Bilişim Sektöründe Rekabet
Taylan UYSAL
Â
Rekabet otoritelerinin üstlendikleri görevin en zor olan kısımlarından birisi sektörler hakkında uzmanlık gerektiren bilgileri
öğrenmektir. Bu bilgiler öğrenilmeden sağlıklı kararların alınması mümkün olmamaktadır. Alınan kararların önemi
düşÃ¼nüldüğünde ise rekabet otoritelerinin sektörler hakkında mutlaka uzman bilgisine sahip olması gerektiği ortaya
çıkmaktadır. Bilişim sektörü de uzmanlaşmanın çok önemli olduğu sektörlerden biridir. Özellikle teknolojik gelişmenin
sektörü sürükleyen motor olduğu düşÃ¼nülürse, bilginin sektör içindeki önemi anlaşılacaktır. Hatta bu sektörde mal
kapsamına giren kimi değerler sanal olarak bulunmaktadır; bilişim bilginin kendisinin değer olduğu sektörlerden birisidir.
Bilişim sektörünün rekabet boyutu incelenirken bunların gözönünde bulundurulması gerekir.Â
Burada bilişim sektörünün farklı boyutlar içerdiğini de belirtmeliyiz; örneğin elektronik ticaret ile interet ağ yapısı
birbirinden farklı pazarlardır. Birinde gerçekleştirilen rekabet ihlalinin diğerinde gerçekleştirilen rekabet ihlali ile bir
benzerliği olmayabilir.Â
Hızla gelişen bilişim sektöründe rekabet hukuku açısından birçok sorun mevcuttur. Her ne kadar sektörün önde gelen
firmaları kendilerinin rekabeti desteklediğini, çünkü teknoloji geliştirmenin doğal olarak rekabet yarattığını iddia etseler
de, gerçekte firmaların teknolojiyi de rekabet ihlalleri için bir araç olarak kullanabildiğini görmekteyiz. Rekabet Hukuku'nun
sağlaması gereken ise tüketicilerin en yeni ve en nitelikli mal ve hizmetleri en ucuz fiyata elde etmesidir. Bu amaca ulaşmak
için de pazarların serbest ve rekabete açık olmasını sağlamak gerekir. Rekabet Hukuku'nun avantajlarından biri, kurallarının
yeni çıkan durumlara çabuk uyum sağlayabilmesidir. Bu sayede, gelişen teknolojilerin yarattığı yeni pazar şartları için yeni
kuralar konulması gerekmez. Her vaka kendi koşulları içinde değerlendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında rekabet otoritelerinin
izleyebileceği iki yöntem mevcuttur. Birincisi Amerika'da izlenen tutumdur; piyasaların mümkün olduğunca serbest bırakılması ve
ancak bir rekabet ihlali olduğunda müdahale edilmesi öngörülür. İkincisi ise Avrupa Birliği Komisyonu'nun izlediği, rekabeti
sağlamak için müdahale edilebileceğini savunan yöntemdir.Â
Teknolojik ilerlemeye dayanan sektörlerde ortaya çıkan rekabet zaaflarının kısa süreli olduğu ve gözardı edilebileceği de
tartışmalı bir argümandır. Bu sektörlerde de ciddi ve kalıcı rekabet ihlalleri ortaya çıkabilir. Rekabet otoritelerinin görevi
piyasaların tüketicilerin talepleri ve yararı doğrultusunda gelişmesidir, bu açıdan rekabet ihlallerine izin verilemez. Oysa
kimi firmalar kendileri hakkındaki suçlamaları sektöre ve teknolojik gelişmeye karşı yapılıyormuş gibi göstermeye
çalışmaktadır.Â
İnternetÂ
Öncelikle bu pazarı ikiye ayırmalıyız: internet altyapı pazarı ve internet hizmet pazarı. Altyapı pazarında telekomünikasyon
ağlarını, televizyon bilgisayar cep telefonu gibi araçları, standartları, işletim sistemlerini sayabiliriz. Hizmetler ise bu
altyapı üzerinden verilen her türlü hizmeti kapsar. Altyapı pazarına baktığımızda daha çok ağ etkileri (bir ağın
kullanıcılarının artması ile birlikte değerinin de artması) ve uyumluluk sorunları ile karşılaşıyoruz.Â
Altyapı sorunlarıÂ
1998 yılında Avrupa Komisyonu, her ikisi de ABD menşei telekom şirketleri olan Worldcom ve MCI'ın birleşme işlemlerine MCI'nin
internet ağ iskeletindeki faaliyetlerinden vazgeçmesi şartıyla onay verdi. Bunun sebebi her iki firmanın da intenet ağ iskeleti
pazarında dolayısıyla dünya çapında bilgi akışının sağlanmasında önemli firmalar olması yatıyordu. Komisyon bu birleşmenin
internet ağ iskeleti pazarında hakim durum oluşturacağını düşÃ¼ndü. Yakın zamandaki MCI Worldcom/Sprint birleşmesinde de aynı
sorun ortaya çıktı. Esasen, Sprint daha önceki Worldcom/MCI birleşmesine karşı çıkan taraflardan biriydi. Nitekim Komisyon
tarafların verdikleri güvenceleri yeterli bulmayarak birleşmeye izin vermedi. Bu vaka rekabet kurallarının ne kadar etkili
olduğunu gösteren güzel bir örnektir çünkü vakadan önce internet ağ iskeletinin nasıl düzenleneceği ile ilgili pek fazla
fikir yoktu ancak rekabet otoriteleri sorunu görerek gerekli müdahaleyi gerçekleştirmiştir.Â
İnternetin gücü insanların coğrafi konumları nerede olursa olsun birbirleriyle iletişim kurabilmelerini sağlamasından
kaynaklanıyor. Ancak kullanıcılar bu ağa telefon hatları üzerinden bağlandıklarından ve hatlar da hakim durumdaki hatta hala
birçok ülkede tekel konumundaki telekom şirketlerine ait olduğundan ortaya doğal olarak rekabet sorunları çıkıyor. Komisyon
geçtiğimiz yıl içinde başarısız Telia/Telenor birleşmesinde taraflara çok sıkı şartlar öne sürerek yerel ağlar konusunda da
titiz davrandığını gösterdi. Komisyon tarafların dikey ve yatay birleşmelerinin hakim durum yaratacağı endişesiyle taraflardan
kablo ağlarını ellerinden çıkarmalarını ve yerel telefon hatlarını üçüncü şahısların kullanımına açmalarını istedi. Bu talep
kablolu ve geniş banttan erişimde rakebeti teşvik etmesi sebebi ile ilgili ülkelerde ev ve işyerlerinden internete bağlanma
hızının artmasını sağlayacaktı. Tüm ağ pazarlarında gözlenen ağ etkisi yani bir ağın kullanıcılarının artmasıyla orantılı olarak
değerinin de artması beraberinde rekabet sorunlarını da getiriyor. Yukarıda bahsettiğimiz vakalarda Komisyon'un özellikle
üzerinde durduğu husus, önemli iletişim altyapılarının nasıl kontrol edildiğidir; ilk ikisinde internet ağ iskeleti,
sonuncusunda ise yerel altyapılar söz konusu olmuştur. Altyapıları elinde bulunduran firmalar bu avantajlarını pazardaki
güçlerini artırmak için kullanabilmektedir.Â
Sayısal televizyonlarÂ
Televizyonlar üzerinden yayın dışında hem bilgi alınmasını hem de verilmesini sağlayan dijital alıcı kutularında yani setüstü
kutularda belirli standartlar kullanılıyor. Ancak televizyon kanallarının ille bu standartları kullanmak gibi bir zorunlulukları
yok. Standartların kendi başlarına rekabeti ihlal eder bir özellikleri de yok ama teknolojiyi elinde tutan firmanın bu avantajını
pazardaki konumunu güçlendirmek için kullanabileceğini gözönünde bulundurmak zorundayız. Mesela, ücretli televizyon
yayınları pazarında hakim durumda olan bir firmanın setüstü kutular üretmesi sakıncalar yaratır. Almanya'da da faaliyet
gösteren İngiltere menşei BSkyB televizyonunun rakibi olan birkaç firmayla Open adlı bir ortak girişim kurmak isteklerine
Komisyon ancak firmanın üçüncü kişilerin setüstü kutularını serbestçe temin edebilmelerini sağlamak koşulu ile izin verdi.
Bir başka vakada Komisyon, Microsoft'un Telewest adlı şirketle birleşmesine setüstü kutu yazılımı pazarında hakim duruma
geleceği gerekçesiyle izin vermemiştir.Â
Microsoft hem Amerika'da hem de Avrupa'da rekabet soruşturmalarına konu oldu. Amerika'da Windows işletim sistemi aracılığıyla
Nestcape Navigator ve Sun Microsystems'in Java yazılımlarının konumlarını zayıflatmak istediği ve internet tarayıcı yazılımı
pazarında tekel olmaya çalıştığı gerekçesi ile Avrupa'da ise sunucu işletim sistemi pazarında faaliyet gösteren firmalara kendi
işletim sistemi ile ilgili yeterli bilgi vermediği gerekçesi ile soruşturma açıldı. Microsoft; kişisel bilgisayar, sunucu, cep
bilgisayarı ve setüstü kutulardaki işletim sistemi pazarlarında faaliyet göstermektedir. Burada önemli olan Microsoft'un
kişisel bilgisayarların işletim sistemlerindeki tartışmasız hakim durumunun girdiği diğer pazarları nasıl etkileyeceği ve
tüketicilerin bundan nasıl bir fayda göreceğidir.Â
Yukarıda saydığımız vakalar bilişim sektöründe bir pazarda elde edilen gücün diğer bir pazarda da güç elde etmek için
kolayca kullanabildiğini göstermektedir.Â
Cep telefonlarıÂ
Benzer kararlar cep telefonları ile ilgili olarak da verildi. Vodafone ve Vivendi'nin bir ortak girişimi olan Vizzavi,
bilgisayarlardan, televizyonlardan ve cep telefonlarından bağlantı kurulabilecek bir portal olarak düşÃ¼nüldü. Komisyon, ortak
girişime taraf firmaların komşu pazarlardaki gücünü portal pazarına yansıtabileceği gerekçesi ile ortak girişime ancak
üçüncü kişilerin de tarafların yararlanacağı avantajlardan yararlanabilmesi koşulu ile izin verdi.Â
Hizmetlere ilişkin sorunlarÂ
Özellikle, B2B olarak adlandırılan teşebbüsler arası elektronik ticaret konusu son zamanlarda oldukça gündemde ve yakın
zamanda birçok davanın açılması bekleniyor. B2B ile amaçlanan satıcı ve alıcı teşebbüsleri elektronik bir platformda
buluşturmak. Komisyon, bunun kendiliğinden rekabet açısından sakıncalı bir durum olmadığını düşÃ¼nüyor. Bu platformların üye
sayıları arttıkça güçleri de artıyor. Rekabet açısından tehlikeli olabilecek durumun ise söz konusu teşebbüslerin aralarında
hassas bilgilerin değişimini yapması ya da bu platformların bağımsız firmaları pazar dışına itmek amacı ile kullanılmaları sonucu
ortaya çıkabileceği belirtiliyor. Komisyon bu türden rekabet ihlallerinin yaşanmaması için, önerilen her türlü B2B
anlaşmanın titizlikle inceleneceğini ve bu konuda üye ülkelerin rekabet otoriteleriyle ve ABD rekabet otoriteleriyle de yakın
çalışma içinde olacaklarını belirtiyor.Â
B2C olarak adlandırılan tüketicilere yönelik elektronik ticaret ise daha önemli rekabet sorunlarını barındırmakta. Öncelikle
internet üzerinden yapılan satışların normal alışverişle aynı pazar olarak kabul edilip edilemeyeceğini belirlememiz gerekiyor.
Mesela amazon.com faaliyette bulunduğu ülkelerdeki kitap satıcıları ile rakip olarak kabul edilebilir mi Bu soruyu yanıtlarken
her ürünü ayrı incelemek gerekir. Mesala internet üzerinden alınan bir kitapla kitapçıdan alınan bir kitap arasında hiçbir
fark yoktur, demek ki bunların aynı pazarda yer aldığı söylenebilir. Aynı şekilde bir müzik CD'sinin de aynı pazarda yer aldığı
düşÃ¼nülebilir ancak örneğin veri olarak internetten kişisel bilgisayarlara indirilen müzik dosyalarının reel müzik pazarı
ile rekabet halinde olup olmadığını kestirmek zor bir meseledir. Bilgisayarın hafızasında yer alan ve elle tutulur bir nesne
olmayan dosyaların CD'lerden farklı bir pazar oluşturduğu savunulabilir ancak gelişen teknoloji bu dosyaların CD'lere
kaydedilebilmesine de olanak tanımaktadır. Bu durumda pazarlar birleşme eğilimine gireceklerdir. Bir başka ilginç konu internet
üzerinde hızla yaygınlaşan dosya paylaşma programlarıdır. Kullanıcıların birbirlerinden dosya çekmesine olanak tanıyan bu
programlar rekabet ortamını nasıl etkileyecektir Yeni yeni gelişen bu pazarlarda henüz çok fazla karar alınmamıştır ama sağlıklı
bir içtihatın kısa sürede oluşturulacağına inanıyoruz.Â
SonuçÂ
Yeni teknolojiler ve özellikle de internet kimi pazarlarda rekabetin artmasını sağladı. Ancak rekabeti engelleyen hususlar da yok
değil. İnternetin hızlı büyümesi hakim durumda olan kimi teşebbüslerin güçlerini artırmasına ve rekabet kuralları açısından
sakıncalı durumlar doğmasına yol açtı. Hızlı büyüme pazara ilk girenlere pazarı kapatma olanağı verdi. Bu konuda yalnızca pazar
yapısı ve pazar payları ile değil sektörlerin yapısı ile de ilgilenmeliyiz. Mesela, müzik ve yayıncılık endüstrilerinin ticari
çıkarları açısından pazarın mevcut yapısını koruma istekleri internet üzerinden verilen hizmetlerin gelişmesini engelliyor mu
engellemiyor mu, bu gibi meselelerin incelenmesi gerekir.Â
İnternetin gelişmesinin önünün açılması için yapılması gereken ilk şey telekomünikasyon sektörünün rekabete açılması,
böylece bağlantı ücretlerinin düşmesini sağlamaktır. Türk Telekom'un özelleştirilmesi bu konuda atılacak en önemli adım
olacaktır. Ãœlkemizde görüşme ücretlerinin dünya standartlarının üstünde seyretmesi gözönüne alındığında Rekabet
Kurumu'na bu konuda önemli görevler düşmektedir. Ayrıca ülkemizde bilişim sektöründe birçok rekabete dair sorun
yaşanmaktadır. Bu sorunların bir kısmı hali hazırda Rekabet Kurumu'na inkal etmiştir. Rekabet Kurulu'nun ülkenin teknolojik
gelişmesi açısından son derece önemli olan bu sorunları sağlıklı bir şekilde çözeceğini ve tüketicilerin çıkarları
açısından birçok olumsuzluğun söz konusu olduğu bilişim sektöründe sağlıklı bir rekabet ortamını tahsis edeceğini
umuyoruz.