• Rekabet Hukuku / Rekabet Bülteni

  • Sayı : 4 / Yıl : 2000

  • Md. 88 ABA (Eski Md.93 ABA/Maastricht) Uyarınca Teşviklerin Denetim Usulü

  • Md. 88 ABA (Eski Md.93 ABA/Maastricht) Uyarınca Teşviklerin Denetim Usulü
    Av.Ulya SELÇUK

    1. Giriş

    Teşvik dağılımı konusunda yakın geçmişteki bir çok olayın Avrupa basını tarafından gündeme getirilmesi [1], Avrupa Topluluğunun teşvik politikası konusunda kamunun da merakını uyandırmıştır. Bu olaylar neticesinde, Avrupa Komisyonu'nun devlet teşviklerinin dağılımı üzerinde uyguladığı ve ulusal politikacılar ve teşebbüsler gibi birçok kesimin fazlasıyla rahatsızlık duyduğu bu sıkı denetime dikkat çekilmiştir[2] . Komisyon, teşvik veren ulusal kurumların teşvik sorunları hakkındaki kararlarını ortak pazar ile olan uyumlarını denetleyen bir üst kurum niteliğinin yanısıra ve aynı zamanda diğer rakiplerin haklarını da gözönünde bulundurmaktadır. 



    Teşviklerin denetimi konusunda öncelikle üye devletlerin yasal, ekonomik, yerel, bilimsel ya da orta ölçekli politik amaçları doğrultusunda rekabete olan devlet müdahalelerinin yeterli düzeye indirgenmesi amaçlanmaktadır. '' Avrupanın çıkarlarını gözeten tarafsız bir vekil ''(alm. ''unabhaengige Sachwalter europaeischer Interessen'') konumundaki Komisyon, üye devletlerin icrai politik amaçları ile gözeticisi olduğu uygun rekabetin korunması arasında bir bağ kurmaya çalışmaktadır. Ulusal ekonomi politikalarına müdahale edildiğini düşÃ¼nen üye devletlerin bu alanda ikincillik (alm.Subsidiaritaet) ilkesine dayanarak, tek başlarına denetim yetkisine başvurmaları ise sözkonusu değildir, zira md.87 ABA uyarınca teşvik denetimini münhasıran topluluğa devretmişlerdir. Buna rağmen topluluk görevlerinin etkili bir şekilde yerine getirilebilmesi, üye devletlerle ortak bir çalışmaya bağlıdır. Bu durum ulusal teşviklerin bildirilmesi yükümlülüğünü de kapsamaktadır ve ulusal mahkemeler bu gözetim mekanizmasına dahilindedir. 



    Md. 89, md.87 ve md.88'e yönelik yönetmelik çıkarılması konusunda yetkilendirici bir madde olmakla beraber, bu madde sebebiyle yetkiler kesintiye uğrayacağından, Komisyon'un bu sebeple çekinmesi ile hiç başvurulmamıştşr. Ancak teşvik denetimi usulünün yasallaşması, şeffaflığın iyileştirilmesi, etkinin arttırılması ve basitleştirilmesi için kaçınılmaz olmuştur. Komisyon konsey'in desteği ile 1997 yılından bu yana devlet teşviklerinin modernize edilmesi yönünde farklı tedbirler almaktaydı.Komisyon'un ortak pazara fiilen etkili olan durumlara ilişkin müdahale alanını daraltabilmek için, etkili bir şekilde uygulayacağı bir denetim aracına ihtiyacı vardı. Teşebbüslerin idari işlem fazlasını en aza indirmenin yanısıra, hem hukuki istikrar, hem de şeffaflık ilkesinin güçlendirilmesi sağlanabilmeliydi.Buna bağlı olarak Komisyon, Konsey'in talebi ile teşvik denetimi için usul tüzüğü önerisi getirilmiş[3] ve (ATRG Nr.C 116 v.16.4.1998 S.13 ) ve bu tüzük önerisi Konsey'in No: 659/1999'lu 22.03.1999 tarihli ABA md.93'ün uygulamasına yönelik tüzüğü (yeni tüzük)kabul edilmiştir[4], 16.04.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 



    Bu çalışmamda, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'nın (ATAD) bu alanda önem arzeden kararları ışığında bu tüzüğe kadar gerçekleştirilen teşvik gözetiminin, yeni teşvik denetim mekanizması ile kıyaslanarak rekabetçi kurumların korunması konusunun ele alınması amaçlanmaktadır. Yeni Tüzük'de de eski teşvik usulünün düzenlenmelerine yer verilmesi 



    (örn.Komisyon'un kararına esas oluşturan süre, mevcut ve yeni teşvik kavramlarının tanımı, kötüye kullanılan teşvikler, teşvik sistemleri ve katılımcıların hakları) öncelikle Yeni Tüzük'ten önceki düzeleme ele alınmış, ardından Yeni Tüzük'ün denetim usulü yönünden getirdiği yenilikler işlenecektir. 



    Avrupa Birliği Andlaşması'nın (ABA) teşvik hukukuna dair bölümleri kesin olarak düzenlenmemiştir ve bu sebeple ATAD (1993'den bu yana Avrupa ilk derece mahkemesi (İDM), özel kişiler tarafından öne sürülen teşvik sorunlarını da ele almaktadır) teşviklerle ilgisi olan herkes için kaçınılmaz olan önemli yön verici kararlar vermiş ve bu kararlar neticesinde önem arzeden andlaşma maddelerini geliştirmiş ve yorumlamıştır. Teşvik denetimi usulünde önemli usul kurallarını bağlayıcı bir metinde toplamayı amaçlayan yeni Teşvik Tüzüğü , bundan böyle tüm taraflar, teşvik veren, teşvik alan ve diğer rekabetçiler, üye devletler, teşebbüs danışmanlıkları, daha fazla hukuki istikrar ve Komisyon'un olası tavrına karşı öngörü sağlanması konusunda güvence vermektedir. 



    2. Md. 87-89 ABA uyarınca teşvik hukuku sistemi 



    2.1. Genel olarak 



    Md. 3/1.g uyarınca Topluluk yanlışlatılmamış/saptırılmamış (alm. unverfaelscht) bir rekabet sisteminin oluşturulmasını görev bilmekte ve bunun için üye devletler arasındaki ticaretin kısıtlanmasına yol açacak devlet teşviklerinin md. 87 uyarınca temel bir yasaklamaya tabi tutmaktadır. Art. 4.C AKÇTA'na kıyasla, ortak pazarla uyumlu olduğu takdirde izin verilen istisnalar söz konusu olabilmektedir. 



    2.2. Teşvik kavramı tanımı 



    Bazı teşebbüslerce teşvik yasağından kaçabilmenin çok kolaylaşacağı durumlar karşısında gerekli esnekliği sağlayabilmek üzere, ne AB Andlaşmasında(ABA), ne de ATAD'ın içtahatlarında kasıtlı olarak teşvik kavramının nihai bir tanımı yapılmıştır. Bir işlemin belirli bir şekilde teşvik olarak sınıflandırılabilmesi için, aşağıda belirtilen dört şartı yerine getirmelidir: 



    - teşvikten yararlanan teşebbüs için bir avantaj sağlamalıdır 

    - teşvik, devlet tarafından ve ya devlet kaynaklarınca karşılanmalıdır. 

    - teşvik münferiden öngörülmelidir; sadece belli bir teşebbüse ya da üretim dallarına avantaj sağlamalıdır. 

    - topluluk içi ticari rekabetin bozulmasına ve kısıtlamasına izin vermemelidir. 



    Özel düzenlemeler söz konusu olmadıkça[5], teşvik kavramı, Komisyon'un üye devletler üzerindeki gözetimi olarak belirlemektedir. Zira bir tedbirin teşvik olarak belirlenmesi dolaylı veya direk olarak, özellikle ulusal mahkemeleri de ilgilendirmektedir. Çünkü ulusal mahkemeler, bir teşvik söz konusu olup olmadığını, andlaşmaya aykırılığını, Komisyon teşvik dağılımının bildirilmesini, teşebbüslerce verilen yardımın bir teşvik oluşturmasını ve bildirim düzenlemelerine uyulması yönünde karar yetkisi verme durumundadırlar. 



    2.3. AT teşvikleri 



    Teşvikleri Topluluk tarafından verilen ve md. 87 ve 89 md.'leri kapsamına girmeyen teşviklerdir. Dolayısıyla Andlaşma'nın teşvik düzenlemeleri sadece devlet teşviklerini kapsamaktadır, ancak topluluk teşvikleri de üye devletler arasındaki rekabeti saptırmamalıdır.



    3. Teşvik denetimi usulüne bir bakış

    3.1. Teşvik gözetim usulünde yetkiler 



    Md.88, md. 87'nin maddi teşvik düzenlemelerine ilişkin usul hükümlerini ele almaktadır. Teşvikin ortak pazarla uyumunun denetlenmesinde yetkili organ ilk aşamada Komisyon'dur. Daha derin ekonomik değerlendirmeyi gerektiren kararları ise yargı denetimine tabidir. Fakat bu yargı denetimi temelde usul ve açıklayıcı kurallara uyulup uyulmadığının, konunun uygun tespit edilip edilmediğinin ya da hatalı değerlendirilip değerlendirilmediği ve takdirin kötüye kullanımının söz konusu olup olmadığının[6] denetimi yönündedir. Ancak ATAD'ın kararı, Komisyon'un kararı yerine geçmemektedir[7]. 



    Komisyon kararının hukukiliği, tartışmalı kararın verilmesi sırasında Komisyon'un kullanımına sunulan bilgiler ışığında değerlendirilmektedir[8]. 



    Kısaca Konsey diye anılacak olan Avrupa Birliği Konseyi, teşvik denetimi usulünde alt kademede rol oynamaktadır. Olağanüstü koşulların söz konusu olması halinde Md. 88/ 2/3.cümle uyarınca, bir üye devletin talebi ile kararı kendine yöneltebilir ve haklı sebeplerin varlığı halinde bir teşvik, tüm oyları alması ile, ortak pazarla uyumlu kabul edebilir. Eğer Komisyon bir denetim prosedürü başlatmışsa, üye devletin Konsey'e yapacağı talep ile, Konsey'in bu konuda bir açıklamada bulunması bekletici mesele yapılır. Talepten itibaren eğer Konsey 3 ay içinde karar vermezse, Komisyon kararını verir. Bu istisnai düzenleme ile Konsey teorik olarak Komisyon'un denetim yetkisini sınırlamakta ve Md. 87 teşvik yasağının çiğnenmesine neden olmasına rağmen, üst düzey politik amaçlarını gerçekleştirme olanağı bulmatadır[9]. 



    Olağanüstü durumlardan, daha önce Md.. 87/2 ve /3, md.89 tarafından kapsanmamış olan, belli ekonomik sektörlerin ya da bölgelerin önemli ekonomik zorluklarının neden olduğu şartlar anlaşılmalıdır[10].Böyle durumlar sebebiyle onaylanan teşvikler geçici olarak verilmelidir, çünkü geçerli olan ABA kuralları maddeleri sürekli yürürlük dışında tutamazlar. Doktrinde görüşbirliği olan bir başka durum da, Komisyon'un ABA denetim usulüne başlamasından evvel, hiç bir şekilde bir bildirim başvurusunun yapılamayacağıdır. Aksi takdirde Komisyon'un teşvik denetimindeki temel yetkisi tartışmaya açık olabilecektir[11]. 



    Bu bağlamda özellikle rakibin, teşvikin şekli hukuka aykırılığı halinde, geçici temel korumayı ve bunların maddi tazminat, men'i ve geçici hukuki korumayı sağlayan davalara başvurma hakkı sebebiyle, ulusal mahkemelere önemli görevler düşmektedir. 



    3.2. Md. 88/2,3 usul aşamalarına kısa bir bakışÂ 




    Md. 88 'de düzenlenmiş olan Komisyon teşvik denetimi bir ön (Md. 88/3) ve ana denetim usulü olarak ikiye ayrılmıştır. Devletin planlanmış bir teşvik bildirimi ile başlayan ve 2 aydan fazla uzun sürmeyen ön denetim usulü, teşvikin ortak pazar ile uyumu konusunda Komisyon'da ilk kanaatin oluşumuna hizmet etmektedir. Bu aşama sonuçlanıncaya kadar üye devlet öngörülen teşvike izin vermeyecektir (Md. 88/3/3) 3. şahısların bir usul aşamasına katılımı öngörülmemiştir. Eğer bu teşvik ortak pazar ile uyumlu gözüküyorsa, Komisyon denetimi durdurur ve üye devlet de teşviki ilgiliye verir. Eğer Komisyon'un bu uyum konusunda şÃ¼pheleri varsa, yani denetim zorluklarla karşılaşırsa, bütün tarafların belli bir süre içinde cevap verme olanağını veren, karşılıklı müzakere usulüne dayanan ana denetim usulünün ATRG (Avrupa Toplulukları Resmi Gazetesi) yayınlanması ile yükümlüdür. Bu kapatıcı/yasaklayıcı etki (alm.Sperrwirkung) ana denetim usulünün bitirilmesine kadar sürer. Ana denetim usulü olumlu/onaylayıcı, reddedici ya da kaldırıcı, değiştirici bir karar ile sonuçlanabilir. Bu kararlar uygulama yasağının ihlal edilerek, verilmesi öngörülmüş olan teşvikin geri veri verilmesi yönünde üye devlete bir yükümlülük getirebilir. 



    3.3. Mevcut ve yeni teşviklerin denetiminin ayrımı 



    Temel olarak Komisyon, mevcut ve ya yeni verilen ya da değişime uğrayacak teşviklerin denetimini birbirinden ayırır. Bu ayrım önemlidir, zira sadece yeni teşviklere bildirim yükümlülüğü getirmiş olup, onlara uygulama yasağı ve teşvikin verilmesinin geri bırakılması önergesini getirebilir. Kartel usulünden farklı olarak bu denetim usulü sadece teşviki veren üye devlet ile Komisyon arasında vuku bulmaktadır. Teşviklerin potansiyel alıcılarına, rakiplere ve üye devletlere cevap hakkı ancak, denetim yolunun Komisyon'ca açılması amaçlandığında doğmaktadır. 



    3.3.1. Mevcut teşvikin denetimi 



    3.3.1.1. Kavram tanımı 




    Bu başlık altında AT andlaşması ilgili devlet için yürürlüğe girmeden evvel yürürde olan teşvik programları ve bireysel teşvik önlemleri anlaşılmaktadır[12]. Şikayette bulunulmayan ve dolayısıyla kanuna uygun yürütülen md.88/3 uyarınca Komisyon'ca kayıtlanan (ing. Notification) teşvikler de dahildir[13]. Ayrıca Komisyon'a üye devletçe 



    Md. 88/3/1 uyarınca bildirilen, fakat ortak pazar uyumu konusunda Komisyon'un 2 ay içinde görüş bildirmediği ve ATA'ın yürürlüğe girmesi tarihinden evvel Komisyon'a bildirilen teşvikler de dahildir[14]. 



    3.3.1.2. Amaç ve pratikte uygulama 



    Art. 88/1'de öngörülen denetimi sürmekte olan, geçmişte onaylanan teşvikler, Komisyon'a, bunların denetlemesi ve uyumlarının sağlanabilmesi konusunda, olanak vermektedir. Yürürlüğe giren teşvik ortak pazar ile uyumlu idi ise, topluluktaki ekonomik ve rekabet ortamının, kabul edilemez rekabet zedeleyici durumlara mahal vermesi ve dolayısıyla ortak pazarla bir uyumun söz konusu olamamasını doğurabilir. Örn.: Bir teşvik, ekonomik olarak az gelişmiş bir bölgeye verilmiş ancak bu arada ekonomik bir çıkış yaşamışsa, bu teşvikin verilmesi artık bir hak olarak görülemez. Ancak Komisyon'ca yapılacak bir uyumsuzluk açıklamasına kadar bir uygulama yasağı[15] düzenlenmemiştir ve teşvik ödemesinin geri bırakılması[16] Komisyon'ca dahi istenemez. Kartel hukukunun tam tersine, bu durumda teşvik, uyumsuzluk kararına kadar ne butlandır, ne de yasaktır. 



    Komisyon bütün ülkelerde sürdürülen teşvik programları konusunda[17] kayıt tutmaktadır ve uygulanmaları konusunda sistematik raporlar talep etmektedir[18]. Bunun dışında eğer gerekli görülürse, Komisyon üye devletlere amaca yönelik önlemler, örn. topluluk çerçevesine uyulması yönünde bağlayıcı olmayan öneriler getirebilir. Eğer elde ettiği bilgiler dahilinde, ortak pazar işlemesi ve gelişmesine uygun olmak için, bir teşvik düzenlemesinin kaldırılması ve değişmesi yönünde bir kanaatte ise, aynı şekilde amaca yönelik önlemler talep edebilir. Eğer ilgili üye devlet bu öneriye uymazsa, Komisyon, teşvikin kaldılmasını şekli bir kararla da zorlayabilmek için, bir ana denetim mekanizmasını md.88/2 uyarınca başlatır. Md. 88/2 uyarınca ana denetim mekanizmasının başlatılmasından sonra, yasak kararı md.88/3 uyarınca olduğu gibi, bir ödeme/tediye engeli ilebağlı bulunmamaktadır. 



    Komisyon tüm üye devletlere farklı davranmayacak ve birini diğerinden daha ağır muameleye tabi tutmayacaktır. Komisyon sadece olası bir yasak kararını md. 88/2 uyarınca alabilmekte ve dolayısıyla mevcut teşvikler ulusal mahkemeler önüne getirilememektedir. Ulusal mahkemeler önünde taraflarca ileri sürülebilecek talepler ancak yasak kararından sonra ulusal mahkemelere getirilebilmektedir.Diğer üye ülkeler Komisyon'a karşı, Komisyon'un bir üye devlete, daha evvel ortak pazar ile bağdaşmayan bir teşvik konusunda izin vermesi halinde iptal davası açabilirler. Özel kişilere, şirket ve derneklere bu hak tanınmamıştır[19]. 



    3.4. Mevcut ve yeni teşviklerde ana denetim mekanizması 



    Eğer komisyon denetiminin devamı neticesinde verilen teşvikin ortak pazar ile bağdaşmadığını tespit ederse ve bu konuda bir şÃ¼phesi bulunursa, bu durumda md. 88/2 usulünü başlatmak zorunda olması yanında ayrıca geçici hukuki korumayı da sağlamalıdır. 



    Md. 88/2 uyarınca mevcut teşviklerde sadace iki durumda denetim mekanizması söz konusu olmaktadır: 



    a) eğer komisyonun üye devlete yönelik, teşviklerin kaldırılması ya da değiştirilmesi konusundaki öneri sonuçsuz kalırsa 

    b) eğer onay verilen teşvikin kötüye kullanılabilir olduğu görüşÃ¼nde ise. 



    Ana denetim mekanizmasının amacı, tüm katılımcıların ve üçüncü kişilerin şÃ¼pheli teşviklerin denetimi için ifadelerine başvurularak ve ek bilgiler edinilerek konuya ilişkin yeterli bir kanaate ulaşabilmektir. 



    3.4.1. Usulün işletilmesi 



    Komisyon katılımcıları teşviki veren üye devlete ve haberdar olduğu diğer tarafa[20] bir yazı ile gereken bildirimi yapmanın yanısıra ATRG (C- serisi) yapacağı bir ilan ile, usulden haberdar eder. Komisyon taraflara ilgili teşvike ilişkin bir aylik cevap hakkı süresi tanır. Eğer Komisyon bu süreyi tanımaz veya çok kısa bir süre tanınırsa, esaslı bi usul hatası sözkonusudur[21]. Komisyon'nun beyanatları, karşı tarafın mağduriyetinin farkına varmasını ve usule katılmasını gecikmemesini sağlayacak ölçüde olmalıdır. Eğer verilen teşviklerin geri talep sözkonusu olacaksa, Komisyon bu beyanatta, teşvikin ortak pazar ile uyuşmazlığına ilişkin düşÃ¼ncelerini de ortaya koymalıdır. Bu aşamadan sonra teşviki alanın güveni sözkonusu olamamaktadır ve ve teşvikin geri talep edilmesine karşı çıkamaz.



    Katılımcı kavramı, komisyona kapsayıcı bilgi yelpazesi sağlamak bakımından geniş ele alınmalıdır. Katılımcılar, teşvikten sorumlu üye devlet olabileceği gibi eğer mevcut ise bir devlet kurumu (şehir, belediye vs.), diğer tüm üye devletler ve toplulukta kuruldukları sürece rakip kurum ve sektörler[22] de olabilirler. 



    Md.88/2 anlamında katılımcıların komisyon kararına veya reddine karşı bir dava hakkı yoktur[23]. 



    Md.88/2 usulunün başlatılmasına ilişkin bir karar, eğer mevcut bir teşvik olarak tanımlanıp da, Komisyon'un bunun yeni bir teşvik olduğu yönünde bir şÃ¼phesi bulunursa verilebilir, teşvikin verilmesini durdurabilir ya da kesin bir karar öngörebilir[24]. 



    3.4.2. Komisyon'un kararı 



    Md.88/2'den ne kadarlık bir sürede komisyonun denetimi sonuçlandıracağı açıklanmamıştır. Ön denetimde olduğu gibi kesin bir sürenin verilmesi, md. 88/2 uyarınca yapılacak denetimin bazı durumlarda çok kapsamlı ve çok aşamalı olması durumları karşısında, pek fazla bir anlamı olmamaktadır. Komisyonun sadece sınırlı olarak usulün sona erdirilmesine etkisi bulunmaktadır, zira katılımcılar karardan evvel dinlenilmelidir ve mağdur olanlar , eğer Komisyon ihtiyaç duyarsa[25] savunma hakkına sahip olurlar. Ancak makul sürede denetimi neticelendirmesi beklenmelidir[26].



    Usulün sona ermesinden sonra, komisyon ya a) teşvikin verilmesine karar verir ya da b) reddeder ya da c) mevcut bir teşvikin kaldırılmasını ya da değiştirilmesi gerektiğine karar verir. Bazı şartların, yükümlülüklerin, onayların yerine getirilmesine bağlı olarak bir uyum kararı vermesi de mümkündür[27]. Bütün kararlar ATRG'de ilan edilmeli ve gerekçelendirilmelidir. Komisyon'un kararı bu ilanı ile[28] geçerlidir.Rekabet eden bu komisyonun olumlu kararına karşı md.230/2 uyarınca iptal davası açabilir eğer kişisel ve direk olarak bundan mağdur olmuşsa ve iptal süresinin kendisine yapılan bildirim ile başlamasıyla. Eğer bir üye devlet teşviki vermişse, Komisyon, bu meblağı geri talep etmesi için ona ihtar ona eder[29], Haksız yere ödenmiş teşviklere, verildikleri günden itibaren faiz işler[30]. Yasak ve geri talebe ilişkin kararlarda, hangi süre içinde üye devletin, kararın uygulanmasına yönelik hangi önlemleri aldığı konusunda komisyonu haberdar edeceği belirlenir. 



    Bu bir aylık bir süre olup[31] gereğinde zorlukların bulunması halinde uzatılabilir[32]. 



    3.4.3. Komisyon kararından sonra dava 



    Komisyonun olumsuz bir kararından sonra (iptal ve değiştirme), mağdur olan üye devlet ve karar lehine olan şirket md. 230/2 uyarınca ATAD'da 2 ay içerisinde dava açabilir. Şirket (potansiyet ya da gerçekten) teşvik alıcısı olarak direk ve kişisel olarak md.230/2 anlamında mağdurdur[33]. Kararın etkili olmadığı üçüncü kişiler, md. 88/2 uyarınca gerçekleşen mekanizmaya katıldıkları sürece dava hakkına sahiptirler, örn. teşvikten faydalanan şirketin çıkar grupları gibi[34]. Davanın bekletici etkisi vardır. 



    Olumlu Komisyon kararında ise öncelikle rekabet eden çevreler bu kararın iptali ile ilgileneceklerdir. Md.230/2 uyarınca, kişisel olarak mağdur olduklarını ispatladıkları ölçüde ATAD'da iptal davası açabilirler. Kişisel mağduriyet, bir pazarın sınırlı sayıda rakip ile doldurulmuş olup da teşvikin önemli ölçüde pazarı etkilemesi halinde söz konusudur[35]. 



    3.4.4.Karara uyulmaması halinde ATAD'da başvurulması md.88/2 



    Komisyon'nun, kararın yöneltildiği üye devletin belirtilen sürede bu karara uymasını sağlayacak zorlayıcı bir mekanizmasıın olmaması sebebiyle, Komisyon ya da bu karara uyulmaması sebebiyle mağdur olan üye devlet, teşvik alan üye devlet tarafından ABA'nın ihlal edilmesi sebebiyle ATAD'a başvurabilir[36]. Aynı şekilde üye devletin teşvik vermeyi durdurması yönünde geçici bir tedbir de talep edilebilir[37]. Burada iki hususa dikkat edilmelidir: 



    a) Geçici tedbirler temelde, mahkeme kararından daha ileriye giden bir etkiye sahip olmamalıdır, yani icrai değildirler ve 

    b) İkincisi, teşvikin tamamen ödenmiş olması halinde bu yönde bir karar verilmesi gereksizdir. 



    Md.87/2/2 de öngörülen ve md.226 ve md.227'de basitleştirilen usul seçilmelidir[38], zira mahkeme tarafından hızlı bir çözüm amaçlanmaktadır. Bu usulde dava açılmasından evvel Komisyon'nun vereceği cevap kalkmaktadır, çünkü katılımcı üye devletin dinlenilmesi ile Komisyon kararının karşılıklı müzakere usulünün önüne geçilmektedir. Diğer tüm üye devletlerin md.227 uyarınca, teşvikin md.87'ye aykırılıktan değil de başka ABA hükümlerine aykırı olduğu yönünde bir kanaatte olmaları halinde dahi, dava hakları vardır[39]. 



    Eğer bir üye devlet karara uymaz ya da kendisine verilen gözetim yükümlülüğünü yerine getirmez ise, Komisyon andlaşma hükmülerine aykırılık sebebiyle bir usule zorlanamaz[40]. Komisyon'nun andlaşmaya aykırılık sebebiyle bir usul başlatmamak yönündeki bu kararı, yönelecek taraflarının bulunmaması sebebiyle iptal edilebilir değildir. 



    3.4.5. Komisyon kararının kesinleşmesi 



    Mağdur üye devlet Komisyon kararına karşı md.230/3 uyarınca 2 ay içerisinde iptal davası açmazsa, karar kesinleşmiştir olmuştur. Hukukiliği ve geçerliliği ulusal mahkemeler önünde dahi ileri sürülemez[41]. Eğer bu karar, üye devlet tarafından takip edilmesini imkansız kılacak derecede hatalı bir karar ise, ATAD'ın önüne getirilebilir. Burada önesürülebilecek tek sebep, Komisyon kararının imkansız derecede yerine getirilemeyeceğidir, ancak bu istisnai halde dahi çok önemli şartlar getirilmiştir. Ne teşvikten faydalanan teşebbüsün[42] mali zorlukları, ne de diğer politik, sosyal ya da hukuki zorluklar imkansızlık olarak tanınmamaktadır, zira mağdur olan teşebbüsün iflası dahi dikkate alımalıdır. İcraya konulmasının imkansızlığı, işin esasına ya da tanınan sürenin yetersizliği açısından ileri sürülebilir[43].Temel olarak Komisyon kararının uygulanması sırasında doğabilecek olası sorunların çözümü, Komisyon ile üye devletler arasında uyumlu işbirliği ilkesi çerçevesinde olur. Eğer üye devlet dürüst ise, Komisyon tarafından dava açılması, hakkın kötüye kullanması teşkil eder[44].



    3.4.6. Diğer hukuki koruma yolları

    Eğer Komisyon md 88/2/2 uyarınca, teşvik yasağını öngören Komisyon kararına uymayan üye devlete karşı dava açmazsa, rakipler ve diğer usul katılımcıları, Komisyon'u hareketsiz kaldığı sebebine dayanarak, ona iptal davası açabilirler. 



    Keza tespit edilmiş ABA ihlalleri ve hukuka aykırı olarak verilen teşvikler ulusal mahkemeler nezdinde de, mağdur üye devletin yanısıra, faydalanan teşebbüse karşı dava edilebilirler. Teşvik yasağının uygulanması ile 3.kişiler de dolaylı olarak haklar elde ederler.



    3.5. md.88/3 uyarınca yeni ya da yeniden şekillendirilmesi gereken teşvikilere ilişkin önleyici denetimler 



    Bu husus Komisyon'nun teşvik denetimi sırasındaki ilk görevini oluşturmaktadır, md.88/3, Komisyon'un bu yönde görüş bildirebilmesi için, verilmesi amaçlanan ya da değiştirilmesi öngörülen her türlü teşvikten zamanında haberdar edilmesini kanunen belirlemiştir. Bu önleyici/ihtiyati denetimin amacı, teşvikin verilmesinden evvel Komisyon'ca ortak pazar ilkesi ile uyumunun araştırılması sağlanarak, rekabeti zedeleyici etkilerden kaçınılması ve rakipleri olası zararlı sonuçlara karşı korunmasıdır. Bu sırada faydalanan kesimlerin menfaatlerini, rakiplerin menfaatleri ile karşılaştırmaktadır. Basit yargılama usulü sonucunda teşvikin ortak pazar ile uyumlu olduğu kanaatine ulaşılırsa, bu sonucu üye devlete iletir ve bu tespiti ATRG C serisinde yayınlar (alm.Unbedenklichkeitserklaerung= türk. Sakıncasız bulunan teşvik kararı)[45]. Bu ön denetim sırasında eğer ortak pazar ile uyum konusunda şÃ¼pheler varsa, Komisyon gecikmeksizin ana denetim usulünü başlatır (md.88/2). Ama Komisyon kendisine tanınan süre içerisinde bir cevap vermezse, teşvikin verilmesine bir engel bulunmaz . Ancak yine de burada üye devletin yürürlüğe koyacağı bu amacını Komisyon'a ilan etmesi gereklidir. Eğer Komisyon ilandan itibaren 14 gün içerisinde yine olumsuz bir karar vermezse, teşvikin zamanında icra edilmesine bir engel bulunmaz. Bu durumda bu teşvik, artık mevcut bir teşviktir ve her zaman için denetime açıktır. Komisyon'nun kesin kararına kadar teşvike ilişkin üye devletler için bir icra yasağı bulunmaktadır
    (md,88/3). 



    3.5.1. Ön denetim usulünde adil dinlenme hakkı bulunmakta mıdır 



    Bu sorun, resmi olmayan bir şikayetinin, Komisyon'ca ön denetim usulünün bitirilmesinden sonra dinlenilmeden reddedilmesi sebebiyle, özel bir dernek tarafından açılan bir iptal davasında sözkonusu olmuştur[46]. Rakibin dinlenilme hakkının bulunduğu md.88/2 uyarınca olan ana denetim usulü yolu dahi işletilmemiştir. 



    Bu iki Komisyon kararı İDM tarafından geçersizlikle sonuçlandırılmıştır. Zira rakip ya ön denetim usulü kararından evvel dinlenilmeli (ABA öngörmediği bir hak!) ya da Komisyon rakip ön denetim usulü aşamasında dinlenilmiş olsa idi, ileri sürebilecekleri iddiaları dikkate almalıdır. Bu karara göre Komisyon her halükarda ana denetim usulünü işletmeye zorunludur, zira rakiplerin olası iddialarının ne kadarını dikkate alabileceği tartışmalıdır. Mahkemenin bu kararına karşı Komisyon ATAD'da temyize gitmiş ve karar lehine sonuçlanmıştır[47]. ATAD söz konusu kararında rakibin rolünün ABA tarafından şekli olarak belirlendiğini ve ön denetim usulünün sadece üye devlet ve Komisyon arasında olabilecek bir usul olduğunu belirtmektedir. Rakibe daha ön denetim aşamasında haklar verilirse, denetimin uzun sürmesi ve verimliliğinin tehlikeye düşmesi mümkündür. Bu özellik Avrupa yatırım ortamının hukuki zeminini sarsıcı olurdu. ATAD 3.kişiye tanınacak haklar neticesinde bu denetimin iki taraflı niteliğinin tehlikeye atılacağı endişesi içindedir. 3. Kişilerin, ana denetim mekanizmasının işletilmemesi yönündeki bu tür Komisyon kararına karşı iptal davası yoluna başvurarak, bu yolun açılmasını sağlayabileceklerini ve haklarına ulaşabileceklerini dile getirmiştir. Keza ana denetim mekanizması sonunda da iptal davası açabilme hakları saklıdır. 



    Ön denetim mekanizmasının karşılıklı müzakere usulü ile şekillendirilmemesi, Komisyon'un teşvik denetimindeki yeni bir usul Tüzük'ünde de dilegetirilmektir. Keza İDM[48] nın yenice bir kararında, teşvik usulünde ve birleşim (fuzyon) usulünde rakibin konumunun, kartel hukukunda olduğu üzere (Tüzük Nr.17) kendilerine özgü bir şikayet yolunun kasden düzenlenmeyerek belirlenmemiş olmasının, bu usulün karşılıklı müzakereye dayanan yönünün vurgulanması olarak değerlendirmiştir. Mahkeme bu içtihatında her ne kadar böyle bir karar şeklen bulunmasada[49], bu tür şikayetlerin Komisyon tarafından kabul edilmemesini, üye devlete yöneltilmiş bir karar olarak yorumlamaktadır. 



    Ancak Komisyon Sytraval[50] kararında ilk kez, bazı durumlarda bir üye devletin ön denetim usulünde cevabının/savunmasının teşvik ile yükümlendirilen rakibe iletilebileceği görüşÃ¼nü savunmuştur. Ancak yine bu yola rakibin tamamlayıcı olarak vereceği savunma olmadan, sakıncasızlık beyanını gerekçelendiremeyeceği kanaatinde olur ise başvurur. Buna karar verecek olan sadece Komisyon'dur, zira andlaşmada ön denetim aşamasında rakip için bir hak öngörülmemiştir. 



    İDM[51] yenice bir kararında, rakibin dava konusuna ilişkin kısıtlı bilgisine istinaden, lehine olan tüm argümanları daha şikayet aşamasında getirmesinin beklenemeyeceği yönünde görüş belirtmiştir. 



    3.5.2. Ön denetim usulünün süresi 



    Başvurunun Komisyon'a yapılmasından itibaren 2 ay içinde ön denetim yapılmalıdır[52].Bu süre geçtikten sonra ilgili üye devletin teşvik verme amacını Komisyon'a bildirmeli ve Komisyon 14 gün içerisinde olumsuz bir karar vermezse, teşvik amacı yürürlüğe konulmalıdır[53]. 



    3.5.3 Komisyon'a bildirim 



    Mevcut düzenleme ayrıca md.87/1 uyarınca rekabeti saptırıcı ya da ticareti engelleyici etkisi olmayıp da teşvik yasağı kapsamına girmeyen teşviklerin ve md.87/2 teşvikleri için bildirim yapılması hukuki bir istisna olarak öngörülmüştür.Md.88/3 maddesi teşvik yasağına değil teşvik kavramına dayanmaktadır[54]. Ancak çoğu zaman devlet hizmetinin/ediminin teşvik olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin açık olmaması sebebiyle, bazı kesimler[55] şÃ¼pheli durumlarda her şeye rağmen bildirimde bulunulması gerektiği fikrindedir. Teşvik denetiminin anlam ve amacı, Komisyon'a devlet yardımları üzerinde geniş bir denetim olanağı sağlanması yönündedir. Geniş kapsamlı bildirim yükümlülüğü is,e Komisyon'un ağır iş yüküne yol açmaktadır. Çünkü ekonomiyi yönlendiren tüm tedbirler denetlenecektir ve üye devlet teşviki bildirmemiş olsa dahi, rakiplerden ya da medyadan öğrendiği kadarıyla teşvike ilişkin tedbirler alacaktır. Ãœye devletlerin kamu teşebbüsleri ile olan mali ilişkilerini açıkça ortaya koymasını öngören Transparans Yönergesi'ne[56] yönelik, Komisyon bir değişiklik taslağı[57] hazırlamıştır.Bildirim yükümlülüğüne uyulup uyulmadığının gözetimi konusunda büyük faydalar getireceği düşÃ¼nülmektedir. 



    Tek bir teşvik ya da teşvik düzenlemelerinin, esaslı yönlerinin değiştirilmesi ile rekabete ya da topluluk içi ticarete etki edecekleri görülürse, değiştirilmiş teşvik olarak kabul edilirler, örn. faydalanan kesimin teşvik miktarının arttırılması ya da yararlandırma süresinin değiştirilmesi gibi. 20 %'e kadar olan bir arttırma, önemsiz adedilmekte ve bildirim yükümlülüğüne tabi olmamaktadır[58]. 



    Eğer tüm teşvik kurallarına uyulmuş ve ortak pazar ile de uyumlu kabul edilmiş sie, bazı uygulamalarda ancak belli bir sınır değerin aşılması halinde bildirilmelidirler[59]. 



    Hangi şekilde devlet yardımlarının gerçekleşeceği konusu, teşvik hukuku değerlendirmesinde ve dolayısıyla bildirim yükümlülüğü konusunda bir rol oynamamaktadır[60]. Md.88/3 uyarınca, md. 87/1 kapsamındaki her tür devlet yardımının bildirilmesini düzenlemiştir. 



    3.5.4 Bildirimin Şartları 



    3.5.4.1. Süre 



    Ãœye devlet Komisyon'u teşvik verme amacından en kısa zamanda haberdar etmelidir, bunun daha teşvik tasarısı halinde iken olması tavsiye edilmektedir, zira ulusal kanun düzeni ve ya yürütme usulünün belirlenmesinden evvel planlanan teşvikin ortak pazar ile uyumu konusunda fikir oluşturulması sağlanmalı ve gerektiğinde düzeltmeler ele alınmalıdır. Bu durum üye devletin kendi menfaati için de olmaktadır, çünkü ön denetim usulünün tamamlanmasından evvel hiç bir şekilde teşvik verilmemelidir (md.88/3 doğrudan etkili yürütme yasağı). Verilmesi planlanan bir teşvikin ortak pazarlar uyuşmadığı gerekçesi ile reddedilmesini önlemek amacı ile daha hazırlık aşamasında Komisyon'un düşÃ¼nceleri ve getireceği fikirleri zamanında dikkate alınacaktır. Teşvikin bildirilmesine ilişkin süreler ABA'da açıkça öngörülmemiştir. 



    Bildirim yazılı olarak ve Komisyon'un genel sekreterliğine ya da Rekabet Genel Müdürlüğüne yapılmalıdır. 



    3.5.4.2. Bildirimin yapılacağı yer 



    Bildirim sadece teşviki alan aracılığı ile değil, ayrıca ilgili üye devletin hükümeti tarafından da, teşvik devlet içinde hangi kuruma yapılmış olursa olsun, yapılması mümkündür. Ancak doktrinde teşviki veren kurumun teşviki doğrudan bildirmesi geçerli kabul edilmektedir. Uygulamada bu bildirim çoğunlukla maliye bakanlıklarının Avrupa Topluluğun'da bulunan daimi temsilcisi ile olan işbirliği ile olmaktadır. Ancak federe devletler ya da yerel bölgelerin teşvik usulüne ilişkin işlemleri çoğu zaman yetersiz Avrupa topluluğu hukuku bilgilerine dayanarak- üye devletin hükümetine bildirmezlerse, bildirim yükümü yerine getirilmiş sayılmazlar. Dolayısıyla bildirimi bulunmayan teşviklerin sayısının yüksek olması şaşırtıcı olmasa gerek[61]. Ortak bir teşvik kavramı tanımındaki yetersizliğin teşvikin karakterine ilişkin alınacak önlemin belirsizliğine yol açabildiği kanaatindeyiz. 



    3.5.4.3.Üye devletlerin bildirimde izledikleri stratejiler 



    Ãœye devletler verilecek teşvikin bildiriminde farklı stratejiler izlemektedirler: Bazıları hiç bildirim yapmazken ya da teşvik verildikten sonra bu bildirimi gerçekleştirirken, dikkati çekmemesini umarlar ya da haklarında usul başlatılmasını, işletmelerine teşviki sağlamamak yerine tercih ederler. Başkaları, bildirim yükümlülüğü bulunmayan teşvik maksatlarını dahi bildirip, Komisyon'un iş yükünü arttırıp, kritik başvurulardan dikkatleri uzaklaştırmayı ya da gözden kaçmasını amaçlarlar. Böylece bildirimin başvuru tarihinden itibaren, başvuruyu inceleme süresi olan 2 ay içinde Komisyon teşvik amacına itiraz etmezse susarsa -, bundan sonra o üye devlet Komisyon'a yürütmeyi bildirir ve hukuka uygun hareket etmiş olur. Ama bu durumda mevcut sayılan bu hukuka uygun teşvik, her zaman md.88/1 uyarınca olan ana denetim mekanizması dahilinde denetlenebilir. Komisyon'un bu susmasına karşı diğer üye devletler , Komisyon'un hareketsizliğine dayanarak iptal davası açabilirler. 



    3.5.5. Bildirim yükümlülüğüne uyulmaması 



    Md.88/3/3 uyarınca Komisyon'un onay vermediği bir teşvikin dağıtılması yasak olunca, böyle teşviklerin verilmesi geçersizdir; Komisyon'un, daha sonraki bir kararı ile bu teşviki ortak pazar ile uyumlu ilan etmesi, bu işlemi geçerli hale getirmez[62]. Bildirim yükümlülüğüne uyulmaması ilişkin olarak aşağıdaki hukuki yollara başvurulur. 



    3.5.5.1. Bildirimin yapılmaması md.226 anlamında ABA'nın ihlal edilmesidir. 



    Teşvikin ödenmesinden sonra andlaşmaya uyma yükümlülüğünün yerine getirilmesi artık mümkün olmadığından, bu yönteme başvurmanın bir anlamı yoktur, zira andlaşmaya aykırılıkta başvurulan usulde, teşvik düzenlemesinin uygunluğu incelenmemektedir. Bu durumda bir ön ve gerektiğinde ona bağlı olarak md.88/3 uyarınca bir ana denetim mekanizmasının işletilmesi önerilir. 



    3.5.5.2. Ana denetim usulünün otomatik olarak işlemesi ve geçici durdurma talimatı 



    Böyle bir usul, teşvikin bildirilmesinden sonra, üye devletin Komisyon'un ihtarıni yerine getirmemesi halinde, derhal işleme girer. Yapılmayan bildirim neticesinde Komisyon'un elinde teşvike ilişkin herhangi bir belge bulunmuyorsa, olarak ortak pazar ile uyum konusunda otomatik olarak bir şÃ¼phe oluşur ve bu da ana denetim usulünün işletilmesi için yeterli sebeptir[63]. Böyle otomatik bir usulün olmaması halinde, bildirim yükümlülüğünün yaptırımı bulunmazdı. Eğer üye devlet, 1 aylık süre içinde ve tam olarak gerekli evrakları incelenmesi üzere Komisyon'a vermezse, Komisyon elinde mevcut bulunan bilgilerle teşvikin ortak pazar ile uyumu konusunda karar verir. Bu karar, ödenmiş bulunan teşvikin geri verilmesi talimatı ile birleştirilebilir. Teşviki ödemeyi durdurmayan üye devlet aleyhine Komisyon ATAD'A başvurabilir ve aynı zamanda teşvikin ortak pazar ile uyumu konusundaki devam da ettirebilir[64]. 



    3.5.5.3. Yürütme yasağına uyulmamasının şekli olarak hukuka aykırılığı 



    Önceden yapılan bir bildirim olmadan verilen bir teşvik, md.88/3/3 de düzenlenen yasaklayıcı etkiyi ve dolayısıyla teşvikin şekli hukuki aykırılığına yol açar. Yasaklayıcı etki, sadece ortak pazar ile uyumlu teşviklerin ödenmesini sağlamaya çalışır ve Komisyon'un nihai kararına kadar, şartların gerektirmesi halinde işletilmeye başlatılmış ve sonuçlandırılmış ana denetim usulüne kadar devam eder. 



    3.5.5.4.Diğer rakiplerin davaları 



    Üçüncü kişiler ya da rakipler bildirimde bulunulmamış teşvikler aleyhine doğrudan ulusal mahkemelere gidebilirler[65]. Böylece Komisyon'ca yapılan denetim usulünün sonuna kadar, yasaklayıcı etkiye uyulması hususu yaptırımsız kalmamış olur. Ulusal mahkeme teşvikin maddi hukuk açısından uyumu konusunda bir karar veremese de, şeklen hukuka aykırı olarak verilen teşvik neticesinde kişilerin haklarının zedelenmesini önlemek için, md.88'in pratik geçerliliğini sağlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla ulusal mahkemeler ulusal hukukun uygulanarak, teşvikin verilmesini önlemeli, gereğinde geri talep edilmesini ihtar edebilmelidirler. Ayrıca teşvik alanın rakibi zarar görmüşse maddi tazminata hükmedebilir. 



    3.5.5.5. Şeklen hukuka aykırı olarak verilen teşviklerin geri ödemesi yönündeki Komisyon talimatı 



    ATAD'ın 1990[66] (87) tarihinde md.88/3/3 her ne şekilde çiğnenirse çiğnensin, derhal işleme geçilebilir hükmünü verdikten sonra, Komisyon[67], gelecekte şeklen hukuka aykırı teşviklerin geri ödenmesi konusunu da ele alacağını ve bu arada ana denetim mekanizmasını da sürdüreceğini açıklamıştır. Ancak bu yöndeki açıklamasına rağmen bu yola hiç başvurmamıştır. Teşvik ortak pazarla maddi uyumu tespit teşvikin tekrar geri tediye edilmesini sağlamakta olması sebebiyle bu husus tartışmasız kalmamıştır ve dengeli bulunmamıştır. Ama bu geçici geri talep, erken ödenen hukuka aykırı olarak doğan teşvik ile yaratılan rekabet avantajının tekrar dengelenmesini sağlamak ve denetimin sonunda geri ödenmesinin yararı geri getirmemesi olasılığını önlemek amaçlıdır. Hukuka aykırı olarak verilen teşviklere ilişkin geçici geri talep etme olanağı, teşvik denetimi usulü talimatnamesi önergesinde de ele alınmış ve açık hukuki bir temel sağlanması amaçlanmış[68]. 



    Sinnaeve, ATAD tarafından onaylanan Komisyon[69] ve ulusal mahkemelerin de[70] başvurduğu geçici durdurma yetkisine dayanarak, geri talep etme talimatının sadece ulusal mahkemelerin yetkisinde bulunmadığı sonucuna varmaktadır. Ancak ATAD bir çok kararında[71], Komisyon'un, erken verilen teşvik izni ile yasaklayıcı etkinin çiğnenmesinden sonra, başkaca bir şey ileri sürmeden teşvikleri geri talep edebilmesi, ancak ortak pazar ile uyumun denetimi şartına bağlıdır. Ancak teşviki erken veren üye devletin teşvik gözetimine katılmaması halinde, bu denetim yolu kısalabilmektedir[72]. Sinnave için bu içtihat sadece ulusal mahkemelerin yetkisini daha da belirlemektedir, Komisyon'un yetkisini kısıtlamamaktadır, hatta yanyana bulunabilmektedir. Gerçekten, ulusal mahkemelere tek başına bu geçici geri talep hakkının şekli hukuka aykırılıklarda tatminkar olamaması mümkündür, zira md.88/3'e olabilecek bazı aykırılıklara, ulusal mahkemeler önüne getirilmediği sürece, yaptırım uygulanamamaktadır. Hiç şÃ¼phesiz Komisyon'un md.88/3'e aykırılıklar halinde, ilk aşamada rakiplerin korunmasına hizmet eden, etkili bir yaptırım aracına sahip olması, teşvik denetimini sıkılaşacaktır. Ancak ATAD'ın SFEI kararında, ulusal mahkemenin şeklen hukuka aykırı olan teşvikin geri talep edilmesine karar verirken, Komisyon'un maddi denetimi sonunda teşvikin ortak pazar ile uyumlu olduğuna karar vermesi halinde, ne olacağı konusunda açıklayıcı bir husus bulunmamaktadır. Bu soruna ilişkin geri ödeme talebinin, şeklen hukuka aykırı verilen teşvik için uygun bir yaptırım olduğu iddiası, bu soruna bir çözüm önerisi olabilir. Çünkü aksi halde bildirim yükümlülüğüne ya da md.88/3'e ilişkin durdurma etkisi yaptırımsız kalabilir ve üye devletleri aykırı davranmaya teşvik edebilir. Çünkü göze batmama olanağı artmış olur. Topluluk organlarınca (Tüzük, Yönerge,ya da karar) açıkça bir uygunluk tespit edilmediği sürece, aslında teşviklerin ortak pazar ile uyumsuz olarak görülmeleri gerektiğinden, kişilerin korunmasını amaçlayan ve mutlaka uyulması gereken bu maddenin doğrudan etkisi, burada savunulması gereken bir husustur.



    4. Konsey'in No: 659/1999'lu 22.03.1999 tarihli ABA Md. 93'ün uygulamasına yönelik tüzüğü (yeni tüzük)

    3.4.6. Diğer hukuki koruma yolları 



    Bu Yeni Tüzük'ün getirmiş olduğu usul teşvik denetimini güçlendirmektedir. Özellikle Komisyon'a hukuka aykırı ve ortak pazarla uyumlu olmayan teşviklerin geri talep edilmesi için, ek olarak eyleme geçme olanakları getirmektedir. Ulusal mahkemeler ya da Avrupa Topluluğu Mahkemeleri'ne teşvike ilişkin yapılan itirazlar sebebiyle, uyumsuz teşviklerin geri ödenmeleri gecikirken, yeni denetim usulü, üye devletlerin kendi hukuk sistemlerinin öngördüğü tedbir, geçici tedbirlere başvurarak, teşviklerin geri ödenmesinin derhal ve etkili olarak sağlanması yolunu açmıştır. Ãœye devletlerdeki teşebbüsler bu sebepten dolayı uyumsuz teşviklerin geri ödenmesi konusunda eşit muamele göreceklerdir. Buna ilişkin olarak Komisyon, verilen kararlara uyulması konusunda şÃ¼pheli ise, mahallinde denetimler de yapabilir.Bir teşvikin kötüye kullanılması halinde, yani teşviki alanın Komisyon'un kararına uymaması halinde, Komisyon, md.88/2'de öngörülen usulü başlatmaya yetkilidir. 



    Yeni Tüzük'ün bir başka amacı da, usulün hızlandırılmasıdır. Örn. md. 88/3 uyarınca usulün başlatılmasını izleyen kesin bir karar için ya da Komisyon'un ek olarak talep edeceği bilgilerin tespiti ve üye devletlerce verilen bilgilerin teşvik açısından denetlenmesine yönelik sıkı düzenlemeler için gereken süre gibi. 



    5. 7. Mart 1998 tarihli 994/98 sayılı Tüzük 



    Bu tüzük, Komisyon'u, devlet teşvikleri için grup muafiyeti almak konusunda yetkilendirmektedir. Buna göre bazı tür devlet teşvikleri, belirli bazı şartların yerine gelmesi halinde, ABA ile uyumlu kabul edilebilir ve Komisyon'a ayrıca bildirilmesi ve onay alınması için başvurmak gerekmez. Buna ilişkin olarak 1999 tarihinde Komisyon, küçük ve orta ölçekli teşebbüsler, eğitim teşvikleri ve De-minimis düzenlemesine yönelik devlet teşvikleri için grup muafiyeti taslağı kabul etmiştir.Komisyon'un buradaki amacı, ABA ile uyumları kural olarak bir sorun yaratmayan kaynakların denetimini serbest bırakmaktır. Böylecek teşvik denetiminin etkinliği artacak ve sadece önemli davalara yoğunlaşılacaktır. Ãœye devletlerin ABA'ya uygun teşvikler konusundaki sorumu artacaktır. Ekonomi bu usulün basitleştirilmesi ve daha fazla şeffaflık sağlanması ile rahatlayacaktır. 



    Sonuç 



    Komisyonun sıkı bir teşvik disipli uygulama konusundaki kararlılığı, kendini sadece sürekli artan red ya da kısmen red kararlarında göstermemektedir. Keza geri ödeme ihtarları da son yıllarda çok artmıştır. Bu Komisyon'un bu biraz da tehditkar tavrı, teşvik alacak teşebbüslere gelecekte daha dikkatli olmaları konusunda bir öneri şeklinde algılanmalıdır.