• Rekabet Hukuku / Rekabet Bülteni

  • Sayı : 1 / Yıl : 1999

  • Kamu İktisadi Teşekkülleri Rekabet Kanunu Uygulamasından muaf mıdır?

  • Kamu İktisadi Teşekkülleri Rekabet Kanunu Uygulamasından muaf mıdır?
    Bülent ÇAMLICA

     

    Giriş



    Bu kritik soruya cevap bulmak için bakılacak ilk kaynak, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un Kapsam maddesidir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsü Kanun'un kapsamına almıştır. 



    Peki ya teşebbüs kavramı KİT'leri de kapsamakta mıdır Bunun içinse bakılacak olan Rekabet Kanunu'nun Tanımlar başlıklı maddesidir ve piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimlerin teşebbüs olarak tanımlandığı görülmektedir. 



    KİT'lerin piyasalara mal veya hizmet sunduğu muhakkaktır. Bu bakımdan teşebbüs tanımına uyarlar. Kapsam maddesinde ise her türlü teşebbüsün kapsanması, KİT'lerin de rekabet kurallarına tabi olduğu görüşÃ¼nü güçlendirmektedir. Fakat yine de KİT'lerin teşebbüs sayılabilmeleri için bağımsız olarak karar alabilmeleri yasa gereğidir. 



    Peki acaba KİT'ler bağımsız olarak karar alabilmekte midirler Bunun cevabını ise 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de aramak gerekmektedir. 



    233 sayılı KHK'nin Kapsam ve Amaç maddesi ve düzenlemelere ilişkin 2/3ncü, 4/2nci, 9/2nci, 13/5nci, 29/2-3ncü, 30/4ncü, 35/1-2-3ncü maddeleri, KİT'lerin hangi ölçüde bağımsız ve özerk olduklarını, yönetsel faaliyetlerinde yetkiyi ve piyasa davranışlarının özel hukuk alanında konumunu görmek mümkün olacaktır. 



    Türkiye Cumhuriyeti'nin mer'i mevzuatındaki tüm bu arayışlar bizleri KİT'lerin Rekabet Kanunu'nda yer aldığı şekli ile bir teşebbüs sayılıp sayılmaması gerektiği; böylelikle de KİT'lerin rekabet kurallarından muaf tutulabilip tutulamayacağı sorusunun cevabına götürecektir. Fakat bununla da yetinilmesi mümkün olmayacaktır. Zira Anayasa'nın 90. maddesi gereği Türkiye'nin uluslar arası anlaşmalarının bu hususa ilişkin hükümlerini incelemek ve ayrıca Türkiye'nin Avrupa Topluluğu arasındaki 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile kaynak mevzuat olarak kabul edip uygulamayı taahhüt ettiği Topluluk Rekabet mevzuatı ve içtihat hukukunda sorunun cevabı aranacaktır. 



    Yukarıdaki izin takip edilmesiyle, Rekabet Kurulu'nun bir KİT olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin hakim durumunu kötüye kullandığı yönündeki şikayet üzerine almış olduğu 78/603-113 no'lu Karar'ı tahlil edilebilecek ve aranan sorunun cevabına ulaşılabilecektir: Kamu İktisadi Teşekkülleri Rekabet Kanunu Uygulamasından Muaf mıdır 



    Sürülecek olan iz belki de aranan cevabı somut olarak ortaya koyamayacaktır; fakat bu durumda dahi hatanın nerelerde yapıldığı ve nasıl bir çözüm arayışına girilmesi gerektiği hususunda meseleyi açıkça ortaya koymaya yetecektir. Böylelikle de özel kesmin rekabet kurallarına bakış açısında bir ince ayara gidilebilecek, özelleştirme gereksiniminin ekonomik nedenlerin haricinde hukuki zorunluluğuna da değinilebilecektir.



    1. Rekabet Kanunu çerçevesinde KİT'lerin konumu

    Rekabet Kanunu'nun Kapsam maddesi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün bu kanun kapsamına girer denmek suretiyle, özel-kamu ayrımı gözetmeksizin iktisadi alandaki faaliyetleri bulunan teşebbüslerin rekabet kurallarına uymalarını zorunlu kılmıştır. 



    Kanun'un Madde Gerekçesinde bu hususa ilişkin, Rekabetin sağladığı yararların bir bütün olarak ekonominin tüm alanlarından istenmesi normaldir. Bu nedenle rekabet kuralları ekonomik faaliyette bulunan her teşebbüse uygulanmalıdır.Teşebbüslerin kamu kurumlarına veya özel kişilere ait olmasının önemi yoktur. Her ne kadar rekabet hukukunda da kamu yararı ve kamu düzeninin korunması amaçları ön plana çıkıyorsa da genel ekonomik menfaatlere hizmet etmekle görevlendirilmiş teşebbüslerin bu görevlerini yerine getirmelerinin rekabet kurallarıyla çatışmaması gerekir. denmektedir. 



    Hem Kanun'un lafzı, hem de madde gerekçesinde yer verilmiş tatminkar açıklama, KİT'lerin Rekabet Kanunu tahtında faaliyetlerini düzenlemek zorunda bulunduğuna ilişkin konuya açıklık kazandırmaktadır. 



    Öte yandan Rekabet Kanunu'nun Tanımlar başlıklı maddesinde teşebbüse ilişkin yer verilen tanımlama, KİT'lerin konumuna ilişkin bir tartışma yaratabilecek niteliktedir. Kanun teşebbüsü Piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimler olarak belirlemektedir. 



    Dikkat edilecek olursa tanım maddesi, teşebbüse ilişkin tek ekonomik bütünlük kavramını kazandırırken, bu ekonomik oluşumun kararlarını bağımsız alabilmesi halinde bunun bir teşebbüs olarak değerlendirileceği ilkesini de beraberinde getirmektedir. Bir diğer ifadeyle, bir ekonomik oluşum piyasalarda faaliyet gösteriyor olmakla beraber, bu oluşumun faaliyetlerini belirleyen kararları bağımsız olarak alamıyor olması hali, esasen bu oluşumun teşebbüs tanımına uymaması sonucunu doğuracaktır. Bu unsur devletin gösterdiği tüm ekonomik faaliyetlerle ilgili olarak bir tartışma başlatacak niteliktedir. Zira devlet bir teşebbüs değildir ve fakat devletin emredici düzenlemeleri KİT'lerin ekonomik faaliyetlerini fiilen belirlemektedir. Bu noktada KİT'lerin bağımsız karar verebilen oluşumlar olmadıkları kolaylıkla iddia edilebilecektir. 



    Bu husus, KİT'lerin teşebbüs tanımına girmediği ve bu nedenle teşebbüslere getirilen rekabet kurallarının uygulanmasının mümkün olmayacağı tartışmasına neden olmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki, Madde Gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, Kanun'un Kapsam maddesi KİT'ler dahil olmak üzere tüm ekonomik oluşumları kapsamaktadır. 



    Yani tanımlar maddesindeki bağımsız karar alabilme ilkesi üzerinde başlatılan bir tartışma, esasen Kanun'un ruhuna ve lafzına aykırı olan bir çelişki iddiasını ortaya çıkarabilecek niteliktedir. Zira teşebbüs tanımında bağımsız karar alabilme ilkesi sevkolunurken, kanun koyucu, ekonomik unsurların değil, aynı karar merkezine bağlı tüm ekonomik unsurların tek bir teşebbüs sayılabilmesini gözetmiştir. O nedenledir ki, Kapsam maddesinin gerekçesinde ... genel ekonomik menfaatlere hizmet etmekle görevlendirilmiş teşebbüslerin bu görevlerini yerine getirmelerinin rekabet kurallarıyla çatışmaması gerekir denmiştir. Ayrıca böyle bir çelişkinin meydana gelmesi halindeyse Rekabet Kanunu'nun 27 (g) maddesi, Rekabet Kurulu'nun Görev ve Yetki'lerini belirlerken Rekabet hukuku ile ilgili mevzuatta yapılması gerekli değişiklikler konusunda doğrudan veya Başkanlığın talebi üzerine görüş bildirmekdemiş ve bu görevin ifasını Kanun'un 30(f) maddesiyle Rekabet Kurumu Başkanlığı'na vermiştir. 



    Yukarıdaki tüm bu tartışmaları bir arada mütalaa edecek olursak, Kanun'un ruhunun kamu-özel kesim ayrımı yapılmadan tüm iktisadi faaliyet gösteren oluşumlara Kanun hükümlerinin aynen uygulanmasının esas olduğu; öte yandan mer'i mevzuat hükümlerinin bu uygulamayı olumsuz yönde etkilemesi halinde de Kanun'un uygulanmasından sorumlu Rekabet Kurulu'nun ilgili mevzuatta yapılması gereken değişiklikler konusunda görüş bildirmekle görevli olduğu sonucuna ulaşmaktayız. 



    KİT'lere rekabet kurallarının uygulanmasına ilişkin bir olumsuzluğun bulunup bulunmadığı hususu ise, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'deki KİT'lerin bağımsız karar alabilip alamayacakları hükümlerinde aranmalıdır.


    2. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Çerçevesinde KİT'lerin Bağımsız Karar Alabilme Bahsi

    Kararname'nin Kapsam ve Amaç maddesinde bu hususa temas edilmiştir: Bu Kanun Hükmünde Kararname'nin amacı; iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarının ve bunların müesseselerinin, bağlı ortaklıklarının kurulmasını, iştiraklarının teşkilini, özerk bir tarzda ve ekonominin kurallarına uygun olarak yönetilmelerini ... düzenlemektir. 



    KİT'lerin özerk bir tarzda yönetilmeleri ilgili KHK'ye göre esastır. Ayrıca Amaç ve Kapsam maddesi KİT'lerin ekonominin kurallarına uygun olarak yönetilmeleri esasını da getirmektedir. Ekonominin öznel kuralları ise Rekabet Kanunu'nda belirtilmiş olup, kamu-özel kesim ayrımı yapılmaksızın tüm teşebbüslerin Rekabet Kanunu'na tabi olduğu açıkça vurgulanmıştır. 



    Fakat ilgili KHK'nin içsel çelişkileri de gözden kaçacak gibi değildir. Örneğin aynı Amaç ve Kapsam maddesinin (c) bendinde KİT'lerin kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütmeleri esası getirilmiştir. Yani bir KİT'in verimli olması esasken verimsiz de olabileceği, açıkça kabul edilmiştir. İlkedeki ikirciklilik, KHK genelinde hakimdir. KHK'nin Teşebbüs Yönetim Kurulu'nun görev ve yetkilerini düzenleyen 9ncu maddesinin 2nci fıkrası Yönetim Kurulu'na ...çalışmaların verimli ve karlı olarak yürütülmesi şartlarını oluşturacak esasları ve işletme politikalarını belirleme görevi yüklemektedir. Aynı yönde bir hüküm de Genel Müdür'ün görev ve yetkilerini düzenleyen maddede getirilmiştir. Fakat KHK'nin Teşebbüslere ait Mali Hükümler bölümünde Teşebbüslerin fiyat ve tarifelerine ilişkin 35. madde hükümleri bütünüyle bu ikircikli yapıyı gözler önüne sermektedir. Anılan maddenin birinci fıkra hükmü, KHK'nin Amaç ve Kapsam maddesi ile özerk yönetimin görev ve yetki maddeleri ile uyumlu olarak, KİT'e üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını tespitte serbeslik tanımaktadır. Fakat ikinci fıkra hükmüyse, üretilen mal veya hizmetlerin fiyatlarının gerektiğinde Bakanlar Kurulu'nca tespit edilebileceği ilkesini getirmektedir. 



    KHK hükümlerinin Rekabet Kanunu uygulamalarında oluşturduğu çelişkilerin aralarında tutarlılık hakimdir. KHK'nın 2/c maddesi verimliliği esas alırken beraberinde ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimsiz de olunabileceğini belirlerken; KHK'nın 35/1nci maddesi fiyat uygulamalarında tam bir serbestliği oluşturmakla beraber bir sonraki fıkra hükmüyle bu serbestliğin Bakanlar Kurulu'nca geri alınabileceğini hükme bağlamaktadır. 



    Yani bir KİT'in bağımsız karar alıp alamayacağı hususu, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak, Bakanlar Kurulu'nun tutum ve kararına bağlı kılınmıştır. 



    Bakanlar Kurulu'nun hangi objektif kriterler doğrultusunda ekonomik ve sosyal gerekliliklere uygun karar alabileceği konumuzun dışındadır. Fakat Rekabet Kanunu'nun gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere ... genel ekonomik menfaatlere hizmet etmekle görevlendirilmiş teşebbüslerin bu görevlerini yerine getirmelerinin rekabet kurallarıyla çatışmaması gerekir denilmesi suretiyle, Rekabet Kanunu'nun her türlü teşebbüsü kapsayarak sevkedilmesi, Bakanlar Kurulu'nun uhdesine KHK ile verilmiş bulunan ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak KİT'lerin yönetilebilmesi serbestisini 4054 sayılı Kanun ile geri almıştır. 



    Genel hukuk alanında KİT'lerin Rekabet Kanunu'na tabi oldukları, Bakanlar Kurulu'nun müdahalesiyle KİT'lerin bağımsız karar alamamalarından ötürü dahi Rekabet Kanunu'ndan kaynaklanan sorumluluklarının ortadan kalkmadığı, Rekabet Kurulu'nun KİT'lere karşı rekabet kurallarını uygularken, öte yandan rekabet kurallarının uygulanmasında ortaya çıkan mevzuata dair olumsuzlukların giderilmesi için görüş bildirmekle de görevli olduğu görülmektedir. 



    Öte yandan Rekabet Kanunu'nun Özel Hukuk alanındaki sonuçları da KİT'leri tamamen bağlamaktadır. Zira her ne kadar ilgili KHK'nin 4/2nci maddesi Teşebbüsler bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir dense de; bir KİT'in Rekabet Kanunu'nun 4ncü veya 6. maddesine aykırı davranışları yüzünden zarar görenlerin zararlarını Rekabet Kanunu'nun 57. maddesi gereğince tazminine mecbur kılınmıştır.



    3. AT Boyutunda KİT'lerin Rekabet Hukuku'nda Konumu

    AT boyutunda KİT'lerin rekabet kurallarına hangi ölçüde tabi olduklarının tahlili için hem üye ülkelerin ulusal mevzuatları bazında hem de Topluluk boyutunda meselenin incelenmesi gerekmektedir. 



    Avrupa Topluluğu'nun Kurucu Roma Antlaşması'nın 85nci ve 86ncı maddeleri uluslar üstü rekabet kurallarını belirlerken, Roma Antlaşması'nın 5 (2) maddesi, üye devletlerin Roma Antlaşması'nın amaçlarının gerçekleşmesini tehlikeye koyabilecek tüm girişimlerden kaçınmaları ilkesini getirmiştir. 



    Öte yandan Roma Antlaşması'nın 90 (1) maddesi, Kamu işletmeleri ve kendilerine özel haklar veya tekel hakları verilen işletmelerle ilgili olarak Ãœye Devletler, işbu Antlaşmanın kurallarına, özellikle 7 ve 85-94. (dahil) maddelerinde öngörülenlere aykırı bir önlemi ne alır, ne de onu yürlükte tutar demek suretiyle, Ãœye Devletlerin rekabet kurallarına ilişkin ilkelere aykırı biçimde bir düzenleme getiremeyeceğini hükme bağlamıştır. 



    Roma Antlaşması'nın 90 (2) maddesi ise, Genel ekonomi yararına işleyen hizmetleri yönetmekle görevli işletmeler ya da iktisadi amaçlı tekeller, uygulanması hukuken veya fiilen kendilerine verilen özel görevlerin yerine getirilmesine ters düşmediği ölçüde işbu Antlaşmanın kurallarına, özellikle rekabet kurallarına tabi tutulur. Alışverişlerin gelişmesinin Topluluk kurallarına aykırı bir ölçüde etkilenmemesi gerekir. hükmünü getirmektedir. 



    AT'de kamu iktisadi teşebbüslerinin rekabet kurallarına tabi olduğu ve hatta bu türlü teşebbüslere Ãœye Devletler tarafından rekabet kurallarına aykırı özel görevler verilmesinin Kurucu Antlaşmanın ihlali olduğu açıkça belirtilmiştir. 



    ATAD ise, Kurucu Antlaşmanın uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi ve Ãœye Devletler ve Topluluğun diğer kurumları temelinde Roma Antlaşmasının uygulanması anlamında oluşan ihtilafların çözümü ile görevlendirilmiştir. 



    Roma Antlaşması'nın 85 ve 86. maddelerinin uygulanmasından ise Komisyon sorumludur. Komisyon bir çok vakada kamu iktisadi teşebbüsü karakterli kuruluşlarını ve hatta kamu kurumlarının rekabeti sınırlandırdıkları gerekçesiyle 85 ve/veya 86. maddeye göre kararlar almıştır.[1] 



    Bu vakalarda rekabet kurallarına aykırılık taşıyan fiillere ilişkin iradi kararın ilgili teşebbüs tarafından bağımsız olarak mı alındığı, yoksa ilgili kamu karakterli teşebbüsün rekabet kurallarına aykırı fiilinin Ãœye Devlet'in aldığı bir karar veya vermiş olduğu bir imtiyaz/görev'den mi kaynaklandığı incelenmektedir. 



    Rekabet kurallarına aykırı fiilin ilgili kamu karakterli teşebbüsün bağımsız iradesi ile alınması halinde, teşebbüsün Roma Antlaşması'nın 85(1) ve/veya 86. madde doğrultusunda cezalandırıldığı açıktır. 



    Ãœye Devlet tarafından teşebbüse verilen görev ya da imtiyaz eğer rekabet kurallarının ihlaline neden oluyorsa veya Ãœye Devlet'in milli mevzuatındaki Roma Antlaşmasının 90. maddesine aykırı bir düzenleme ilgili teşebbüsün rekabet kurallarına aykırı bir uygulama yapmasına neden oluyorsa, bu taktirde Komisyon yine ilgili teşebbüs aleyhine karara varmakta ve ayrıca ihlale neden olan düzenlemeyi Roma Antlaşması'na aykırı olarak yürürlüğe koyan/yürürlükte tutan Ãœye Devlet'i ATAD'a şikayet etmektedir. 



    Topluluk Rekabet Hukuku uygulamalarında Alman İş ve İşÃ§i Bulma Kurumu, İrlanda Televizyonu, Belçika Posta İdaresi, Belçika Havalimanı İşletmesi gibi bir çok iktisadi amaçlı kamu kuruluşu aleyhine alınan kararlar bulunmaktadır. 



    Bu vakalar, Kamu'nun genel ekonomik ve sosyal menfaatleri doğrultusunda getirilen düzenlemelerin veya kamu karakterli iktisadi teşebbüslerin kamu yararı gözeterek sergilediği davranışlarının Topluluk rekabet kuralları ile çelişemeyeceği ilkesi doğrultusunda karara bağlanmıştır.[2]



    4. Türkiye-AT Arasındaki 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nda KİT'lerin Rekabet Hukuku Alanında Konumu

    Türkiye 1/95 sayılı OKK'nın 39ncu maddesinde de öngörüldüğü üzere, Kurucu Roma Antlaşması'nın 85nci ve 86ncı maddelerinde yer alan koşullar çerçevesindeki uygulamaları yasaklayan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u yürürlüğe sokmuş bulunmaktadır. 



    Aynı madde, Türkiye'nin Topluluk makamlarınca geliştirilen içtihat hukukunda yer alan ilkelerin Türkiye'de uygulanmasının sağlanacağı hükmünü getirmektedir. Bu hüküm, Topluluk makamlarınca kamu karakterli iktisadi teşebbüslere karşı alınan karaları da kapsamaktadır. 



    Öte yandan 1/95 sayılı OKK'nın 41. maddesi, 39. maddenin genel hükmüne ilave olarak Türkiye Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde kamu teşebbüslerine veya diğer teşebbüslere verilen özel ve münhasır yetkiler ile ilgili kurallarının Avrupa ekonomik Topluluğu'nu kuran anlaşma ilkeleri, ikincilmevzuat ve bu konuda geliştirilen içtihat hukuku ilkemlerine uygun hale getirilmesini sağlar hükmünü getirmektedir. 



    1/95 sayılı OKK'nın 42. maddesi ise, Türkiye, Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yılın sonunda, Ortaklık Konseyi tarafından belirlenen takvim ve koşullar çerçevesinde, ticari karakterli devlet tekellerinin Ãœye Devletler ve Türkiye vatandaşları arasında mevcut malların üretim ve pazarlamasına yönelik koşullar ile ilgili ayrımcılık yaratmamasını temin eder. hükmünü getirmektedir. 



    Görüldüğü üzere OKK, Avrupa Topluluğu'nun rekabet kurallarını kaynak olarak alan bir Rekabet Kanunu'nun Türkiye'de etkin olarak uygulamaya alınmasını ve ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin mer'i mevzuatı veya mevzuata dayalı düzenlemelerden oluşan rekabet kurallarına aykırı fiili ve hukuki durumların giderilmesini hükmetmektedir.



    5. Sonuç

    4054 sayılı Kanun'un Kapsam maddesinin, her türlü iktisadi faaliyet gösteren teşebbüsleri Kanun kapsamına aldığı açıkça ortada olduğu halde, Tanımlar maddesinde yer alan bağımsız karar alabilme ilkesi, KİT'lerin rekabet kurallarına aykırı davranışlarının kaynağının ilgili kamu teşebbüslerinin iradeleri haricinde oluşması halinde yetki ve sorumluluk tartışması başlatmıştır. 



    Türkiye ekonomisinin % 30'unun devlet eliyle düzenlendiği gerçeği karşısında, devlet eliyle ilgili teşebbüslerin rekabet kurallarına aykırı olabilecek davranışlarına Rekabet Kanunu hükümlerinin uygulanamayacak olmasının Rekabet Kanunu'nun ruhuna ve korumakla yükümlü olduğu serbest piyasa ekonomisi kavramını haleldar edeceği endişesi; Rekabet Kurulu'nun Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. hakkında hakim durumunu kötüye kullandığı yönündeki şikayet üzerine, önaraştırma yapılmasına gerek olmadığına ilişkin 78/603-113 no'lu kararının 4 Eylül 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanması akabinde hız kazanmıştır. 



    Yukarıda incelenen Türk Rekabet Hukuku, Topluluk Rekabet Hukuku ve Türkiye ile Topluluk arasında akdolunan uluslar arası anlaşma niteliğindeki Ankara Anlaşması ve Katma Protokol'den kuvvet alan 1/95 sayılı OKK'da belirlenen ortak hükümler ışığında, KİT'lerin rekabet kuralları ile ilgili konumu tartışılmıştır. 



    Normlar hiyerarşisine göre, Rekabet Kanunu'ndan kaynaklanan yükümlülüklerin, fiile ilişkin öznel bir Kanun ile çelişmesi veya konuya ilişkin rekabet Kanunu'ndan yeni tarihli bir başka kanun ile çelişmesi halinde, rekabet kurallarının uygulanmayacak olduğu malumdur. 



    Fakat incelenen fiile göre öznel olan düzenleme eğer Rekabet Kanunu ise ve Rekabet Kanunu'nun çeliştiği hüküm bir Kanun Hükmünde Kararname, Bakanlar Kurulu Kararı veya Yönetmelik, Tüzük, Tebliğ gibi bir düzenleme ise, uygulanacak olan kurallar, Rekabet Kanunu'nda belirlenen kurallar olacaktır. 



    Rekabet Kurulu, Rekabet Kanunu'nu uygulamakla görevlendirilmiştir ve Kanun'un özellikle 6. maddesinin uygulanmasında kamu yararı gözetilmekte olduğu gibi bir mülahaza ile, Kanunu uygulamaktan imtina etmesine ilişkin bir yetki, Rekabet Kanunu ile getirilmemiştir. 



    Örneğin özel okulların devlet okullarında parasız eğitim hizmeti olanağı sunmasını, devlet eğitim piyasasında hakim durumdayken yıkıcı piyasa uygulamaları ile rakiplerini pazar dışına çıkarttığı yönünde bir şikayeti, Milli Eğitim Bakanlığı'nca yürütülen faaliyetlerin Anayasa ve Milli Eğitim Bakanlığı Kuruluş Kanunu'na dayanılarak yapıldığı gerekçesiyle reddedecektir. 



    Fakat ekonominin gereklerine göre ve verimlilik ilkesiyle yönetilmek üzere kurulan bir KİT'in, görev zararlarının hazine tarafından karşılandığı bir piyasada, kamu yararı ve sosyal dengeleri muhafazaya yönelik olduğu iddia edilebilecek bir fiili eğer ilgili KİT gibi ticari ve ekonomik avantajları bulunmayan rakiplerini piyasa dışına çıkarıyorsa, üstelik bu uygulama bir Kanun Hükmünde Kararname'nin Bakanlar Kurulu'nca objektifliği de tartışılır kriterler ile uygulanmasına dayanıyorsa, Rekabet Kurulu'nun gelen şikayeti önaraştırma yapılmasına dahi gerek olmadığı yönünde karara bağlayarak reddetmemesi gerekmektedir. 



    Türkiye'de Rekabet Hukuku'nun uygulanmasından sorumlu Rekabet Kurumu, hakim durumunu tespit ettiği, maliyet altında ve yıkıcı etkiler taşıyan fiyat uygulamalarını belirlediği bir KİT'i muafiyet şemsiyesine sokamaz. Bu KİT'e karşı Kanun'u etkin biçimde uygulayarak, Kanun'un 6. 9. ve 16. maddeleri tahtında gerekli görülebilecek tedbir ve cezalara ilişkin kararları almalıdır. Alınacak Karar'a karşı ilgili KİT'in yargı yoluna başvurması halinde de, Rekabet Hukuku'nu yerleştirmek ve kurallarını geliştirmekle görevli uzman hukukçuları ile Danıştay nezdinde aldığı Karar'ın arkasında durmalıdır. 



    Elbette ki Rekabet Kurulu'nun rekabet Kanunu'nu uygularken aldığı bazı kararlar, yargı aşamasında Danıştay tarafından bozulabilecektir. Fakat bu da, en azından, rekabet kurallarının geliştirilmesi sonucunu doğuracaktır. Diğer bir ihtimal ise, Türkiye'de serbest piyasa ekonomisi kurallarının uygulanmasında karşılaşılan en önemli müşkülat olan devlet müdahalelerinin Kanun'a aykırılığı sonucunun içtihat hukukumuza girmesi ve bu engelin aşılmasında en büyük görevin yine özerk bir devlet kuruluşu olan Rekabet Kurumu tarafından başarılabilmesi sonucunun elde edilmesidir. 



    Türkiye'nin özelleştirme meselesine de bakarken göz önünde bulundurması gereken çağdaş bir yaklaşımdır, KİT'lerin rekabet kurallarına tabi olup olmadığına ilişkin bu inceleme.











    Â