülkelerinde geçerli olduğu kuşkusuzdur. Ancak garanti belgesinin ihdas edilmesi sırasında belge üzerinde mezkur coğrafi alanları kapsam dışı tutmak rekabet kuralları bakımından mümkündür. Öte yandan garanti belgeleri ve kapsamı ile ilgili mevzuatın sadece rekabet hukuku ile sınırlı olmadığı tüketici, fikri mülkiyet hakları ve sanayi mevzuatları ile ilintili olduğu unutulmamalıdır.

    b) Şebeke dışı satışlarda garanti kapsamının süresi meselesi: Motorlu taşıt araçlarının dağıtımı ve satış sonrası hizmetlerinde yeni düzenleme ile getirilen belli başlı iki sistem mevcuttur. Bunlar: Seçici ve münhasır dağıtım sistemleridir. Sözkonusu iki sestemde de garanti aracın satış şebekesini terk ettiği andan itibaren başlamaktadır. Ancak satış teşkilatına dahil olmayan diğer bir anlatımla yetkisiz bir satıcıdan, internet üzerinden ya da bir galeriden alınan aracın garantisinin hangi tarihten itibaren başlayacağı tüketici bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu durumda yetkisiz satıcının aracı yetkili satıcıdan aldığı tarihten itibaren garanti süresinin başladığı bilinmelidir. Bunun açık anlamı aracın nihai tüketici tarafından alındığı tarihte garanti süresinin bir bölümünün geçtiğidir. Ancak bazı yetkisiz satıcıların tüketicinin mağdur olmaması için bu süreyi kendi nam ve hesaplarına tamamlamaktadırlar.

    Öte yandan düzenleme garanti süreleri ile ilgili hususlara dağinmemekle birlikte, distribütörler ithal araçların garanti sürelerini araçların dağıtım şebekesinin garanti veri tabanına kayıt olduğu tarihten itibaren değil de tüketicilere teslim edildiği tarihten itibaren kabul etmektelerdir. Özetle önce üretici distribütöre teslim tarihinden sonra ilave garanti süresi, sonra da varsa yetkisiz satıcı kendi nam ve hesabına diğer ek bir süre ilave ederek tüketicinin mağdur olmaması ve marka imajının korunması bakımından sağlamaktalardır.

    c) Sağlayıcının alıcının kimliğini yetkili satıcılar marifetiyle bilme hakkı meselesi: Sağlıyıcı (üretici, ithalatçı distribütör, toptancı) yetkili satıcılarına araç satışı sırasında alıcının kimliği üzerine bilgi istemesini talep edebilir. Nihai tüketici tarafından aracıya verilen yetki belgesi tüketicinin kimliğinin anlaşılmasına olanak tanımaktadır. Bunun dışında alıcılardan hiçbir ek belge istenememektedir. Sağlıyıcıya bu hakkın tanınmasının başlıca nedeni nihai tüketicinin adına alım yapmak isteyen aracının gerçek bir aracı olduğunun tespit edilmesi zorunluluğudur. Zira nihai tüketici namına hareket ettiğini idda eden aracı yeniden satış amaçlı araç temin edebilir. Bunun önlenmesi ise ancak bu yolla olabilmektedir.

    Ancak sağlayıcı yetkili satıcılarına aracılardan araçları kar amaçlı olarak satmayacağına dair bir taahhütname istemesi mümkün değildir. Hatta aracının bazen serbest satıcı (galerici) bazen de tüketici namına alım yapan bir şirket olması durumunda sözkonusu aracının nihai tükeciler için aldığı araçları kar amaçlı yeniden sattığı ispat edilemedildiği sürece kendisinden bir taahhütname istenmesi mümkün değildir. Bu türde bir taahhütnamenin istenmesi dolaylı bir kısıtlama olarak kabul edilmekte ve ciddi bir rekabet ihlali olarak da görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus alıcının kimlik tespitinin pasif (münhasır dağıtım sisteminde) ya da aktif (seçici dağıtım sisteminde) ticaretin önlenmesi amacıyla kullanılmamasıdır. Eski düzenlemeye göre sağlayıcılar yetkili satıcılarına yeni araç alım kotalarının % 10'undan fazlasını belli bir aracıya satmasını engelleyebilmektelerdi.

    d) Sağlayıcının yetkili satıcı adına pazarlama yapan aracıları önleme meselesi: Sağlayıcı yetkili satıcı adına satış yapan aracıları önleme hakkına sahiptir. Ancak satış arttırma faaliyetleri kapsamında sağlayıcının onayı ve pazarlama stratejisinin sağlayıcı tarafından belirlenmesi suretiyle yetkili satıcının kendi namına aracı kullanması mümkündür. Öte yandan yetkili satıcının internet üzerinden reklam yapması, ilan vermesi ve müşteri araması, elektronik posta göndermesi serbesttir. Bu tür satış tekniklerinin kullanılması pasif satışa yönelik teknikler olarak kabul edilmektedir. Ancak sağlayıcı münhasır dağıtım sistemini seçmiş ise kişiselleştirilmiş elektronik postalar ya da internet üzerinden satışlar aktif satış kabul edilecektir. Öte yandan münhasır dağıtım sisteminde internet üzerinde web sitesi açma ve burada araçları tanıtma ve reklam yapma hakkının da kısıtlanamayacağı unutulmamalıdır.

    e) Çok marka satıcılığına getirilen kısıtlar meselesi: Grup muafiyetinden yararlanılabilmesinin bir ön koşulu da dağıtım sistemi içerisinde çok marka satıcılığı yapmak isteyen yeniden satıcılara bu hakkın tanınmasıdır. Ancak yeni düzenleme sağlayıcının çok marka satıcılığı ile iştigal etmek isteyen yetkili satıcısına hangi koşullara uymasını isteyebileceğini açık olarak ortaya koymamaktadır. Bunun nedeni her yetkili satıcıların fiziki koşullarının değişebilmesi, üreticilerin ve araçların niteliklerinin çok farklı olması gösterilebilir. Nitekim bir yetkili satıcı için kabul edilebilir bir koşulun diğeri için rekabeti sınırlayıcı unsur olarak ortaya çıkması çok muhtemeldir. Örneğin her marka müşterisi için ayrı bekleme salonları, ayrı tuvaletler ya da otopark sahaları öngörülmesi muafiyetin ruhu ile bağdaşmamakta, çok marka satıcılığını zora koşan önlemler olarak kabul edilmektedir.

    Öte yandan öne sürülen bazı koşulların tamamen terk edilmesi veya gevşetilmesi gerekmektedir. Bunların başında her markanın satışı için ayrı bankoların kurulması ve en önemlisi her marka için ayrı teşhir alanı ve belirli bir sayıda araç teşhir zorunluluğu koşulları gevşetilmelidir. Özellikle marka imajı gerekçesi ile bazı koşullar getirilerek diğer markaların teşhir edilmesinin ya da satılmasının önlenmesi rekabeti kısıtlayıcı bir unsur olarak görülmektedir.

    Ayrıca marka imajının güçlenmesi için yapılan mali yardımlar başka markaların satılmasının engellenmesi için gerekçe olmamalıdır. Araç teşhiri için fiziki imkanları kısıtlı olan yetkili satıcılara bina girişine sadece tek bir markaya ait levhanın asılmasına neden olacak koşullar getirilmesi ya da teşhir alanı dışına elektrikli panoların konulması zorunluluğu veya marka için ayrı teşhir yeri talep edilmesi muafiyete cevaz vermemektedir. Burada asıl olan yetkili satıcının işini görmesini zorlaştıracak koşullardan kaçınılması ve sözleşmelerin çok marka satıcılığına ilişkin açık hükümler ihtiva etmesidir. Uyuşmazlıklıkların dostane biçimde çözümlenememesi durumunda tarafların hakeme gitme imkanı da mevcut bulunmaktadır.

    f) Tek sağlayıcının çok marka satıcılığını ayrı mekanlarda yaptırma meselesi: Motorlu taşıt araçları sektöründe yeni düzenlemenin çok marka satıcılığına ilişkin amaçlarının başında sağlayıcılar arasında rekabetin attırılmasıdır. Bu anlamda da çok marka üreticiliği ya da distribütörlüğü yapan bir sağlayıcı yetkili satıcısından değişik markaları için aynı alanda satış yapmasını isteyebildiği gibi ayrı ayrı teşhir alanlarını kullanmasını da isteyebilmektedir. Buna karşılık çok markaya sahip bir distribütör ya da üretici (Sağlayıcı) yetkili satıcılarına diğer markalar ile kendi markalarının aynı teşhir alanında bulunması koşulunu getirememektedir. Zira temel amaç değişik sağlıyıcılar arasında markalar marifetiyle rekabetin sağlanmasıdır.

    g) Seçici Dağıtm Sistemi'nde alım kotası meselesi: Seçici dağıtım sisteminde yetkili satıcı sözleşme konusu araçların isterse en fazla % 30'unu üreticiden almak durumundadır. Yetkili satıcı kendi tercihine göre geriye kalan ihtiyacını distribütörlerden ya da diğer yetkili satıcılardan tedarik edebilmektedir. Konu Türkiye uygulaması bakımından değerlendirildiğinde, yetkili satıcılar kendi iradeleri ile ihtiyaçlarının % 70 oranındaki bölümünü diğer yetkili satıcılardan veya üretici dışındaki ithalatçılardan tedarik edebilirler. Ancak üreticilerin çoğu zaman doğrudan yetkili satıcılara araç temin etmediği ve distribütörün bu işi üstlenmesine rağmen düşÃ¼nüldüğünde buna rağmen teorik olarak yetkili satıcı ana distribütörü dışında diğer tedarikçilerden ve diğer yetkili satıcılardan araç temin edebilmektedir.

    Öte yandan % 30 sınırının sözleşme konusu hangi ürünleri kapsadığının üzerinde durulmasında fayda vardır; örneğin, yetkili satıcının aynı sağlayıcıya ait hem hafif ticari araç hem de binek otosu sattığı düşÃ¼nüldüğünde her bir ürün için sınırın ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Buna karşılık çok marka sahibi bir üreticinin ya da distribütörün yetkili satıcılarına kendisine ait olmayan markaların satışı sırasında markalarını tek tek % 30 olarak değil ama toplamda % 30 sınırını aşmayacak biçimde hesap etmek durumdadır. Özetle çok markalı tek sağlayıcı ile çalışan bir yetkili satıcı % 70 tedariğini diğer sağlayıcılardan yapabilirken burada araç çeşitlerine göre dış tedarik imkanına sahiptir. Çok marka ile çalışan yetkili satıcı ise birden fazla markası olan sağlayıcıdan alacağı araçların çeşidine bakılmaksızın toplamda % 30 sınırını aşamamaktadır.

    h) Yeniden satıcıların aralarındaki satışlara prim verilmesi ve çifte prim meselesi: Sağlayıcıların ciro üzerinden yetkili satıcılarına tanıdıkları prim sistemi üzerinde yaptıkları düzenlemeler ile çapraz tedarik (yetkili satıcılar arasındaki satışlar) imkanını önlemeleri mümkün değildir. Bir yetkili satıcı diğer yetkili satıcıya yaptığı satışın primini sağlayıcıdan talep edebilir. Buna karşılık aracı alan yetkili satıcının nihai tüketiciye satışta bulunması durumunda sağlayıcıdan prim istemesi mümkün değildir. Böylelikle çifte prim edinimi önlenebilmektedir. İlk planda çok doğal gibi görünen bu prensibin amacı, sağlayıcıların yetkili satıcılarına her ihtiyaç duyulan aracı kendisinden temin etmesini zorlaması ve yetkili satıcının elinde bulunmayan bir aracı diğer yetkili satıcılardan talep etmesinin prim ödemesi yapmayarak önlemesinin önüne geçilmektedir.

    Öte yandan münhasır dağıtım sistemini seçen sağlayıcı kuruluşların dikkat etmesi gereken çok önemli bir husus mevcuttur: Sağlayıcı yetkilendirmediği satıcılara diğer bir anlatımla serbest yeniden satıcılara da (galericiler) yetkili satıcılarına uyguladığı gibi prim vermek zorundadır.

    ı) Bir coğrafi bölgede satış hedeflerinin tuturulamaması durumunda sözleşmenin iptali meselesi: Sağlayıcılar bir coğrafi bölge üzerine yetkili satıcıları ile beraberce oluşturdukları satış hedeflerini akdettikleri sözleşmelerin ayrılmaz parçası şekline dönüştürebilmektedirler. Ancak bazı durumlarda yetkili satıcının bu hedefi tutturamaması sözkonusu olabilmektedir. İşte bu durumda sağlayıcının isterse sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal etmesi sözkonusu olabilmektedir. Ancak sağlayıcının satış hedefinde mutabık kalınan sayıda aracı yetkili satıcısına temin edememesi durumunda sözleşmeyi fesih etmesi mümkün değildir. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus mevcuttur: Sağlayıcı belirli bir coğrafi bölge için yetkili satıcısı ile birlikte tespit ettiği satış hedefinin tutturulması sürecinde ilgili yetkili satıcıya gelen bölge dışı pasif satış taleplerinin karşılanması durumunda, yetkili satıcının kendi bölgesi için mutabık kalınan hedefi tutturamaması sözkonusu olursa sözleşmenin feshedilmesi mümkün değildir. Ancak sağlayıcının ek araç temin etmesi halinde saptanan bölgede hedef tutturulamamış ise sözleşme feshedilebilir. Sonuç olarak prim sistemleri ya da satış hedefleri ile pasif satışların önlenmesi mümkün değildir.

    i) Sağlayıcının seçici ve münhasır dağıtım sistemlerini birlikte kullanması meselesi: Yeni düzenleme sağlayıcılara zorunlu olarak iki sistemden birini tercih etmeleri zorunluluğunu getirmemektedir. Nitekim teorik olarak bir üretici ya da bir distribütör bir bölgede seçici dağıtm sistemi ile çalışırken diğer bölgede münhasır dağıtım sistemi ile çalışabilmektedir. Ancak unutalmamalıdır ki, üretici ya da bir distribütör bölgeler arasında araç hareketlerini önleyemez. Zira münhasır yetkili satıcıların dağıtım ağına ait olmayan yeniden satıcılara araç tedarik etmesi önlenememektedir. Kaldı ki, seçici dağıtım sisteminin kullanıldığı bölgelerdeki yetkili satıcıların münhasır bölgelere araç satması da önlenememektedir. Buna karşılık bu bölgelerdeki tüketicilerin münhasır satıcılık sisteminin egemen olduğu bölgelerden araç satın almaları da (pasif satışlar) mümkündür. Sonuç olarak hangi dağıtım sistemi seçilirse seçilsin her bölgede her tip yetkili satıcıdan ya da yeniden satıcıdan (galeriler, vb. satış organizasyonları) araç temin etmek mümkündür.

    2. Bakım-onarım Faaliyetlerine İlişkin Tereddütler:

    a) Orijinal yedek parça meselesi: Motorlu Taşıt Araçları Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyet düzenlemesi ile güdülen amaçlardan biri de yedek parça pazarlarında etkin rekabetin sağlanmasıdır. Bu amacın sağlanmasını teminen genellikle servis ve dağıtım anlaşmalarına konulan bazı ağır kısıtlamaları liste halinde sıralamak suretiyle, araç üretici ve ithalatçıları tarafından dağıtıcı ve yetkili tamircilere yönelik olarak sırılanabilecek orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parçaların bağımsız üçüncü bir teşebbüsten temin edilmesi veya bunların tamir ve bakım hizmetlerinde kullanılmasına ilişkin sınırlamaları muafiyet kapsamında değerlendirilmemektedir.

    Araç üreticilerinin yedek parça üreticilerine yönelik olarak getirebilecekleri yetkili veya bağımsız tamircilere orijinal veya eşdeğer kalitede yedek parça satışının kısıtlanması veya yasaklanması şeklindeki sınırlamalar da muafiyet alamayacak uygulamalar arasında sayılmaktadır.

    Sağlayıcıların, dağıtıcı ve yetkili tamircilerinin tamir ve bakım hizmeti verme amacıyla yedek parça kullanan bağımsız tamircilere yedek parça satışı yapmalarını sınırlamalarına da izin verilmemektedir.

    Etkin rekabetin tesisine yönelik koşulların temini bakımından yeni bir kavram olan orijinal yedek parça terimini getirmektedir. Bu kavram esas olarak yeni bir motorlu taşıt aracının meydana getirilmesinde kullanılan parçalarla aynı kalitedeki yedek parçalara karşılık gelmektedir. Orijinal yedek parçalar morotlu taşıt araç üreticileri tarafından üretilebileceği gibi çoğu zaman araç üreticisi ve yedek parça üreticisi arasında akdedilen tedarik anlaşmalarına binaen yedek parça üreticileri tarafından üretilmektedir. Bu yedek parçalar genellikle araç üreticileri tarafından sağlanan üretim standartları ve spesifikasyonlarına uygun olarak ve çoğu zaman motorlu aracın meydana getirilmesinde kullanılan parçalarla aynı üretim bandı üzerinde üretilmektedirler. Sağlanan kelimesi ile, araç üreticisi tarafından kendi aracına uygun olduğu düşÃ¼nülen standart ve spesifikasyonların yedek parça üreticisine bildirilmek suretiyle üretimde bulunulması ifade edilmektedir. Ancak, araç üretici tarafından araca ilişkin bu tür standart ve spesifikasyonların mutlaka geliştirilmesi de şart değildir. Bunlar parça üreticisi ile birlikte geliştirilebileceği gibi tek başına parça üreticisi tarafından da oluşturulabilmektedir. Ancak bu son duruma ilişkin olarak, araç üreticisinin standart ve spesifikasyonlara ilişkin rızasının alınması yeterli olup, bunların orijinal parça üretimi için kullanılmasına yönelik olarak tekrardan araç üreticisinden bir onay alınması gerekli değildir. Burada dikkat edilecek husus, ilgili standart ve spesifikasyonların sadece araç üreticisi için üretilecek yedek parçaların üretiminde değil aynı zamanda doğrudan yedek parça dağıtıcı ve tamircilerine satış amacıyla üretilen yedek parçaların üretiminde de kullanılmasıdır. Bu hususun sınırlanması bir anlamda rekabetin de sınırlanması meselesini gündeme getirecektir.

    Orijinal yedek parça eşdeğer kalitede yedek parçadan ayrılmaktadır. Eşdeğer kalitede yedek parça, aracın meydana getirilmesinde kullanılan parçalarla aynı kalitede olan ancak araç üreticisi tarafından sağlanan üretim standartları ve spesifikasyonlarına uygun olarak üretilmeyen parçalardır. Bu durumda bu parçalar orijinal parçalarla aynı hatta, hatta daha kaliteli buna karşılık farklı bir materyalden yapılan veya farklı renge sahip olan parçalardır.

    b) Orijinal yedek parçalar tanıtımı meselesi: Orijinal yedek parçalar üç tür kategori altında incelenebilir;

    i) Araç üreticisi tarafından imal edilen orijinal yedek parçalar: Araç üreticileri yetkili tamircilerinin, garanti, ücretsiz servis ve geri çağırma hizmetlerinde bu tür orijinal yedek parçaların kullanılması şartı getirebilmektedirler. Ancak araç üreticileri dağıtıcılarının, yedek parçaları, bu parçaları motorlu araçların bakım onarımında kullanacak olan bağımsız tamircilere aktif veya pasif şekilde satmalarına engel olamamaktadırlar.

    ii) Yedek parça üreticisi tarafından üretilen ve araç üreticisine dağıtıcılarına satmak üzere sağlanan orijinal yedek parçalar: Taşıt üreticisi ile ürettiği motorlu araçlarda kullandığı yedek parçaların sağlayıcısı arasında yapılan anlaşma ile, yedek parça sağlayıcısının marka ve logosunu, sağlanan parçalar üzerinde etkili ve kolayca görülebilir bir biçimde koymasını engelleyici nitelikte kısıtlamalar getirilememektedir. Ancak motorlu taşıt üreticisi de isterse bu parçaların üzerine ticari marka veya logosunu koymakta serbesttir. Yedek parça üreticisinin, bu parçaları herhangi bir yetkili veya bağımsız yedek parça dağıtıcısına veya herhangi bir yetkili veya bağımsız tamirciye satması engellenemeyeceği gibi, aynı zamanda yetkili tamirciler de bu parçaları kullanmakta serbesttirler yani kullanımları engellenemez.

    Motorlu taşıt üreticisi, yetkili tamircilerine garanti, ücretsiz servis ve geri çağırma hizmetlerinde bu çeşit orijinal yedek parçaların kullanılmasını şart koşabilir.

    iii) Yedek parça üreticisi tarafından motorlu taşıt üreticisi tarafından öngörülen spesifikasyon ve üretim standartlarına uygun olarak üretilen ancak motorlu taşıt üreticisine sağlanmayan orijinal yedek parçalar: Orijinal yedek parça üreticisi bu parçaları bağımsız yedek parça dağıtıcılarına veya doğrudan tamircilere satmakta serbesttir. Yedek parça üreticisinin marka ve logosunu, sağlanan parçalar üzerinde etkili ve kolayca görülebilir bir biçimde koyması engellenememektedir. Bu hak, paket üzerine konulan marka ve logoyu da kapsamaktadır. Yedek parça üreticisinin, bu parçaları herhangi bir yetkili veya bağımsız yedek parça dağıtıcısına veya herhangi bir yetkili veya bağımsız tamirciye satması engellenememekte ve aynı zamanda yetkili tamirciler de bu parçaları kullanmak hususunda kısıtlanamamaktadırlar.

    c) Sağlayıcının Yetkili Tamiricilerini zorunlu tutabileceği yükümlülükler meselesi: Genel olarak sağlayıcıların büyük bir çoğunluğu bakım ve onarım işleri için niteliksel seçici dağıtım sistemini tercih etmektelerdir. Bu sistemde sağlayıcı, yetkili tamircileri niteliklerini önceden saptayarak yetkili tamirci adaylarının bu niteliklere sahip olmalarını zorunlu tutabilir. Bu durum doğal olarak aday olmayı zorlaştıracak ve yetkili tamirci aday sayısını düşÃ¼recektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, yetkili tamircilik faaliyeti ile mütenasip niteliklerin zorunlu tutulması, konu ile ilgisi bulunmayan özelliklerin talep edilerek yetkili tamirci sayısının kısıtlanması suretiyle tamirciler arasında rekabetin ortadan kalkmasına yol açacak sonuçlara mahal verilmemesidir.

    Sağlayıcıların yetkili tacircilere verebilecekleri en yüksek düzeydeki yükümlülük belirli bir kalitede ve belirli bir zamanda bakım onarım işlerinin yapılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için gerekli her türlü talep grup muafiyeti ile kapsamında düşÃ¼nülebilir. Ancak kalitenin ve bakım onarım süresinin tuturulması adına bakım onarım işlerinin fiyatını arttıracak taleplerden kaçılmasında fayda vardır. Zira kalite adına bakım onarım faaliyetlerinin ücretlerinin artması grup muafiyetinin ruhu ile bağdaşmamaktadır.

    Sağlayıcılar doğal olarak yetkili tamircilerinin çok geniş kapsamlı bakım ve onarım çeşitliliğine sahip olmasını isteyebilirler. Bazı işlerin yapılıp pek çok işin yapılmadığı bir yetkili tamir atölyesinin tüketici yararı ile bağdaşmayacağı aşikardır. Ancak bazı onarım çeşitlerinin ya da bunlara ilişkin yedek parçalarının sürekli talep edilmediği de aşikardır; bu durumda sağlayıcının yetkili tacircilerinin bunları bulundurmasını istemesi niteliksel kriterler ile bağdaşmamaktadır. Yetkili tamiriciye bunları gerektiğinde kiralama ya da tedarik etme imkanının tanınması gerekmektedir. Öte yandan onarım kalitesinin tutturulabilmesi için orijinal diagnostik cihazlarının kullanımının zorunlu tutulması ya da bu cihazları ikame eden jenerik cihazların kullanılmasının yasaklanması mümkün değildir. Bakım onarım işlerinde bu tür yükümlülüklerin getirilmesi çok markalılık ilkeleri ile bağdaşmamaktadır, zira yetkili tamirciler her marka için bir cihaz bulundurma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaları durumunda maliyetleri artacaktır. Bu durumda da yetkili tamirci yaptığı yatırımın karşılığını alamayacağı için çok marka tamirciliğinden imtina edecektir.

    Yetkili tamircilerde otomotik yıkama istasyonlarının bulundurulma yükümlülüğü de ayrıca niteliksel kriterler ile bağdaşmayan hususlar arasında gelmektedir. Ancak sağlayıcı yetkili tamircisine bakım onarım gören araçların yıkanarak temiz bir biçimde teslim edilmesini zorunlu kılabilir. Buradaki esas nokta servisin sağlayıcı tarafından öngörülen bu hizmeti ne şekilde yapacağına sağlayıcının istediği kalitede kendisinin karar vermesidir. Hatta şÃ¶yle ki, yetkili tamirci yakınındaki bir yıkama servisinde aracı temizleterek müşteriye teslim edebilir.

    Sağlayıcı yetkili tamircisine kendi kullandığı elektronik donanıma paralel bir donanım bulundurmasını zorunlu kılabilir. Özellikle müşteri, stok ya da diğer teknik bilgilerin paylaşımı veya değişimi için gerekli olan bilgi-işlem altyapısının tüm dağıtım sistemi içerisinde uyumlu olmasını zorunlu kılmak mümkündür. Ancak yetkili servis sistemi çalışır ve etkili vaziyette başka bir bilgi-işlem donanım ve yazılımlar ile gerçekleştirebiliyorsa bu konuda zorlayıcı yükümlülüklerin getirilmesi mümkün değildir. Öte yandan yetkili tamircinin kendi iletişim sistemini sağlayıcıya bağlamak için gerek duyduğu bilgilerin kendisine verilmesi gerekmektedir.

    Sağlayıcının yetkili tamircisine müşterilerin emrine bakım onarım sırasında yedek araç temin etme ya da gezici tamir araçları bulundurma istemi getirmesi niteliksel kriterler ile bağdaşabilmektedir. Ancak yetkili tamircinin müşterilerin emrine araç tahsis etmesinin zorunlu tutulması tartışmalı bir konudur; o bakımdan servisin kiraladığı ya kendi uygun gördüğü araçları bakım onarım sırasında müşterilerinin emrine vermesi kabul edilebilir nitelikteki hususlar arasında yer almaktadır. Bu konuda her hangi bir ihtilaf durumunda bağımsız bir uzman ya da hakeme gitmek zorunluluğu vardır.

    d) Sağlayıcının yetkili tamirci adaylarına mevcutlarından daha ileri yükümlülükler getirebilme meselesi: Sağlayıcının yeni adaylara şebeke içerisinde yer alan yetkili tamiricilerden bakım onarım işleri için daha ileri düzeyde talepler getirmesi ve şebekenin diğer üyelerinde bulunmayan yükümlülüklerin yetkili kılınmak için ileri sürülmesi muhafiyet ile bağdaşmamaktadır. Ancak hizmet ve rekabet koşullarının zorladığı durumlarda yeni adaylara yeni koşullar getirilmesi tartışılmaz bir konudur. Öte yandan yeni şartlara eski üyelerin de pazar ve rekabet koşulları gereği uyması gerekmektedir. Bu süreç içerisinde şebekenin eski üyelerine yeni koşullara uyum için makul süreler tanımak mümkündür. Bu meyanda yeni adayların faaliyete başlamak için yeni yükümlülüklere uymaları istenebilir.

    e) Sağlayıcının yetkili tamircilerinin tümüne benzer yükümlülükleri zorunlu tutma meselesi: Sağlayıcı şebeke içerisindeki mevcut yetkili tamircilerin -eşit hak, yükümlülük ve edimlere sahip olanları için farklı uygulamalar yapmamak kaydıyla- eşit olmayanlarına farklı şartlar uygulayabilmektedir. Özellikle büyük şehirlerde konumlanmış yetkili tamircilere veya plaza tipi servis istasyonlarına konulacak kriterler ile kırsal bölgedeki ya da küçük tipli servislerden istenecek yükümlülüklerin aynı olması ggerekmemektedir.

    f) Sağlayıcının yetkili tamirci şebekesinde bakım onarım dışı sadece boya kaporta faaliyetlerine izin vermesi meselesi: Sağlayıcı'ya bakım onarım şebekesi içerisinde yer alan yetkili servislerden gelecek olan sadece kaporta boya işlerini üstlenme taleplerine vereceği cevap seçmiş bulunduğu seçici dağıtım sisteminin nitel ya nicel özelliği ile doğrudan ilgilidir. Sağlayıcı şebekesini sadece nitel seçici dağıtım sistemine göre örgütlemişse yetkili şebeke içerisinde yer alan bir servisin sadece kaporta boya işleri ile uğraşmasını buna mukabil bakım onarım faaliyetinde bulunmamasını kabul etmeme hakkına sahiptir. Zira doğal olarak niteliksel yapı tüm hizmetlerin verildiği tamamen kaliteye dayanan bir sistemdir. Ancak şebeke içerisinde sadece kaporta boya işleri yapan yetkili servisler bulunuyorsa şebekeye dahil olacak yeni adaylara veya mevcut yetkili tamircilerin sadece kaporta boya işlerine yönelerek bakım onarım işinden çekilmelerinin rededilmesi mümkün değildir.

    Yukarıda verilen kaporta boya örneğini genişletmek mümkündür; örneğin hızlı servis mantığı altında çalışmak isteyen yetkili tamircilerin sadece egzoz, rot-balans, fren balata, amortissör değişimi, elektrik tamiri, vb. basit kabul edilebilecek işler ile uğraşmaları da sağlayıcı tarafından niteliksel seçici dağıtım sistemi bünyesinde şebeke üyeleri ayrıcalık yapılmaması kaydıyla red edilmesi mümkündür. Sağlayıcının bu davranışı grup muafiyeti ile bağdaşmaktadır.

    g) Sağlayıcının bakım onarım işleri ile uğraşmadan sadece yetkili yedek parça satıcılığı faaliyetinde bulunmak isteyen dağıtıcılık müessesini kabulü meselesi: Sağlayıcının yedek parça dağıtımı için niteliksel seçici dağıtım sistemini seçtiği düşÃ¼nüldüğünde sadece yetkili yedek parça satıcılığı faaliyetinde bulunmak isteyen dağıtıyıcı red etmesi mümkün değildir. Zira yedek parça satmanın ve yedek parçanın doğasında tamirciliği zorunlu kılan hiçbir unsur bulunmamaktadır. Kaldı ki benzer nedenlerden ötürü bir yetkili tamircinin yedek parça satma talebini de geri çevirmek mümkün değildir. Bu işler ayrı ayrı yapılabildiği gibi birlikte de yapılabilmektedir. Zaten tanınan bu serbesti ile her seviyede her çeşit işin görülerek rekabetin tam anlamı ile tesisi hedeflenmektedir.

    h) Çok marka tamirciliğine getirilen kısıtlar meselesi: Grup muafiyetinden yararlanılabilmesinin önemli ön koşullarının başında bakım onarım şebekesi içerisinde bir diğer ya da birçok markaya servis vermek isteyen tamircilere bu hakkın tanınmasıdır. Ancak yeni düzenleme sağlayıcının çok marka tamirciliği ile iştigal etmek isteyen yetkili tamircisine hangi koşullara uymasını isteyebileceğini açık olarak ortaya koymamaktadır. Bunun nedeni her yetkili tamircinin fiziki koşullarının değişebilmesi, araçların niteliklerinin çok farklı olması gösterilebilir. Nitekim bir yetkili tamirci için kabul edilebilir bir koşulun diğeri için rekabeti sınırlayıcı unsur olarak ortaya çıkması mümkündür. Örneğin her marka müşterisi için ayrı bekleme salonları, ayrı tuvaletler ya da otopark sahaları öngörülmesi muafiyetin ruhu ile bağdaşmamakta, çok marka tamirciliğini zora koşan önlemler olarak kabul edilmektedir.

    Öte yandan bazı koşulların öne sürülmemesi gerekmektedir. Bunların başında her markanın satışı için ayrı bankoların kurulması ve en önemlisi her marka için ayrı teşhir alanı ve belirli bir sayıda araç teşhir zorunluluğu koşulları gevşetilmelidir. Özellikle marka imajı gerekçesi ile bazı koşullar getirilerek diğer markaların teşhir edilmesinin ya da satılmasının önlenmesi rekabeti kısıtlayıcı bir unsur olarak görülmektedir.

    Ayrıca marka imajının güçlenmesi için yapılan mali yardımlar başka markaların satılmasının engellenmesi için gerekçe olmamalıdır. Araç teşhiri için fiziki imkanları kısıtlı olan yetkili satıcılara bina girişine sadece tek bir markaya ait levhanın asılmasına neden olacak koşullar getirilmesi ya da teşhir alanı dışına elektrikli panoların konulması zorunluluğu veya marka için ayrı teşhir yeri talep edilmesi muafiyete cevaz vermemektedir. Burada asıl olan yetkili satıcının işini görmesini zorlaştıracak koşullardan kaçınılması ve sözleşmelerin çok marka satıcılığına ilişkin açık hükümler ihtiva etmesidir. Uyuşmazlıklıkların dostane biçimde çözümlenememesi durumunda tarafların hakeme gitme imkanı da mevcut bulunmaktadır.

    3. Genel Nitelikteki Tereddütler:

    a) Sağlayıcının satış ve satış sonrası hizmetlere ilişkin sözleşme yükümlülüğü meselesi: Sağlayıcı yetkili satıcıları ve tamircilerı ile yeniden satışa konu araçlar ve bakım onarım faaliyetleri için ayrı ayrı sözleşmeler yapabilmektedir. Ancak iki faaliyetinde aynı sözleşme üzerinde düzenlenmesinde hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken ön önemli nokta, araç satışı, yedek parça satışı ve bakım onarım faaliyetlerini birlikte yürüten bir şebeke üyesinin -örneğin araç satışından vazgeçerek diğer faaliyetleri devam ettirme iradesini ortaya koyduğunda- tek çatı altında toplanan sözleşmesinin vazgeçtiği faaliyete tekabül eden özellikle fesih ihbar, stoklar, vb konularda ilgili faaliyet alanı ile irtibatlandırılmış maddelere göre işlem yapılması gerektiğidir. Daha açık bir anlatımla tüm faaliyetleri içeren tek çatı altında toplanmış sözleşmelerde süre, fesih ihbar, bazı niteliksel kriterler, vb. maddelerin faaliyet alanına göre ayrı ayrı düzenlenmesi gerekmektedir. Zira ihtilaf durumunda çözüm bulunmasına yönelik girişimlerde ayrı düzenlenmiş maddelerin kolaylık yaratması sözkonusu olabilecektir.

    b) Çok marka satıcılığında sağlayıcının yetkili satıcı veya tamirci marifetiyle rakip marka müşteri bilgilerini edinme meselesi: Sağlayıcı şebekesi içerisinde yer alan yetkili satıcılar ve tamircilerin hesaplarına, müşteri portföylerine ve piyasa ile ilgili her türlü bilgiyi isteme hakkına sahiptir. Şebekenin sağlıklı bir biçimde çalışabilmesi ve kaliteli hizmet sunulabilmesi için bu tür verilerin sağlayıcıya aktarılması tüketicinin yararına bir husustur.

    Ancak sağlayıcının kendi şebekesi içerisinde yer alan ve rakip markalı ürünlerin de yetkili satıcı ve servis faaliyetlerini yürüten şebeke üyelerinin diğer markaların müşterilerine ait bilgileri istemesi mümkün değildir. Zira hiçbir sağlayıcı rakibinin kendisine ait markalara bağımlılığı olan tüketicilerin davranış biçimlerinin bilinimesini istemez. Bu durum ise çok marka satıcılığı önünde bir engel teşkil edebilir. Kaldi ki, rekabet hukukunda rakipler arasında yetkili şebeke marifetiyle de olsa bilgi değişimi yasak eylemler arasında yer almaktadır.

    Öte yandan aynı çatı altında yürütülen çok marka satıcılığı faaliyetinin hesap düzeninin bir bölümünün bir sağlayıcıya diğer bölümünün diğer sağlayıcıya ait olacağı gözönünde bulundurulduğunda sağlayıcının hesaplar üzerindeki denetimi ya da incelemeyi kendisinin yapması mümkün değildir. Çünkü bu denetim sırasında zorunlu olarak rakibine ait bilgilere de girilecektir. O bakımdan da bu gibi durumlarda bağımsız bir denetim firmasının kullanılması yerinde olacaktır.

    c) Yetkili satıcı ya da servis sahibinin bu hakkını devretmesi meselesi: Yetkili satıcılar veya servisler bu haklarını sağlayıcının izni olmadan devretme hakkına sahiptirler. Ancak bu devir işleminin şebeke içerisinde yeralan yetkili üyelere olması gerekmektedir. Sağlayıcı tarafından verilen bu yetkinin ancak yine sağlayıcı tarafından yeterli niteliklere sahip olduğu kabul edilen diğer üyelere devri sözkonusu olabilmektedir. Bu durumda da sağlayıcının izni olmadan şebeke üyeleri dışında hak devri mümkün değildir. Buradaki temel soru yetkili satıcı veya servisin bu satış işleminde öncelikle sağlayıcısına teklif götürüp götürmeyeceğidir. Bu türde bir zorunluluk bulunmamakla birlikte yetkili satıcı veya servis sağlayıcısını bu niyetinden haberdar etmek zorundadır. Sağlayıcının en az dört hafta önceden konu hakkında bilgilendirmesi makul bir süre olarak değerlendirilmektedir. Sağlayıcının ise satış işlemini aksatmayacak biçimde bir cevap vermesi gerekmektedir.

    d) Yetkili satıcılar ya da servislerin sağlayıcının önerdiği fiyatları uygulama meselesi: Yetkili satıcılar araçları istedikleri fiyattan satmak ya da yetkili tamirciler bakım onarım işlerinde istedikleri fiyatı uygulamakta serbesttirler. Bunun açık anlamı sağlayıcının tavsiye niteliğindeki fiyat önerisinin mutlak uygulanması gerekmemektedir. Hatta zararına satış ya da bakım onarım işlerinin yapılması mümkün olduğu gibi, önerilen fiyatın üzerinde de satış ya da hizmet sunmak mümkündür. Ancak sağlayıcının azami fiyat koyması durumunda aracın, yedek parçanın ya da bakım onarım hizimetinin bu fiyatın üzerinde satılması mümkün değildir.


    d) Aksesuarın yedek parça niteliğinde meselesi: Motorlu aracın kullanımı için mutlaka gerekli olmayan ürünler yedek parça niteliğinde görülmemektedir. Bunlar arasında, radyo veya CD kullanımı için gerekli aksam, GSM araç kiti, navigasyon sistemi örnek olarak verilebilir. Bununla birlikte, bu ürünler aracın üretim bandı üzerinde kurulmuş ve aracın diğer parça veya sistemleriyle entegre olmuş ise, ilgili ürünlerin aracın parçaları haline geldiği söylenebilecektir. Aksesuar niteliğindeki parçaların dağıtım, bakım ve onarımına yönelik eylemler bakımından uygulanmaya müsait değildir.

    e) Motor yağları ve diğer sıvı maddelerin yedek parça niteliği meselesi: İkame edilebilecek türden bir çok ürün genellikle yedek parça tanımına karşılık gelmektedir. Ancak, yağ, boya ile vida, vidalı direksiyon ve civata gibi jenerik ürünlerin farklı kullanım alanları bulunabilmektedir. Bu tür ürünler esas olarak bir motorlu taşıtın montajı esnasında kullanılabildiği gibi aynı zamanda grup muafiyeti kapsamında bulunmayan başka araçlar (motosiklet, bisiklet) için de yedek parça şeklinde kullanılabilmektedir. Bu sebeple bunların kullanım alanlarının doğru şekilde tespit edilmesi Tebliğ kapsamında değerlendirilip değerlendirilmemeleri açısından son derece önemlidir.

    f) Sağlayıcı yetkili tamircilerine araçların normal bakım onarım hizmetleri için sadece kendisi tarafından sağlanan orijinal yedek parça kullanmasını zorunlu tutabilmesi meselesi: Sağlayıcı tarafından getirilecek bu türden bir yükümlülük, tamircinin başka kaynaklardan sağlanan orijinal yedek parça veya eşdeğer kalitede yedek parça kullanma özgürlüğünü kısıtlayacaktır. O bakımdan da sağlayıcının yetkili tamircilerini araçların olağan bakım onarım hizmetlerinin ifası sırasında sadece kendisi tarafından sağlanan orijinal yedek parça kullanmasını zorunlu kılması mümkün değildir.

    g) Motorlu araç sağlayıcısından başka kaynaklardan temin edilen orjinal yedek parçaların veya eşdeğer kalitede yedek parçaların kullanılmasının motorlu taşıt üreticisi tarafından sunulan garanti üzerinde bir etkisi meselesi: Motorlu taşıt üreticisi tarafından sunulan garanti, garanti süresi içerisinde yapılan ancak garanti kapsamında olmayan olağan tamir ve bakım hizmetleri için de kendisi tarafından sağlanan orijinal yedek parçaların kullanımını gerekli kılıyor ise, bu husus ağır rekabet kısıtlaması olarak değerlendirilmekte ve ilgili sözleşme muafiyete hak kazanmamaktadır.

    h) Orijinal yedek parçaların kalitesinin değerlendirilmesi meselesi: Motorlu taşıt üreticisi tarafından öngörülen spesifikasyon ve üretim standartlarına uygun olarak orijinal yedek parça üretiminde bulunan parça üreticisinin, üretimin söz konusu standartlara uygun olarak yapıldığı ve üretilen yedek parçaların aracın imalinde kullanılan parçalarla aynı kalitede olduğunu tevsik edici nitelikte bir sertifika düzenlemesi gerekmektedir. Parça üreticisi tarafından yapılacak bu türden bir tasdik, paketin üzerinde yazılı olabileceği gibi parça ile birlikte verilen yazılı bir kağıt şeklinde de olabilir. Hatta bu sertifika internette dahi yayınlanabilir.

    Bu sertifika yedek parça üreticisi tarafından yayımlanabileceği gibi bağımsız bir organ tarafından yapılan incelemeler neticesinde yayınlanabilir. Bu husus tamamen yedek parça üreticisinin insiyatifine kalmıştırBu şekilde bir deklarasyonun yayınlanması halinde, bu yedek parçaların orijinal yedek parçalar oldukları kabul edilir. Buna karşılık, motorlu taşıt üreticisi veya tüketici dernekleri ve otomobil kulüpleri gibi herhangi bir üçüncü şahıs, bu parçaların daha az kaliteli olduklarını veya belirlenen spesifikasyon ve standartlara uygun şekilde üretilmediklerini ispatlama imkanına sahiptir. Bu durumda bunlar orijinal yedek parça olarak satılamayacaktır.

    i) Eşdeğer kalitede yedek parçaların kalitesi ne şekilde değerlendirilmesi meselesi: Eğer bir yedek parça eşdeğer kalite yedek parça olarak nitelendiriliyorsa, yedek parça üreticisinin herhangi bir zamanda, ürettiği yedek parçanın motorlu taşıt aracının parçaları ile eşdeğer kalitede olduğunu tevsik edici bir sertifika yayınlaması gerekmektedir.

    j) Yetkili tamirci veya yedek parça dağıtıcısı, kendisine motorlu taşıt üreticisi tarafından sağlanan yedek parçaları bağımsız tamircilere satması meselesi: Seçici dağıtım sisteminde, sistem üyelerinin bağımsız tamircilere yapacağı satışlara yönelik olarak getirilecek her tür sınırlama rekabetin de kısıtlanması anlamına gelecektir. Münhasır sistemde de pasif satışların kısıtlanması şeklindeki sınırlamalar aynı değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

    k) Motorlu taşıt üreticisi veya ithalatçı, yetkili servisleri bağımsız pazarlardan elde edilen ve kullanılan ekonomik yedek parçaları kullanmaktan alıkoyması meselesi: Günümüzde motorlu taşıt üreticileri de kendi dağıtım şebekeleri içinde ekonomik yedek parça satışı yapmaktadırlar. Bu tür yedek parçalar seri üretimi kalmamış araçlara yönelik olarak yeni baştan belirlenen standartlara göre üretilmektedirler. Bu tür parçaların satışının ve kullanımının yasaklanması, rekabet ihlali olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan üzerinde önemle durulmasında fayda bulunan bir diğer husus da bir motorlu taşıt üreticisi ile yedek parça üretici arasında yapılan anlaşma uyarınca, yedek parça üreticisi tarafından geliştirilen fikri mülkiyet hakkı veya know-how'ın motorlu taşıt üreticisine devredilmesi halinde, motorlu taşıt üreticisi bu hakkı yedek parça üreticisinin bu parçaları dağıtım hakkını sınırlamak amacıyla kullanmasının mümkün olamadığıdır.
    Â