Telekomunikasyon Pazarının Tanımı: Evdeki telefon veya o telefonla aranabilinen her
yer:Dünya?
Esen SİREL
Â
Giriş
Rekabet soruşturmalarında ekonomik analizin önemi tartışılmaz. Bir rekabet soruşturmasının ekonomik analizi içerisinde de, pazar
tanımı çoğu zaman en önemli bölümdür. Ayrıca, şirket birleşme ya da devralmalarından hatta bir ortak girişimden söz edildiği
zaman, ilk bakılması gereken konu, bu işlemin hangi pazarda gerçekleştiği ve hangi pazarları etkilediğidir. Benzer biçimde, bir
hakim durum sözkonusu olduğu anda, önce hakim durumda bulunulan pazarın tanımlanması gerekmektedir. Pazar tanımı üzerine bir
çok çalışma yapılmış, bir çok kavram ve yöntem tartışılmış, ve hala da tartışılmaya devam etmektedir[1]. Pazar tanımın en
temel öğesi ikame etme (substitution), meselesidir. Demand-side substitution yani sözkonusu ürünün tüketici tarafından başka
bir ürünle ikamesi ve supply substitution sözkonusu ürünün arzının başka bir üretici tarafından başka bir ürünle ikamesi,
hem ürün pazarı tanımında hem coğrafi pazar tanımında kilit rolü oynamaktadır.Â
Klasik ürün ve pazar tanımlarında ikame sorunu çözüldüğünde pazar tanımı sorusunun büyük bir yüzdesine cevap
bulunmuştur. Sözkonusu ürün, bir telekomunikasyon[2] şebekesinde olduğu gibi, tek bir ürün veya bölge yerine, bir ağ ise
sorun çok daha değişik ve karmaşık bir boyut kazanır. Ağ ekonomileri, isminden de anlaşılacağı üzere tek bir ürün veya bölge
yerine birbirine bağlı birçok ürün noktası ve bölgeden oluşurlar. Hem bölge, hem de ürün pazarları ikame zincirleri pazarı
ve birbirini tamamlayan pazar (chain of substitutes- complementarity) özelliği gösterirler. Bu özelliklerin üzerine bir de ağ
dışsallığı (externality) olarak anılan ürünün ağ özelliği sonucu oluşan dışsallıkları eklendiğinde bu pazarlardaki pazar
tanımının ne denli zor olacağını tahmin etmek zor değildir. İşte bu makalede pazar tanımının genel özelliklerinden kısaca söz
edip, telekom sektöründeki pazar tanımının farklılıkları ve sorunları incelenmektedir.Â
Bir Ağ Ekonomisi: TelekomünikasyonÂ
Telekomünikasyon sektörü Dünya'da bir yandan çok hızlı bir rekabetin yaşandığı bir yandan da rekabet sorunlarının çok olduğu
bir sektördür. Yakın bir geçmişe, -90'lı yılların başına- kadar doğal tekel olarak kabul edilen sektör[3], son on yıl içinde
değişik bir yapı kazanmaya başlamış, özellikle de son beş yıl içerisinde Avrupa ve Amerika'da çok hızlı gelişmelere sahne
olmuştur. Bu değişiklikler kısaca özetlenecek olursa; Avrupa Birliği'nin 1998 Ocak ayında Telekom pazarını tamamen açması,
Amerika Birleşik Devletleri'nin 1996 Şubat'ında rekabeti arttıracak yeni bir düzenlemeye geçmesi, ve bütün bu değişikliklerin
asıl temelini oluşturan teknolojik değişim, altının çizilmesini gerektirecek olgulardır.Â
Avrupa Birliği'nde telekomünikasyon sektörünü düzenleyen tüzük temel olarak iki eksen etrafında döner. Birincisi Avrupa
Komisyonu'nun sektöre özel Açık Ağ Provizyonu (Open Network Provision, ONP) Yönergesi, ikincisi ise 15 üye devletin Ulusal
Düzenleyici Kurumlar (National Regulatory Authorities). Bunların ötesinde, Telekomunikasyon sektörü de diğer sektörler gibi
Avrupa Birliği'nin ve üye ülkelerin kendi Rekabet Otoriteleri'nin yetki ve denetimi altındadır.Â
AB'de Telekom'un rekabete açılması çeşitli aşamalar ile gerçekleşti[4]. Son safhayı hazırlayan Pazarın Tümden Rekabete
açılması yönergesi[5] 1996 yılında kabul edilerek, tüm Avrupa Birliği telekom pazarının 1 Ocak 1998'de rekabete açılmasını
gerektirdi. Bu kararda beş ülkeye (Portekiz, İspanya, Yunanistan, Lüksemburg, İrlanda) telekom pazarları rekabete hazır olmadığı
gerekçesiyle çeşitli sürelerde istisna hakkı verilmişti, bu beş ülkeden en son olarak Yunanistan pazarını Aralık 2001'de
rekabet açılacaktır.Â
Telekom'un rekabete açılmasında çeşitli faktörler rol oynamıştır. Bunlardan ilki teknolojik gelişmelerdir. Geçmişte ancak çok
az sayıda yalnız-ses hattını kapasite olarak kaldırabilen telekomunikasyon ağları bulunurken; bugün dijital teknolojinin
gelişmesiyle birçok ses ve veri hattını aynı anda kaldırabilen çok amaçlı bilgi ağları mevcuttur.[6]. Bunun sonucu olarak,
telekom ağları yalnızca konuşma yapmak için değil, katma değer yaratabilen servisler haline dönüşerek, başka birçok amaç
için de kullanılmaya başlandılar. Faks ve internet bunların en çok bilinenleridir.Â
Sonuç olarak aynı telekom ağını birden fazla şirket farklı amaçlar için kullanmak istemeye başlamıştır. Buna paralel olarak da,
ağa ulaşım, yani mevcut olan telekom ağının birden fazla şirketin kullanabilmesi için diğer şirketlerin ağlarının ana ağa
bağlanması, veya aynı ağın üzerinde birden fazla şirketin hizmet vermesi önemli bir sorun haline gelmiştir. O tarihlerde, halen
Türkiye'de olduğu gibi, AB ülkelerinin çoğunda da kamu karakterli tekeller telekom ağı üzerinde tekel haklarına sahipti; doğal
olarak bu durum değiştirilmeden de, aynı ağın birçok hizmet için kullanılması mümkün olamıyordu. Bu engel, teknolojinin ve
ekonominin gelişmesinin önünde ciddi bir sorun olarak duruyordu.
Bu ortam içinde meydana gelen, British Telecommunications vakasında[7] Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'nın Avrupa Birliği'nin
rekabet kuralları telekomünikasyon sektörünü de kapsar şeklindeki kararı ile, AB'de bu sektörün rekabete açılmasının
gerekliliği teyit edilmiş oldu.Â
Bu gelişmeler yalnızca Avrupa'da yaşanmıyordu. Aynı zamanda Amerika'da da AT&T'nin tekel haklarının 1984'teki hasıl olan bir
kararla bölünmesi neticesinde şehirlerarası ve uluslararası pazarın rekabete açılması ile sektörde temel değişiklikler
başlamıştı.Â
Bütün bu faktörlerin sonucu olarak 1987 yılında Avrupa Komisyonu ilk Telekomünikasyon Ãœzerine Yeşil Kitap'ı yayımlayarak
liberalleşmenin ilk adımını attı. Bundan sonra 1998'e kadar Komisyon birçok karar ve yönerge ile AB genelinde
telekomünikasyon'un rekabete açılmasını sağladı.
1 Ocak 1998'de Avrupa Birliği telekom pazarı rekabete açıldı denildiğinde; tamamen rekabetçi, bir çok telekom şirketinin
telekomun çeşitli alanlarında çalıştığı bir pazardan söz edilmemektedir. Liberalizasyon uzun ve yorucu bir yol olarak
görünmektedir. Avrupa telekom pazarının çok büyük bir çoğunluğu henüz kamuya ait kuruluş yapısında bulunan tekel
şirketlerden oluşuyordu.
Birçok üye ülke özelleştirme çalışmalarını daha önce başlatmıştı ve AB'nin daha önceki yönergeleri doğrultusunda pazarın
bazı bölümleri zaten rekabete açık durumda idi. Örneğin mobil telefon pazarı, telefon ekipmanı, katma değer hizmetleri
bunlardan birkaçıdır.
Ancak, gerçekte liberalleşmesi zor olan kesim yani residential local communications (U1)'in rekabete açılması bir çok sebepten
ötürü çok daha zor bir süreçdir.[8] Bu konuyla ilgili olarak daha detaylı açıklamalara aşağıda telekomunikasyon pazar
tanımı bölümünde değinilecektir.Â
1998'den bugüne kadar olan son iki yılda Avrupa telekom pazarında rekabetin gelişmesi özetleyecek olursa, Avrupa'daki eski
telekomunikasyon tekel şirketlerinin hemen hepsi büyük ölçüde özelleşti, uluslararası telefon görüşmeleri pazarında
rekabet çok büyük bir hızla arttı (Bir örnek verecek olursak, Deutsche Telekom, 98'in ilk altı ayında uluslararası görüşme
pazarında % 30 pazar payı kaybetti). İş telekom pazarı olarak anılan (Business Telecom Market) aynı şekilde rekabetin çok
yaşandığı bir pazardır. Şehirlerarası görüşme pazarı nispeten daha az rekabetin yaşandığı ama hızla gelişen bir pazardır, ama
Avrupa'nın hemen her yerinde residential local communications rekabetin çok az olduğu ve çok yavaş geliştiği bir pazar
konumundadır. Rekabeti arttırmak için AB yeni önlemler almaktadır. Ãœlkelerin kendi telekom kurumları da bu doğrultuda yeni
düzenlemelere geçmektedirler (örnek: İngiliz Telekom Otoritesinin, OFTEL yeni ağın bölünmesi tüzüğü).
Pazar Tanımında Genel Prensipler
Pazar tanımı ifadesinin ekonomik literatürde birden fazla anlamı vardır. En çok kullanılanı Marshall tanımı dediğimiz, aynı
ürünlerin fiyatlarının, taşıma maliyetlerinin hesaba katıldığı zaman, birbiri ile eşitlendiği pazar. Bu genel pazar tanımının
dışında, kullanıldıkları yerlere göre değişik pazar tanımlarına rastlamak mümkündür. Örneğin, stratejik pazar tanımı', bir
şirketin içinde olduğu veya olmak istediği pazarın tarifi olabilir. Bu tanım genelde şirketlerin kendi stratejik planlamalarında
kullanılır ve rekabet hukuku açısından ancak oyun teorisinin'[9] kullanıldığı analizlerde önem taşır.Â
Rekabet hukuku açısından bakıldığında, pazar tanımı; bir şirketin veya şirketler grubunun ilgili pazarda, ilgili pazarda olmayan
diğer şirket ve ürünlerden özgür olarak davranabilmesi olarak özetlenebilir. Bu davranış genel olarak fiyatları arttırabilme
yetisi olarak alınsa da, bunun dışındaki, yatay ve dikey kısıtlamalar gibi tüm rekabete karşı davranışlar da bu tanıma
girmektedir. İlgili pazar tanımında, ürün pazarı tanımı ve coğrafi pazar tanımı diye iki ayrı pazar kavramı mevcuttur. Ãœrün
pazarı, yalnızca soruşturmaya konu ürünün veya ürün grubunun tarifine dayanmamaktadır. O ürünün üreticisinin veya
satıcısının diğer ürünlerden bağımsız davranabildiği pazar tarif edilmektedir. Aynı şekilde, coğrafi pazar da yalnızca o
üreticinin satış yaptığı bölge değil, o üreticinin diğer bölgelerdeki üreticilerden bağımsız davranabildiği coğrafi pazar
olarak anlaşılmalıdır.Â
Aslında iki Pazarın tarifi de hemen hemen aynı yöntemlerle yapılıyor, ve ikisinde de en önemli öğe ikame edilebilirlik. Zira,
ürün pazarında da, coğrafi pazarda da eğer tüketici bir ürünü veya bir coğrafi bölgede satılan ürünü başka bir ürünle
veya başka bir bölgede satılan ürünle ikame edebiliyorsa, ikame ettiği ürün veya bölge de ilgili pazar tanımımıza
girebilir.Â
İlgili pazar tanımında en çok kullanılan yöntem ABD'de 1984[10] Yatay Birleşme Guidelines ile başlayan Farazi Tekel Testi
(Hypothetical Monopolist Test) veya Avrupa'da daha çok kullanılan adıyla SSNIP Test, Small but Significant, Non-transitory,
Increase in Price (Küçük Ama Belirgin ve Geçici Olmayan Fiyat Artışı) testidir. Bu teste göre, incelenen ürün veya ürün
grubu, en küçük pazar olarak alınır, ve şu soru sorulur: eğer bu ürünün üreticisi (veya satıcısı) farazi bir tekel,
küçük ama önemli (genellikle %5 ile 10 aralığında) bir fiyat artışını geçici olmayan bir süre için yapabiliyor ve
karlılığını devam ettirebiliyor mu. Eğer sorunun cevabı hayır' ise, yani bu artış sonucu, tüketicilerin başka bir ürüne
geçmesi[11] ve dolayısı ile Farazi tekelin karlılığının yok olması söz konusu ise, ilgili pazar tanımı, ikame edilen ürünü de
içine alacak şekilde yeniden yapılır, ve aynı soru yeniden sorulur, ta ki sorunun cevabı evet' olana kadar. Aynı testi coğrafi
pazarlar için de kullanmak mümkündür. Görüldüğü gibi burada en önemli kavram ikame edilebilirliktir.Â
Avrupa Birliği aynı testin kullanımını 1997'deki Pazar Tanımı Bildirisinde kullandı ve bugün AB üyesi pek çok ülkede yaygın
olarak kullanılmaktadır. Ama her yöntemin olduğu gibi, farazi tekelci testin de kullanılamayacağı durumlar vardır. Bunlardan en
önemlisi Selofan Yanılgısı şeklinde anılan (Cellophane Fallacy) kavramıdır. Kavram adını (1956) Du Pont firmasına karşı açılan,
Du Pont'un selofan pazarındaki hakim durumunu kötüye kullanması ile ilgili vakadan alır. Özetle, farazi tekelci testi, hali
hazırda varolan tekellere uygulandığı zaman; tekel, fiyatını zaten karını maksimize ettiği noktada tuttuğu için, herhangi bir
fiyat artışı ancak karın düşmesine sebep olur, dolayısı ile tekel durumu varolduğu halde yok gibi görünür ve test istenilen
sonucu vermez.Â
Farazi tekel testi dışında da, kullanılan pek çok nicel yöntem bulunmaktadır.Â
Telekomünikasyon Pazarı TanımıÂ
Telekomünikasyon pazarı yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi bir ağ (şebeke) pazarıdır. Bu kategoride elektrik, gaz, demir
yolları, havayolları ve otoyolları sayabiliriz. Bu pazarların özelliği ağ dışsallığı özelliğidir. Bunun üstüne, bir de telekom
pazarının mevzuatla düzenlenmiş (regulated) bir pazar olma özelliği ve kamu yararı özelliği eklendiğinde, pazarın tanımında
geleneksel yöntemleri kullanmak iyice zorlaşmaktadır. Telekom pazarı için bulunmuş yeni bir tanım yönteminin varlığı sözkonusu
değildir. Ancak mevcut yöntemlerin telekom pazarının özellikleri göz önüne alınarak, ayrı bir titizlikle kullanılması
gerekir.Â
Ağ ÖzelliğiÂ
Ağ dışsallığı, bir ağın olumlu veya olumsuz taraflarının ağa üye olan nokta adedi arttıkça artması ile ortaya çıkar.
Örneğin, bir telefon ağının, kullanıcıya olan faydası, ağa üye olan kullanıcıların adedi arttıkça artar; çünkü daha çok
kişi birbirini arayabilmeye ve aranabilmeye başlar. Bu olumlu bir dışsallıktır. Negatif ağ dışsallığına örnek olarak otoyolları
verebiliriz. Eğer ağın bir bölümünde bir sıkışıklık varsa, bu ağın diğer noktalarına da yansır.Â
Telekom pazarından bahsedildiğinde bir kullanıcı veya tüketiciden değil, bir kullanıcı ağından söz edilmektedir. Pazarın bir
bölümünü ayırıp, pazar tanımı yapılamaz, ama aynı şekilde ağın ulaştığı her noktayı da pazar diye tanımlamak mümkün
değildir; zira bu durumda bütün dünyadaki telefon noktalarından bahsediyor oluruz. Telekom operatörlerinin çalıştığı pazarlar
pazar olarak kabul edildiği varsayılsın; Türk Telekom'un pazarı Türkiye sayılabilir, ama uluslararası bir birleşmeden söz
edildiğinde, Dünya'nın büyük Telekom şirketlerinin Dünya'nın birçok ülkesinde operasyonları olduğu düşÃ¼nüldüğünde
soruna cevap bulmak güçleşmektedir. Nitekim Deutsche Telekom ile France Telecom bir stratejik işbirliği oluşturduğunda[12],
pazar tanımının bütün Fransa ve Almanya'yı mı kapsayacağı veya bu şirketlerin operasyonlarının olduğu birçok Avrupa ülkesini
yani Avrupa'yı mı kapsayacağı tartışılmıştır. Bu olay AB düzeyindeki telekom pazar tanımının tartışıldığı ilk en önemli
vakalardan biri olmuştur.Â
Bir telekom ağında birden fazla ürün vardır: Ses (şebeke, bağlantı santral), veri (ATM, özel hatlar), dijital ağ, katma değer
yaratan hizmetler (video konferans, mesaj hizmetleri), e-ticaret. Bütün bu hizmetler bir ağ üzerinde birbirine bağlıdır. Bu
sayılanlar ayrı ürün gruplarıdır, ama burada sorulacak soru, bu hizmetlerden yanlızca birini veren bir şirket ayakta kalabilir
mi Veya bu hizmetlerden birini bir pazar olarak alırsak, böyle bir pazarda hakim durum sağlanabilir mi Örneğin, yalnızca
şebekeyi kuran, yani karasal hatları döşeyen, ama hiçbir telekom hizmeti vermeyen, şebekesini kiralayan firmalar mevcuttur, aynı
şekilde hiçbir ağı olmayan ama yalnızca mesaj servisi veren firmalar da mevcuttur. Pazar tanımında, ikame sorusu sorulduğu zaman,
Belli bir bölgedeki tek telekom ağının sahibi A firması fiyat sabitlemesi yapıyor, o bölgedeki müşteriler (ki bu vakada o ağın
üzerinde telekom hizmeti veren firmalar müşterileri olacaktır) başka bir ağ ile ikame edebilirler mi (talep ikamesi) Başka
firmalar yeterli kısalıkta bir zamanda, pazara girebilirler mi (arz ikamesi) İki sorunun da cevabı hayır olduğuna göre, bu pazar
ayrı bir pazar sayılabilir. Aynı soru, mesaj servisleri firmasına sorulduğunda, büyük bir ihtimalle arz ikamesi olasılığı çok
yüksek olduğundan, bu pazarı ayrı bir pazar saymak mümkün değildir. Sonuç olarak pazarın tanımı sorulacak soruya göre
değişmektedir.
Bu sorular Farazi Tekelci Testi çerçevesinde cevaplanabilecek sorulardır. Ancak telekom pazarı bu testin en zor uygulandığı
pazarlardan birisidir.
Farazi Tekelci Testi
Farazi Tekelci Testi'nin pazar tanımının başlıca öğesi olduğu tartışmasız bir konudur. Bunu hem Avrupa Komisyonu, hem de üye
ülkelerin otoriteleri yayınladıkları pazar tanımı ile ilgili belgelerde belirtmişlerdir. Aynı şekilde, bazı üye ülke
telekomünikasyon kurulları da son zamanlarda yayınladıkları belgelerle bu konuya açıklık getirmeye çalışmışlardır. İngiliz
telekomunikasyon kurulu OFTEL de en son yayınladığı yeni İngiliz Rekabet Kanununun Telekomunikasyon Sektörüne Uygulanması[13]
yayınında Farazi Tekelci Testi üzerine yoğunlaşmıştır. Telekomünikasyon pazarında Farazi Tekelci Testini kullanmanın ilk
zorluğu, isminden de anlaşılabileceği gibi, telekom pazarının Dünya'nın birçok ülkesinde, Türkiye dahil, farazi değil, gerçek
bir tekelci pazar olmasıdır. Daha önce de sözü edilen selefon yanılgısı, yani bu testin tekellere uygulandığı zaman meydana
gelen yanılgı telekom pazarlarında da olabilmektedir.Â
Telekom pazarı, kamu yararını gözeten yapısından dolayı, çapraz yardımların (cross subsidy) yapıldığı pazarlardır. Şehir içi
konuşmaların ve telefon aboneliğinin (temel telefon hizmetleri), fiyatlarını düşÃ¼k tutabilmek için, bu görüşmeler maliyetin
altında fiyatlandırılmaktadır. Buna karşılık, uluslararası fiyatlar (gelir düzeyi yüksek kesimin daha çok kullandığı bir
hizmet olarak algılandığından) daha yüksek tutularak, yani maliyetlerinin ve normal olması gereken fiyatlarının çok üstünde
tutularak, bu zarar karşılanmaktadır. Şimdi, Farazi Tekelci test uygulandığı zaman, şehir içi pazarında, fiyat maliyetin altında
olduğundan %5 veya %10 bir artış sonucunda bile kar payı eksi veya çok küçük olacağından bu pazara hiçbir giriş olanağının
görülmemesi doğaldır.Â
Telekomunikasyon pazarında bu tip testlerin uygulanabilmesi için önce pazarın doğal davranan, yani kamu yararı, devlet yardımı
ve düzenlemelerden doğan çarpıklıkları olmayan bir pazar görünümüne geçmesi gerekmektedir. Liberalleşme ile birlikte zaten
devlet yardımı sorunu ortadan kalkmaktadır. Çapraz yardım sorunu da liberalleşmiş pazarlarda rekabete aykırı bir uygulama olarak
görüldüğünden, fiyatların yeniden-düzenlemesi olarak adlandırılan (rate re-balancing) daha yavaş bir gelişme göstermektedir.
Bu politikanın toplum içerisinde rahatsızlık duyabilecek kesimine de (yani düşÃ¼k gelirli kesim) faydalanabileceği fonlarla daha
etkin bir şekilde yardım edilmektedir.Â
Diğer SorunlarÂ
Telekomünikasyon pazarının tanımının bütün sorunlarını bu makalede kavrayabilmemiz mümkün olmamakla birlikte en çok
karşılaşılan birkaç ana sorundan özet olarak söz etmek mümkündür.Â
Arz İkamesiÂ
Telekomünikasyonda arz ikamesi, bundan birkaç yıl önce varolmayan bir kavramdı. Bunun çeşitli sebepleri vardır:
Öncelikle, rekabetin ekonomik analizi anlamında arz ikamesinden söz edilebilmesi için, bu ikamenin kısa bir sürede
yapılabilmesi lazımdır. Bunun aksi hallerde hakim durumda bulunan bir firmanın, (farazi tekelci konumda bulunan firma), arz
ikamesi tehdidinden dolayı, fiyatları pazar fiyatının üstünde tutması mümkün değildir.Â
Bir telekom şebekesinin döşenmesi çok daha uzun bir sürede yapılabildiğinden, ve geçmiş teknolojilerde bir hattın üzerinden
birden fazla operatörün varlığı sözkonusu olamadığından, arz ikamesi de yok sayılabilirdi. İkinci sebep, tüzükten dolayı, bu
hatlar tekel idaresi altında idi; dolayısı ile ikame yoktu. Üçüncü sebep ise, daimi şebekenin dışında başka bir alternatif
altyapı yoktu. Bugün, mobil şebeke, kordonsuz daimi şebeke, radyo daimi şebeke gibi yapımı çok daha hızlı olabilen çeşitli
şebekeler mevcuttur.Â
Bu sayılan şebekeler, gerçek anlamda birbirlerinin ikamesi kabul edilebilir mi Tam birebir ikame sayılabilirler mi yoksa
sayılamazlar mı, bu pazar tanımı için önemli bir sorudur. Bir kullanıcı, daimi şebeke ile yapılan konuşmanın fiyatı arttığı
için başka bir şebeke tipini -örneğin mobil şebekeyi- tamamen aynı amaçla kullanabiliyor mu Bugün genel olarak yapılan bütün
pazar tanımı analizlerinde, mobil telekomünikasyon daimi telekomunikasyondan ayrı bir pazar olarak tanımlanmaktadır, ama bu çok
yakın bir gelecekte değişecektir.Â
Dinamik PazarÂ
Bu kavramı da çok hızla değişen pazarlar için kullanmak mümkündür. Bu pazarlarda pazar tanımı zaman içerisinde birçok kere
değişebilir. Telekom pazarı da eskiden doğal tekelin yaşandığı, teknolojik olarak ikamenin çok zor olduğu tek bir pazarken,
bugün birçok alternatifin bulunduğu, birden fazla alt-pazarı (sub-markets) içinde barındıran bir pazara dönüşmüştür.
Örneğin, bugün telgraf pazarı ayrı bir pazar (bu konuda herhangi bir rekabet sorununun yaşanması ihtimali çok düşÃ¼k olsa da),
ama e-posta, ki o da gerçek zamanda bir yerden bir yere yazılı mesaj gönderme yöntemidir, internet pazarının içinde olan bir
ögedir, yani başlıbaşına bir pazar değildir. Örneğin dijital TV ile analog TV aynı pazarda mıdır Böyle bir soru bundan beş yıl
önce yok idi. Internet pazarı ile ses telekomünikasyonu (telefon görüşmeleri) pazarı ayrı pazarlar olarak düşÃ¼nülürken,
bugün internet üzerinden ses görüşmesi yapmayı mümkün kılan teknolojiden dolayı bu iki pazar ikame olasılığı olan pazarlar
olarak düşÃ¼nülebilmektedir.Â
Bağımlı Müşteriler (Captive Customers),Â
Yine Farazi Tekelci Testi teorisini alırsak, eğer bir firma bir grup müşterisine uyguladığı fiyatı arttırıp, diğer grup
müşterisine arttırmayabiliyorsa, bu ilk grup müşteriye bağımlı müşteri adı verilmektedir (yani, diğer müşterilerin ikame
yeteneği olmasına rağmen, kendilerinin ikame yeteneği olmayan müşteriler[14]). Bu kavram telekomünikasyon pazarında başka bir
şebekeye ulaşma imkanı olmayan müşteriler için kullanılabilir. Türk Telekom pazarının da rekabete açıldığını ve başka telekom
operatörlerinin de pazara girdiği farz edilirse, bu yeni operatörler büyük ihtimalle, nüfus yoğunluğunun çok olduğu, yani
çok daha az yatırımla çok daha fazla müşteri kazanabilecekleri büyük şehirlere gireceklerdir. Nüfus yoğunluğunun çok daha
az olduğu, ve bir telefon şebekesini döşemenin çok daha pahalıya mal olacağı kırsal alana girmeyeceklerdir. Dolayısı ile Türk
Telekom ikame olasılığından dolayı büyük şehirlerdeki müşterilerine fiyat artışı yapamaz, ama kırsal kesimdeki müşterilerine
istediği fiyatı verebilir. Dolayısı ile pazar tanımı yönünden bakıldığında, bu iki pazar (şehirler ve kırsal kesim) ayrı
pazarlar olarak görülebilir. Ama, Türk Telekom denetim altında bir şirket olduğundan buna izin verilmeyecek, Türkiye'nin her
yerinde aynı fiyatı uygulama zorunluğu olacak ve dolayısı ile coğrafi pazar Türkiye olarak belirlenecektir.Â
SonuçÂ
Telekom pazarı, üstünde çok tartışılan bir konudur. İngiliz telekom otoritesi OFTEL bu konuda çok yeni bir çalışma yapmıştır.
Ayrıca Avrupa Komisyonu da çalışmalarını sürdürmektedir. Bütün bu çalışmaların ortak noktası, telekom pazarı tanımı için
tek bir yöntem veya her vakada uygulanabilecek tek bir testin olmadığı üzerinedir. Telekomünikasyon pazarının tanımı
yapılırken, bu pazarı diğer ürün pazarlarından ayıran bütün bu özelliklerin göz önüne alınması gereklidir. Farazi Tekelci
Testi, bir başlangıç noktası olarak hemen her pazar tanımı konusunda kullanılabilecek bir testtir. Ama mutlaka, pazarın varolan
tekelci durumu, çapraz yardımlar, düzenlemelerden doğan çarpıklıklar gibi yanılgı sağlayabilecek faktörler hesaba
katılmalıdır.Â
İkinci dikkat edilmesi gereken nokta ise değişen teknoloji ve onun yarattığı yeni veya yok ettiği pazarlardır.Â
Bu makalede de bu konuda sihirli bir yöntem vermekten çok bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlara ve zorluklara değinilmeye
çalışıldı. Aslında telekomünikasyon pazarı burada yazılandan çok daha fazla detay ve birçok incelikleri içeren bir pazar.
Çok yakın gelecekte Türkiye'de de telekomünikasyon pazarının ve bu pazarda oluşan rekabet ortamının büyük tartışmalara sahne
olacağı tahmin edilmektedir.
Â